' Kors@N
Kayıtlı Üye
Ben tüm beyazlarımı geceyle boyadım düşsüzlüğümün uykusunda. En çok kendime sığındım içime yokluğun yağdığında usuldan. Şimdiyse sırılsıklam bir sen/sizliğe suskun düşüyorum. Anlatsam sel olur gider sesli harfleri dökülmüş meçhul cümlelerim. Anlatsam sana bulanır bu kentin kan kokan elleri.
Ben tüm kardelenlerimi simsiyah beyazlara sarmalayıp buz gibi bir ölümün sandığına sakladım. Artık kapıda bekleyen baharlarım yok. Kuşlar geçmiyor giderken griye boyadığın gökyüzümden. Oysa ne çok severdim sen kuşlara şarkılar öğretirken,yol kenarında el ele dans eden ağaçları seyretmeyi. Şimdi bütün sokaklarım ölüm kadar sessiz. Hiçbir duvarda “seni seviyorum yağmurun kızı” yazmıyor. Çünkü her yer siyaha bulandı bu kentte ve bakkal amcalar “mavi” satmıyor artık. Yağmurlar küstü toprağa,ebemkuşağı renklerini de alıp gitti ardın sıra. Aşk elini eteğini çekti sana ayarlı yüreğimin tik-taklarından.
Biliyor musun altında saklambaç oynadığımız çınar ağacı da yok artık. Hani ilk orada tutmuştum elini. On yedinci yaşının ilk gecesinde el ele görmüştük ayı; hilal şeklinde. Hani son defa yumdurmuştun beni. Elma dersem çıkacaktın hani. Önüm arkam,sağım solum sen! Elma diye bağırıyorum çıksana hadi.
Ey benim ayaz yarim! Gönlümün uzak köşelerinde hasretin türküsü yakılır. Üstü başı özlem kokan bir çocuğun üşüyen gözlerinden damla damla vuslat düşer içime. Bilirim içimden geçen yolların hiçbir durağında beni beklemiyorsun. Suskunluğuma düşen hiçbir cemre yetmez yokluğunun karakışını dindirmeye.
EY YAR!
Belki bir rüzgar yağmurları getirir diye bekliyorum kuytu yalnızlığımla. Belki Aydede heybesinden düşürür seni diye bekliyorum. Bil ki ben seni bir çocuğun düşleri kadar seviyorum...
Ben tüm kardelenlerimi simsiyah beyazlara sarmalayıp buz gibi bir ölümün sandığına sakladım. Artık kapıda bekleyen baharlarım yok. Kuşlar geçmiyor giderken griye boyadığın gökyüzümden. Oysa ne çok severdim sen kuşlara şarkılar öğretirken,yol kenarında el ele dans eden ağaçları seyretmeyi. Şimdi bütün sokaklarım ölüm kadar sessiz. Hiçbir duvarda “seni seviyorum yağmurun kızı” yazmıyor. Çünkü her yer siyaha bulandı bu kentte ve bakkal amcalar “mavi” satmıyor artık. Yağmurlar küstü toprağa,ebemkuşağı renklerini de alıp gitti ardın sıra. Aşk elini eteğini çekti sana ayarlı yüreğimin tik-taklarından.
Biliyor musun altında saklambaç oynadığımız çınar ağacı da yok artık. Hani ilk orada tutmuştum elini. On yedinci yaşının ilk gecesinde el ele görmüştük ayı; hilal şeklinde. Hani son defa yumdurmuştun beni. Elma dersem çıkacaktın hani. Önüm arkam,sağım solum sen! Elma diye bağırıyorum çıksana hadi.
Ey benim ayaz yarim! Gönlümün uzak köşelerinde hasretin türküsü yakılır. Üstü başı özlem kokan bir çocuğun üşüyen gözlerinden damla damla vuslat düşer içime. Bilirim içimden geçen yolların hiçbir durağında beni beklemiyorsun. Suskunluğuma düşen hiçbir cemre yetmez yokluğunun karakışını dindirmeye.
EY YAR!
Belki bir rüzgar yağmurları getirir diye bekliyorum kuytu yalnızlığımla. Belki Aydede heybesinden düşürür seni diye bekliyorum. Bil ki ben seni bir çocuğun düşleri kadar seviyorum...