ParadokS
Kayıtlı Üye
Portakal, mandalina ve begonvil ağaçlarının yamacında (begonvilin hastası oldum, bu nasıl bir çiçektir-kokudur böyle-insan bu kokunun verdiği aşkla tüm saçmalıklara eyvallah çekebilir) Finike, Kumluca, Hasyurt, Mavikent, Phaselis ve Beykonak istikametinde yol alıyorum. Buralar yeşillik cenneti tadında
Bir yanımızda deniz, diğer yanımızda ise Akdenizin engebeli dağları.
Antalya, mevsimi ve ağırladığı turist karmaşası nedeniyle hep uzak düşse de kafama, bu defa bu toprakların muhabbeti tadında insanlarıyla hemhal olmak, güzel geldi, İstanbul yorgunu bünyeme. Tabii bir de havasının nemi olmasa! Akdenizin kasaba insanını, bir de muhabbet masasında görmeniz gerek, zira insanın ömrüne ömür kattıkları kesin. Ki damak çatlatan lezzetlerine hiç girmiyorum bile. (Belki yolunuz düşer niyetine; Finikede bir derenin kenarına konuşlanmış Büke Balıkevinde balık-anason ve roka ziyafetini, veda ederken de derenin içinde muhabbetinize eşlik eden kazlara, ekmek atmayı es geçmeyiniz. Sonrasında seyreyleyin kaz cümbüşünü.) Doğa, tüm heybetiyle bu kadar yerli yerinde kendini göstere dursun, insanlık hallenmelerimizin evrene düşen sureti, pek bir komik ve pek bir fena Şimdi bu dingin deniz koynuna ilişmiş Finike teknelerine ve tepelerine bakınca insan başka ne isteyebilir yahut ne eksik gelebilir ki diye sormadan edemiyorum.
TİYATRO HAL: A4, EKSİK VE BEYAZ YAKA
Eksik bir şey mi var hayatımda / anlayamam / Bak çayım sigaram, her şeyim tamam böyle diyordu, söz ve müziğini Nadir Göktürkün yazdığı, Ezginin Günlüğünün söylediği şarkı Kaç eksik, tamam eder bizi dersiniz bilmem (tamam edince de biz biz olur muyuz yine, bu da muallak) ama bu eksik halleri, en âlâsından tiyatroya yansıtan bir oyunla kelâm etmek istiyorum bugün sizlere İzler de bir eksiğinizi ekler, sonrasında da tamam edersiniz diye! Hem belli mi olur, içimizden kaç eksik kelebeğin havalanacağını. (İtiraf edecek olursak; biz Turgut muyduk, yoksa Selim mi!? Kim bunlar, diyenlerdenseniz de bu bahsi usuldan kapatalım, reca edicem.)
Onları, ilk defa tadı hafızada kalan türden bir oyun olan A4 ile tanımıştım. Sonrasında Beyoğlunun Zencefilinde en temizinden bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Öyle heyecanlı, öyle güzeldiler ki Akabinde, tiyatro aşkının ve gençlik ideallerinin verdiği sabırla kendilerine, bir mekân açtılar, büyük büyük ustalarının, bu devirde tiyatroya yatırım olur mu demelerinin yamacında; Mecidiyeköyde - Sahne Hal adında. Anladığınız üzere, bugün köşeyi Tiyatro Hâl ile şereflendiriyor, pek kıymetli teşriflerinizi de bekliyorum.
Girizgahı eksikle yapınca, Tiyatro Halin eski-ilk oyunlarından olan Eksikle de selamı çakmamak olmazdı. Bu oyunla Çek Cumhuriyetinde 20.si düzenlenen Setkani / Encounter adlı uluslararası tiyatro festivalinde; festivalin en prestijli ödülü olan Marta Prize / Director Of The Festival (En iyi yönetmen) ödülünü alan Eksik, şimdi yeni kadrosuyla yeniden sahnede. Yerli yazar yok, diyenlere naçizane takdimimdir. Olduğu gibi, abartmadan bizden bir hikâye karşımızdaki... Eksikin adı üstünde, eksiği gediği yok değil -ki bu yazarımızın ilk oyunu olması sebebiyle de takdiri şayan- ama amaç zaten mesaj kaygısı gütmeden herkesin kendi eksiğini bulup, geceye akması değil mi? Zaten, yazar da eğer tutmazsa bu oyun, beceremezsek; o Ege kasabasına yerleşiriz ha? dedirtiyor oyununun içindeki yazara
VE BİR OYUN BAŞLADI
Eksik; yazmaya yahut hikâyeye nereden başlayacağını bulamayan, beyninde ise aslında nereden-nasıl başlayacağını çoktan çözmüş ama yapbozun parçalarını daha tamam edememiş, kafası hafif dağılmış bir yazarın, bilgisayarının başına geçmesiyle başlıyor. Yazarımız, -ki Merve Engin oluyor; doğal oyunculuk anlatımı mükemmel- bilgisayarın tuşuna her bastığında, harfler kelimelere, kelimeler de cümlelere akıyor ve ortaya karışık hikâye kahramanları ve vaziyetleri çıkıyor. Zaten bu genç yazarımızın hemen yanıbaşında, heyecana gark olmuş, sıranın kendisine gelmesini bekleyen Eksikin kahramanları da biraz sizden, biraz da bizden anlatıların peşinde! Yani öyle en kolayından bir burun kıvırmaca olamıyor. Arka fonda da kafa açan müziklere dikkat, müzik seçimleri harika
"Bir gazetede, spor sayfasından magazinine, ekonomi bölümünden üçüncü sayfa haberine kadar hepsi bizizdir. İsmail G. Rizede sıkıntıdan minibüsünü yaya üst geçidine sürerken, o sırada İsmini Açıklamak İstemeyen Genç monotonluktan sıkılıp Bayrampaşada metro raylarına yatıp, üstünden metronun geçişini kamerasına kaydetti. "... çok istiyordum onu da gerçekleştirdim..." dedi. Tüm bunlar olup biterken bir yazar kendi trajedisini yazmaya koyuldu ve bir oyun başladı. "... eğer tutmazsa bu oyun, beceremezsek; o Ege kasabasına yerleşiriz ha? Balık, rakı geceleri... Sıcak bir Ege koyunda..." Böyle seslenen Eksikin yazarı Özer Arslan. Yönetmen yardımcılığında Burcu Brodonun imzası bulunan oyunun sahne tasarımı Nergis Gündoğdu ve Güney Zeki Gökere ışık tasarımı ise Metin Çelebiye ait. Bay Hadi ve Bay Keşkenin muhabbetlerinin ve hayata bakışlarının hastası olduğum Eksikin nev-i şahsına münhasır oyunculuklarında ise; Merve Engin, Güney Zeki Göker, Fırat Albayram, Alican Yücesoy, Mert Denizman, Vurgun Çağıldayan, Onur Soyal ve Kürşat Karaman yer alıyor.
Her biri birbirinden farklı insanların-hikâyelerin, birbirinin hayatına bu kadar yakın ama bir o kadar da uzak, teğet geçerek yaşamasını, kendi üslubuyla anlatan Özer Arslanın oyunun finalindeki nidası, tüm eksik sandıklarımızın neden eksik yahut tüm tam sandıklarımızın neden tam olup olmadığını anlatıyor aslında
Antalya, mevsimi ve ağırladığı turist karmaşası nedeniyle hep uzak düşse de kafama, bu defa bu toprakların muhabbeti tadında insanlarıyla hemhal olmak, güzel geldi, İstanbul yorgunu bünyeme. Tabii bir de havasının nemi olmasa! Akdenizin kasaba insanını, bir de muhabbet masasında görmeniz gerek, zira insanın ömrüne ömür kattıkları kesin. Ki damak çatlatan lezzetlerine hiç girmiyorum bile. (Belki yolunuz düşer niyetine; Finikede bir derenin kenarına konuşlanmış Büke Balıkevinde balık-anason ve roka ziyafetini, veda ederken de derenin içinde muhabbetinize eşlik eden kazlara, ekmek atmayı es geçmeyiniz. Sonrasında seyreyleyin kaz cümbüşünü.) Doğa, tüm heybetiyle bu kadar yerli yerinde kendini göstere dursun, insanlık hallenmelerimizin evrene düşen sureti, pek bir komik ve pek bir fena Şimdi bu dingin deniz koynuna ilişmiş Finike teknelerine ve tepelerine bakınca insan başka ne isteyebilir yahut ne eksik gelebilir ki diye sormadan edemiyorum.
TİYATRO HAL: A4, EKSİK VE BEYAZ YAKA
Eksik bir şey mi var hayatımda / anlayamam / Bak çayım sigaram, her şeyim tamam böyle diyordu, söz ve müziğini Nadir Göktürkün yazdığı, Ezginin Günlüğünün söylediği şarkı Kaç eksik, tamam eder bizi dersiniz bilmem (tamam edince de biz biz olur muyuz yine, bu da muallak) ama bu eksik halleri, en âlâsından tiyatroya yansıtan bir oyunla kelâm etmek istiyorum bugün sizlere İzler de bir eksiğinizi ekler, sonrasında da tamam edersiniz diye! Hem belli mi olur, içimizden kaç eksik kelebeğin havalanacağını. (İtiraf edecek olursak; biz Turgut muyduk, yoksa Selim mi!? Kim bunlar, diyenlerdenseniz de bu bahsi usuldan kapatalım, reca edicem.)
Onları, ilk defa tadı hafızada kalan türden bir oyun olan A4 ile tanımıştım. Sonrasında Beyoğlunun Zencefilinde en temizinden bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Öyle heyecanlı, öyle güzeldiler ki Akabinde, tiyatro aşkının ve gençlik ideallerinin verdiği sabırla kendilerine, bir mekân açtılar, büyük büyük ustalarının, bu devirde tiyatroya yatırım olur mu demelerinin yamacında; Mecidiyeköyde - Sahne Hal adında. Anladığınız üzere, bugün köşeyi Tiyatro Hâl ile şereflendiriyor, pek kıymetli teşriflerinizi de bekliyorum.
Girizgahı eksikle yapınca, Tiyatro Halin eski-ilk oyunlarından olan Eksikle de selamı çakmamak olmazdı. Bu oyunla Çek Cumhuriyetinde 20.si düzenlenen Setkani / Encounter adlı uluslararası tiyatro festivalinde; festivalin en prestijli ödülü olan Marta Prize / Director Of The Festival (En iyi yönetmen) ödülünü alan Eksik, şimdi yeni kadrosuyla yeniden sahnede. Yerli yazar yok, diyenlere naçizane takdimimdir. Olduğu gibi, abartmadan bizden bir hikâye karşımızdaki... Eksikin adı üstünde, eksiği gediği yok değil -ki bu yazarımızın ilk oyunu olması sebebiyle de takdiri şayan- ama amaç zaten mesaj kaygısı gütmeden herkesin kendi eksiğini bulup, geceye akması değil mi? Zaten, yazar da eğer tutmazsa bu oyun, beceremezsek; o Ege kasabasına yerleşiriz ha? dedirtiyor oyununun içindeki yazara
VE BİR OYUN BAŞLADI
Eksik; yazmaya yahut hikâyeye nereden başlayacağını bulamayan, beyninde ise aslında nereden-nasıl başlayacağını çoktan çözmüş ama yapbozun parçalarını daha tamam edememiş, kafası hafif dağılmış bir yazarın, bilgisayarının başına geçmesiyle başlıyor. Yazarımız, -ki Merve Engin oluyor; doğal oyunculuk anlatımı mükemmel- bilgisayarın tuşuna her bastığında, harfler kelimelere, kelimeler de cümlelere akıyor ve ortaya karışık hikâye kahramanları ve vaziyetleri çıkıyor. Zaten bu genç yazarımızın hemen yanıbaşında, heyecana gark olmuş, sıranın kendisine gelmesini bekleyen Eksikin kahramanları da biraz sizden, biraz da bizden anlatıların peşinde! Yani öyle en kolayından bir burun kıvırmaca olamıyor. Arka fonda da kafa açan müziklere dikkat, müzik seçimleri harika
"Bir gazetede, spor sayfasından magazinine, ekonomi bölümünden üçüncü sayfa haberine kadar hepsi bizizdir. İsmail G. Rizede sıkıntıdan minibüsünü yaya üst geçidine sürerken, o sırada İsmini Açıklamak İstemeyen Genç monotonluktan sıkılıp Bayrampaşada metro raylarına yatıp, üstünden metronun geçişini kamerasına kaydetti. "... çok istiyordum onu da gerçekleştirdim..." dedi. Tüm bunlar olup biterken bir yazar kendi trajedisini yazmaya koyuldu ve bir oyun başladı. "... eğer tutmazsa bu oyun, beceremezsek; o Ege kasabasına yerleşiriz ha? Balık, rakı geceleri... Sıcak bir Ege koyunda..." Böyle seslenen Eksikin yazarı Özer Arslan. Yönetmen yardımcılığında Burcu Brodonun imzası bulunan oyunun sahne tasarımı Nergis Gündoğdu ve Güney Zeki Gökere ışık tasarımı ise Metin Çelebiye ait. Bay Hadi ve Bay Keşkenin muhabbetlerinin ve hayata bakışlarının hastası olduğum Eksikin nev-i şahsına münhasır oyunculuklarında ise; Merve Engin, Güney Zeki Göker, Fırat Albayram, Alican Yücesoy, Mert Denizman, Vurgun Çağıldayan, Onur Soyal ve Kürşat Karaman yer alıyor.
Her biri birbirinden farklı insanların-hikâyelerin, birbirinin hayatına bu kadar yakın ama bir o kadar da uzak, teğet geçerek yaşamasını, kendi üslubuyla anlatan Özer Arslanın oyunun finalindeki nidası, tüm eksik sandıklarımızın neden eksik yahut tüm tam sandıklarımızın neden tam olup olmadığını anlatıyor aslında