Salvo
Kayıtlı Üye
Osmanlı Devleti zamânında yetişen âlimlerden, velî. İsmi, Muhammed bin Lütfullah’dır. Şeyh Muhammed Arabî ve İbn-i Bayram-ı Rûmî diye de meşhûrdur. 1615 (H.1023) senesinde Filibe’de doğdu. 1681 (H.1092) senesi Şâbân ayında İstanbul’da vefât etti. Amcası Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendinin yanına defnedildi.
Muhammed Arabî, yedi yaşında babasını kaybettiği için Şeyhülislâm olan amcası Yahyâ Efendinin yanında yetişti. İbn-i Bayram-ı Rûmî, önce İstanbul’da ikâmet eden Seyyid Muhammed’den, sonra Hâmid bin Mustafa Aksarâyî, Dersiâm diye meşhûr Molla Abdullah’dan ilim öğrendi. Edebî ilimleri, Sultân-ül-ulemâ veş-şu’arâ denilen amcasından aldı. İbn-i Bayram-ı Rûmî, genç yaşta yazdığı şiirleri amcasına arzeder, amcası da gerekli tashihi yapardı. Sultan Dördüncü Murâd, İbn-i Bayram-ı Rûmî’ye İstanbul’da çok ikrâmda bulunurdu. Bir gün Sultan Murâd, İbn-i Bayram-ı Rûmî'yi dâvet etmişti. İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin yaşı oldukça küçüktü. Sultan, elinde bulunan altınları ona verdi. Altınlardan bâzıları yere düştü. İbn-i Bayram yere düşenlere hiç iltifât etmedi ve eğilip onları almadı. Sultan Murâd onun bu asâletini çok beğendi.
Amcasının vefâtından sonra, Şeyhulislâm Ebû Saîd Efendi, onu önce amcasının ders verdiği medreseye hoca tâyin etti. Sonra onu, Sahn-ı semân medreselerinden olan Esmâ Hân binti Sultan Süleymân Medresesine tâyin etti. Sonra 1654 senesinde Şam kâdılığına gönderildi. Mısır, Bursa ve Edirne kâdılıklarında da bulunduktan sonra 1662 senesinde İstanbul kâdısı oldu. On yedi ay bu görevde kaldı. 1668 senesinde Anadolu, 1669 senesi Rebî’ul-âhir ayında da Rumeli kâdıaskeri oldu. Bir süre sonra bu vazifeden ayrıldı. 1676 senesinde tekrar Rumeli kâdıaskerliğine getirildi. Bir sene sonra bu görevden de ayrıldı. Vefâtına kadar evinde köşesine çekilip, münzevî bir hayat yaşadı. Sâdece haftada iki gün çıkardı.
İbn-i Bayram-ı Rûmî, Osmanlı âlimlerinin önde gelenlerinden olup, ilim ve fazîlette, fesâhat ve belâgatta çok yüksek idi. Arabça, Farsça ve Osmanlıca nazm ve nesir yazmada çok mâhir idi. Hakkında çok medhler yazıldı. Çok zekî idi. Güzel ahlâklı, iffet ve vekâr sâhibi idi. Kâdı iken yanına gelenlere şefkatli bir baba, hakîkî bir kardeş muâmelesinde bulunurdu.
Şöyle anlatılır: İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin muhtelif mevzûlara dâir çok kitabı vardı. Bunların hepsini okuyup, tetkîk ettiğinden, çok iyi bilirdi. İbn-i Bayram-ı Rûmî’ye bir gün bir kitap lâzım olmuştu. O kitabı çıkartması için kütüphânesine bakan hizmetçisine söyledi. Kütübhâneye bakan hizmetçi bir yardımcı ile berâber uzun müddet aradılar. İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin aradığı mevzû ile alâkalı birkaç kitap çıkardılar. Fakat onun istediği kitabı daha bulamamışlardı. İbn-i Bayram-ı Rûmî onlara kitabın satırlarını ve yaprağının husûsiyetlerini söyleyince, bir müddet sonra aradıkları kitabı buldular. Kitab, İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin anlattığı şekilde idi.
İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin Keşf-üz-Zünûn’a yaptığı bâzı ilâveler, Şu’ara Tezkire’si ile bir Dîvân'ı vardır.
1) Hulâsat-ül-Eser; c.4, s.131
2) Esmâ-ül-Müellifîn; c.2, s.298
3) Sicilli Osmânî; c.3, s.455
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.15, s.293
Muhammed Arabî, yedi yaşında babasını kaybettiği için Şeyhülislâm olan amcası Yahyâ Efendinin yanında yetişti. İbn-i Bayram-ı Rûmî, önce İstanbul’da ikâmet eden Seyyid Muhammed’den, sonra Hâmid bin Mustafa Aksarâyî, Dersiâm diye meşhûr Molla Abdullah’dan ilim öğrendi. Edebî ilimleri, Sultân-ül-ulemâ veş-şu’arâ denilen amcasından aldı. İbn-i Bayram-ı Rûmî, genç yaşta yazdığı şiirleri amcasına arzeder, amcası da gerekli tashihi yapardı. Sultan Dördüncü Murâd, İbn-i Bayram-ı Rûmî’ye İstanbul’da çok ikrâmda bulunurdu. Bir gün Sultan Murâd, İbn-i Bayram-ı Rûmî'yi dâvet etmişti. İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin yaşı oldukça küçüktü. Sultan, elinde bulunan altınları ona verdi. Altınlardan bâzıları yere düştü. İbn-i Bayram yere düşenlere hiç iltifât etmedi ve eğilip onları almadı. Sultan Murâd onun bu asâletini çok beğendi.
Amcasının vefâtından sonra, Şeyhulislâm Ebû Saîd Efendi, onu önce amcasının ders verdiği medreseye hoca tâyin etti. Sonra onu, Sahn-ı semân medreselerinden olan Esmâ Hân binti Sultan Süleymân Medresesine tâyin etti. Sonra 1654 senesinde Şam kâdılığına gönderildi. Mısır, Bursa ve Edirne kâdılıklarında da bulunduktan sonra 1662 senesinde İstanbul kâdısı oldu. On yedi ay bu görevde kaldı. 1668 senesinde Anadolu, 1669 senesi Rebî’ul-âhir ayında da Rumeli kâdıaskeri oldu. Bir süre sonra bu vazifeden ayrıldı. 1676 senesinde tekrar Rumeli kâdıaskerliğine getirildi. Bir sene sonra bu görevden de ayrıldı. Vefâtına kadar evinde köşesine çekilip, münzevî bir hayat yaşadı. Sâdece haftada iki gün çıkardı.
İbn-i Bayram-ı Rûmî, Osmanlı âlimlerinin önde gelenlerinden olup, ilim ve fazîlette, fesâhat ve belâgatta çok yüksek idi. Arabça, Farsça ve Osmanlıca nazm ve nesir yazmada çok mâhir idi. Hakkında çok medhler yazıldı. Çok zekî idi. Güzel ahlâklı, iffet ve vekâr sâhibi idi. Kâdı iken yanına gelenlere şefkatli bir baba, hakîkî bir kardeş muâmelesinde bulunurdu.
Şöyle anlatılır: İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin muhtelif mevzûlara dâir çok kitabı vardı. Bunların hepsini okuyup, tetkîk ettiğinden, çok iyi bilirdi. İbn-i Bayram-ı Rûmî’ye bir gün bir kitap lâzım olmuştu. O kitabı çıkartması için kütüphânesine bakan hizmetçisine söyledi. Kütübhâneye bakan hizmetçi bir yardımcı ile berâber uzun müddet aradılar. İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin aradığı mevzû ile alâkalı birkaç kitap çıkardılar. Fakat onun istediği kitabı daha bulamamışlardı. İbn-i Bayram-ı Rûmî onlara kitabın satırlarını ve yaprağının husûsiyetlerini söyleyince, bir müddet sonra aradıkları kitabı buldular. Kitab, İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin anlattığı şekilde idi.
İbn-i Bayram-ı Rûmî’nin Keşf-üz-Zünûn’a yaptığı bâzı ilâveler, Şu’ara Tezkire’si ile bir Dîvân'ı vardır.
1) Hulâsat-ül-Eser; c.4, s.131
2) Esmâ-ül-Müellifîn; c.2, s.298
3) Sicilli Osmânî; c.3, s.455
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.15, s.293