Yaşanmış mıydı yoksa yaşandığını sandığım bir düşmüydü. Ne olduğunu hala bilmiyorum. Bir baktım ellerin ellerimde bir baktım ellerimi tutan sensizlik. Aynı hayat gibi yaşam gibi bir vardık bir de yoktuk.
Sonbahar yağmurlarının altında beklemişliğim kaldı bir tek. Hava sert ve rüzgarlı. Yağmur damlaları insanın yüzüne bir şamar gibi iniyor. Bir çift ceren göz beliriyor ve karanlıkta kayboluyor. Sadece ayak seslerini duyuyorum bir yaklaşıp bir uzaklaşıyorlar. Rüzgarın etkisiyle savrulan ağaçların dalları birbirine vuruyor çıkan ses insanı korkutmak için yeterli. Böyle bir havada böyle bir yerde ne işim var soruyorum. Bütün sorularıma olduğu gibi buna da bir cevap bulamıyorum.
Neyi yakalayacaktık beraber. Hayatımı yoksa mutluluğu mu. Neyin hayaliydi hep içimizde büyüttüğümüz. Hayalden öteye geçmeyen daima bir hayal olarak kalan neydi. Hatırlamıyorum kaç defa sırılsıklam ıslandığımı aynı gecelerde hatırlamıyorum senin varlığını. Sadece içimde ince bir sızı. Bu sızının kaynağını hatırlamıyorum.
Ayrılıklar böyle anlatılmaz mı hep. Üzerinden zaman geçtikten sonra geriye ince bir sızı ve hafızada birkaç resim kalmaz mı hep. Doğum günleri yıldönümleri unutulmaz mı zamanla. İsmini bile hatırlamakta zorlandığımız olur eski sevgililerimizin. Neydi kimdi sanki hiç tanımamışız sanki hiç yaşamamışız gibi.
Oysa insan hayatının en güzel günleri değil midir gençlik aşkları heyecanları. Kaç defa kalemi elimize alıp şiirler yazmışızdır kaç defa seni seviyorum diye bağırmışızdır ulu orta. Her kavgadan sonra kaç defa içmişizdir. Ağzımızda acımtırak bir alkol tadıyla uyanmışızdır kaç defa.
Peki bunları unutturan ne. Kim bizi bizden alıp uzaklaştırıyor böyle. Hayat mı yaşam şartları mı yoksa bir sonraki sevgili silip atıveriyor mu bütün anıları. Bunların hiç biri yeterli değil unutmamıza .
Sonbahar yağmurlarının altında beklemişliğim kaldı bir tek. Hava sert ve rüzgarlı. Yağmur damlaları insanın yüzüne bir şamar gibi iniyor. Bir çift ceren göz beliriyor ve karanlıkta kayboluyor. Sadece ayak seslerini duyuyorum bir yaklaşıp bir uzaklaşıyorlar. Rüzgarın etkisiyle savrulan ağaçların dalları birbirine vuruyor çıkan ses insanı korkutmak için yeterli. Böyle bir havada böyle bir yerde ne işim var soruyorum. Bütün sorularıma olduğu gibi buna da bir cevap bulamıyorum.
Neyi yakalayacaktık beraber. Hayatımı yoksa mutluluğu mu. Neyin hayaliydi hep içimizde büyüttüğümüz. Hayalden öteye geçmeyen daima bir hayal olarak kalan neydi. Hatırlamıyorum kaç defa sırılsıklam ıslandığımı aynı gecelerde hatırlamıyorum senin varlığını. Sadece içimde ince bir sızı. Bu sızının kaynağını hatırlamıyorum.
Ayrılıklar böyle anlatılmaz mı hep. Üzerinden zaman geçtikten sonra geriye ince bir sızı ve hafızada birkaç resim kalmaz mı hep. Doğum günleri yıldönümleri unutulmaz mı zamanla. İsmini bile hatırlamakta zorlandığımız olur eski sevgililerimizin. Neydi kimdi sanki hiç tanımamışız sanki hiç yaşamamışız gibi.
Oysa insan hayatının en güzel günleri değil midir gençlik aşkları heyecanları. Kaç defa kalemi elimize alıp şiirler yazmışızdır kaç defa seni seviyorum diye bağırmışızdır ulu orta. Her kavgadan sonra kaç defa içmişizdir. Ağzımızda acımtırak bir alkol tadıyla uyanmışızdır kaç defa.
Peki bunları unutturan ne. Kim bizi bizden alıp uzaklaştırıyor böyle. Hayat mı yaşam şartları mı yoksa bir sonraki sevgili silip atıveriyor mu bütün anıları. Bunların hiç biri yeterli değil unutmamıza .