Salvo
Kayıtlı Üye
Roma hukukunda tüzel kişi terimine rastlanmamakla birlikte, bugünkü anlamda dernekleri ve vakıfları karşılayan kurumları bu hukukun gelişmiş dönemlerinde bulmak mümkündür. Gerçekten Eski Roma’da üniversitetes personarum kavramı altında esnaf derneklerinin ve dinsel amaçlı kişi topluluklarının yer aldıkları görülmektedir.
Vakıflar, yani tüzel kişilik sahibi bağımsız mal toplulukları ise univresitates bonorum kavramıyla ifade edilmiş ve özellikle Hıristiyanlığın kabulünden sonra dinsel amaçlı mal toplulukları olarak hızlı bir evrim göstermiştir. Orta Çağ’da ise, toplum yapısının kollektivist karakteri nedeniyle özellikle sosyal ve ekonomik amaçlı çok sayıda kooperatif, birlik, dinsel topluluk kurulabilmiştir.
Baskın mülkiyet biçimi olarak Cermen hukukundan kaynaklanan ve mal üzerinde birlikte (ortak) sahipliği ve tasarrufu hedef alan elbirliği mülkiyeti bu dönemde gelişmiş ve şirketleşme, dernekleşme düşüncesine ulaşıncaya değin varlığını duyurmuştur.
Yeni Çağ’da, baskın olan bireyci görüşün etkisiyle, birlikleşme düşüncesi eski gücünü yitirmekle birlikte, 19. yüzyılın ortalarından sonra ekonomik hayatta oluşan değişimler, özellikle endüstri devrimi gerek girişimciler, gerekse çalışanlar yönünden örgütlenme düşüncesini getirmiş ve birlik kurma, birliğe üye olma özgürlükleri günümüze değin hızlı bir gelişme göstermiştir.
Türk hukuku: Eski hukukumuzda tüzel kişilik sadece vakıflar için tanınmıştı. Bu yolla ülkede medreseler, kütüphaneler, hastaneler, kervansaraylar, suyolları ve köprüler kurulabilmiş, vakıflara ait mallar kamu malları statüsünde sayılmıştı.
Derneklerin yasal hale gelmesi ancak 10 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen İkinci Meşrutiyet’ten sonra mümkün olabildi. Meşrutiyet hareketiyle birlikte birçok yerde kurulmaya başlanan dernekleri düzen altına alabilmek için 3 Ağustos 1325 (1909) tarihinde ilk Cemiyetler Kanunu kabul edildi.
Cumhuriyet dönemine girilirken 15 Ekim 1923’te 325 sayılı yasayla eski yasa değiştirildi. Bu konuda önemli bir düzenleme olarak, derneklerde izin sistemini getiren 26 Haziran 1938 tarihli ve 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu’nu anmak gerekir. Bundan sekiz yıl sonra, 5 Haziran 1946’da 4919 sayılı Cemiyetler Kanunu kabul edilerek liberal bir anlayış benimsendi. Ardından, 22 Kasım 1972 tarihinde 1630 sayılı Dernekler Kanunu kabul edildi.
Bugün yürürlükte bulunan Dernekler Kanunu, 4.10.1983 tarihli ve 2098 sayılıdır. (RG, 7 Ekim 1983, Sayı 18184) Eski hukukumuzdaki önemine ve yaygın uygulama alanına değindiğimiz vakıflar, 1967 yılına değin “tesis” adı altında Medeni Kanun’da düzenlenmişti. 13 Temmuz 1967 tarihli ve 903 sayılı yasa bu alanda önemli değişiklikler getirdi. Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş vakıflar için 5 Haziran 1935 tarihli Vakıflar Kanunu çıkarılarak eski vakıflar da tüzel kişi olarak tanındı. Tüzel kişiler içinde yer alan ticaret ortaklıkları Ticaret Kanunu’na tabidir. Kooperatifler ise 24.4.1969 tarih ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile düzenlenmiştir.
Vakıflar, yani tüzel kişilik sahibi bağımsız mal toplulukları ise univresitates bonorum kavramıyla ifade edilmiş ve özellikle Hıristiyanlığın kabulünden sonra dinsel amaçlı mal toplulukları olarak hızlı bir evrim göstermiştir. Orta Çağ’da ise, toplum yapısının kollektivist karakteri nedeniyle özellikle sosyal ve ekonomik amaçlı çok sayıda kooperatif, birlik, dinsel topluluk kurulabilmiştir.
Baskın mülkiyet biçimi olarak Cermen hukukundan kaynaklanan ve mal üzerinde birlikte (ortak) sahipliği ve tasarrufu hedef alan elbirliği mülkiyeti bu dönemde gelişmiş ve şirketleşme, dernekleşme düşüncesine ulaşıncaya değin varlığını duyurmuştur.
Yeni Çağ’da, baskın olan bireyci görüşün etkisiyle, birlikleşme düşüncesi eski gücünü yitirmekle birlikte, 19. yüzyılın ortalarından sonra ekonomik hayatta oluşan değişimler, özellikle endüstri devrimi gerek girişimciler, gerekse çalışanlar yönünden örgütlenme düşüncesini getirmiş ve birlik kurma, birliğe üye olma özgürlükleri günümüze değin hızlı bir gelişme göstermiştir.
Türk hukuku: Eski hukukumuzda tüzel kişilik sadece vakıflar için tanınmıştı. Bu yolla ülkede medreseler, kütüphaneler, hastaneler, kervansaraylar, suyolları ve köprüler kurulabilmiş, vakıflara ait mallar kamu malları statüsünde sayılmıştı.
Derneklerin yasal hale gelmesi ancak 10 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen İkinci Meşrutiyet’ten sonra mümkün olabildi. Meşrutiyet hareketiyle birlikte birçok yerde kurulmaya başlanan dernekleri düzen altına alabilmek için 3 Ağustos 1325 (1909) tarihinde ilk Cemiyetler Kanunu kabul edildi.
Cumhuriyet dönemine girilirken 15 Ekim 1923’te 325 sayılı yasayla eski yasa değiştirildi. Bu konuda önemli bir düzenleme olarak, derneklerde izin sistemini getiren 26 Haziran 1938 tarihli ve 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu’nu anmak gerekir. Bundan sekiz yıl sonra, 5 Haziran 1946’da 4919 sayılı Cemiyetler Kanunu kabul edilerek liberal bir anlayış benimsendi. Ardından, 22 Kasım 1972 tarihinde 1630 sayılı Dernekler Kanunu kabul edildi.
Bugün yürürlükte bulunan Dernekler Kanunu, 4.10.1983 tarihli ve 2098 sayılıdır. (RG, 7 Ekim 1983, Sayı 18184) Eski hukukumuzdaki önemine ve yaygın uygulama alanına değindiğimiz vakıflar, 1967 yılına değin “tesis” adı altında Medeni Kanun’da düzenlenmişti. 13 Temmuz 1967 tarihli ve 903 sayılı yasa bu alanda önemli değişiklikler getirdi. Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş vakıflar için 5 Haziran 1935 tarihli Vakıflar Kanunu çıkarılarak eski vakıflar da tüzel kişi olarak tanındı. Tüzel kişiler içinde yer alan ticaret ortaklıkları Ticaret Kanunu’na tabidir. Kooperatifler ise 24.4.1969 tarih ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile düzenlenmiştir.