Uhut Savaşında Hz. Ali (a.s)

Ömrüm

~Efekuş`um~
Bayan Üye
Kureyş'in, Bedir Savaşı'nda aldığı ağır yenilgiyi, önde gelen isimlerinin, nice adamlarının ve kahramanlarının öldürülmesini unutması mümkün değildi. Yitirdiği itibarını yeniden kazanmak için Müslümanlardan intikam almaya karar verdi.
Bedir Savaşı'nın üzerinden bir yıl geçmeden Kureyş hazırlıklarını tamamladı. Müşriklerden ve Yahudîlerden oluşan müttefiklerini etrafında topladı. İslâm dinine kin besleyen, Müslümanlardan intikam almak isteyen bütün gruplar Kureyş'in saflarında yer aldı. Küfür söz ve eylem birliğini gerçekleştirdi. Hakka karşı bütün batıl güçler birleşti. Kafirlerin ordusu Medine'ye doğru yola çıktı. Sayıları üç binin üzerindeydi. Bütün bunlar hicretin üçüncü senesinin şevval ayının başlarında oluyordu. Peygamber'imiz (s.a.a) bu gelişmeleri haber alır almaz, Müslümanları topladı ve alınması gereken pozisyon hakkında onlara danıştı. Sonra onlara bir konuşma yaptı ve onları savaşa, sabra ve direnişe teşvik etti. Onlara zafer ve ilâhî sevap vadetti. Beraberindeki bin veya daha fazla kişiyle birlikte Medine'den çıkma hazırlıklarına başladı. Sancağını Ali b. Ebu Talib'e verdi. Diğer sancakları da muhacir ve ensarın önde gelen isimlerine teslim etti. Bu aşamada nifak üzerine düşen rolü kendisine yakışır biçimde oynadı. Abdullah b. Übeyy kendisine uyan kişilerle beraber yarı yolda geri döndü. Geri dönen münafıkların sayısı üç yüz kadardı.(1)

Resulullah efendimiz (s.a.a) Uhud'a varıncaya kadar yoluna devam etti. Oraya varınca, ashabını savaşa hazırladı. Savaş için zaferi garanti edecek sağlam ve kusursuz bir strateji belirledi. Bunun bir gereği olarak elli tane okçuya Müslümanların arkasında ve dağ tarafında konuşlanmalarını emretti. Müslümanların top yekun öldürüldüklerini görseler dahi yerlerini terk etmemelerini istedi.(2)

Kureyşliler de Uhud'a geldiler ve savaş için hazırlandılar. Plânları gereğince devriyeleri taksim ettiler ve görevlendirmeler yaptılar. Sancaklarını Abduddaroğulları'na teslim ettiler. Bunlardan sancağı ilk alan kişi, Talha b. Ebu Talha'ydı. Peygamber (s.a.a) bunu öğrenince, sancağı Ali'den alıp Mus'ab b. Umeyr'e teslim etti. Mus'ab, Abduddaroğulları'na mensuptu. Mus'ab öldürülünceye kadar sancak onda kaldı. Musa'bdan sonra Peygamber'imiz (s.a.a) sancağı Ali'ye verdi.(3) Uhud Savaşı hicretin üçüncü senesinde şevval ayında meydana geldi.

Savaş için bütün düzenlemelerin tamamlandığı bir sırada Müşriklerin koçu ve sancaktarı Talha b. Ebu Talha ortaya çıktı. Kureyş'in yiğitlerinden biri sayılırdı. Müslümanlara doğru ilerliyor, bir yandan da sesini yükselterek, onlara meydan okuyor ve topunu hiçe saydığını ilân ediyordu: "Ey Muhammed'in arkadaşları! Siz, Allah'ın sizin kılıçlarınız aracılığıyla bizi cehenneme ve sizi de bizim kılıçlarımızla cennete göndereceğini iddia ediyorsunuz. İçinizde kılıcımla cennete gidecek veya beni kılıcıyla cehenneme gönderecek bir var mı?"

Ali (a.s) ileri çıktı.(4) İki saf arasında bu ikisi karşı karşıya geldiler. Resulullah efendimiz (s.a.a) kendisi için hazırlanan küçük bir tahtın üzerine oturmuş savaş alanını izliyordu, savaşın seyrini takip ediyordu. Ali Talha'ya bir darbe indirdi ve ayağını kesti. Talha yere düştü, elindeki sancak da bir kenara fırladı. Ali (a.s) işini bitirmek için hareket edince Talha avret yerlerini açtı ve Allah ve akrabalık adına kendisini öldürmemesi için yalvardı. Ali (a.s) onu öylece bırakıp geldi. Bu vuruşmanın sonucu karşısında duydukları sevinci dile getirerek Resulullah (s.a.a) tekbir getirdi ve Müslümanlar da onunla birlikte tekbir getirdiler.

Ardından kardeşi Osman b. Ebu Talha ileri çıktı ve müşriklerin sancağını aldı. Hamza b. Abdulmuttalib ileri çıktı ve ona bir kılıç darbesi indirerek öldürdü. Bundan sonra kardeşleri Ebu Said müşriklerin sancağını aldı. Ali buna da saldırdı ve öldürdü. Bunun ardından Ertat b. Şurahbil sancağı aldı. Ali onu da öldürdü. Böylece Abduddaroğulları'ndan dokuz kişi art arda sancağı aldılar ve tümü de Ali'nin veya Hamza'nın kılıcıyla öldürüldü.(5) Sancağı en son Abduddaroğulları'nın kölesi Savab adlı kişi aldı. Ali ona da saldırdı ve öldürdü. Ondan sonra sancak savaş meydanının ortasına düştü. Kimse kaldırmaya cesaret edemedi. Müşriklerin yüreğine korku düşmüştü. Moralleri bozuldu. Müşrikler artık arkalarına bakmadan kaçıyorlardı. Öyle ki Müslümanlar onların kadınlarının etrafını sarmıştı. Savaş, Müslümanların lehine sonuçlanacakmış gibi görünüyordu.

Tam bu sırada Müslümanların başına büyük bir felâket geldi. Okçular dağdaki mevzilerini terk ettiler. Kardeşleriyle birlikte savaş ganimetlerini toplamak için alana doğru koşmaya başladılar. Dağda on okçudan başka kimse kalmadı.

Müşrik süvarilere komutanlık eden Halid b. Velid dağdaki mevzilerin boşaltıldığını ve orada az sayıdaki okçudan başka kimse kalmadığını görünce, atlılarına seslendi. Kendi başta olmak üzere okçulara saldırdı. İkrime de onu takip etti ve orada bulunan az sayıdaki okçuları öldürdüler. Bu olayla birlikte kuvvetler dengesi değişti. Müşriklerin kefesi ağır basmaya başladı. Müslümanların saflarına sızmayı ve yarmayı başardılar.(6) Müslümanlar bir benzerini görmedikleri bir felâketle karşı karşıya idiler. Müslüman saflarda panik başladı ve disiplin kalmadı. Bu, zafer sonrası bir hezimet ve galibiyet sonrası bir yenilgiydi. Bütün insanlar Resulullah'tan (s.a.a) ayrıldılar. Amcası Hamza ve Mus'ab b. Umeyr şehit edildikten sonra onu adeta düşmanlarına teslim ettiler. Ali'den ve muhacir ve ensardan küçük bir topluluktan başka kimse kalmadı yanında.

Bu zorlu ve dehşet verici anda tarih Ali'nin (a.s) Resulullah'ı (s.a.a) savunmadaki kararlılığına, fedakârlığına ve sarsılmaz direncine tanık oldu. Bütün gücüyle, kahramanlığıyla ve himmetiyle Resulullah'ın (s.a.a) yanı başından ayrılmadı. Resul'ün ve risaletin selâmeti için kendini saldırılara siper etti. Bir elinde İslâm sancağı, öbür elinde de kılıcı vardı. Saldırılara karşı koyuyor. Peygamber'e (s.a.a) doğru gelen hücumları geri püskürtüyordu. Tek başına tam teçhizatlı bir ordu gibiydi. Resulullah (s.a.a) saldırıya geçen bir grup görünce Ali'ye: Ey Ali, saldır şunlara, derdi. Ali de onlara saldırır ve darmadağın ederdi. Yüzüne, başına, göğsüne, karnına ve eline aldığı sayısız yaralar kendisini iyice bitkin düşürünceye kadar savaşmaya devam etti Ali.(7)

Bu sırada Cebrail (a.s) Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi ve şöyle dedi: "İşte bu, gerçek fedakârlık ve yardımdır." Resulullah (s.a.a) dedi ki: "Ali benden ve ben de ondanım." Cebrail şöyle dedi: Ben de sizdenim. Bu sırada gökten gelen bir ses duydular: "Zülfikar gibi kılıç ve Ali gibi yiğit yoktur..."(8)

Böylece Emir'ül-Müminin (a.s) Hz. Resul'ün (s.a.a) hayatını korudu ve savaşın sonucunun bir tür dengeyle noktalanmasını sağladı. Her iki taraf da kesin bir zafer kazanmış sayılmazdı.

hidayet önderleri 2 Hz. Ali (a.s.)

- - - - -


1- el-Kâmil Fi't-Tarih, 2 / 150; es-Sîret'ün-Nebeviyye, İbn-i Hişam, 3 / 66

2- el-Meğazi, Vakıdî, 1 / 224; el-Kâmil Fi't-Tarih, 2 / 152; es-Sîret'ün-Nebeviyye, İbn-i Hişam, 3 / 66

3- Tarih-i Taberî, 2 / 199

4- es-Sîret'ün-Nebeviyye, İbn-i Hişam, 3 / 73

5- el-Kâmil Fi't-Tarih, 2 / 152-154

6- Tarih-i Taberî, 2 / 194

7- Tarih-i Taberî, 2 / 154; A'yan'uş-Şia, 1 / 288; Bihar'ul-Envar, 20 / 54

8- el-Kâmil Fi't-Tarih, 2 / 154; Feraid'üs-Simtayn, Hameveynî, 1 / 257, Hadis: 198, 199; Tarih-u Dimaşk, İbn-i Asakir, 1 / 147; Ravzat'ul-Kâfi, Hadis: 90
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst