meridyen2
Kayıtlı Üye
Vücudumuzdaki Saat Sistemi
Belki sesini duymuyorsunuz ama evinizde, iş yerinizde, kolunuzda, bilgisayarınızda, hayatınızın her anında bulundurduğunuz, işlerinizi düzenli ve planlı olarak yapabilmenizi sağlayan saatlerden bir tane de vücudunuzda bulunuyor. Tıpkı bir kol saati gibi beden saatiniz de düzenli olarak saniyeleri birer birer sayıyor. Peki ama birçok beden faaliyetinizi de gerçekleştiren bu saat, zamanı bu kadar detaylı olarak nasıl takip edebiliyor?
Bir fabrikada üretimin düzenli olması ve fabrikanın verimli çalışabilmesi için, fabrikadaki tüm cihazlar birbirleriyle uyum içinde olmalıdır. Ancak bu cihazların sadece uyum içinde çalışması üretim için yeterli değildir. Çünkü üretimin gerçekleşmesi, aletlerin eş zamanlı olarak çalışmasına bağlıdır. Zamanlamanın doğru olmadığı durumlarda ise, insan vücudundaki kompleks sistemler ile karşılaştırıldığında çok daha basit kalan fabrikalarda büyük bir karmaşa yaşanır. Oysa vücudumuzda dünyanın en gelişmiş fabrikalarından daha ileri teknolojiye sahip trilyonlarca hücre bulunur. Üstelik pek çok fabrika genelde tek bir ürüne odaklanmışken hücrelerimizde muazzam çeşitlilikte ürünler meydana gelmektedir. Ayrıca bu hücreler ortaklaşa hareket ederek, kusursuz bir ürün ortaya çıkartabilmek için hem kendi içlerinde hem de diğer hücrelerle koordineli ve planlı bir şekilde çalışmak durumundadırlar. İşte bu noktada Yüce Allahın üstün yaratışının eserlerinden biri olan sistem devreye girer: Vücudumuzdaki saat sistemi
Vücudumuzdaki Saat Sistemi Nasıl Çalışır?
Yüce Allahın üstün aklının ve detay sanatının delillerinden biri olan saat sistemi, hücre içinde yer alan moleküllerden yapılmış birçok saati bünyesinde barındırır. Bu saat sistemi gözümüze, beynimize kısacası vücudumuzun tamamına yayılmıştır. Bilim adamları beynimizde SCN (Suprachiasmatic nucleus) adı verilen bölümün bu saat sisteminin merkezi olduğunu düşünmektedirler. SCN sayısız saat hücresinden oluşur. Bu saat bir günlük zaman dilimi olan 24 saat boyunca eş zamanlı olarak çalışmak için gün ışığındaki bilgiyi kullanır.
Ancak bu noktada Yüce Allahın üstün yaratışı mükemmel bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Çünkü beynimizin içindeki SCN bölgesi kapkaranlık bir bölgededir ve gün ışığı ile direkt hiçbir teması yoktur. Hatta buradaki hücreler güneşin ve ışığın ne olduğunu bile bilmezler. Ancak beynimizdeki hücreler arasındaki organizasyon sayesinde bu sistem kusursuz bir biçimde çalışır.
Peki Bu Sistem Gün Işığından Nasıl Faydalanır?
Gözümüzün ağ tabakasında melanopsin-pozitif gangliyon hücreleri adında ışığa duyarlı olan hücreler vardır. Bu hücrelere gün ışığı düştüğünde elektrik üretilir ve bu elektrik sinyali RHT adında bir hat boyunca beynimizde bulunan SCNye iletilir. Böylece SCN için gerekli olan kendini güneş ışığına göre ayarla emri alınmış olur. Bu tıpkı, kronometrenin tuşuna bastığınızda saatini sıfırlaması gibidir. Elbette ki SCNdeki merkezi saati 24 saatlik güne ayarlayan gangliyon hücreleri ve RHT kanalı Yüce Allahın vücudumuza yerleştirdiği üstün yaratılış örneklerinden yalnızca birkaçıdır.
İnsan Vücudunda Tek Bir Saat Sistemi Yoktur
Vücudumuzdaki SCN adı verilen ve gün ışığına duyarlı olan bu sistem dışında, daha pek çok hücrede de saat yapıları tespit edilmiştir. Bu saatlere de çevresel saatler denmektedir. Bu saatçikler sayesinde hücredeki üretim kusursuz bir şekilde devam eder. Vücudumuzda trilyonlarca hücre olduğu göz önünde bulundurulursa bu muazzam sayıdaki saatin koordineli çalışmasının çok mükemmel bir organizasyonu gerektirdiği daha kolay anlaşılacaktır. Çünkü saatlerin hızındaki ufak farklılıklar bile çok ciddi problemlere sebep olabilir. Örneğin normal büyümenin sağlanması ve tümör oluşumundan kaçınmak için hücre bölünmesinin çok iyi bir biçimde kontrol altında tutulması, bu sistem sayesinde gerçekleşir.
Vücudumuzdaki Saatlerin Ayarı Nasıl Yapılır?
Biyolojik saatin ritmi tam olarak bir güne göre ayarlanmıştır. Vücudumuzdaki sistemler her 24 saatte bir tekrarlanan ritimde çalışırlar. Beyindeki ana saati oluşturan sinir hücrelerinde yapılan araştırmalar bu ritmin, hücrelerde üretilen iki özel molekül sayesinde oluştuğunu ortaya çıkarmıştır. Per ve Cry isimli bu moleküller, sadece beyindeki ana saatte üretilir, böylece asıl ritm burada belirlenir.
Beynimizdeki ana saat sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerimizden ışık sinyallerini almaya başlar. Bizler uyuyor olsak veya göz kapaklarımız kapalı olsa bile ortamdaki ışık belli bir güce ulaşınca retinamız da uyarılmış olur. Retinadaki sinir düğümü hücrelerine düşen ışık parçacıkları burada Yüce Allah'ın özel olarak var ettiği bir proteinle karşılaşırlar. Melanopsin isimli bu protein, ışığa duyarlı bir proteindir ve ışığı algılayarak elektrik sinyalleri oluşturulmasını sağlar. Bu sinyaller beyinde hipotalamusta bulunan çekirdeklere yani ana saate iletilir. Bu çekirdekteki hücreler ışığı algılayarak günün başladığını haber almış olurlar. Bu sinyali alan ana saat hücreleri tüm vücuda yaydıkları sinyallerle dışarıda havanın aydınlandığını haber verir. Böylece vücudun birçok sistemi uyarılmış olur. Örneğin:
Kognitif (tanımayla ilgili) sistem uyarılır: Dikkatiniz yavaş yavaş açılır. İlk kalktığınız andaki dalgınlığınız bu geçiş döneminden kaynaklanır.
Endokrin (hormonal) sistemi uyarılır: Gün içinde ihtiyaç duyacağınız hormonların sentezine başlanır.
Bağışıklık sistemi uyarılır: Alacağınız ilaçların etkinliği bu yüzden gün içinde farklılık gösterir.
Kalp-damar sistemi uyarılır: Kan sıvısının içerdiği maddelerin dengesi ayarlanır, hücreler arası enzimler üretilmeye başlanır.
Tüm bu ayarlamalar gün içinde ortama uygun şekilde sürdürülür. Karanlık ve loş bir ortamda gün ortasında uykumuzun gelebilmesi bunun bir göstergesidir. 24 saat boyunca dış ortamdaki ışık şiddeti ana saat tarafından algılanır, ana saat bir orkestra şefi gibi diğer saatleri yöneterek vücut düzeninin korunmasını sağlar.
Şuursuz moleküllerin birbirinden uzakta bulunan iki hücre arasında bir haberleşme aracı olarak kullanılması, çok derin olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Elbette ki bu mesajlaşma, şuursuz hücrelerin ya da tesadüflerin eseri olarak meydana gelmez, Yüce Allahın yaratmasıyla gerçekleşir. Çünkü Rabbimiz vücudumuzdaki her parçayı kusursuz olarak yaratmıştır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler. Yüce Allah bir ayette yaratılıştaki kusursuzluğu şöyle bildirir:
"O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24)
Biyolojik Saatimiz Allahın Kontrolündedir
Herkes bir saatin rastlantılar sonucu kendi kendine meydana gelemeyeceğini bilir. Çünkü saatler birden çok aşamanın gerçekleştirilmesi sonucunda üretilir. Örneğin mekanik saatler belli bir hızda dönen çarklardan, atom saatleri atomlardaki titreşimlerden, elektronik saatler elektriksel sinyallerden yararlanılarak yapılır. İşte vücudumuzda ve diğer canlıların içlerindeki moleküler saatler de hücrelerdeki son derece kompleks bir dizi moleküler süreçle yaratılmıştır. İşin ilginç yanı tüm canlılardaki moleküler saatlerin farklı türlerde, birbirinden ayrı yapıda olmasıdır. Elbette bunlardan biri bile tesadüfen meydana gelemez. Tüm kainattaki sistemler gibi vücudumuzdaki saat sistemi de Alemlerin Rabbi Yüce Allah tarafından bir düzen içinde yaratılmıştır. Yüce Allah bu gerçeği bir Kuran ayetinde şöyle haber verir.
"Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." (Furkan Suresi, 2)
Kuranda Bildirilen Gerçek
Biyolojik saat 24 saate ayarlı bir ritimdir ve özel olarak programlanmıştır.
Bilim adamları dış uyarıcılardan tamamen izole edilmiş kişilerde bile 24 saatlik uyku-uyanıklık döngülerinin sürdüğünü ortaya koymuşlardır. Hatta beyindeki ana saat hücreleri laboratuvarda karanlık bir ortamda yaşatılmış, hücrelerin yine de 24 saatlik ritmi kaybetmediği görülmüştür. Bir bilimsel kaynakta bu konuda şu yorum yapılmaktadır:
"Son elli yıllık sürede şu gerçek ortaya çıkmıştır: Hayatın 24 saatlik doğası, dünyanın hareketinin fiziksel ortamda 24 saatte ortaya çıkardığı değişikliklerin bir zorlamasından ibaret değil; beyindeki içsel bir zaman-uyumlu sistemin sonucudur."
Dikkat edilmesi gereken gerçek ise, bu programlamanın bizlere Kuran'da haber verilmiş olmasıdır. Tüm ilmin yegane sahibi olan Rabbimiz, insanı gece vakti dinlenmeye, gündüz vakti ise çalışmaya uygun yarattığını bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:
"O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır." (Furkan Suresi, 47)
Saatlerin çalışmalarındaki ufak farklılıklar dahi belli bir zaman sonra birbirinden farklı vakitleri göstermelerine sebep olur. Dolayısıyla ortaklaşa uyum göstermeleri için saatlerin senkronize hale getirilmeleri gerekir. Vücudumuzda sayısız saat vardır. Bu saatleri birbirleri ile uyumlu hale gelmesi için Yüce Allah çok özel sistemler yaratmıştır.
Vücudumuzda Gece ile Gündüz Nasıl Ayırt Edilir?
Daha önce de belirttiğimiz gibi Per ve Cry ismi verilen moleküller, beyinde üretilir. Belli miktarlarda üretilen bu moleküller, daha sonra parçalanarak yok olurlar. Moleküllerin üretildiği süre gündüzü, parçalanıp yok oldukları süre ise geceyi ifade eder. Yani beynimizdeki ana saat bu moleküllerin üretimini gündüzün bir sinyali olarak, parçalanmalarını ise gecenin bir sinyali olarak alır. Hücreler üretilmekteyken hızlı (gündüz) bunlar parçalanmaktayken yavaş (gece) çalışma temposu oluşturulur. Moleküllerin sayısı bir duvar saatindeki sarkacın görevini yapmaktadır. Gece boyunca birer birer parçalanan moleküller bittiği anda bu bir sinyal kabul edilir ve üretime yeniden geçilir. İşte bu anda hücre gündüz olduğunu algılamış gibi hızlı çalışmaya başlar. Böylece beynimizdeki ana saat içinde gece ve gündüz ritimleri oluşturulmuş olur.
Biyolojik Saatin Üç Önemli Görevi Vardır
Her aşaması mucize olan bu görevler şunlardır:
Dış ortamdaki uyarıcıların algılanması
24 saatlik ritim oluşturulması
Tüm saatlerin bu ritme göre ayarlanması
Siz nasıl kolunuzdaki saate bakıp saatin kaç olduğunu algılıyorsanız, vücudunuz da beyninizdeki ana saate bakıp saatin kaç olduğunu algılayabilmektedir. Ancak gerçekte beyninizde ne akrep ne de yelkovan vardır. Açıktır ki biyolojik saat, Allah'ın benzersiz yaratmasını gösteren mucizevi bir sistemdir.
Biyolojik Saatimiz Olmasaydı
Biyolojik saat araştırmalarında önemli bir buluş gerçekleştiren Norman Ruby, vücudumuzdaki iç saatin önemine şöyle dikkat çekmektedir:
"Eğer biyolojik saat olmasaydı, kesintisiz uyku uyumamız mümkün olmazdı. Ayrıca bedenimizin ne zaman aniden uyku haline geçeceği ne zaman hareketli olacağı önceden belli olmazdı."
Retinaya düşen ışığı mükemmel bir şekilde beyindeki ana saate sinyalleyen melanopsin molekülüyle ilgili araştırmaya katılan bilim adamlarından biri olan Bruce O' Hara ise bu konuda şu yorumu yapmıştır:
"Eğer biyolojik saat olmasaydı birçok davranışsal ve fizyolojik bozukluk meydana gelir, gün içinde beden ısısının korunması bile mümkün olmazdı." (Scientists shed new light on the body's internal clock)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 39. sayı (Eylül 2007) 48. sayfada yayınlanmıştır.
Belki sesini duymuyorsunuz ama evinizde, iş yerinizde, kolunuzda, bilgisayarınızda, hayatınızın her anında bulundurduğunuz, işlerinizi düzenli ve planlı olarak yapabilmenizi sağlayan saatlerden bir tane de vücudunuzda bulunuyor. Tıpkı bir kol saati gibi beden saatiniz de düzenli olarak saniyeleri birer birer sayıyor. Peki ama birçok beden faaliyetinizi de gerçekleştiren bu saat, zamanı bu kadar detaylı olarak nasıl takip edebiliyor?
Bir fabrikada üretimin düzenli olması ve fabrikanın verimli çalışabilmesi için, fabrikadaki tüm cihazlar birbirleriyle uyum içinde olmalıdır. Ancak bu cihazların sadece uyum içinde çalışması üretim için yeterli değildir. Çünkü üretimin gerçekleşmesi, aletlerin eş zamanlı olarak çalışmasına bağlıdır. Zamanlamanın doğru olmadığı durumlarda ise, insan vücudundaki kompleks sistemler ile karşılaştırıldığında çok daha basit kalan fabrikalarda büyük bir karmaşa yaşanır. Oysa vücudumuzda dünyanın en gelişmiş fabrikalarından daha ileri teknolojiye sahip trilyonlarca hücre bulunur. Üstelik pek çok fabrika genelde tek bir ürüne odaklanmışken hücrelerimizde muazzam çeşitlilikte ürünler meydana gelmektedir. Ayrıca bu hücreler ortaklaşa hareket ederek, kusursuz bir ürün ortaya çıkartabilmek için hem kendi içlerinde hem de diğer hücrelerle koordineli ve planlı bir şekilde çalışmak durumundadırlar. İşte bu noktada Yüce Allahın üstün yaratışının eserlerinden biri olan sistem devreye girer: Vücudumuzdaki saat sistemi
Vücudumuzdaki Saat Sistemi Nasıl Çalışır?
Yüce Allahın üstün aklının ve detay sanatının delillerinden biri olan saat sistemi, hücre içinde yer alan moleküllerden yapılmış birçok saati bünyesinde barındırır. Bu saat sistemi gözümüze, beynimize kısacası vücudumuzun tamamına yayılmıştır. Bilim adamları beynimizde SCN (Suprachiasmatic nucleus) adı verilen bölümün bu saat sisteminin merkezi olduğunu düşünmektedirler. SCN sayısız saat hücresinden oluşur. Bu saat bir günlük zaman dilimi olan 24 saat boyunca eş zamanlı olarak çalışmak için gün ışığındaki bilgiyi kullanır.
Ancak bu noktada Yüce Allahın üstün yaratışı mükemmel bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Çünkü beynimizin içindeki SCN bölgesi kapkaranlık bir bölgededir ve gün ışığı ile direkt hiçbir teması yoktur. Hatta buradaki hücreler güneşin ve ışığın ne olduğunu bile bilmezler. Ancak beynimizdeki hücreler arasındaki organizasyon sayesinde bu sistem kusursuz bir biçimde çalışır.
Peki Bu Sistem Gün Işığından Nasıl Faydalanır?
Gözümüzün ağ tabakasında melanopsin-pozitif gangliyon hücreleri adında ışığa duyarlı olan hücreler vardır. Bu hücrelere gün ışığı düştüğünde elektrik üretilir ve bu elektrik sinyali RHT adında bir hat boyunca beynimizde bulunan SCNye iletilir. Böylece SCN için gerekli olan kendini güneş ışığına göre ayarla emri alınmış olur. Bu tıpkı, kronometrenin tuşuna bastığınızda saatini sıfırlaması gibidir. Elbette ki SCNdeki merkezi saati 24 saatlik güne ayarlayan gangliyon hücreleri ve RHT kanalı Yüce Allahın vücudumuza yerleştirdiği üstün yaratılış örneklerinden yalnızca birkaçıdır.
İnsan Vücudunda Tek Bir Saat Sistemi Yoktur
Vücudumuzdaki SCN adı verilen ve gün ışığına duyarlı olan bu sistem dışında, daha pek çok hücrede de saat yapıları tespit edilmiştir. Bu saatlere de çevresel saatler denmektedir. Bu saatçikler sayesinde hücredeki üretim kusursuz bir şekilde devam eder. Vücudumuzda trilyonlarca hücre olduğu göz önünde bulundurulursa bu muazzam sayıdaki saatin koordineli çalışmasının çok mükemmel bir organizasyonu gerektirdiği daha kolay anlaşılacaktır. Çünkü saatlerin hızındaki ufak farklılıklar bile çok ciddi problemlere sebep olabilir. Örneğin normal büyümenin sağlanması ve tümör oluşumundan kaçınmak için hücre bölünmesinin çok iyi bir biçimde kontrol altında tutulması, bu sistem sayesinde gerçekleşir.
Vücudumuzdaki Saatlerin Ayarı Nasıl Yapılır?
Biyolojik saatin ritmi tam olarak bir güne göre ayarlanmıştır. Vücudumuzdaki sistemler her 24 saatte bir tekrarlanan ritimde çalışırlar. Beyindeki ana saati oluşturan sinir hücrelerinde yapılan araştırmalar bu ritmin, hücrelerde üretilen iki özel molekül sayesinde oluştuğunu ortaya çıkarmıştır. Per ve Cry isimli bu moleküller, sadece beyindeki ana saatte üretilir, böylece asıl ritm burada belirlenir.
Beynimizdeki ana saat sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerimizden ışık sinyallerini almaya başlar. Bizler uyuyor olsak veya göz kapaklarımız kapalı olsa bile ortamdaki ışık belli bir güce ulaşınca retinamız da uyarılmış olur. Retinadaki sinir düğümü hücrelerine düşen ışık parçacıkları burada Yüce Allah'ın özel olarak var ettiği bir proteinle karşılaşırlar. Melanopsin isimli bu protein, ışığa duyarlı bir proteindir ve ışığı algılayarak elektrik sinyalleri oluşturulmasını sağlar. Bu sinyaller beyinde hipotalamusta bulunan çekirdeklere yani ana saate iletilir. Bu çekirdekteki hücreler ışığı algılayarak günün başladığını haber almış olurlar. Bu sinyali alan ana saat hücreleri tüm vücuda yaydıkları sinyallerle dışarıda havanın aydınlandığını haber verir. Böylece vücudun birçok sistemi uyarılmış olur. Örneğin:
Kognitif (tanımayla ilgili) sistem uyarılır: Dikkatiniz yavaş yavaş açılır. İlk kalktığınız andaki dalgınlığınız bu geçiş döneminden kaynaklanır.
Endokrin (hormonal) sistemi uyarılır: Gün içinde ihtiyaç duyacağınız hormonların sentezine başlanır.
Bağışıklık sistemi uyarılır: Alacağınız ilaçların etkinliği bu yüzden gün içinde farklılık gösterir.
Kalp-damar sistemi uyarılır: Kan sıvısının içerdiği maddelerin dengesi ayarlanır, hücreler arası enzimler üretilmeye başlanır.
Tüm bu ayarlamalar gün içinde ortama uygun şekilde sürdürülür. Karanlık ve loş bir ortamda gün ortasında uykumuzun gelebilmesi bunun bir göstergesidir. 24 saat boyunca dış ortamdaki ışık şiddeti ana saat tarafından algılanır, ana saat bir orkestra şefi gibi diğer saatleri yöneterek vücut düzeninin korunmasını sağlar.
Şuursuz moleküllerin birbirinden uzakta bulunan iki hücre arasında bir haberleşme aracı olarak kullanılması, çok derin olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Elbette ki bu mesajlaşma, şuursuz hücrelerin ya da tesadüflerin eseri olarak meydana gelmez, Yüce Allahın yaratmasıyla gerçekleşir. Çünkü Rabbimiz vücudumuzdaki her parçayı kusursuz olarak yaratmıştır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler. Yüce Allah bir ayette yaratılıştaki kusursuzluğu şöyle bildirir:
"O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24)
Biyolojik Saatimiz Allahın Kontrolündedir
Herkes bir saatin rastlantılar sonucu kendi kendine meydana gelemeyeceğini bilir. Çünkü saatler birden çok aşamanın gerçekleştirilmesi sonucunda üretilir. Örneğin mekanik saatler belli bir hızda dönen çarklardan, atom saatleri atomlardaki titreşimlerden, elektronik saatler elektriksel sinyallerden yararlanılarak yapılır. İşte vücudumuzda ve diğer canlıların içlerindeki moleküler saatler de hücrelerdeki son derece kompleks bir dizi moleküler süreçle yaratılmıştır. İşin ilginç yanı tüm canlılardaki moleküler saatlerin farklı türlerde, birbirinden ayrı yapıda olmasıdır. Elbette bunlardan biri bile tesadüfen meydana gelemez. Tüm kainattaki sistemler gibi vücudumuzdaki saat sistemi de Alemlerin Rabbi Yüce Allah tarafından bir düzen içinde yaratılmıştır. Yüce Allah bu gerçeği bir Kuran ayetinde şöyle haber verir.
"Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." (Furkan Suresi, 2)
Kuranda Bildirilen Gerçek
Biyolojik saat 24 saate ayarlı bir ritimdir ve özel olarak programlanmıştır.
Bilim adamları dış uyarıcılardan tamamen izole edilmiş kişilerde bile 24 saatlik uyku-uyanıklık döngülerinin sürdüğünü ortaya koymuşlardır. Hatta beyindeki ana saat hücreleri laboratuvarda karanlık bir ortamda yaşatılmış, hücrelerin yine de 24 saatlik ritmi kaybetmediği görülmüştür. Bir bilimsel kaynakta bu konuda şu yorum yapılmaktadır:
"Son elli yıllık sürede şu gerçek ortaya çıkmıştır: Hayatın 24 saatlik doğası, dünyanın hareketinin fiziksel ortamda 24 saatte ortaya çıkardığı değişikliklerin bir zorlamasından ibaret değil; beyindeki içsel bir zaman-uyumlu sistemin sonucudur."
Dikkat edilmesi gereken gerçek ise, bu programlamanın bizlere Kuran'da haber verilmiş olmasıdır. Tüm ilmin yegane sahibi olan Rabbimiz, insanı gece vakti dinlenmeye, gündüz vakti ise çalışmaya uygun yarattığını bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:
"O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır." (Furkan Suresi, 47)
Saatlerin çalışmalarındaki ufak farklılıklar dahi belli bir zaman sonra birbirinden farklı vakitleri göstermelerine sebep olur. Dolayısıyla ortaklaşa uyum göstermeleri için saatlerin senkronize hale getirilmeleri gerekir. Vücudumuzda sayısız saat vardır. Bu saatleri birbirleri ile uyumlu hale gelmesi için Yüce Allah çok özel sistemler yaratmıştır.
Vücudumuzda Gece ile Gündüz Nasıl Ayırt Edilir?
Daha önce de belirttiğimiz gibi Per ve Cry ismi verilen moleküller, beyinde üretilir. Belli miktarlarda üretilen bu moleküller, daha sonra parçalanarak yok olurlar. Moleküllerin üretildiği süre gündüzü, parçalanıp yok oldukları süre ise geceyi ifade eder. Yani beynimizdeki ana saat bu moleküllerin üretimini gündüzün bir sinyali olarak, parçalanmalarını ise gecenin bir sinyali olarak alır. Hücreler üretilmekteyken hızlı (gündüz) bunlar parçalanmaktayken yavaş (gece) çalışma temposu oluşturulur. Moleküllerin sayısı bir duvar saatindeki sarkacın görevini yapmaktadır. Gece boyunca birer birer parçalanan moleküller bittiği anda bu bir sinyal kabul edilir ve üretime yeniden geçilir. İşte bu anda hücre gündüz olduğunu algılamış gibi hızlı çalışmaya başlar. Böylece beynimizdeki ana saat içinde gece ve gündüz ritimleri oluşturulmuş olur.
Biyolojik Saatin Üç Önemli Görevi Vardır
Her aşaması mucize olan bu görevler şunlardır:
Dış ortamdaki uyarıcıların algılanması
24 saatlik ritim oluşturulması
Tüm saatlerin bu ritme göre ayarlanması
Siz nasıl kolunuzdaki saate bakıp saatin kaç olduğunu algılıyorsanız, vücudunuz da beyninizdeki ana saate bakıp saatin kaç olduğunu algılayabilmektedir. Ancak gerçekte beyninizde ne akrep ne de yelkovan vardır. Açıktır ki biyolojik saat, Allah'ın benzersiz yaratmasını gösteren mucizevi bir sistemdir.
Biyolojik Saatimiz Olmasaydı
Biyolojik saat araştırmalarında önemli bir buluş gerçekleştiren Norman Ruby, vücudumuzdaki iç saatin önemine şöyle dikkat çekmektedir:
"Eğer biyolojik saat olmasaydı, kesintisiz uyku uyumamız mümkün olmazdı. Ayrıca bedenimizin ne zaman aniden uyku haline geçeceği ne zaman hareketli olacağı önceden belli olmazdı."
Retinaya düşen ışığı mükemmel bir şekilde beyindeki ana saate sinyalleyen melanopsin molekülüyle ilgili araştırmaya katılan bilim adamlarından biri olan Bruce O' Hara ise bu konuda şu yorumu yapmıştır:
"Eğer biyolojik saat olmasaydı birçok davranışsal ve fizyolojik bozukluk meydana gelir, gün içinde beden ısısının korunması bile mümkün olmazdı." (Scientists shed new light on the body's internal clock)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 39. sayı (Eylül 2007) 48. sayfada yayınlanmıştır.