+qïzغm«3
Bayan Üye
vazgectim senden
(ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında yokum ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…)
Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş. Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken kendi dili kesilirmiş...
yaşam bir ıstaka
gelir vurur ömrünün coşkusuna
hani tutulur dilin
konuşamazsın!
tırmandıkça yücelir dağlar
sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü
tutunamazsın…
Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez, kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince olduğu yere yığılırmış.
Avcıda gelip derisini yüzermiş. Avcılar ayıları kurşunla vururlarsa ayının postu delinir ve bu yüzden çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş...
eloğlu sevdalardan dem tutar
aşk büyütür yıldızlardan
yasak senin düşlerin
dokunamazsın...
Şimdi o kan tadını kendi dilimde hisseder gibiyim.Bu bilgiyi öğrenince anladım dilim yıllardır kesikmiş benim... Yıllardır ben de kendi dilimden akan kanı emip duruyormuşum...
birini sevmişsindir geçen yıllarda
açık bir yara gibidir hâlâ
hâlâ ne çok özlersin onu
ağlayamazsın..
.
Başlarda gücümün tükendiğini, kan kaybettiğimi fark etmiyordum. Ama artık ediyorum. Kanım tükeniyor ne zamandır. Böyle giderse yere yığılmam ve birilerinin gelip derimi yüzmesi yakındır...
yolunda köprüler çürür
sesin, sessizlik sanki bir uğultuda
savurur hayat kül eyler seni
doğrulamazsın!
Yıllardır kendi kanımı emmekten bu hayatta kabul gören her şeye meydan okuyacak cesareti bir türlü bulamadım kendimde... Oysa kurtuluşum bu cesareti bulmamdan geçiyordu...
Bu cesareti bulamadığım için çareyi kendi kanımı emmekte bulmuştum. Tükeneceğimi bile bile...
yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda
herşey çeker ve iter
anlatamazsın...
Dilimi kesen o keskin bıçağın ne olduğunu anlamaya kalkışmadığım için... Varoluşunun o arka bahçesine hep gözlerimi kapattım. Küçük bir inanç yeterdi yaşamam için...
yaşam bir ıstaka
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna
sesinde çığlıklar boğulur ama
bağıramazsın…
O yaşayabilmek ve ayakta kalabilmek için ihtiyacım olan kendimi aldatma inancı...
sonra vakt erişir, toprak gülümser sana
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın!
Bu küçük ve zavallı inanç kendi kanımı emerken kendimi unutmama yeterdi.Bu yüzden bende böyle yaptım...
yazdırmalısın mezar taşına:
ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…
Ben,
ömrümden,
ayakta kalma çabalarımdan ,
çığlığımdan kanamalarımdan,
bir toprağın gülümsemesinden,
kaybedişlerden…
Ben,
VAZGEÇTİM SENDEN!!!
(ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında yokum ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…)
Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş. Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken kendi dili kesilirmiş...
yaşam bir ıstaka
gelir vurur ömrünün coşkusuna
hani tutulur dilin
konuşamazsın!
tırmandıkça yücelir dağlar
sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü
tutunamazsın…
Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez, kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince olduğu yere yığılırmış.
Avcıda gelip derisini yüzermiş. Avcılar ayıları kurşunla vururlarsa ayının postu delinir ve bu yüzden çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş...
eloğlu sevdalardan dem tutar
aşk büyütür yıldızlardan
yasak senin düşlerin
dokunamazsın...
Şimdi o kan tadını kendi dilimde hisseder gibiyim.Bu bilgiyi öğrenince anladım dilim yıllardır kesikmiş benim... Yıllardır ben de kendi dilimden akan kanı emip duruyormuşum...
birini sevmişsindir geçen yıllarda
açık bir yara gibidir hâlâ
hâlâ ne çok özlersin onu
ağlayamazsın..
.
Başlarda gücümün tükendiğini, kan kaybettiğimi fark etmiyordum. Ama artık ediyorum. Kanım tükeniyor ne zamandır. Böyle giderse yere yığılmam ve birilerinin gelip derimi yüzmesi yakındır...
yolunda köprüler çürür
sesin, sessizlik sanki bir uğultuda
savurur hayat kül eyler seni
doğrulamazsın!
Yıllardır kendi kanımı emmekten bu hayatta kabul gören her şeye meydan okuyacak cesareti bir türlü bulamadım kendimde... Oysa kurtuluşum bu cesareti bulmamdan geçiyordu...
Bu cesareti bulamadığım için çareyi kendi kanımı emmekte bulmuştum. Tükeneceğimi bile bile...
yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda
herşey çeker ve iter
anlatamazsın...
Dilimi kesen o keskin bıçağın ne olduğunu anlamaya kalkışmadığım için... Varoluşunun o arka bahçesine hep gözlerimi kapattım. Küçük bir inanç yeterdi yaşamam için...
yaşam bir ıstaka
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna
sesinde çığlıklar boğulur ama
bağıramazsın…
O yaşayabilmek ve ayakta kalabilmek için ihtiyacım olan kendimi aldatma inancı...
sonra vakt erişir, toprak gülümser sana
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın!
Bu küçük ve zavallı inanç kendi kanımı emerken kendimi unutmama yeterdi.Bu yüzden bende böyle yaptım...
yazdırmalısın mezar taşına:
ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…
Ben,
ömrümden,
ayakta kalma çabalarımdan ,
çığlığımdan kanamalarımdan,
bir toprağın gülümsemesinden,
kaybedişlerden…
Ben,
VAZGEÇTİM SENDEN!!!