Vahabiler neden türkleri sevmezler

bal_böceği

€q0iSt
Prenses
Kayıtlı Üye
Kral’ın atalarını İstanbul’da asmıştık
Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ı Türkiye’ye davet eden hükümet, ona Devlet Şeref Madalyası veriyor. Kral Abdullah ile bizim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında özel bir dostluk bulunuyor. Dedeleri; Osmanlı Devleti’ne isyan eden Vehhabi mezhebinden Suudiler, İslam dünyası içinde en gerici kanadın temsilcileri olarak öne çıktılar
AKP Hükümeti, bu sene Devlet Şeref Madalyası’nı Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud’a veriyor.

Bunun için Suudi Kral büyük bir tantana ile cuma günü Türkiye’ye geldi. Arap milleti ile Türk milleti arasındaki bağ, iki tarafından da Müslüman olmasından kaynaklanıyor. Gel gör ki Arabistan’a Suud ailesinin egemen olmasından sonra; burası; Türk düşmanlığı ile meşhur oldu. Bu düşmanlığın imalatçısı da ülkemize gelecek olan kralın ataları olmuştur.

VEHHABİ MEZHEBİNDEN Suudi hanedanı, bugün Vehhabi mezhebinin temsilcisi olarak hareket etmektedir. Vehhabilik; Suudi Arabistan’da 1745’te kurulan tutucu bir mezheptir.

Beni Temim kabilesinden şeyh Muhammed bin Abdülvehhab İslam dinini daha şekilci ve katı bir biçimde yorumladı. Ona uyanlar da Vehhabi diye anılmaya başlandılar.

Bunlara göre, hayat, Peygamber döneminde olduğu gibi yürütülmelidir. Namazı terk edenler kafirdir; yani öldürülmeleri gerekir. Peygamber ve evliyadan yardım istemek de Allah’a ortak koşmaktır. Bu yüzden de evliya mezarlarını hatta sahabenin mezarlarını bile yıkmışlardır.

Vehhabiler; türbe yapmayı, mezar ziyaretini, kandil yakmayı ve adak adamayı da yasakladılar. Bunlara göre Vehhabi olmayanların durumu kafirlerin durumu gibidir.

Vehhabi olmayan Müslümanları öldürmek ve mallarını yağmalamak inançlarının gereğidir. Buna inanan Vehhabi militanlar; Suudi Arabistan’daki Sünni mezhepten Müslümanları acımasızca kılıçtan geçirmişler.

KİMDİR BU SUUDİLER? Vehhabilik ile Suudi ailesi arasında doğrudan bir bağ vardır. Vehhabilerin bağlandığı mezhebin yayılmasında bu mezhebe giren Necid’in kuvvetli emirlerinden Deriye Şeyhi Muhammed bin Suud önemli rol oynadı. Muhammed bin Suud ölünce yerine oğlu Abdülaziz geçti. Onun devrinde Vehhabilik bütün Arap yarımadasında kılıç zoruyla yayıldı. Vehhabi terör dalgasında Sünni ulemadan birçok kimse öldürüldü. Muhammed bin Abdülvehhab’ın teşvikiyle Abdülaziz, halifeliğini ilan etti.

Mekke şerifi Galib, kardeşini, Vehhabileri dağıtmakla görevlendirdi; kendisi de Deriye’yi kuşattı, fakat alamadı (1792). Vehhabiler, çok ziyaret edilen Hz. Hüseyin’in kabrini yıkmak amacıyla Kerbela’ya saldırınca İran Şahı Bağdat’a yürüyeceğini bildirdi (1802) ve bu saldırıyı engelledi.

Taif kalesini alan Vehhabiler, bütün Müslüman halkı öldürdüler; dini, tarihi ve edebi eserleri parçaladılar. Kuran’ın delil olarak gösterilmesi üzerine onu bile devre dışı bıraktılar. Din büyüklerinin mezarlarını yıktılar. Abdülaziz’in oğlu Suud, Mekke’ye girerek İslam büyüklerinin mezarlarını yıktırdı. 1803’te Abdülaziz, bir Şii tarafından öldürülünce, yerine oğlu Suud geçti.

“VEHHABİLİK KAFİRLİKTİR” Suud, oğlu Abdullah’ı ordularının kumandanlığına getirdi. Abdullah, Medine’yi kuşattı. Medinelilere Vehhabiyenin esaslarını kabul ederlerse aman vereceğini bildirdi. Suud bin Abdülaziz, kendini Necid hükümdarı ilan etti. Yemen halkından, Vehhabiliği kabul etmelerini istedi; Yemen kadısı bu teklifi reddetti ve Vehhabiliği de kafirlik olarak ilan etti. Suud da buna karşılık, Medine’deki bütün ashap mezarlarını yıktırdı; yalnız Hz. Muhammed’in mezarına dokunmadı.

Osmanlı padişahı 2. Mahmut Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya, Mekke ve Medine’yi ele geçiren ve hac yolunu kapayan Vehhabileri sindirme görevi verdi. YARGILANIP İDAM EDİLDİLER Suud ölünce, yerine oğlu Abdullah bin Suud geçti. Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa Medine’ye, oradan Deriye’ye geldi ve kaleyi kuşattı (1816). Deriye alındı (1818). Abdullah esir edildi. Mekke ve Medine’de Vehhabilerin yağmaladığı mallar ele geçirildi. Abdullah, oğulları ve ileri gelen adamlarıyla birlikte İstanbul’a gönderildi.

Suudiler İstanbul’da şeriat mahkemesinde yargılandılar; haklarında idam kararı verildi ve İstanbul’da asıldılar. Bu yüzden Suudi ailesi, Türk düşmanlığını miras olarak aldı; hep yaşattı.

Suudiler; 1. Dünya Savaşı’nda da İngilizlerle işbirliği yapıp Türkleri arkadan vurdular. Osmanlılar Hicaz’dan çekilince Vehhabi Emiri Abdülaziz, Şerif Hüseyin’i ülkeden çıkardı; Mekke, Medine ve Cidde’yi alarak Necid-Hicaz krallığını kurdu (1923).

Bugünkü Suudi Arabistan kralları onun soyundan gelmektedir. Suudilerin Türk düşmanlığının son örneği de Mekke’de Osmanlılardan kalma 300 yıldan fazla tarihi olan Ecyad Kalesi’ni yıktırmaları olmuştur. Kral Abdullah, burada Usame bin Ladin ailesine 31 katlı 11 adet gökdelen inşa ettirdi. Türkiye’nin ve milletinin ebediliği için üstün feragat ve fedakarlık gösterdiği iddia edilerek madalya verilecek olan Suudi kralının çizgisi ve inanışı işte budur.

KÖKTENDİNCİLİĞİN ÜSSÜ Suudi Ailesi, Birleşik Amerika ile sıkı işbirliği içindedir. Bu aile, ABD’nin sosyalist sisteme karşı oluşturduğu Hıristiyan kuşağın İslam halkasını temsil görevini üstlenmiştir. Suudiler bu yüzden diğer İslam ülkelerine Vehhabici anlayışa sahip din adamlarını yollayarak oralarda militan yetiştirmeye büyük önem vermişlerdir.

Afganistan’da Ruslara karşı başlatılan gerilla savaşını da CIA güdümündeki Vehhabiler üstlenmişlerdir. Bugün Türk devletler dünyasına katılan Asya Cumhuriyetlerinde, özellikle Fergana Vadisi’nde, Çeçenya’da Vehhabi militanlar mücadele vermektedirler. Usame bin Ladin; Vehhabi mezhebinin yarattığı bir militandır. Türkiye’de de Vehhabi anlayıştaki hücrelerin oluştuğunu söylemek mümkün hale gelmiştir. Bu durumun kanıtı olarak da 2003 yılında İstanbul’da meydana gelen sinagog ve HSBC binalarının bombalanmasını, İngiliz Konsolosluğu’nun dış duvarının havaya uçurulmasını gösterebiliriz.

Vehhabi militanlar bugün Suudi devletin denetiminden çıkmış gibi gözükseler de Suudi Arabistan yönetimi bu mezhebi ayakta tutabilmek için çok kuvvetli bir kolluk kuvvetini çalıştırmaktadır. Vehhabi Suudiler, İslam dünyası içinde Sünniliğin lideri imiş gibi hareket etmekteler ve Türkleri de Hanefi mezhebinden oldukları için Müslüman saymamaktadırlar.

KABE İŞGAL ALTINDA Vehhabi Suudi ailesi, İslam dünyasının halifesi pozunda kabile hayat tarzını sarayda sürdürmektedir. Bin cariye edinerek kadının köleliğini devam ettiren bu zihniyet; Müslüman geçinmekte kimseye fırsat vermez. Buna karşın; Peygamberimizin doğduğu evin yerini pislik içinde bıraktıktan sonra buraya uyduruk bir kütüphane koyarak ziyaretini de engellediler. Bugün Peygamber’in mezarını ziyaret edip dua okumak da bu Vehhabiler tarafından yasaklanmıştır.

Fakat; Vehhabi Suudiler Kabe’nin çevresini lüks gökdelenlerle doldurarak burasını bir iş merkezine çevirmiş bulunuyorlar. Kral Abdullah; sarayının kapısını Kabe’nin girişine kadar uzattırmış; Kabe’ye de yer altından yol açtırarak kendisi özel olarak buradan ziyarete gitmiştir.

FİKİRLER İSTANBUL’DAN 18. yüzyılın ortalarında Arabistan’da hortlayan Vehhabiliğin bir benzeri onlardan yüz yıl kadar önce İstanbul’da ortaya çıkmıştı. Kadızadeliler veya Fakılar adı verilen bu zümre, hayatın peygamber zamanında olduğu gibi yürütülmesini istiyordu.

Zamanla ortaya çıkan değişim ve gelişimi bidat diye küfür sayan Kadızadeliler diyorlardı ki: Camilerde tek minare olmalı, diğerleri yıkılmalı. Peygamber zamanındaki gibi yemek elle yenilmeli; kaşık kullanılmamalı. Mezar ziyareti yasaklanmalı, tekkeler yıkılmalı... Olgucu bilimler ve matematik medreselerde öğretilmemeli. Ezan, mevlit makamla okunmamalı. Kahve ve tütün yasaklanmalı. Hazreti Hüseyin’i öldüren Yezit’e lanet edilmemeli. Rüşvet yasağı kaldırılmalı. Kadızadeliler işi ileri götürüp ayaklanmaya vardırınca Köprülü Mehmet Paşa bunları ele geçirip İstanbul’dan sürerek fesada son vermişti.

ABDULLAH GÜL’ÜN KORUYUCUSU Türkiye’ye en küçük katkısı olmayan Suudi Kral Abdullah’a Devlet Şeref Madalyası verilmesi, bir ödeşme gibi gözüküyor. Çünkü, Kral Abdullah bugün Cumhurbaşkanlığı makamına yükselen Abdullah Gül’ün hamisi konumunda olmuştur. Bu konudaki bilgileri, Erol Bilbilik, Yeni Hayat Dergisi’nin son sayısında ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Oradan okuyalım:

Gül 1983 yılında Cidde’deki İslam Kalkınma Bankası ekonomi uzmanlığına başladı ve görevi 1991 yılına kadar sürdü. Gül’ün böylesine cazip bir göreve atanmasında bankanın Araştırma ve Eğitim Bölümü Başkanlığı’nı yürütmekte olan (1982-1986) hocası Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Yalçıntaş’tan görevi devralacak olan Korkut Özal büyük rol oynadı. 48 İslam ülkesinin üye olduğu İslam Kalkınma Bankası’nın sahibi Suudi Arabistan Kralı öldüğünde onun yerini alacak olan Veliaht Prens Muhammed El Suud El Faysal’dı. Faysal aynı zamanda büyük bir finans şirketi olan Faysal Finans’ın da sahibiydi. Banka, İslam ülkeleri için kalkınma projeleri hazırlamakta, bunları uygulamaya geçirmekte ve kontrolünü de yapmaktadır. Gül, burada çok yüksek maaşla 1983-1991 yılları arasında görev yaptı. Görevi süresince başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesini defalarca dolaştı. Uluslararası şirketler, bankalar, finans kuruluşları, IMF, Dünya Bankası üst düzey yetkilileri, patronları, İslam ülkeleri hükümet devlet başkanları ve kilit durumdaki yetkililerle görüşme ve danışmalarda bulundu. Bilgi ve deneyimini artırdı. Gül, İslam Kalkınma Bankası’nda sekiz yıla yakın süren görevi sırasında Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Korkut Özal’la birlikte El Faysal ve Kral Abdullah’la görüşme imkanına sahip oldu. Onun davet ve toplantılarına katıldı. El Faysal’ın güvenini kazandı, yakın dostu oldu.

Devlet Bakanlığı, Başbakanlık, Dışişleri ve Başbakan Yardımcılığı döneminde yardımını ve desteğini gördü. Dostluk ve desteği artarak devam etmektedir. Onun aracılığıyla ABD’nin Suudi Arabistan’daki diplomatik misyon şefleri, Pentagon ve Dışişleri Bakanları ve yetkilileri ile tanışma, görüşme imkanı elde etti. Dostluk ve yakınlıklar kurdu.

Gül, Suudi Arabistan’daki görevi sırasında ‘ABD’ye rağmen politika yapılmaz’ siyaset ve fikir çizgisine gelmiştir. Ve bunu değişmez ilke edinmiştir. Bu çizgiye gelişinde ondan önce bu çizgiye gelmiş olan Nevzat Yalçıntaş ve Korkut Özal’ın katkıları olmuştur. Gül bu çizgide Fethullah Gülen’le de buluşmuştur. Gül, Cidde’deki görevinden 1991 yılında döndü.
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst