Tulum Anadolu'nun kuzeydoğusunda Rize
Artvin ve Erzurum (İspir)
Bayburt (çok sık olmasa dahi) illerinde kullanılan nefesli bir halk çalgısının adıdır. Trakya bölgesi
Balkan yarımadası ve İskoçya'da kullanılan gaydadan en önemli farklı pes sesleri kontrol edebilen boruya sahip olmamasıdır.
Tarihçe
İskoç gaydasının atası olan gayda-tulum benzeri nefesli sazların Romalılar tarafından Anadolu veya Trakya üzerinden kıta Avrupasına taşındığı teorisi genelde kabul görmektedir. 17. yüzyılda bölgeye gelen Evliya Çelebi seyahatnamesinde "dankiyo tulum sazı" ve "Sazende-i dankiyo düdüğü" olarak tanımladığı enstrumanı Trabzon Lazları'nın icat ettiğini bildirmiştir. Bununla birlikte Antik Yunanca olup "Hayvan derisinden yapılmış torba" anlamına gelen dankiyo kelimesi bugün neredeyse hiç bilinmediği gibi dini sebeplerle ya da küçükbaş hayvancılığın terkedilmesiyle unutulmuştur . 1923 mübadelesine kadar Rumlar tarafından özellikle Maçka ve Kuzey Gümüşhane'de (Krom
Santa
İmera) yoğun olarak kullanılmaktaydı. Bunun yanı sıra Bayburt'un kuzeyinde yer alan ve Trabzon'a komşu olan bazı köylerde kullanılmaktadır. 1970'lere dek Holo boğazı köylerinde de çalındığı bilinmekte
kemençenin bazı parçaları çalmak için tulum gibi akort edildiğinden Trabzon folklorunda etkisi sürmektedir. Günümüzde tulumun tek enstruman olarak kullanıldığı bölge Hemşinliler'in yaşadığı Rize'nin Hemşin veÇamlıhemşin ilçesidir. Bununla birlikte Çayeli ilçesinden doğuya doğru Lazlar'ın yaşadığı Rize'nin Pazar
Ardeşen
Çamlıhemşin
Fındıklı ve Artvin'in
Arhavi
Hopa
Borçka ilçelerinde ve Gürcistan sınırında geleneksel olarak çalınır. Rize'nin diğer ilçerinde çok sık olmasada tulum çalınmaktadır. Artvin'in iç bölgelerinde Gürcüler tarafından da geleneksel enstruman olarak kullanılmakta. İç bölgelerde Tatos dağları sınırından itibaren yerini davul-zurnaya bırakmaktadır.
Yapısı
Tüyleri temizlenmiş çebiç adı verilen oğlak derisinden delik yerleri bağlanıp
gövde bölümü elde edilir ön ayaklardan birine lülük
birine de nav takılarak yapılmaktadır Geleneksel olarak boynuzdan yapılan navlar günümüzde ahşaptır ve içine yöresine göre zimbon (Trabzon)
çimon/çibu (Rize)adı verilen kamıştan yapılan komalı-pentatonik sipsi yerleştirilmektedir. Lülükten dudula adlı ağızlıktan üflenerek şişirilen enstrumanda sıkışan hava nav içinde bulunan zimbona gelir ve bırada parmaklar sayesinde istenilen ses elde edilir.
Akort
"B - si" "A -la" "G -sol" karar seslerinde akort edilen ve komalı pentatonik bir enstruman olup tek oktavlık ses rengine sahiptir.
Etimoloji
Türkçe tulum "deri kap". 13. yüzyıl öncesinde ilk olarak Hakaz lehçesinde tulug formunda tespit edilmiştir
Terminoloji
Çeşitli dillerde tulum terminolojisi
* Tulum (Türkiye)
* Dankiyo
zimpona (Pontus Rumcası)
* Guda (Lazca)
* Gayda (Bulgarca
Türkçe Trakya'da)
* Gajde (Makedonya)
* Parakapzuk (Ermenice)
* Gudastviri (Gürcüce)
* Chiboni (Gürcüce Acaristan ve Artvin'de)
* Shuvyr (Çerkez)
* Sahbr
Shapar (Çuvaş Türkçesi)
* Duda (Macarca)
* Tulug (Azerice)
* Sabouna (Yunanca)
Kaçkar dağı: Koç boynuzunu andıran Gökçe Dengiz batısındaki Kaçkar Dağları da bu isimden esinlenilerek verilmiştir. Goda: Tulumdan üflenen eğri boruya denir. Bulgarların gayda demeleri ile goda arasında muhakkak bir bağlantı vardır. Bu isim ta Kelt'lerden kalmış olabilir. Eski Bulgar kavimleri Türklerle kardeş kavim olmalarının netiçesi olarak kelime Türkçe kökenli de
olabilir. Çayeli
Pazar
Ardeşen
Hemsin
Çamlihemşin
Fındıklı
Arhavi
Hopa
Şavşat
Yusufeli
İspir ve Giresun'nun Şebinkarahisar ilçesinde düğün
bayram ve eğlencelerde kullanılan nefesli bir halk çalgısıdır. Önceleri sadece bu yörelerde düğünlerde kullanılırdı. Fakat son zamanlarda çeşitli halk müziklerinin yanı sıra pop
rock ve özgün müziklerde de kullanılmaya başlandı. Tabii bu da enstrümanın tanıtımım ve halkın dikkatini çekmekte önemli bir etken oldu. Tulumu başka ülkelerde görmek te mümkün. Örneğin: Bulgaristan ve Yunanistan'ın bazı bölgelerinde görebilirsiniz. İskoçya ve Kuzey İrlanda'da şekil olarak biraz değişik olmasma rağmen ses olarak hemen hemen aynı olması dikkat çekicidir.
TEKNİK ÖZELLİKLERİ:
Tulumda aktif olarak kullanılan beş tam ses vardır ve oktavı yoktur
koma sesi vardır. Son zamanlarda altı sesli tulumlar denenmiş fakat pek başarı sağlanamamıştır. Tulumun ses tonu "si" "la" "sol" karar sesiyle
tınısı güzel olan ses elde edilir. Diğer ses tonlarında tulum istenilen sesi vermez. Tulumun orjinal sesi "si" ve "la" dır.
DUDULA (AĞIZLIK)
Tulumu şişirmek için kullanılan dudula; yuvarlak bir ağacın içi delinerek yapılır. Hava geriye kaçmasın diye de
iç taratma naylondan bir kapak yapılarak raptiye ile tutturulur.
GÖVDE (DERİ KISMI)
Tulumun gövdesi genellikle keçi derisinden yapılır. Keçinin özellikle bir yaşında olmasma dikkat edilir. Çünkü bir yaşından küçük olan keçilerin derişi yumuşak (taze) olduğundan çabuk deforme olur. Keçi kesildikten sonra derişi çok dikkatli bir şekilde delinmeden tulum olarak çıkartılır. Suyla karışık ateş külünde 2-3 gün bekletildikten sonra tüylerin dökülmesi sağlanır ve
tabaklama işlemi yapıldıktan sonra baş tarafı ve arka kısmı içeri gelecek şekilde tersten sıkıca bağlanır. Ön ayaklarının birine dudula bağlanarak şişirilip asılır. Kuruduktan sonra sürekli yumuşak kalması için badem yağı ya da gliserin sürülür. (Yağ ile bakım yapılmadığı sürede deri kuruyup çatlar ve hava kaçırır
bu yüzden tulum özelliğini yitirir.) Tulumun cephesinin güzel
görünmesi için üzerine değişik renk ve desenlerle kılıf yapılır.
NAV (SES VEREN KISIM)
Tulumun en önemli kısmı nav'dır. Nav özellikle şimşir ağacından yapılır. Yaklaşık 40 derece eğri şimşir ağacının içini düzgün bir şekilde oyduktan sonra analıklar dediğimiz delikli 10 mm. çapında boruları ve kamıştan özel olarak yapılan çibun dediğimiz sipsileri özenle ve düzgün şekilde nav'a yerleştirilir. Burada önemli olan iki adet sipsinin de aynı sesi vermesidir. Analıklarda 6 mm. delinmiş 5 adet çift sıra delik vardır ve yan yana olan bu deliklerden çıkan seslerin aynı ayarda olması şarttır aksi taktirde ses bozuk çıkar. Sesler ayarlandıktan sonra nav'ı tulumumuzun diğer koluna bağlıyoruz ve tulumumuzu şişiriyoruz. Hava tazyiğinden doğan güçle sipsilere gelen baskı sesin çıkmasına yol açar
parmak vuruşları ile ses notalara dönüşür. İyi tulum çalabilmek için müzik bilgisinin yanı sıra iyi bir kulağa ve kuvvetli nefese sahip olmak gerekir.
:YOREMIZIN TULUM SANATÇILARINDAN BAZILARI::
(TRT Sanatçısı)
Remzi BEKAR
Yaşar ÇORBACIOĞLU
Mehmet DEMİRCİ
Osman Emin YağcıOsman YAZICI
Fikret BEKAR
Mahmut TURAN
Behçet GÜLAS
Yılmaz MERİÇ
Enver MUSLU
Rıdvan YILMAZ
İsmail TURAN
Naci ÇORBACIOĞLU
Hasan AYDİL
Ali Ç***ERTEN
Recai ÇAKIR
Yalçın BABUZ
Hüseyin KUL
Varol TAŞER
Murat ATACAN. Hüseyin REYHAN
Hüseyin ALTAY ve Kemal GÜR
Tarihçe
İskoç gaydasının atası olan gayda-tulum benzeri nefesli sazların Romalılar tarafından Anadolu veya Trakya üzerinden kıta Avrupasına taşındığı teorisi genelde kabul görmektedir. 17. yüzyılda bölgeye gelen Evliya Çelebi seyahatnamesinde "dankiyo tulum sazı" ve "Sazende-i dankiyo düdüğü" olarak tanımladığı enstrumanı Trabzon Lazları'nın icat ettiğini bildirmiştir. Bununla birlikte Antik Yunanca olup "Hayvan derisinden yapılmış torba" anlamına gelen dankiyo kelimesi bugün neredeyse hiç bilinmediği gibi dini sebeplerle ya da küçükbaş hayvancılığın terkedilmesiyle unutulmuştur . 1923 mübadelesine kadar Rumlar tarafından özellikle Maçka ve Kuzey Gümüşhane'de (Krom
Yapısı
Tüyleri temizlenmiş çebiç adı verilen oğlak derisinden delik yerleri bağlanıp
Akort
"B - si" "A -la" "G -sol" karar seslerinde akort edilen ve komalı pentatonik bir enstruman olup tek oktavlık ses rengine sahiptir.
Etimoloji
Türkçe tulum "deri kap". 13. yüzyıl öncesinde ilk olarak Hakaz lehçesinde tulug formunda tespit edilmiştir
Terminoloji
Çeşitli dillerde tulum terminolojisi
* Tulum (Türkiye)
* Dankiyo
* Guda (Lazca)
* Gayda (Bulgarca
* Gajde (Makedonya)
* Parakapzuk (Ermenice)
* Gudastviri (Gürcüce)
* Chiboni (Gürcüce Acaristan ve Artvin'de)
* Shuvyr (Çerkez)
* Sahbr
* Duda (Macarca)
* Tulug (Azerice)
* Sabouna (Yunanca)
Oğlak derişi daha çok tercih edilir ve tüyleri temizlendikten sonra ayaklar son kısımlardan kesilir (çevrilip ters bağlandıktansonra) kesit bağlamışı daha iyi görünür. Ön ayaklardan birine tahta boru (lülük) arka adaklardan birine de nav bağlanır.Böylece tulum dediğimiz alet meydana gelir. Lülük'ten (dudula=ağızlıl Üfleyip tulum şişirilir. Üflenen hava geri kaçmasın diye tulumcu lülüğün (dudula) ağzım dili ile kapatılır tulum çalan kişi bu suretle nefes alabilir. (son zamanlarda lülük ağzına konan bilye sayesinde tulumcular türkü bile söyleyebiliyorlar.) sıkışan hava mecburen
nav içinde bulunan çimon/çibu denilen ses veren kamış borulara hücum eder ve ses çıkararak dışarı çıkar. Ekseriyetle çibular yan yüzeylerinden 5 delikli olup bu delikler Nav'm üst yüzüne yani tulumcunun parmaklarım oynatacağı bölüme bir çift olarak yerleştirilir. Çimon/çibular
nav içinde ikiden fazla da olabilirler. Her birinin sesi tulumcunun ustalığına göre ayarlanır. Tulumdaki kısımlara biraz daha açıklık getirelim: Çimon/çibu:Kamış veya tahıl sapı boğum yerinin bir tarafından diğer tarafın dıştan boğum yerinden içten kesilir. Bu uçta boğum yeri kalacağından kapalıdır
diğer uç açıktır. 16-17 cm. boyunda bir boru elde edilmiş olur. Açık uç hafif meyilli olarak düzeltilir.Kapalı kısma doğru borunun bir kısmı çakı ile inceltilerek sesin hava geçişi ile temini sağlanır. Bu borunun üçte bir kadarı üste kalması şartıyla ikişer santim arayla delikler açılır. Böylece yapılan çimonlar bu şekilde yan yana bağlanıp navın içine yerleştirilir.Çıkan sesler birbiri ile tam manası ile uyumlu olmayabilirler. (Adnan Saygun) Nav: Farsça'da iyi oyulmuş odun manasında olup bu tabiri eski Oğuzların da kullandığı aşikardır. Navlar hafif kıvrık boynuzu andırırlar. Odundan veya şemsiye sapının yarım daire bölümünden yapılırlar. Aslında iç bükey bir teknecikten ibaret olup çimon/ çibu'lar içine yerleştirilir.
Kardasın: Navın son kısmındaki boynuza verilen isimdir.
Kaçkar dağı: Koç boynuzunu andıran Gökçe Dengiz batısındaki Kaçkar Dağları da bu isimden esinlenilerek verilmiştir. Goda: Tulumdan üflenen eğri boruya denir. Bulgarların gayda demeleri ile goda arasında muhakkak bir bağlantı vardır. Bu isim ta Kelt'lerden kalmış olabilir. Eski Bulgar kavimleri Türklerle kardeş kavim olmalarının netiçesi olarak kelime Türkçe kökenli de
olabilir. Çayeli
TEKNİK ÖZELLİKLERİ:
Tulumda aktif olarak kullanılan beş tam ses vardır ve oktavı yoktur
DUDULA (AĞIZLIK)
Tulumu şişirmek için kullanılan dudula; yuvarlak bir ağacın içi delinerek yapılır. Hava geriye kaçmasın diye de
GÖVDE (DERİ KISMI)
Tulumun gövdesi genellikle keçi derisinden yapılır. Keçinin özellikle bir yaşında olmasma dikkat edilir. Çünkü bir yaşından küçük olan keçilerin derişi yumuşak (taze) olduğundan çabuk deforme olur. Keçi kesildikten sonra derişi çok dikkatli bir şekilde delinmeden tulum olarak çıkartılır. Suyla karışık ateş külünde 2-3 gün bekletildikten sonra tüylerin dökülmesi sağlanır ve
tabaklama işlemi yapıldıktan sonra baş tarafı ve arka kısmı içeri gelecek şekilde tersten sıkıca bağlanır. Ön ayaklarının birine dudula bağlanarak şişirilip asılır. Kuruduktan sonra sürekli yumuşak kalması için badem yağı ya da gliserin sürülür. (Yağ ile bakım yapılmadığı sürede deri kuruyup çatlar ve hava kaçırır
görünmesi için üzerine değişik renk ve desenlerle kılıf yapılır.
NAV (SES VEREN KISIM)
Tulumun en önemli kısmı nav'dır. Nav özellikle şimşir ağacından yapılır. Yaklaşık 40 derece eğri şimşir ağacının içini düzgün bir şekilde oyduktan sonra analıklar dediğimiz delikli 10 mm. çapında boruları ve kamıştan özel olarak yapılan çibun dediğimiz sipsileri özenle ve düzgün şekilde nav'a yerleştirilir. Burada önemli olan iki adet sipsinin de aynı sesi vermesidir. Analıklarda 6 mm. delinmiş 5 adet çift sıra delik vardır ve yan yana olan bu deliklerden çıkan seslerin aynı ayarda olması şarttır aksi taktirde ses bozuk çıkar. Sesler ayarlandıktan sonra nav'ı tulumumuzun diğer koluna bağlıyoruz ve tulumumuzu şişiriyoruz. Hava tazyiğinden doğan güçle sipsilere gelen baskı sesin çıkmasına yol açar
:YOREMIZIN TULUM SANATÇILARINDAN BAZILARI::
(TRT Sanatçısı)