Gözde'
Bayan Üye
Şiirle bağlarımız örselendi ya; eski şairlerin dimağa lezzet veren mısralarıyla gündelik konuşma diline yansıyan hikmetler de aramızdan sessizce çekilip gittiler.
Oysa bir hali, bir tecrübeyi, bir vakıayı kolayca anlatıverdikleri için atasözü gibi ağızdan ağıza dolaşan nice mısralarımız vardı... Yeri geldikçe mırıldanır, sonra da susardınız. O sizin yerinize her şeyi anlatır, taşı gediğine yerleştirirdi. Meğer o vakitler dilimiz pek bir zengin, sohbetler pek bir derinlikli imiş.
Son günlerde gönlüme takılıp kalan bir berceste var. Kami Mehmet Efendi'ye ait, çoğunuz bilirsiniz:
"Güle gûş ettiremez yok yere bülbül inler /
Varak-ı mihr ü vefayı kim okur kim dinler."
Ne hoş bir ifade, ne zarif bir nükte!
Yalnızca bir düzine kelimeye yaslanmış tam bir şaheser!.. Hezar aferin üstâd, ne zarif düşürmüşsün!.. Tercümanı olduğun bütün haksızlıklar, zulümler, kadirbilmezlikler adına gıpta sana!.. Kuş dilinden söylediğin ne güzel bir ifade bu: "Bülbül, içindekileri güle duyurabilmek için çırpınarak şakıyor!.. Ama boşuna! Çünkü şimdiki zamanda artık dostluk ve vefa sayfasını okuyan da yok, dinleyen de!.."
XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde Galata kadısı Mehmet Efendi'ye bunları söyleten şartlar ne idi bilmiyorum, ama beytin ikinci dizesi pek çok insanın yüreğine dokunmuş, pek çok kalbe hüzünle yansımış olmalı ki yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren bir ata sözü olarak Türk kültürüne miras kalmış, dilden dile dolanarak yaşamıştır. Elbette "dostluk ve vefa" kelimeleri insanlığın her zamanki imtihanını anlatır ve insanlar bu iki kelime etrafında ya savrulur, ya kenetlenirler, ama çağların kırılma zamanlarında bu iki kavram daha ziyade öne çıkar ve insanlık bu iki kavram etrafında sınavdan geçer. Yazıktır ki bu sınav, zaman koridorunda çok kere kaybedilen bir sınav olmuştur. Son üç yüz yılda acaba gök kubbenin altından bu mısraı tekrarlayarak yanan, yakınan, hayıflanan kaç kul gelip geçmiştir dersiniz...
Şair Nabi efendinin "Arz-ı mihr eylemeğe başladı amma devran / Varak-ı mihr ü vefayı kim okur kim dinler (Zamane insanları güzellik ve sevgiyi ortaya dökmeye başladılar ama sevgi ve vefa sayfasını ne okuyan, ne dinleyen olmadıktan sonra!..)" dediği günden bu yana acaba kaç kişi aynı türden feryat etmiş, şöyle elini "heyhat" manasına havada boşa salladıktan sonra "Mihr ü vefa (dostluk ve vefa) sayfasını kim okuuuur, kim dinler!" diye hayıflanmıştır? İşte onlardan biri olan Lebib'in feryadı:
"Varak-ı mihr ü vefayı kim okur kim dinler /
Yırtılıp kâğıdımız etse eğer istimdâd"
Yani ki şöyle demektir:
"Kâğıdımız yırtılıp (çığlık çığlığa, yırtına yırtına) imdat çağrısında bulunacak bile olsa dostlardan hiç kimse ona kulak verip de mihr ü vefa sayfasını (eski dostlukların hatırını) okumaz, okunsa da kulak asmaz."
Allah o şairin yırtılan kâğıdını inşallah ömür defterinin sayfasından yırttırmamıştır. Zira ki onunla aynı güneşin altında nefes alıp vermiş olan Neyli Ahmet Efendi'nin dizeleri gözlerimizde daha hazin bir manzara çizer:
"Varak-ı mihr ü vefayı kim okur deyu heman /
Bulsa mecmûa-i alemden ol âfet koparır"
Bu dahi şu demeye gelir:
"(Dost zannettiğimiz o) sevgili, eğer kâinat kitabında bir yerde mihr ü vefaya rastlasa, 'dünyada mihr ü vefa sayfasını okuyan mı kaldı' diye o sayfayı koparıp atar."
Ne diyelim, Allah kimseye böyle yar bağışlamasın...
Belki de bunları tecrübe edindiği için Sultan III. Selim,
"Kıyas etme ki ol şûh-ı cefâ-cû merhamet eyler /
Ki evrak-ı vefa vü mihri kim okur ya kim dinler" diyor.
Şikâyeti, vefa göremediği dosttan, bir de üstüne üstlük cefa görmekten:
"Sakın o cefakâr dost, sana merhamet gösterir zannetme; şu dünyada mihr ü vefa sayfasını okuyan veya dinleyen mi kaldı ki?"
Yar zannedilenlerin ağyar çıkması ne elim ve ne hazindir...
Kendileri dünyadan geçtikleri halde hissettikleri duygularıyla hâlâ bizleri yönlendirip duran şu şairlere gıpta ediyorum. Bin bir türlü derde de, sevince de; hüzne de, neşeye de rengarenk elbiseler giydirip bize estetik dünyalar veriyorlar. Kendi çağlarından taşıp bizim zamanlarımıza tanımlar düşürüyorlar. Tamı tamına günümüzü anlatan şu iki dizeye bakın mesela:
"Dilrubalar sebak-ı cevri ederler ezber /
Varak-ı mihr ü vefayı kim okur kim dinler".
"Vaktiyle gönül çelen dostlar, şimdi eziyet dersini ezberlemekle meşguller... Artık mihr ü vefa sayfasını kim okur, kim dinler!.."
Keşke yine dilimizde dolanıp duran mısralarımız, beyitlerimiz olsa ...
İskender Pala