LoKuMuM<3
Bayan Üye
Sezen Aksu, Haluk Bilginer, Meltem Cumbul... Ortak özellikleri sanatçı olmaları, kendi alanlarında parlak işlere imza atmaları, çok sevilmeleri. Bir de İzmir’in Köprü semtinde doğup büyümeleri, hatta farklı zamanlarda da olsa, çocukken bu şehrin kendine has köşelerinden Behçet Uz Parkı’nda oynamaları.
Hacer Kılcıoğlu, 'İzmir’de Üç Çocuktuk' adlı kitabında işte o günleri yazarak, günümüzün üç büyük sanatçısının çocukluk yıllarını anlattı. Bir de tabii eski İzmir’in neşe dolu güzel günlerini, büyük ailelerini, güçlü komşuluklarını ve arkadaşlıklarını... Farklı ve özel olduklarını, yeteneklerini, sanata düşkünlüklerini hissettiren üç çocuğun büyüme öyküsü aslında bizde, en azından çocuk edebiyatı söz konusu olduğunda ilk kez denenen bir tür.
KUMANDAN SEZEN
Kitapta en uzun bölüm artık neredeyse İzmir’le özdeşleyen Sezen Aksu’ya ait. "İzmir’in Köprü semtinde yaşayıp Sezen Aksu’yla hiç anısı olmayan birini bulursanız alnınızı karışlarım" diyor Hacer Kılcıoğlu. Aksu, İstanbul’da sokakta yürürken rastladığı hemşerilerine "Hey İzmirli, baksana" diye laf atacak kadar çok sever doğduğu şehri. Çocukluğu da ayrı âlemdir. En yakın arkadaşı Pakize Suda’dır, yemyeşil Behçet Uz Parkı’nda bütün gün bisiklete binerler birlikte. Kumandan tabii ki Sezen’dir.
Bu neşeli çocuk, becerikliliğiyle ailesinin ve mahallenin gözbebeğidir. Şarkı söyler gibi konuşur, üç buçuk yaşında okumayı söker. İnanılmaz doğrucudur. Okula gelen müfettişi bile "fırçalar". Kavgacıdır; adaletsiz bulduğu her konuda manavla, bakkalla, büfeci İsmail Abi’yle, komşularla. Bir yandan da düşler kurar, günün birinde büyük bir şarkıcı olacağını hayal eder.
TAKLİTÇİ HALUK
Haluk’un babası şehrin tanınan sigortacılardandır, çok güzel taklit yapar. Oğluna da oyunculuk yeteneği ondan geçmiştir. Haluk hem anneanne hem babaanne olan bir evde büyümüş, ikisi tarafından da çok şımartılmıştır. Kimyager ya da doktor olmak ister, ama rol yapma fırsatlarını da kaçırmaz. Mahallede oynanan her türlü tuhaf oyun onun icadıdır. Bir ara ruh çağırmaya merak salıp boylarının ölçüsünü alırlar.
Haluk Bilginer’in yaratıcı ve esprili karakteri ufacık bir çocukken abisine imzalattığı sözleşmeden belli. Maddeler şöyle: 1) Haluk, abisini kızdırmayacak. 2) Abisi, Haluk’a vurmayacak. 3) Kimse küçük Nesrin’e vurmayacak. 4) Evin büyüklerine saygılı davranılacak. 5) Bundan sonra Seferihisar’da kuş vurulmayacak. Haluk o kadar yeteneklidir ki, okullararası tiyatro yarışmalarında ödüller alır.
DOĞDUKTAN HEMEN SONRA KALBİ DURMUŞ
Meltem Cumbul zor bir doğumla dünyaya gelmiş, doğduktan hemen sonra da kalbi durmuştur. Ama kararlı bir ruhu olduğunu o günden belli eder; aile bebek öldü diye yasa boğulmuşken, o bir süre sonra mırıl mırıl sesler çıkarmaya başlamıştır. Küçük kız zamanla hem sevimliliği hem de afacanlıklarıyla ablalarının ve mahallelinin ilgi odağı haline gelir. "Bir tiyatro sahnesine benziyordu" dediği evlerinde sürekli ortadan kaybolur. Bazen de kaçarak yürekleri hoplatır. Kaçma sebepleri çeşit çeşittir. Beş yaşındayken, bir misafir "Büyü de seni oğluma alayım, bize gelin gel" deyince korkudan kendini kilerdeki dolaba kapatır ve bir gün boyunca ortaya çıkmaz.