Buğra1
Kayıtlı Üye


Uğur Dündar ile Çok Özel Röportaj...

Serkan Yakın: Fenerbahçe nasıl gidiyor ne olacak Fenerbahçe’nin hali Uğur abi?
Uğur Dündar: Şimdi Fenerbahçe’yi sadece bir futbol kulübü olarak düşünmemek gerekir. Fenerbahçe bir spor kulübü. Fenerbahçe spor kulübü olarak aslında önemli başarıların elde edildiği bir kulüp. Bakıyorsunuz, Bayanlar Voleybol Takımımız dünya şampiyonu oldu. Bunun ötesinde bir şampiyonluk yok. Dolayısıyla bu Fenerbahçe tarihinin belki de en büyük başarısıdır. Bayan volaybolcularımızı ve o başarıda emeği olan herkesi yürekten kutluyorum. Ayrıca Erkek Basketbol Takımı da baktığımızda o da son yıllarda üst üste çok büyükbaşarılar elde ediyor. Bir defa Türkiye Basketbol Ligi’ni birincilikle bitirdiği gibi Avrupa’da da çok başarılı sonuçlar alıyor. O açıdan da son derece başarılı diğer amatör dallara baktığımızda Fenerbahçe Türkiye standartlarının çok ötesinde bir başarıya sahip. Dolayısıyla spor kulübü kapsamında değerlendirildiğinde Fenerbahçe’ye başarısız demek aszla mümkün değil.
Bunun dışında tesisleşme açısından, geleceğe dönük yatırımları açısından Fenerbahçe bana göre Türkiye’nin en büyük kulübü. Sportif futbol başarısına gelince, maalesef bir kaç yıldır orada istenen başarı bir türlü sağlanamıyor. Zico’nun gidişinden bu tarafa gelen hocaların hiç birisi başarılı olamadı. Bu sene de Fenerbahçe’nin içinden çıkmış, Fenerbahçe’nin değerlerinden biri olan sayın Aykut Kocaman’a bu şansın verilmesini önerenler arasındayım. Başkana öneren ve ısrar edenlerden biriyim. Ancak son Ankaragücü maçı ve onun ardından gelen Bucaspor yenilgisi ve Aykut Kocaman’ın NTV’de Rıdvan Dilmen ve Gültekin Onay’a yaptığı açıklamalar, bende kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığı yarattı.
Bu sene Şampiyonlar Ligi’nden elendik, UEFA Avrupa Ligi’nden elendik, Süper Lig’de önde giden Trabzonspor’un 9 puan gerisine düştük, önümüzde bir de Bursaspor var ve Bursaspor da son derece istikrarlı gidiyor ligde. Ziraat Türkiye Kupası’nda artık işimiz şansa kaldı. Mucizelere kaldı. Bu toplu değerlendirme bize Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe tarihinin en ağır maliyetli teknik direktörü olduğunu gösteriyor.
Serkan Yakın: Peki siz Aykut Kocaman’ın başarılı olacağına inandığınız için mi önerdiniz?
Uğur Dündar: Şöyle, Aragones geldi başarısız oldu, Daum geldi başarısız oldu. Şimdi bakıyorum Türkiye’de büyük takımları çalıştıran diğer yabancı hocalara başarısızlar. Yani Schuster’i şu anda başarılı olarak tanımlamak mümkün değil. Galatasaray’a bakıyoruz, Rijkaard gibi bir futbol duayeni, müthiş bir isim, firma isim Rijkaard geldi kovuldu, başarılı olamadı. O halde “Biz, bizi başarılı yapacak hocayı kendi içimizden çıkarmalıyız” diye düşündüm. Bu düşünce bana göre hiç de yanlış bir düşünce değil. Bu nedenle ben Aykut Kocaman’ı önermiştim.
Serkan Yakın: Peki Türkiye’ye gelen dünyaca ünlü futbolcular var acaba neden geldikten sonra performansları düşüyor?
Uğur Dündar: Genellikle yaşı kemale ermiş ünlü futbolcular Türkiye’ye geliyor. Dikkat ederseniz belli bir yaşın üzerindeki futbolcular Türkiye’yi tercih ediyorlar. Ve bunlar gelirken “Acaba Türkiye’de en kısa sürede nasıl fazla para kazanabiliriz?” in hesabını yapıyorlar. Hocalar da buna dahildir. Yani ‘az mesai çok para’ formülüyle Türkiye’ye geldikleri için, öncelikle kendilerini güvence altına alacak sözleşmeler hazırlıyorlar. Ben, Schuster’in sözleşmesinin hazırlığında bulunan bir kişiden dinledim, ooooo sanki bir hoca gelmiyor da Brunei Sultanı geliyor Türkiye’ye. Öylesine büyük güvenceler ve maddi imkanlar... Yok yok, villalar, çifter çifter hizmetçiler, çifter çifter lüks arabalar, çocuklarının okulları, hatta cep telefonlarına varıncaya kadar mukaveleye yazılıyor bunlar. Ayrıca Türk futbolseveri bunlara belki de hiç alışık olmadıkları kadar ilgi ve sevgi gösteriyor. İstanbul da üstelik bir futbolcu için eğer fazla zevkine düşkünse, inanılmaz olanaklar sağlayan bir fece hayatı var. Bir de Türk Futbolunun genel anlamda düşüş içerisinde olduğunu varsayarsak, o zaman bu yabancı futbolcuların ve hocaların niçin başarısız oldukları ortaya çıkar diye düşünüyorum. Tek başına onları ele almamak lazım. Onların hangi takımda nasıl oynadıkları, hocalarının kim oldukları gibi bir takım ayrıntılı incelemeler de yapmak lazım. Örneğin Guti, ben “Futbolcu eğlenmesin, izinli gününde alkol almasın” demiyorum. Tabi ki o da insandır, izin gününde gönlünce eğlenecektir. Alkol da alabilir ama artık deyim yerindeyse zurna gibi sarhoş olduktan sonra o vaziyette araba kullanmak, araba kullanırken ne yaptığını bilemeyecek hallere düşmek, Guti gibi ünlü bir futbolcuya yakışmadığı gibi onu sahiplenen ve 2,71 promil alkolün tesbit edilmesini barbarlık olarak niteleyen hocanın yaklaşımı da Guti’nin daha başarılı olmasını engeller, onu kendine getirmek yerine daha da şımartabilir. Çünkü Schuster bir hafta boyunca Guti’yi rehabilite edip daha disiplin içinde çalışmaya yönlendireceği yerde bu zamanı Guti’ye yapılan muamelenin barbarlık olduğunu söyleyerek geçirdi. Bu bence son derece yanlış. Nitekim ondan sonra çıktığı Eskişehir maçında Guti kırmızı kart gördü ve 10 kişi kalan Beşiktaş Eskişehir önünde sahadan yenik ayrıldı. Bu haraket belki de Beşiktaş’a şampiyonluğu kaybettirecek bir haraketti. Kimse bilemez bunu.
Serkan Yakın: Türk futbolundaki düşüşün sebepleri sizce nelerdir?
Uğur Dündar: Milli takımların aldığı sonuçları görmüyor musunuz? Bana göre milli takım 25-30 yıl öncesinin futboluna döndü. Türkiye’de futbol 25-30 yıllık bir gerileme süreci içinde. Bunun bir çok nedeni var. Bir defa yabancı hoca ve futbolcu seçiminde yanlışlıklar var. Galatasaray’a bakın. Galatasaray’ın son 6-7 yılda aldığı ve gönderdiği futbolculara bakın. Beşiktaş’ın son 6-7 yılda aldığı ve gönderdiği futbolculara bakın. Artık onların isimlerini hatırlamakta zorluk çekiyoruz O kadar futbolcu sirkülasyonu oluyor ki, bunları hatırlayamaz hale geliyoruz ama bunların hepsi belli bir maliyetle geliyor ve bu maliyet kulübün sırtına yükleniyor. Sayın Yıldırım Demirören’in Beşiktaş’tan alacağı neredeyse 100 milyon Lira’ya yaklaşmış durumda. Yıldırım Demirören bu parayı bir anda çekmeye kalksa Beşiktaş Kulübü iflas eder.
Hocaların seçiminde keza yanlışlıklar yapılıyor. Ayrıca altyapıya gereken önem ve özen maalesef gösterilmiyor. Hatta altyapılar uzun süre ihmal edildi. Galatasaray’ı UEFA Şampiyonu yapan takım ağırlıklı olarak Hagi’nin önderliğinde Galatasaray’ın altyapısından çıkmış futbolcuların oynadığı bir takımdı ve o altın kuşak Galatasaray’a tarihinin en büyük başarısını kazandırdı. Onlar ne zaman çaptan düşmeye başladı Galatasaray’da da tökezlemeler ortaya çıktı.
Fenerbahçe’de biz uzun yıllar altyapıdan çıkan futbolcu görmedik. Semih’ti en son hatırladığımız, şimdi Okan, Gökay onlar çıkmaya başladılar. Bunlar tabi olumlu işaretler.
Sonra hakemlerimiz maalesef belirli standartların çok altında. Kaç tane hakem sayabiliriz uluslararası standartlarda? Yani “hakem” dediğimizde gözümüze her maçta belirli bir standardı yakalayan, sürekli eleştirilmeyen, saygı duyulan, verdiği kararlar büyük tartışmalar yaratmayan, hatta çaldığı düdükle ligin kaderini belirlemeyen bir model gelmeli ama Türkiye’de ismi medyada duyulan bir kaç isim var. Örneğin; Cüneyt Çakır. Cüneyt Çakır’ın kararları infial yaratmıyor, tartışma da yaratmıyor. Ben ona benzer yeni bir hakem görüyorum. İnşallah o da bozulmaz. Cüneyt Çakır kalitesinde bir hakem kazanmış oluruz. Türk futbolunun buna çok büyük ihtiyacı var. O da Özgür Yankaya. Özgür Yankaya’ya bakıyorum, özgüven sahibi, bilgili, otoriter ama kırıcı değil, ezici değil, ürkütücü değil. Bazen hakemler futbolcuları ürküterek otorite sağlamaya gayret ediyorlar. Kullandıkları sözcükler, yani uzaktandudak okuma yöntemiyle baktığınızda hakemin kullanmaması gereken sözcükler olduğunu görüyorsunuz. Hakem zaten bilgisiyle, kararlarıyla ve yorumlarıyla o otoriteyi zaten kendiliğinden sağlamalı.
Ayrıca sahalar, saha zeminleri çok kötüleşti. Örneğin, İzmir’in tek takımı Bucaspor, daha Eylül ayında Bucaspor’un oynadığı sahanın zeminine bakıyorum ben Eylül en güzel ay, zeminin en güzel olması gereken mevsim ama patates tarlası gibi. Orada futbol oynanır mı? Karabükspor’un sahasına bakıyorum... Patates tarlası gibi... Doğrusunu istersen orada sakatlanmadan ve başarıyla oynayan futbolcuları kutlamak gerekir.
Bu faktörler bir araya geldiğinde, Türk futbolunun niçin gerilediğini anlıyorsun. Yatıp kalkıp Sayın Karamehmet’e dua etmeli Türk Futbolunun önde gelenleri. Çünkü o bu kadar parayı eğer yayın bedeli olarak ödememiş olsa, yayıncı kuruluş olarak ödememiş olsa, Anadolu kulüplerinin çoğu bu mali güçlükler içinde kapılarına kilit vurmak durumunda kalırlardı.
Hatta İngiltere’de Premier Lig maçlarını gördükten sonra Türkiye’de oynananın futbol olmadığını düşünmeye başlıyoruz. La Liga’da oynanan maçları yani İspanya’da oynanan maçları gördükten sonra Türkiye’de oynananın futboldan başka bir şey olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Şimdi Beşiktaş gibi bir takım Guti atıldı diye Eskişehirspor karşısında mağlubiyeti kader olarak kabul ediyorsa bana göre o takım büyük takım değildir. İngiltere’de baktım geçen haftalarda Bolton Wanderers, Blackburn Rovers ile oynuyor. Bolton 10 kişi kaldı ama Blackburn Rovers’ı 2-1 yendi. Demek ki, 10 kişiyle maç alınabiliyor, pekala futbol oynanabiliyor.
Serkan Yakın: Kaç yaşında Fenerbahçe’yle tanıştınız ?
Uğur Dündar: Ben kendimi bildim bileli Fenerbahçeliyim. İnsan kendini kaç yaşından itibaren hatırlamaya başla 5-6 yaşından itibaren. Ben 5-6 yaşından itibaren, o zaman televizyon yok, sadece radyoda yayınları dinliyoruz... Parazitli radyolar, lambalı, transistör de yok o dönemde. Yayın bir geliyor, bir gidiyor... Tekirdağ ve Çanakkale’de geçti benim çocukluğum. Babam da çok koyu bir Fenerbahçeliydi. Beraber Fenerbahçe’nin maçlarını dinlerdik. Bendeki Fener sevgisi de böylece büyüdü.
Serkan Yakın:İlk gittiğiniz maç hangisiydi?
Uğur Dündar: İlk gittiğim maç Fenerbahçe-Beykoz maçıydı ve ben ortaokul 3. sınıftaydım. Çünkü ortaokul 3. sınıfta İstanbul’a geldik ve gelir gelmez ben maçlara gitmeye başladım. O kadar koyu bir taraftardım ki ve maçları stattan seyretmeyi o kadar seviyordum ki, harçlığım yetmediği zaman duhuliye diye bir bölüm vardı, toprağın altında, ancak kafalar sahadan görünüyor. Evet evet, İnönü Stadyumu’nun o zamanlar adı Dolmabahçe Stadı’nın saha zemininin bittiği yerde öyle bir tünel açılmıştı tribünlerin altında. En ucuz yer orasıydı, ismi duhuliyeydi. Ancak uzun boylu olanlar tabi kafaları uzatabiliyorlar. E paramız yok. Fakat perspektif alamıyorsun. Aşağıdan seyrettiğin için, toprak hizasından, zemin hizasından seyrettiğin için hiç bir şekilde perspektif alamıyorsun ama harçlığımız ona yetiyordu. En fazla açık tribüne gidebiliyorduk. Kapalı tribüne gittiğimiz zaman bizim için bayramlar kadar unutulmaz oluyordu. Ben çok seyrettim Fenerbahçe–Emniyet, Fenerbahçe-Adana Demirspor. İsimlerini bile hatırlamazsınız bu takımların. İstanbul Ligi vardı o sırada. Fenerbahçe-Vefa, Fenerbahçe-Emniyet sonra adı Yedikule Emniyet oldu. Fenerbahçe-Beyoğluspor, Fenerbahçe-Beykoz. İstanbul’un semt takımları arasında yapılan bir lig. Tabi onların dışında üç büyükler. Bizim gibi Avrupa yakasında oturanlar için Fenerbahçe maçlarına gitmek, kıtalararası bir yolculuk gibi. O kadar zor. O zaman vasıta yoktu.
Serkan Yakın: Unutamadığınız futbolcular kimler?
Uğur Dündar:Olmaz olur mu? Mesela ben Lefter Küçükandonyadis’i seyrettim. Özcan Arkoç’u seyrettim, Can Bartu’yu seyrettim. Hatta Can Bartu’yla Çınar Otel’de ben üniversite öğrencisi olarak lifeguard’lık yaparken Can Bartu da İtalya’ya gitmiş Fiorentina’da oynuyordu. Ya Venizia da ya Fiorentina’da oynuyordu, balayı için Çınar Otel’e geldi. Ben de lifeguard’ıyım. Plajda alyansını kaybetti ben de denizden alyansını bulup çıkarttım ve Can abiye verdim.
Tabi ondan sonra Ergun Öztuna, Puşkaş Ergun’u seyrettim. Puşkaş Ergun futbol hayatı kısa sürmesine karşın muhteşem bir futbolcuydu. Rıdvan’ı seyrettim, Cemil’i seyrettim. Onlardan önce Mehmet Ali Has, Şeref Has. Onları seyrettim. Akgün, Naci, Necdet haf hattını seyrettim. Basri Drimlili, Mehmetçik Basri onu seyrettim. Selahattin Torkal’ı seyrettim. Dolayısıyla ben Fenerbahçe’nin o efsanenin oluştuğu dönemlerdeki onbirlerini ezbere sayarım. Yaklaşık 50 yıllık bir süreç.
Serkan Yakın: Peki maç izlerken totem yapar mısınız?
Uğur Dündar: Yöneticiyken yapardım. Uğurlu elbiselerim vardı, uğurlu kravatlarım vardı... Onları giyip giderdim. Yine yapıyoruz. Çocuklarla, çocuklarımla... Yer değiştirmece yapıyoruz.
Yok canım (kahkahalar). Yarasa 9 puan geride olur muyuz?
Ben 2001-2002 yıllarında yöneticilik yaptım. Yani yaklaşık 8 yıldır yöneticilik yapmıyorum.
Serkan Yakın: Tekrar yönetime girmeyi düşünüyor musunuz?
Uğur Dündar: Yok, yok... Düşünmüyorum, çünkü benim gazetecilik alanımı daraltıyor. Dolayısıyla ben gazetecilik alanımı daraltacak, yani özgürlüğümü kısıtlayabilecek hiç bir görevi kabul etmem. Ben bundan sonra sadece koyu bir Fenerbahçe taraftarı olarak, tribünden gördüklerimi işte haftada bir Hürriyet Gazetesi’nde Spor Arenası’nda anlatıyorum, hafta içi sabahları Radyo D’de Hakan Gündüz’le günün olaylarını değerlendiriyoruz. Orada düşüncelerimi dile getiriyorum. Böyle de devam edecek. Ben özgürlüğümü kısıtlamasın diye elbise sponsoru bile kullanmıyorum. Yani göğsüme o isimleri yazdırmıyorum ki, “Uğur Dündar iki metre bez için özgürlüğünü kiraladı” demesinler diye. Cebimden karşılıyorum hepsini.
Serkan Yakın: Başkanımızı beğeniyor musunuz?
Uğur Dündar:Ben pek çok kişiniin aksine Aziz Yıldırım’ın iyi bir başkan olduğunu düşünüyorum. Şimdi nasıl iyi bir başkan? Bire bir yaşadığım bazı olaylar var. Fenerbahçe başkanı olarak çok büyük işler alabilecekken, o işlerini belli bir süre dondurmuştur. İkincisi; gerçekten “ben bunu tahsil eder miyim, edemez miyim?” diye düşünmeden cebinden Fenerbahçe’ye büyük paralar harcamıştır. Ayrıca herkesin ekonomik krizde “acaba ne olacağız?” diye parayı bir kenara istiflediği dönemde Aziz Yıldırım, gitmiş çok değerli arsalar satın almıştır. Tesisleşme konusunda olağanüstü hamleler yapmıştır. Ve öyle bir kulüp atmosferi, öyle bir kulüp imajı yarattı ki, futbolun beşiği olan İngiltere’de Fenerbahçe’den 30 yıl önce kurulmuş Aston Villa’nın yöneticileri bile “Acaba Fenerbahçe bu noktaya nasıl geldi?” diyerek araştırma konusu yaptılar Fenerbahçe’yi. Dolayısıyla bu bence tamamen Aziz Başkan’ın vizyonu ve başarısıdır diye düşünüyorum.
Yalnız Aziz Başkan’ın eksik olan taraftaları da var. Hatalı olduğu yanları da var. Onları da söylemenin bir görev olduğuna inanıyorum. PR’ı yok. Aziz Başkan imaj olarak çok farklı bir şekilde tanınıyor. Bir imaj restorasyonunun mutlaka yapılması gerektiğine inanıyorum. Eğer Aziz Başkan’ın yaptıklarını PR’ı bol, imajı çok iyi düşünülmüş bir başka kişi yapmış olsaydı, inan herkes “Ne olur bizi bırakma” diye ceketinin eteğinden yapışırdı.
Serkan Yakın: İmaj derken?
Uğur Dündar: İmaj derken örneğin, geçenlerde hakemlerin soyunma odasına gidip hakeme ileri geri konuşması , bence yanlış. Eğer onun yanında bulunan, onu gerçekten seven insanlar var olsaydı, Aziz Yıldırım’ın o fevri davranışına engel olabilirlerdi. Engellemedikleri gibi gaz veriyorlar.
Serkan Yakın: Acaba Aziz başkan dinler miydi?
Uğur Dündar: Aziz Başkan sözü dinlenilmesi gereken herkesi dinler. Yeter ki onun dürüst ve o sözleri içtenlikle sarfettiğine inansın. Ben mesela bire bir yaşadığım bir olayı anlatayım size. Trabzonda’yız... trabzonspor taraftarlarıyla, Fenerbahçe taraftarlarının biliyorsunuz geçmişten kaynaklanan bir gerginlikleri var. Ama biz bunu mümkün olduğu kadar azaltabilmek için benim yönetici olduğum dönemde Pazar günü oynayacağım maçtan 3 gün önce kalktık başkanla birlikte Trabzon’a gittik. Trabzonspor yöneticileriyle hatta taraftarlarıyla bir araya geldik. Taraftarların olduğu yerlerde yemekler yedik. Faroz’a gittik. Faroz’da bir balıkçı barınağında bize ızgara balık yaptılar, oturduk onlarla birlikte yemekler yedik. Sadri Şener şimdiki başkan, o dönemde çok büyük çabalar sarfetti. Dostluğun tekrar sağlanabilmesi için. Onu heryerde söylüyorum ancak maç günü geldi çattı ve biz 1-0 yenildik. Maçtan sonra da Trabzonsporlu taraftarlar otelin önünde, maçtan önceki günde yaptılar, kötü tezahüratlar, ıslıklamalar... Hatta biz otobüsten indiğimizde bize doğru paralar, taşlar atıldı ve başkan o taş ve para atanlara doğru yürümeye başladı. Ben hemen koluna girdim, sarıldım “yapma başkan” dedim. Çünkü alnına bir taş gelse, bir para gelse, kan çıksa o fotoğraf yıllarca kullanılırdı. Başkan “Tamam Uğur bey, haklısınız” dedi ve biz otele girdik. Ancak benim orada çok büyük bir iyi niyetle, onu da düşünerek, o fotoğrafın ne büyüklükte yayınlanacağını düşünerek yaptığımı biliyordu.
Çok iyi niyetli, çok iyi bir insan. Şimdi görüyoruz Ankaragücü teknik direktörüne ve futbolcularına 11 aydır para verilemiyormuş. Ona rağmen 11 aydır para alamayan o kadro kalkıyor ödemeleri hiç aksamayan. Tıkır tıkır parasını alan ve en güzel tesislerde antrenman yapan, çalışan, konaklayan, gerçekten o çatı altında bulunmanın insana gurur vereceği Fenerbahçe takımını yeniyor. Bizim futbolcularımızı yeniyor bu takım. Şimdi başkan buna sinirlenmez mi? Üzülmez mi? Bucaspor maçında bunu artık söylemeden duramayacağım. Biliniyor ki, Aykut Kocaman biliyor ki, Bucaspor maçı kaybedildiğinde bizim Ziraat Türkiye Kupası’ndaki şansımız mucizelere kalacak. O halde maçın sonunda oyuna soktuğun Alex ve Niang’ı niçin daha maçın başında oynatıpta maçı garantiye almazsın sayın Aykut Kocaman?
Samet Aybaba, Bucaspor’un teknik direktörü, ligde gol atmada çok büyük sıkıntılar çeken takımının Fenerbahçe’ye peş peşe goller atması karşısında gülmeye başladı. Gülüyor Samet Aybaba... O da şaşırdı. 16 yaşında bir futbolcuyu aldı oyuna. Bence bu Fenerbahçe için katlanılamayacak kadar ağır bir tabloydu. Fenerbahçe buna müstehak değil. Başkan da buna müstehak değil, Fenerbahçe de buna müstehak değil. Sinirlenmemesi ve üzülmemesi mümkün değil. Ben tahmin ediyorum ki başkan, ancak başına buzlar koyup öyle uyuyabilmiştir akşam. Onun da en az biz taraftarlar kadar üzüldüğüne inanıyorum.
Serkan Yakın: Hepimiz çok üzüldük.
Uğur Dündar: Zaten biz 60. Dakikadan sonra bir gol yediğimizde ben ve iki çocuğum birden “eyvah” diyoruz. Gayrı ihtiyari “eyvah!” diye bağırıyoruz. Çünkü 70. Dakikadan sonra adeta bizim takım eriyor, mum gibi tükeniyor ama sayın Aykut Kocaman bunu kabul etmiyor. Yani bir kondüsyon eksikliği olduğunu kabul etmiyor ve kendisine eleştiride bulunanların hepsini kötü niyetli olarak değerlendiriyor. Benim Aykut Kocaman ile ilgili hayal kırıklığım bu nedenle büyüdü. Eleştiri yapan herkes kötü niyetli olabilir mi? Asla!
Gayet tabi, gayet tabi. Ben o büyükekonomik krizde 2002 krizinde başkan para bulmakta zorlanıyordu. Bankalar kredi vermiyordu o dönemde çünkü pek çok banka hortumlanmış ve buharlaşmış paralar... Kredi vermiyor, başkan kendi imzasını kullanıyor, yine vermiyor. Bende bankadan paramı çekmişim. O sırada hem de işsizim o güne kadar biriktirdiğim ne kadar param varsa hepsi bir çantanın içinde, başkana diyorum ki, “başkan ben sana bu paramı rahatlıkla verebilirim. Benim çoluğumun çocuğumun geleceği olan bu parayı sana hiç düşünmeden veririm. Sana güveniyorum. Sen günü birinde bu parayı bana nasıl olsa ödersin.” Diyorum. Biz bu kadar seviyoruz Fenerbahçe’yi. Tüm varlığımızı verebilecek kadar seviyoruz. Gerçekten hayatım boyunca kazandığım parayı ben Fenerbahçe için başkana vermeyi teklif ettim. Zaten o da şampiyon olduktan sonra bunu gözleri yaşararak anlattı.
Şimdi, yapılması gereken şu; Aykut Kocaman’ın kişiliği, değeri konusunda hiç bir şey söyleyecek değilim. Saygın bir insandır Aykut Kocaman ve Fenerbahçeliliği konusunda da asla bir kuşkuya sahip değilim. Ama Aykut Hoca, maalesef hata yapıyor ve yaptığı hataları da NTV’deki röportajında itiraf etme noktasına kadar getirebiiyor. Şimdi hata yaptığını itiraf eden, kamuoyu önünde itiraf eden bir teknik direktöre, futbolcuların inancı ve saygısı azalır. Çünkü “Ben, Semih’i Büyükşehir Belediyespor maçında oyuna sokmakta geç kaldım ve bu nedenle Semih’ten özür diledim” diyen birteknik direktör varsa, ondan sonraki maçlarda oyuna almadığı ya da geç soktuğu futbolcular da Semih gibi düşünecektir demektir. Ya da “Galatasaray maçına yanlış tertiple çıktım.” İtirafında bulanan bir hoca, tertibi soyunma odasında açıkladığında, futbolcular o tertibin de yanlış olabileceğini düşünmeye başlarlar.
Şimdi bir örnek vereyim. Hikmet Karaman, Manisaspor’a sıfır puanlı iken teknik direktör oldu ve Manisapor, Trabzon’a gitti. Trabzon o zaman lider miydi bilmiyorum ama iyi futbol oynuyordu ve maç da kendi sahasında sıfır puanlı Manisaspor’la. Manisapor golleri atmaya başladığında futbolcular koşarak Hikmet Karaman’ın önüne geldiler ve neredeyse onun önünde diz çöker bir fotoğraf sergilediler. Bu neydi? Ona olan güvenlerinin tezahürüydü. O tezahür aynı zamanda futbolcularının kendilerine güvenmesini de sağladı. Özgüven geldi hepsine ve ondan sonra o sıfır puanlı Manisaspor, sürekli olarak yükselmeye başladı.
Teknik Direktöre inancını, saygısını yitiren futbolcular, daha sonra başarılı olmakta çok zorlanırlar. O teknik direktör de futbolculara tekrar kendisini kabul ettirmekte çok zorlanır. Bugün yapılması gereken Fenerbahçe’de futbol bilgisi , deneyimi, otoritesi hiç tartışılmayacak bir futbol bilgesinin Fenerbahçe’ye sportif direktör olarak getirilmesidir. Sportif direktör çok önemli ayrıca bu işin merkezi Amerika’nın Los Angeles kentinde bilimsel olarak çalışılan merkez, oradan da bir kondisyon uzmanının acilen Fenerbahçe’ye getirilmesi gerek.
Serkan Yakın:Sevgi eksikliği var mı sizce?
Uğur Dündar: Takım içinde sevgi eksikliği var mı bilemem ama bunların hepsi profesyonel futbolcular profesyonel futbolcu arkadaşını sevmese bile işini sevmek zorunda.
Serkan Yakın:Şu an da Fenerbahçe formasını giyen futbolcular arasında formayı hak etmeyen var mı?
Uğur Dündar: Var olmasa bu sonuçlar ortaya çıkmaz.
Serkan Yakın:Aziz Yıldırım başkanlığı bıraksa sizin ön gördüğünüz bir başkan adayı var mı?
Uğur Dündar: Tabi koskoca camia. Binlerce hatta 10 binin üzerinde kongre üyesi var. Bu çok güçlü camiadan mutlaka başkan adayları çıkar. Ama bence “Aziz Yıldırm gitmeli” sözü, bana göre Aziz Yıldırım’ın yaptıkları karşısında bir haksızlık olur. Ben öyle düşünüyorum. Başkan’a haksızlık etmeyelim. İskoçya, Glasgow Rangers maçını oynayacağız. Şampiyonlar Ligi’ndeki ön eleme maçı. Bize yemek verdiler. Stadyumun içinde, kulübün yönetim bölümü var. Orada bir salon ve o salonda yemek yiyoruz. Hafif kubbemsi bir tavan var, baktım ressamlar tarafından çizilmiş teknik direktörlerinin resimleri. 13-14 teknik direktör var ve tavanın geri kalan kısmı bom boş. Dedim ki, “En çok sevilen hocaların resimleri mi bunlar?”, dediler ki, “Hepsi bu kadar.”. Yani düşünebiliyor musun? Kuruluşu Fenerbahçe’den çok önce olan Glagow Rangers’da 14-15 civarında teknik adam görev yapmış. Bir tanesi 30 yıl çalışmış. Tabi kulübün kurumsallaşması çok iyi. Zaten İskoçya’da 2 şampiyon vardır. Biri Glasgow Rangers ötekisi Celtic. Ya biri olur ya da ötekisi. 50 bin kişilik stadyumu var ikisinin de. Kombine biletler sezon başında satılıyor. Kurumsallaşmanın bir tezahürü de değerlerin çarçabuk yıpratılmamasıdır.
Biz Aykut Hoca gelirken ne umutlarla onu destekledik ama benim gördüğüm kadarıyla maalesef daha henüz ustalaşmadan bu göreve getirildi. Belki 1-2 sene daha sportif direktör olarak kalsaydı, başarılı ve usta hocaların yanında bu görevi yerine getirseydi o da zaman içinde ustalaşacak ve belki bugünkü hatalarını yapmayacaktı.
Bence değildi. Yani kötü teknik direktör diyemeyiz. Bir teknik direktörün başarılı olup olmadığını sonuçlar gösterir. Daum özellikle kritik maçlarda maalesef çaresiz kaldığı izlenimini gösteren fotoğraflar yansıttı. Daum kendisini yenileyemedi, aşamadı. Hepimizi bekleyen tehlike odur. Fenerbahçe aslında yanlışı Zico’yu göndermekle yaptı.
Serkan Yakın: Aynı isimlerin tekrar teknik direktör olarak gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Uğur Dündar: Şenol Güneş’in kaçıncı gelişi olarak bakmamak lazım. Şenol Hoca hakikaten özellikle şu son gelişinde olağanüstü bir performans sergiledi. Şenol Hoca kendisini çok geliştirmiş. Az önce söyledim, kendinizi yenilemek ve aşmak çok önemli. Bizi her gün yeni bir sınav bekliyor işimizde. O sınavı başarıyla geçmek zorundayız. Başaramazsak geri kalırız ve geriden gelen gençler bizi geçerler. Onun için her gün daha çok çalışma azmiyle işimize başlamak durumundayız. Şenol Hoca da Trabzon’a öyle bir hoca profili yansıttı. Bazı futbolcuları yeniden yarattı. Serkan Balcı’ya futbolculuk hayatının 2. baharını yaşattı. Yetenekli ama kolayca çirkinleşebilen, disiplinden kolayca kopabilen bir futbolcu olan Engin Baytar’ı bir kalıba sokmayı başardı. Burak Yılmaz... Orda burda denenmiş, “artık bundan adam olmaz” diye karar verilmiş, en sonunda Trabzon’a gitmiş olan Burak Yılmaz’ı gol makinası haline getirdi. Selçuk İnan... Selçuk İnan, Şenol Hoca döneminde yıldızlaştı. Hakikaten bugün Türk Futbolunun süper isimlerinden biri Selçuk İnan. Banko oynar milli takımda. Şenol Hoca üzerinde çok iyi durmak lazım. Şenol Hoca sadece futbolu iyi bilen bir insan değil, ayrıca entelektüel derinliği olan bir kişi ve bir bilge insan. Adeta bir futbol filozofu. O nedenle Trabzonspor Hugo Broos zamanında takım neyse aşağı yukarı Şenol Hoca aynı takımı devraldı. Bir iki ufak montajla o takımdan harikalar yaratan bir takım ortaya çıkardı. Demek ki, teknik direktörün dehası, becerisi son derece önemliymiş.
Şimdi Şenol Hoca sıradan bir isim değil. Kaleciliği dönemine de bakarsanız, Trabzonspor’un o dönemde çok az gol yediğini görürsünüz. Çok büyük kaleciydi Şenol Hoca. Okuyan, araştıran, kendisini yenileyen, son derece mütavazi bir kişiliğe sahiptir.
Yoo şart değil. Futbolculuğunda çok başarısız olup, teknik direktörlüğünde çok büyük başarılar sağlayan hocalar olduğu gibi, futbolculuğunda efsaneleşen ama teknik direktörlüğünde başarısız olan bir sürü isim var. Hadi yurtdışından örnek vereyim Kenny Daglish, Liverpool’un unutulmaz ismidir. Taraftarlar tapar ona. Bizde Lefter neyse, Can Bartu neyse, Alex neyse, Liverpool’un da herşeyi Kenny Daglish’ti. O, o ayarda bir futbolcuydu ama teknik direktörlüğü başarısız oldu.
Serkan Yakın: Türk futbolunda dönen kirli oyunlar için ne düşünüyorsunuz? Bununla ilgili bir program yapmayı düşünüyor musunuz?
Uğur Dündar: Futbol, sadece futbol değildir, biliyorsun...
Çok büyük belgeler olması lazım. Çok ciddi belgeler olması lazım ki, yapalım ama süre gelen soruşturmalar, tutuklu kalan futbolcular ya da futbolcu eskileri, paranın olduğu yerde kirlenmenin de olabileceğini gösteren işaretler. Çünkü büyük bir para dönüyor ortada. Türkiye’deki futbol piyasası 1 milyar dolar civarında rant oluşturuyor. Çok büyük para bu, 1 milyar dolar.
Olabilir... Sonra bakıyorsun bir menajerin, süper ligde oynayan pek çok takımda futbolcuları var. Yani bir menajer 80 futbolcuya hükmedebiliyor. 80 futbolcuya hükmeden bir menajer eğer ahlaksızsa, kötü niyetliyse, işte o para oyunlarına çok meraklıysa ligin kaderine de hükmeder. Sonuçlara da hükmeder.
Tabi rakam büyüyünce kirlenme riski de o oranda artıyor.
Serkan Yakın: FB Tv’de program yapmayı düşünüyor musunuz?
Uğur Dündar:Yok ben yaptığım işten fırsat bulup da başka işlere yönelecek zamana sahip biri değilim. Zaman zaman geliyor arkadaşlar Fenerbahçe televizyonundan röportajlar yapıyorlar. Onları kırmıyoruz, konuşuyoruz. Ayrıca Fenerbahçe Televizyonunu ben başarılı da buluyorum.
Serkan Yakın:Yönetimden ayrıldığınız için pişman mısınız?
Uğur Dündar: Yo pişman değilim. Hakikaten Turgut Yılmaz o dönemde ağabeyi nedeniyle kulüp üzerinde etkindi ve benim yaptığım haberlerden de hoşnut olmadıkları için, benim Fenerbahçe yönetiminde kalmamamı istiyorlardı. Ağır baskılar yaptılar. Çok ağır burada ayrıntılarına girmek istemiyorum ama başkan hepsini göğüsledi. Bana belli etmemeye çalıştı. Yani onun sinirlenmesine hatta kimyasının bozulmasına sebebiyet verebilecek haksızlıklar yaptılar başkana da. Buna rağmen başkan, dediğim gibi bana belli etmedi hatta ben kalmakta ısrar etseydim yönetici olarak devam edebilirdim. Ama hem başkanı, hem kulübü rahatlatmak için çekilmemin daha doğru olacağını düşündüm. Zaten ben yönetimde kaldığım dönemde de 3-4 defa istifa ettim. Başkan bunların hiç birisini kabul etmedi.
Serkan Yakın: Yönetimde iken yarım kalan bir projeniz var mı?
Uğur Dündar: Yoo hayır, hayır. Aklıma bir proje gelirse, Fenerbahçe’ye yarar sağlayacağını düşündüğüm bir çarpıcı fikir yakalarsam bunu zaten yönetimle paylaşıyorum.
Serkan Yakın:Seyrantepe projesi ve Belediye takımları için ne düşünüyor sunuz?
Uğur Dündar: Ben belediye takımlarının var olmasının karşısındayım. Belediyelerin görevi profesyonel bir kulübe para akıtmak değil. O parayla çok sayıda gence spor yaptırabilecek imkanları sağlamaktır. A belediyesi, B belediyesi farketmez. Hangi belediyenin profesyonel takımı varsa ben buna karşıyım. O kentin imkanları o kentin tüm çocukları için, o kentin tüm gençleri için eşik ölçüde kullanılmalı değerlendirilmeli ve kitlesel spor alanlarına kaydırılmalıdır. Seyrantepe için düşüncem sonuçta ezeli rakibimiz Galatasasaray sahasıdır hayırlı uğurlu olsun demekten başka yapacak bir şey yok. Sonuçta Türk futboluna kazandırılmış bir tesistir. Oradaki maçların kalitesine olumlu yönde etki yapabilecek bir tesistir.
Serkan Yakın: Taraftarımız hakkındaki düşünceniz nedir?
Uğur Dündar: Taraftardaki olumsuzluk herhalde başarısızlıklar taraftarı mutsuz ediyor. Başarı kötülükleri kovar . Takım üst üste başarılar kazanmaya başlar şampiyonlukta iddialı bir hale gelirse zannediyorum ki tribünler eski havasına kavuşacaktır ve öyle olmasını diliyorum. Fenerbahçe tribünlerindeki coşku Saracoğlu stadının tam kapasite dolduğu ve bir derbinin bizim lehimize sonuçlanacağının işaretlerinin maç içinde alındığı o atmosferin yarattığı etkileyici özellik o sevinç dalgaları o şarkılar inanın ki dünyanın hiçbir stadında o boyutta yoktur ve o kadar da etkileyici değildir. O neden ben bir an önce o coçkulu günlerin geri gelmesini ve bize öylesine bir atmosferin yaşatılmasını diliyorum.
Serkan Yakın: Fenerbahçe ile ilgili bir anınız var mı?
Uğur Dündar: Benim unutamadığım en büyük anılardan biri 3-0 yenik durumdan 4-3 galip geldiğimiz Gaziantepspor maçı sonrasında soyunma odasına indik Mustafa Denizli başını omzuma koyarak hüngür hüngür ağladı ve hep birlikte efsane geri döndü diyerek tezahürat yaptık.
Serkan Yakın: Türkiye’ye gelen yabancı futbolcuların hava alanlarında karşılanmasına için ne diyorsunuz?
Uğur Dündar: Bence gereksiz bedava gelmiyorlar ki dünyanın parasıyla geliyor, Önemli olan gelirken değil giderken uğurlanmasıdır.
Serkan Yakın: Evet röportajımızın yüzde sekseninde futbol konuştuk demek ki Fenerbahçe denince akla ağırlıklı olarak futbol geliyor.
Uğur Dündar: Evet ağırlıklı olarak futbol geliyor Fenerbahçe bir dünya kulübü, bir de şu var şimdi bir yıl başarılı olamadı iki yıl başarılı olamadı bakıyorum İngiltere Premier lige bir kulüp şampiyon olabiliyor bu ya Chelsea ya Manchester United oluyor, uzun zamandır Arsenal ve Liverpool olamıyor ama bunların dördüde büyük kulüp olabilme özelliklerini kaybetmiyor. Bunu da unutmamak lazım büyük kulüp olmak farklı.
Serkan Yakın:Uğur ağabeycim bizi misafir ettiğiniz ve sorularımıza verdiğiniz samimi cevaplar için çok teşekkür ediyoruz.