Vücudumuzu Ayakta Tutan Hormon Dengesi

meridyen2

Kayıtlı Üye
Vücudumuzu Ayakta Tutan Hormon Dengesi

hormonlar.jpg


Hormonlar, hücreler arasındaki mesaj trafiğini nasıl sağlar?
Kan dolaşımının vücudumuzdaki haberleşme ağı üzerindeki etkisi nedir?
Sinir sisteminin ve hormon sisteminin neden birlikte çalışması gerekir?
Hormon sisteminin yöneticisi ve düzenleyicisi olan hipofiz bezinin, ses telleri üzerinde nasıl bir etkisi vardır?
İnsan vücudu, 100 trilyon müzisyenin bir araya gelmesiyle oluşmuş dev bir orkestraya benzer. Bu orkestra 24 saat eşsiz besteleri seslendirir. Müzik kimi zaman hızlanır, kimi zaman yavaşlar. Kimi zaman tempolu, kimi zaman sakin bir melodi seslendirilir. Ancak orkestradaki müzisyenler, aralarındaki kusursuz uyumu hiçbir zaman kaybetmezler. Peki bu eşsiz senfoninin bu denli uyumlu çalışmasına vesile olan nedir? Nasıl olur da trilyonlarca müzisyen aynı anda ortak notaları, farklı müzik aletleriyle çalabilir?

Bu soruların cevabı açıktır: İnsan vücudundaki 100 trilyon hücrenin bu derece uyumlu bir şekilde birbirine bağlanmasını sağlayan, Yüce Allah'ın sonsuz ilminin örneklerinden biri olan hormonlardır.

Hormonların Görevi Nedir?

Hormonlar, hücreler arasındaki mesaj trafiğini sağlamakla görevli olan proteinlerdir. Vücudun büyümesi, üremenin düzenlenmesi, vücuttaki iç denge, sinir sistemindeki koordinasyon ve daha birçok işlem hormonların gereken yerlere ulaştırdıkları mesajlar sonucunda gerçekleşir.

Vücudumuzdaki bu mükemmel koordinasyona bir müdahalenin gerçekleşmesi mümkün değildir. Örnek olarak yediğiniz besinlerin sindirimi sırasında salgılanmakla görevli olan sekretin hormonunu ele alalım. Sizin belki de böyle bir hormonun varlığından haberiniz bile yokken sindirim sırasında bu hormon salgılanmaya başlanır ve bu sayede bağırsaklarınızın vücudun ürettiği asitten zarar görmesi engellenir. Bunu engellemeniz ya da değiştirip başka bir yöntemle kendinizi koruma altına almanız mümkün değildir. Bu, vücuttaki diğer bütün organlar, enzimler, sistemler için de geçerli olan bir durumdur.

İnsan bedeninde bulunan yüz trilyon hücrenin her biri büyük bir uyum içerisinde çalışmaktadır. Siz bu yazıyı okurken bedeninizin hangi bölgesinde, hangi hücrelerin neye ne kadar ihtiyaçları oldukları hesaplanmakta, hangi görevleri yapmaları gerektiği belirlenmekte, hücrelerin ihtiyaçlarını karşılayacak önlemler alınmakta ve hücrelere ne yapmaları gerektiği teker teker bildirilmektedir. 24 saat aralıksız çalışarak hücreler içerisindeki bu olağanüstü bilgi trafiğinin yönetilmesine ve düzenlenmesine vesile olan kusursuz sistem, hormonal sistemdir.

Hormon Sisteminin Sinir Sistemiyle Ortak Faaliyetleri

Uçaklarda, uzay mekiklerinde, hatta bazı modern otomobillerde aracın o anki durum ve kapasitesini denetleyen kontrol bilgisayarları vardır. Ancak insanların 20. yüzyılda geliştirdiği bu sistemlerden binlerce yıl önce, söz konusu denetim sistemlerinin en mükemmeli zaten yeryüzünde mevcuttu. Üstelik insanın kendi bedeninin içerisinde...

İşte insan vücudundaki bu kontrol ve denetim mekanizmasını oluşturan, bir kablo ağı boyunca uzanan sinir sistemi ve kimyasal uyarıları değerlendiren hormonal sistemdir. Bu sistemler insanın hayal gücünün alamayacağı kadar yüksek bir teknolojiye sahiptir. Örnek verecek olursak:

Her iki sistem de büyük ölçüde klasik etki-tepki prensiplerine göre çalışır. Kontrol merkezinden gönderilen bir mesaj, hedef organın aktivitesinin artırılmasına veya azaltılmasına neden olur. Sürekli bilgi akışı sayesinde her an değerlendirmeler yapılır ve bu değerlendirmelere göre yeni emirler gönderilir. Her saniye milyonlarca bilgi işlenir.

Sinir sistemi, bilgi akışını, bütün vücudu adeta bir kablo ağı gibi saran sinirler yoluyla sağlar. Bu sistem ve hormon sistemi, birçok noktada birlikte çalışır. Örneğin adrenalin hormonunun salgılanması için sinir sisteminden gelecek uyarılara ihtiyaç vardır.

Hormonal sistemdeki haberleşme ağı, bedenimizdeki kan dolaşımı sayesinde kurulur. Hormonal bir bez, mesaj taşıyan molekülleri doğrudan kana salgılar. Kan yoluyla bütün vücuda yayılan bu mesajlar, hedef organa ulaştığında bu organı harekete geçirir. Bu işlem bize hormonal sistem ve dolaşım sistemi arasındaki kuvvetli bağı gösterir. Hormon sistemi ve sinir sistemi arasında bulunan bağlantıyı da hatırlayacak olursak, hormon-sinir-dolaşım sistemlerinin tümünün aynı anda var olması gerektiğini görürüz.

Hücreler ve Hormonlar Arasındaki Mükemmel Eşleşme

Hormonlar genel olarak insan vücudunun iç ortamını düzenlemek üzere programlanmış ve kodlanmış bir sinyal grubu olarak tanımlanır. Bu sinyallerin her biri farklı organ ve dokulardaki hücreleri uyarır. Bir hormon hedefteki hücreye varıncaya kadar geçtiği birçok dokuda fark edilmez. Bu noktada akla şöyle bir soru gelmektedir: Hedef hücre kendi hormonunu nasıl tanır?

Hormonların hedeflediği hücrelerin yüzeylerinde bir anten (algılayıcı) bulunmaktadır. Bu anten ile tam olarak birleşen hormon, hedefteki hücrenin bilgisiyle kodlanmıştır. Bu sayede gönderilen hormon hiçbir zaman yanlış antene bağlanmaz veya yanlış organ ya da doku uyarılmaz. (Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology, s.132)

Hormon molekülünün hücrenin yüzeyinde bulunan antene kenetlenmesiyle birlikte hücrenin içinde bir dizi zincirleme reaksiyon gerçekleşir. Bu reaksiyonlar sonucunda hücre kendisine emredilen görevi yerine getirir.

Bu olay şöyle gerçekleşir: Örneğin gönderilen emir hücreye özel bir protein üretmesini emrediyorsa, hücrenin içinde bulunan çeşitli enzimler harekete geçer. Bu enzimler hücrenin bilgi bankası olan DNA'ya giderek üretilmesi gereken proteine ait bilgiyi bulur ve kopyalar. Böylece gerekli proteinin üretimi başlamış olur.

Sistemin elemanları adeta bir zincirin halkaları gibi çalışır. Bu halkalardan herhangi birinin görevini yapamaması zincirin kopmasına, başka bir deyişle bütün sistemin bozulmasına neden olacaktır. Böyle bir aksaklığın sonuçları vücut için çok tehlikelidir; hatta kimi zaman ölümle dahi sonuçlanabilmektedir.

Hormonlar Nasıl Paketleniyor?

Bir otomobil fabrikasında üretilen bir aracın farklı parçaları -şase, kaporta, camlar, motor, koltuklar- farklı imalathanelerde üretilip daha sonra bir araya getirilirler. Bazı hormonların üretimlerinde de aynı planlama söz konusudur.

DNA'daki bilgiler doğrultusunda ribozomlarda üretilen farklı parçalar hücre içerisindeki madde iletimini sağlayan endoplazmik retikulum bölgesinde biraraya getirilip daha sonra fabrikada olduğu gibi farklı bir bölgeye -golgi cisimciğine- iletilir ve hormon burada kullanılabilir hale getirilir.

Kullanılabilir hale getirilen hormon molekülünün, hücreye doğru yapacağı uzun yolculuğa çıkmadan önce önünde son bir engel kalır. Hedefteki hücreye giderken dolaşım sistemi içerisinde uzun bir yol kat edecek olan hormonun üç boyutlu mükemmel yapısını yolculuk boyunca koruması gerekir. Aksi takdirde hormon yolda bozulur ve hedef hücreleri etkileyemeyecek hale gelir. Ancak bu tehlikeye karşı tedbir alınmıştır. Golgi cisimciğine getirilmiş olan hormon molekülü, burada ince bir zardan oluşan özel bir paketle kaplanır. Artık hormon molekülü, yapacağı uzun yolculuğa hazırdır.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Üretimi yapan hücreler hormonları kendileri kullanmayıp dış ortama gönderirler. Bunlar, hücrenin tanımadığı ve hiçbir zaman bilemeyeceği kadar uzaktaki bambaşka hücreler tarafından kullanılırlar. Mesafe o kadar uzaktır ki, hücrenin boyutu düşünüldüğünde ürettiği maddenin aldığı yol, bizim boyutumuza oranlandığında binlerce kilometre ile ifade edilebilir. Hücre büyük bir özen ve zahmetle ürettiği maddelerin nerede ve nasıl kullanıldığını bilmez. Ama bu bilinmeyen amaç uğruna, ne işe yaradığını bilmediği kompleks ürünleri Allah'ın emriyle hayatı boyunca üretmeyi sürdürür.

Örneğin yukarıda da bahsettiğimiz gibi beynin hemen altında bulunan hipofiz bezindeki hücrelerin ürettikleri özel bir hormon, böbrek faaliyetlerini düzenler. Hipofizdeki bir hücre, böbreğin nasıl birşey olduğunu, nerede bulunduğunu ve ne gibi işlemler yaptığını bilemez. Peki hiç bilmediği ve hayatı boyunca da bilemeyeceği bir organ olan böbreğin yapısına tam uygun özelliklerde bir maddeyi nasıl üretebilir? Nasıl olup da böbreğin yapısına bu kadar hakim olabilir? Yüce Allah, hücreleri bu iş için özel olarak yaratmıştır.

İnsanın kendi vücudunda işleyen düzenden haberi dahi yokken vücutta her yönden mükemmel bir sistem kurulmuştur. Vücudunuzdaki maddeler sizin için emirler verip, vücut dengenizi sağlarken, sizi su içmeye ya da yemek yemeye, hızlı hareket etmeye yöneltirken siz bu yönlendirmenin farkına bile varmazsınız. Yaşamınızı sürdürmeniz vücudunuzdaki hormonlar vasıtasıyla kontrol edilen bu emir-komuta sistemine bağlıdır.

Hormonlarımız da Diğer Tüm Varlıklar Gibi Allah'ın Kontrolündedir

Hormonlar, her çeşidi farklı amino asit dizilimlerinden oluşan protein molekülleridir. Bu moleküllerin gözleri, kulakları, burunları, kısaca ortamı algılamalarını sağlayacak duyu organları yoktur. Düşünmelerini, hesap yapmalarını sağlayacak bir düşünce organları, akılları ve bilinçleri de yoktur. Fakat bu moleküller adeta görür, duyar, hesaplar ve düşünürmüşcesine vücut içinde yollarını bulur, ulaşmaları gereken hücrelere taşıdıkları mesajları iletirler. Kendi mikroskobik büyüklüklerine oranla binlerce kilometrelik mesafeleri hiç şaşırmadan, yollarını kaybetmeden kat eder ve varmaları gereken hücrelere ulaşarak taşıdıkları mesajı iletirler. Hücreler de hormonların taşıdıkları mesajları anlayıp hemen kendi içlerinde yapmaları gereken işlemleri başlatırlar.

İnsanın, diğer canlılara göre sahip olduğu tüm üstün özelliklere, zeka, öğrenme kabiliyeti, araştırma, sonuç çıkarma gibi yeteneklere rağmen kendi vücudundaki hormonların bu kompleks sistemini yönetmesi mümkün değildir. Hormonların çalışmasına müdahale etmesi, salgılandıkları yerleri değiştirmesi, yenilerini eklemesi de -eğer özel bir eğitim almadıysa- imkansızdır. İnsan, aciz ve muhtaç olarak yaratılmıştır. Bütün eksikliklerden münezzeh olan Rabbimiz bu gerçeği Fatır Suresi'nin 15. ayetinde şu şekilde haber vermektedir:

“Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır.”

Hormon salgılayan bezler sadece birer hücre topluluğudur. Bu hücreler cansız ve şuursuz atomların birleşiminden oluşmaktadır. İnsanın yapamadığı işleri, bu şuursuz atomlar topluluğu nasıl yapabilmektedir? Vücudun karanlık derinliklerinde, birbirleriyle asla karşılaşması mümkün olmayan organlar, nasıl böyle bir akıl ve şuur gösterisi sergilemektedirler?

Bu soruların tek bir cevabı vardır. Canlı cansız tüm varlıklar gibi hormonlar da kendilerini yaratan Allah'ın emirlerine uyarlar. Evrenin her noktasına olduğu gibi, hücrelere de hormonlara da moleküllere de atomlara da an an ne yapmaları gerektiğini Rabbimiz ilham etmektedir. Bir Kuran ayetinde bu sır şöyle haber verilmektedir:

"Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için." (Talak Suresi, 12)
(makale harun yahya)

Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 59. sayı (Mayıs 2009) 54. sayfada yayınlanmıştır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst