Silencio
Kayıtlı Üye
Nelson Mandelanın tüm dünyada en çok satanlar listesinde uzun süre ilk sırada yer alan otobiyografisinden senaryolaştırılan Mandela: Özgürlüğe Giden Uzun Yol, 4 Nisanda vizyona giriyor. Mandelayı Idris Elbanın canlandırdığı filmin kamera arkasında Justin Chadwicki görüyoruz.
Bir çocuk, Transkeideki tepelerde babasının koyunlarını güdüyor. Bir delikanlı, sünnet olurken haykırıyor: Erkek oldum! Genç bir avukat, Johannesburgda İkinci Dünya Savaşı sonrasında kendine şık takım elbiseler ve hızlı arabalar alıyor. Halkının haklarını savunurken, Apartheid yönetiminin kanlı baskılarının etkisiyle silahlı devrimciye dönüşüyor. Aranan bir kaçak, hüküm giyiyor ve sonsuza dek unutulmak üzere Robben Adasında hapse atılıyor.
Uzun mahkumiyet yıllarında, bağışlamayı ve düşmanlarının güvenini kazanmayı öğreniyor. Çocuklarını ve torunlarını hiç tanımayan bir baba ve dede hapisten çıkıyor ve halkına önderlik ediyor. Güney Afrika tepelerinde yalın ayak koşan çocuk, özgür Güney Afrikanın ilk başkanı oluyor.
Tarihte hiç kimse, Nelson Mandelanın yaptığını başaramadı. Kendisi savaşçı kimliğinden sıyrılıp barışı sağlayan bir arabulucuya dönüşürken, ülkesinde de dönüşümü sağladı ve tüm dünyaya örnek oldu. Ama ödediği bedel ağır oldu. İki yıllık kısa ilişkisinin ardından hayatının aşkı Winnieden ayrılır. Winnienin cesaretini kırmak için elinden geleni yapan Apartheid yönetiminden onu koruma konusunda çaresiz kaldı. Hapisteki Mandela bağışlamayı öğrenirken, Winnie nefret etmeyi öğreniyordu.
Mandela barış içindeki Güney Afrikayı yönetmek üzere serbest kaldığında, Winnie savaş borazanları çalıyordu. Mandela hapisten çıktığında dünyanın gözünde kahraman olduğunu anladı ama yalnız geçen onca yıl boyunca yanından resmini ayırmadığı tek kadını kaybetmişti.
Yaşlı bir adam, memleketi Transkeinin göz alıcı kırlarında yalnız yürüyor. İnsanı hayrete düşüren hayatına iki temel hayal ilham vermişti: halkının özgürlüğü ve bir kadına duyduğu sevgi. Ne var ki, ikisine birden sahip olamayacaktı
Bir çocuk, Transkeideki tepelerde babasının koyunlarını güdüyor. Bir delikanlı, sünnet olurken haykırıyor: Erkek oldum! Genç bir avukat, Johannesburgda İkinci Dünya Savaşı sonrasında kendine şık takım elbiseler ve hızlı arabalar alıyor. Halkının haklarını savunurken, Apartheid yönetiminin kanlı baskılarının etkisiyle silahlı devrimciye dönüşüyor. Aranan bir kaçak, hüküm giyiyor ve sonsuza dek unutulmak üzere Robben Adasında hapse atılıyor.
Uzun mahkumiyet yıllarında, bağışlamayı ve düşmanlarının güvenini kazanmayı öğreniyor. Çocuklarını ve torunlarını hiç tanımayan bir baba ve dede hapisten çıkıyor ve halkına önderlik ediyor. Güney Afrika tepelerinde yalın ayak koşan çocuk, özgür Güney Afrikanın ilk başkanı oluyor.
Tarihte hiç kimse, Nelson Mandelanın yaptığını başaramadı. Kendisi savaşçı kimliğinden sıyrılıp barışı sağlayan bir arabulucuya dönüşürken, ülkesinde de dönüşümü sağladı ve tüm dünyaya örnek oldu. Ama ödediği bedel ağır oldu. İki yıllık kısa ilişkisinin ardından hayatının aşkı Winnieden ayrılır. Winnienin cesaretini kırmak için elinden geleni yapan Apartheid yönetiminden onu koruma konusunda çaresiz kaldı. Hapisteki Mandela bağışlamayı öğrenirken, Winnie nefret etmeyi öğreniyordu.
Mandela barış içindeki Güney Afrikayı yönetmek üzere serbest kaldığında, Winnie savaş borazanları çalıyordu. Mandela hapisten çıktığında dünyanın gözünde kahraman olduğunu anladı ama yalnız geçen onca yıl boyunca yanından resmini ayırmadığı tek kadını kaybetmişti.
Yaşlı bir adam, memleketi Transkeinin göz alıcı kırlarında yalnız yürüyor. İnsanı hayrete düşüren hayatına iki temel hayal ilham vermişti: halkının özgürlüğü ve bir kadına duyduğu sevgi. Ne var ki, ikisine birden sahip olamayacaktı