Türk'ün 'Yenigün'ü: Ergenekon'dan Çıkış

AnKaRaLiM

Kayıtlı Üye
4u9l0rs.png


Başlangıçta konar-göçer (atlı-nomadik) bir medeniyete sahip olan ve bu nedenle de sosyolojik anlamda yaylak-kışlak hayatını uzun asırlar boyu devam ettiren Türk Milleti; tarih boyunca hep tabiatla içli dışlı olmuş ve onun bu medeniyet özelliği, kullandığı takvimlere de yansımıştır.



Tarih içinde Türkler çeşitli takvimler kullanarak, zamanı ve hayatlarını düzenlemişlerdir. Büyük Selçuklu Devleti’nin meşhur Sultanı Melikşah dönemine kadar Türkler, 12 Hayvanlı Türk Takvimi olarak ifade edilen bir takvim kullanmışlardır. 12 Hayvanlı Türk Takvimi ‘Güneş’i esas alan bir takvim idi. Bu nedenle çok az bir farkla Miladî Takvimin hesaplamalarına uygun zaman hesabı vardı. Bu takvimde her ay ve yıl bir hayvan adı ile anılırdı. Bugün 300 milyonluk nüfusu ile Balkanlardan Çin Denizi’ne kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşamakta olan Türk Dünyasında halk takvimi olarak devam eden 12 Hayvanlı Türk Takvimi, Başta Çin, İran ve Afganistan olmak üzere Türklerin komşuları olan ülkelere ve milletlere de geçmiştir.



Türkler İslamiyet’e girdikten sonra İslam Dünyasında yaygın olan ve ‘Ay’ı esas alan ‘Hicrî Takvim’i kullanmaya başladılar. Fakat özellikle malî konularda ve devletin diğer işlerinin düzenlenmesi konusunda takvim arayışları devam etmiş ve Türkler, Sultan Melikşah’la (1072-1092) birlikte yeni bir takvim daha kullanmaya başlamışlardır: ‘Celalî Takvimi’. Sultan Melikşah’ın ‘Celâlü’d-devle Ebu’l-Feth Melikşah’ lakabından dolayı bu ismi alan Celalî Takvimi, aynı zamanda ‘Melikî’ veya ‘Takvim-i Melik Şahî’ olarak da anılmıştır.



Hem 12 Hayvanlı Türk Takvimi hem de Celalî Takvimi’ne göre yılbaşı ‘21 Mart’ günüdür. Celalî Takvimi başlangıçta yılbaşı olarak 15 Mart tarihini esas almış, daha sonra bu tarih 21 Mart olarak düzeltilmiştir. Bundan dolayı bu tarihe Türkçe ‘Yengi Gün’ (Yeni Gün) veya Farsça ‘Nevruz’ denmiştir. Bugün, Türk toplulukları arasında çeşitli isimlerle anılmaktadır: “Nevruz, Noruz, Navrız, Sultan Nevruz, Ergenekon, Bozkurt, Çağan, Yeni Gün, Ulusun Ulu Günü.”



Türklerin yeni yılın başlangıcı, ‘yılbaşı’ olarak 21 Mart tarihini seçmesi ve bu günü en önemli millî bayram olarak kutlaması tesadüfî değildir. Çünkü bu durum Türk Milletinin konar-göçer medeniyetinin bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Türk’ün gündelik ve kültürel hayatında tabiat olaylarının bitiş ve başlangıcı daima önem taşımıştır. Bu anlamda ‘Nevruz’ veya ‘Navrız’ Türk kültür yapısında yalnızca bir takvim başlangıcı veya yılbaşı değildir. Nevruzun Türk kültüründe kazandığı muhtevanın yapısında bir bayram, bir umudun başlangıcı, bir dinî ve manevî muhteva; bir adetler ve gelenekler zinciri ile yaratılanın en güzeli insan ve çiçeklerin en güzeline ad oluş vardır.



Nevruz, 21 Mart günü baharın başlangıcıdır. Cemreler düşmüş; ‘ilk kara kış’ (erbain soğukları) ve ‘son kara kış’ (Hamsin) olarak adlandırılan 90 günlük ‘kara kış’ bitmiştir. Havalar ısınmaya başladığı için tabiat canlanır. Bu günlerde ortaya çıkan çiçek ‘kardelen’, diğer adı ile ‘nevruz’ çiçeğidir. Yine bugün doğan çocuklara hem gerçek ad olarak hem de göbek adı olarak ‘Nevruz’ konur. Bu bayramda, ateşten atlanarak oynanan ‘sin-sin’ oyunu başta olmak üzere, yüzlerce gelenek, halen bütün Türk dünyasında yaşatılmaktadır.



Türk dünyasında Nevruz ile ilgili bir diğer tören de Hızır-ı Nebi (veya Hızır-İlyas, Hıdırellez) inancıdır. Hz. Hızır ile Hz. İlyas’ın buluştuğu gün, günümüzde de Anadolu’da ve Anadolu dışındaki coğrafyalarda büyük bir katılımla kutlanmaktadır.



Türk millî kültüründe Nevruz, aynı zamanda bir ‘yeniden doğuş’tur; ‘Ergenekon’dan Çıkış’tır. Ebulgazi Bahadır Han’ın ‘Türklerin Şeceresi’ isimli önemli eserinde ayrıntılı bir şekilde anlattığı Ergenekon Destanı, bu yeniden doğuşun destanıdır. Ergenekon’dan çıkışın tarihi de 21 Mart gününe denk gelmektedir. Bu nedenle Türkler, 21 Mart tarihinde hem yeni yılın gelişini, hem de yeniden doğuşu kutlamaktadırlar.



Ana hatları ile Ergenekon Destanı şu şekildedir: Türk illerinde Gök-Türk oku ötmeyen, Gök-Türk kolu yetmeyen bir yer yoktur. Bütün kavimler birleşerek Gök-Türklerden öç almak için yürürler. Gök-Türk Kağanı İl-Kağan’ın çocukları çoktu. Savaşta hepsi öldüler. İl-Kağan’ın o yıl evlendirdiği küçük oğlu Kıyan (Kayan) ile yeğeni Negüş (Tukuz) kurtuldular. Bu ikisi eşleri ile birlikte sığındıkları yere Ergenekon adını verdiler. Zamanla çoğalarak bu sığındıkları yere sığmaz oldular. Atalarının eski yurtlarını geri almak için çeşitli yollar aramaya başladılar. Fakat, dört tarafı dağlarla çevrilmiş olan Ergenekon’dan bir çıkış yolu bulmak zordu. Nihayet, demir madeni ile kaplı olan dağların zayıf bir noktasını tespit ederler. Buraya büyük ateşler yakarlar ve büyük körükler kurarlar. Demir dağları eritirler. Börteçine isimli bir Bozkurt’un önderliğinde Ergenekon’dan çıkarlar. Yeni bir başlangıç, yeniden bir doğuş demek olan bu tarihî gün 21 Mart’a tekabül etmektedir.

5z44lkp.jpg


Türklüğün yeniden doğuşunun, bağımsızlık ülküsünün sembolü olan Ergenekon’dan çıkış; ateşin yakılması, demirin eritilmesi ve Bozkurt’un yol göstermesi motifleriyle günümüzdeki Nevruz kutlamalarının da temelini oluşturmuştur. Nevruz ateşi Türkün bağımsızlık ateşini, örste demir dövülmesi Türkün çelikleşmiş iradesini ve nihayet Bozkurt da Türkün uyanıklığını, çevikliğini ve atikliğini temsil etmektedir.



KAYNAKÇA



ÇAY, Abdulhaluk, Türk Ergenekon Bayramı Nevruz, Ankara, 1993.

GENÇ, Reşat, “Türk Tarihinde ve Kültüründe Nevruz”, Nevruz, Yayına Hazırlayan: S. K. Tural, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1995, s. 15-23.

GÜLER, Ali ve Diğerleri, Türklük Bilgisi, 2. Baskı, Türk Metal Sendikası Türk-Ar Yayınları, Ankara, 2001.

GÜZEL, Abdurrahman, “Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik”, Nevruz ve Renkler, Yayına Hazırlayanlar: S. K. Tural, E. Kılıç, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1996, s. 167-181.

KAFALI, Mustafa, “Türk Kültüründe Nevruz ve Takvim”, Nevruz, Yayına Hazırlayan: S. K. Tural, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1995, s. 25-29.
 
TÜRK'lerde ve Dünyada NEVRUZ

o6mcqu.jpg


22 Mart 1922, Mustafa Kemâl Nevruz Kutlamalarında

NEVRUZ'un tarihi kaynakları...


En eski Türk bayramı olan Nevruz, Türkler aracılığıyla Avrasya'ya yayılmıştır. Eski Doğu geleneklerinin devamı olarak yaşamıştır. Çin kaynaklarına dayanarak Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart'ta hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıklarını, bugün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zamanda da yer aldığını biliyoruz.

Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüş ve bugüne kadar uzanmıştır. Çağdaş Uygur resminde Uygurların Nevruz kutlamalarını temsil eden tablolar yapılmıştır. Nevruz'u İran geleneğine bağlayan Firdevsi'nin Şehnamesi ve diğer kaynaklar yanıltıcıdır. Çünkü Nevruz hakkındaki bilgiler orada XI. yüzyıldan itibaren görülür. Milâttan önceki yıllarda Nevruz hakkında İran metinlerinde herhangi bir iz ve kayıt yoktur. Ancak Hunlarda bu kayıtlar mevcuttur

Nizamü'l-Mülk de XI. yüzyıl yazarı olarak Siyasetnâme adlı eserinde bu bayramdan söz eder. Bu bayramın aynı zamanda yılbaşı olduğunu belirterek Nevruz geleneklerini anlatır. Aynı zamanın yazarlarından Kaşgarlı Mahmut da Divân-ı Lügati't-Türk'te Türklerde yıl başlangıcının Nevruz olduğunu ifade eder.

Ayrıca, 12 Hayvanlı Türk Takvimi'nin başlangıcının da 21 Mart olduğu bilinmektedir. Selçuklularda Nevruz bayramı eğlencelerinin kutlandığı, şenlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği de bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir.

Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanmaktaydı. Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu'na mensup Karakeçililerin, Karakeçili aşireti mensuplarının 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi'nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın bir diğer adı da"Yörük Bayramı"dır. Osmanlı Devrinde 21 mart günü özellikle padişahın yani sultanın nevruz tebriklerini kabul ettiği, halkın Nevruz'unu kutladığı, Nevruz şenliklerinde bulunduğu gün olmak hasebiyle, 21 Mart tarihinin Nevruz-ı Sultanî, yani sultana mahsus, sultan tarafından veya sultanın katılmasıyla kutlanan Nevruz günü olmak bakımından böyle bir isim aldığı söylenilebilir.

Osmanlı devrinde kutlanan Nevruz kutlamaları Cumhuriyetin ilk yıllarında da resmî olarak devam etmiştir. Bu konuda Prof. Dr. Reşat Genç şu bilgileri veriyor:

Geri planlarda bırakılmış ve unutulmaya yüz tutmuş olan Türk insanına kendi kültür kimliğini, kişiliğini, benliğini, hüviyetini kazandırmak hareketi Atatürk'ün başlattığı bir hareketti. Bu ne ile mümkün olurdu? İşte bu, öze dönmekle, kendi kültürel değerlerimize, örfümüze, âdetimize, geleneğimize dönmekle mümkün olurdu. Bu yüzden Atatürk diyor ki"Bilelim ki, kendi benliğine sahip olamayan milletler başka milletlerin şikârıdır", yani yaşayamaz. O yüzden, yine, Atatürk der ki,"Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve herşeyden evvel kendi geleneklerine, millî ananelerine ve Türkiye'nin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir."Millî hareketin özü bu. Diğer taraftan kendi kimliği, kişiliği, millî benliği kazandırılmış olan millete çağdaş olma yolunu açıklamak da Atatürk hareketinin temellerindendir.

İşte bu öze dönme, kendi tarihine, kültürüne dönme hadisesi millîciliğin özü idi. Bu yüksek idrakinin icabı olarak , O'nun milli kültür unsurlarının her biri üzerinde, en küçük ayrıntısına kadar çok büyük bir dikkatle durduğunu biliyoruz. Nitekim, Nevruz ile ilgili hassasiyeti bunun bir göstergesi olmuştur. Bilindiği gibi Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Ankara'nın Keçiören semtinde Nevruz şenlikleri düzenletmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur.

Netice itibariyle görülmektedir ki, kaynağı neresi olursa olsun M.Ö. 3. Yüzyıldan, Mete Han zamanından beri Türklerde var olan bir bayram, bir bahar bayramı geleneğidir. Özellikle 1200 yıldır öbür Türk gruplarının hemen hiç birisi ile ilgisi kalmamış olan Saha yani Yakut Türklerinde Nevruz geleneklerinin izlerinin kuvvetli bir şekilde bugün de var oluşu dikkate değer.

Doğrusu, eğer Nevruz batı kaynaklı bir gelenek idiyse, bu, Nevruz bayramının Sahalara kadar nasıl gittiğini ve 1200 yıldır, diğer Türk boylarıyla ilgisi olmayan bu Sahalara nasıl etki ettiğini de tarihî olarak, kaynaklara müracaat ederek açıklamak gerekir. Değilse şimdi kaynak Hunlar olarak veya daha eski bir tarihte Türkler olarak ağır basar görülmektedir. Ama neticesi itibariyle bugün Afganistan'da da yaşatılmaktadır, İran'da da yaşatılmaktadır, Irak'ta, Suriye'de en azından belli kesimlerde ve bütün diğer Türk dünyasında; Çin Seddi'nden Adriyatik'e kadar, Hindistan'dan, Afganistan'dan, Yakutistan'a, Çuvaşistan'a, Tataristan'a, Moldova'ya, Macaristan'a ve Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada bugün canlı bir şekilde yaşamakta ve yaşatılmaktadır.


NEVRUZ KUTLAMALARI İLE İLGİLİ ADETLER
Çeşitli adlarla ve yaygın olarak Nevruz adıyla kutlanan bu bahar bayramıyla ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya'dan, Balkan Türkleri'ne ve hatta Amerika'daki Kızılderililerin yaşatılan âdetlerinde bu gelenekleri ve törenleri tespit edebiliyoruz.

K. K. Yudahin'in eserinden Kırgız Türkleri'nde Nevruz gününün, Mart ayında olduğu ve yeni yılın ilk günü anlamına geldiği ifade edilir. Bu günde"Nouruz Köcö"denilen özel bir yemek yaparlar."Köcö", darı yarması veya bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir.

Kazak Türkleri de Kırgız Türkleri'nin yaptığı aşı pişirirler. Ayrıca Nevruz törenlerinde mevlit okuturlar. O günü evler baştanbaşa temizlenir, yeni elbiseler giyilir. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Çadırlar kurulup sofralar açılır.

Özbekistan'ın Semerkant, Buhara, Andican taraflarında, Nevruz günü başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Halk bu törenlerde çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretlerde ikram edilen yemek"aş"adı verilen pilavdır. Köpkarı, güreş, at yarışları, horoz dövüşleri gibi gösteriler düzenlenir.
* * * Bu Alemin Kralı : TRFORUMUZ.BiZ * * *
Tacikistan'da Nevruz Mart ayının başından, 21 Mart gününe kadar baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını karşılamak amacıyla kutlanır. Nevruzda yenilen"Ş"harfi ile başlayan 7 yiyecekten süt; temizliği, tatlı; yaşama sevincini, şeker; serinlik ve dinlenmeyi, mum; ateşe tapınmayı, tarak; kadının güzelliğini temsil eder. İslâmeyetten sonra İslâmî geleneklere göre"Ş"ile başlayan 7 nesne bunların yerini almıştır.

Afganistan'da Nevruz, Türkler arasında doğum günü olarak kutlanır. Bugün herkes en yeni elbiselerini giyerler. Kabir ve akraba ziyaretleri yapılır, güreş tutulur ve oğlak oyunu oynanır. İnsanlar arasındaki dargınlıkların kaldırılmasına çalışılır. Yeni yıla nasıl başlanırsa, yılın öyle geçeceğine inanılır.

Türkmenistan'da Nevruz bayramında halk gününü ülkemizdeki dini bayramlara benzer bir şekilde geçinmekte, karşılıklı ev ziyaretleri yapılmakta, tebrik mesajları gönderilmektedir. Nevruz kutlamaları basın yayın organlarında geniş bir şekilde yer almaktadır.

Azerbaycan'da her yıl Mart'ın 2123'ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır."Gapı Pusma","Suya Yüzük Atma","Su Başı","Baca Baca"adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür. Semeni göğertilir. Yani tohum çimlendirilir.

Nevruz; Karapapaklar'da Nevruz, Kırım Türkleri'nde Navrez, gündönümü; Batı Trakya Türkleri'nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultanı Navrız , Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır.

Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan topluluklarda Nevruz törenlerinde genellikle şu oyunların değişmeden devam ettiği gözlenir: Gökböri Oyunu. Türkistan'da oynanan milli oyunların başında yer alır. Bu oyuna"gökböri, köpkâri, oğlak/ulak, buzkaşi, kökpar, kükbar"gibi isimler de verilir. At yarışları, cirit oyunu, kılıç sallama, yamba kapma, güreş, at üzerinde güç gösterisi, sinsin oyunu, huntu oyunu. Bu oyunlar genellikle spora dayalıdır.

Oyunların bir kısmı ise seyirliktir. Bunları halk tiyatrosu veya Orta oyunu şeklinde değerlendirebiliriz: Koskosa oyunu; deve oyunu; ekende yoh, biçende yoh, yeyende ortag gardaş oyunu; kış bovay; yolbars; argımak.

Nevruz bayramında mahalli eğlencelere de yer verilir. Gençler aralarında mani ve şiir söyleyerek yarışırlar. Bunlardan bazıları:Halay oyunu, Yaşıl yarpag, Gızılgül, Hahışta, Benövşe, Bahtıyar ve atışmalardır.

Anadolu sahasında da oynanan bu oyunların yanısıra 21 Mart'ta büyük bir coşkuyla kutlamalar yapılmaktadır. Geçmişte o güne has olarak macunlar, şerbetler, hediyeler hazırlanarak devlet erkanı büyükten küçüğe, bunları birbirlerine takdim ederlerdi. Bu adetler günümüzde Mesir Macunu Şenlikleri adı altında hâlâ devam etmektedir. Anadolu'da Yörük Bayramı günümüzde de kutlanarak bu adeti yaşatmaktadırlar.

Anadolu'da"Sultanı Nevruz","Nevruz Sultan","Mart Dokuzu"ve"Mart Bozumu"gibi adlarla bilinen nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.

Tahtacı Türkmenleri'nde; Nevruz Bayramı eski Mart'ın dokuzudur ve Sultan Nevruz olarak adlandırılır. Nevruz, Tahtacı Türkmenleri'nin yaylaya çıkışında; 22-23 Mart tarihlerinde kutlanmaktadır. Tahtacı Türkmenleri'nde Nevruz; ölülerin yedirilip içirildiği gün olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültürü kendini gösterir.

22 Mart Nevruz'dan bir gün önceyi karşılamaktadır. Bu gün Nevruz hazırlıkları yapılır. Çamaşırlar yıkanır, yemekler hazırlanır Nevruz günü yenilen yemekler arasında ıspanaklı börek, soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar, yufka, sarı burma, şeker, leblebi, lokum sayılabilir. 23 Mart günü öğleden sonra kadınlar geniş bir tabağa çerezler koyarak"hak üleştirir"ler. Yiyecekler dağıtılarak"ölünün ruhuna değsin"dileğinde bulunurlar. Bu bayramda herkes güler yüzlüdür. Suçlar bağışlanır. Bayrama katılmak zorunludur. Katılmayanlar köy halkınca dışlanır.

Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte, kışın bittiği ve bahar mevsiminin başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart'ta, şehirlerde ise Nevruz günü pazara rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar. Daha önceden"davar evleri"ne yerleşmiş olanlar köylerden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla, yayladakiler karşılaştıklarında bir el silah atarak"Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun"şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine ikramlarda bulunulur. Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar birlikte yenilir. Sünni olan yörüklerde imamlar tarafından yapılan dualara halk katılır ve şükrederler.

Gençler tarafından eğlenceler düzenlenir, yemekler yenir, şarkı ve türküler söylenir, oyunlar oynanır. Eğlenceler geç saatlere kadar devam eder.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerimizden Gaziantep ve çevresinde 22 mart gününe"Sultan Nevruz"adı verilir. Diyarbakır'da; Nevruz günü halk, eğlence ve mesire yerlerine giderek Nevruz'u kutlarlar. Kars ve çevresinde; bu tarihte kapı dinleme, baca baca adetleri görülür. Evde bulundurulan çeşitli meyvelerden baca baca gezenlere verilir.

Tunceli ve çevresinde; bu gün erkekler alınlarına kara sürerek su kaynaklarına giderler. Bu karaları orada temizleyerek dua ve niyazda bulunurlar. Özellikle Orta Anadolu'da Nevruz,"Mart Dokuzu"olarak bilinir. Diğer bölgelerdekine benzer kutlama adetleri yapılır. Nevruzla ilgili Anadolu'da görülen diğer gelenekler arasında, ağacın güneşten etkilenmemesi için ağaca bez bağlanarak yapılan"Mart ipliği"adeti ve özellikle Giresun'da"Mart Bozumu"adeti önem taşır.

Tekirdağ'da Nevruz soğukların sonu, baharın başlangıcı olarak kabul edilir ve"Nevruz Şenlikleri"adıyla kutlanır. İzmir, Uşak, Sivas ve Şebinkarahisar'da hemen hemen aynı geleneklerin devam ettiği görülür.
Bilindiği üzere eski takvim Mart ayından başlardı. Mart ayının ilk on iki günü ayrı ayrı ayları temsil etmek suretiyle, o yıl içinde neler olacağı ilk on iki günden tespit olunurdu. O gün yedi çift, bir tek baş harfi"S"ile başlayan yiyeceklerden yenilmesi adettendir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst