meridyen2
Kayıtlı Üye
Kuran ahlakına uymak Türkiye'yi süper güç yapacaktır
New York Times gazetesi, Türkiye'nin genç nüfusu ve dinamik yapısıyla 2016 yılında Osmanlı'nın izinden giden süper bir güç olacağı öngörüsünde bulunmuştur. Dergimizin birçok sayısında işlenilen bu konuyu artık Batılı analistler de görmeye başlamış ve buna göre bir strateji belirleme arayışına girmişlerdir.
Türkiye'nin İslam dünyasında dar bir mezhebi değil, dünya Müslümanlarının büyük çoğunluğunun izlediği Ehli Sünnet inancını temsil etmesi, hoşgörülü ve ılımlı bir anlayışa sahip olması onu İslam Birliğine önderlik etmeye aday kılan önemli bir vasıftır.
Gazetede yayınlanan bu makalede vurgulandığı gibi önümüzdeki 10 yıllık zaman dilimi içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem Türki Cumhuriyetler hem de dünya ülkeleri arasında gerek askeri gerekse siyasi gücüyle ön plana çıkacaktır. Hiç şüphesiz bunun gerçekleşmesinde en önemli etken Türk Milleti'nin imani gücü olacaktır. Osmanlı İmpara- torluğunu yıkan materyalist ve Darwinist telkinin etkisinden kurtulan Türk Milleti, sahip olduğu imani gücü ve yüzyıllar öncesine dayanan devlet geleneğiyle 21. yüzyıla damga vuran ülke olarak Allah'ın izniyle tarihteki yerini alacaktır.
Ocak 2008 tarihinde New York Times gazetesinde, 2016 yılında dünya üzerindeki dengenin nasıl şekilleneceğini analiz eden bir makale yayınlanmıştır. Bu makalede, Türkiye'nin o tarihte kaydedeceği aşama özellikle vurgulanarak önümüzdeki dönemde dünyanın merkezinin Batı'dan Doğu'ya kayacağına dikkat çekilmektedir. Türk basınında da birçok habere ve makaleye konu olan bu analiz, ileriki yıllarda Türkiye'yi bekleyen aydınlık geleceğin de bir müjdesi niteliğindedir.
Dünya çapında dile getirilmeye başlanan bu tür analizler, Türk Milleti'nin samimi dindarlardan oluşan imanlı bir toplum haline gelmesini temel almakta, bu bazen üstü kapalı bazen de açıkça ifade edilmektedir. Gerçekten de materyalizm ve Darwinizm sapkınlıklarından uzaklaşan Türk toplumu her geçen gün güçlenen imanı ve güzel ahlakıyla dünyaya örnek bir toplum haline gelmektedir.
Büyük Türk Milletinin tarih boyunca kurduğu devletlerin sayısının 100'ün üzerinde olduğu kabul edilmektedir. Hatta pek çok tarihçi, araştırmalar derinleştirildikçe bu sayının daha da artabileceğini belirtmektedir. Bu devletlerden 16 tanesi ise dünya tarihinde etkili rol oynamış, çok güçlü devletlerdir. Türk Milleti, birbirinden güçlü olan bu 16 devletle ve bu devletlerin yönetiminde gösterdiği üstün kabiliyetle tüm dünya milletlerine tarih boyunca örnek olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, üç kıtaya yayılan geniş bir coğrafyada yüzyıllar boyunca güçlü bir hakimiyet kuran Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olarak; 21. yüzyılda dünyanın yeniden şekillenmesinde Allah'ın izniyle baş aktör olacaktır.
Türk Milleti'nin Aydınlık Geleceğinin Anahtarı İmandır
Hem dış hem de iç basında bir süredir Türkiye'nin önemli bir konuma geleceğini öngören yorum, analiz ve haberler yayınlanması, kimi çevrelerce ekonomik ve siyasi gelişmelerin bir sonucu olarak değerlendirilse de dikkatli bir analiz yapıldığında durumun hiç de böyle olmadığı görülmektedir. Batı, Türkiye'nin kimliğinin değiştiğini ve Yaratılış inancının merkezi olarak ağırlığını hissettirdiğini teşhis etmiştir. 2007 yılı boyunca Avrupalı pek çok gazete, dergi, tv kanalı ve internet sitesinde Türkiye'nin tüm dünyaya Yaratılış inancını yaymaya başladığı yönünde sayısız haber ve yorum yayınlanmıştır. Gelecekle ilgili analizlerin merkezinde asıl olarak bu teşhis bulunmaktadır. Batı, Türkiye'nin devlet ve millet olarak imanı esas almaya başlamasını gelecek için kaçınılmaz bir önderlik işareti olarak yorumlamak -geçmişte olduğu gibi- Türki Cumhuriyetlerin ve İslam ülkelerinin doğal lideri olacaktır.
Selçuklu ve Osmanlı devletleri başta olmak üzere, Türk Milletini bu coğrafyayla bütünleştiren ve güçlü kılan nedenleri sadece askeri güçle açıklamak mümkün değildir. Anadolu'yu fetheden, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar dünyanın en karışık ve en hassas bölgesini asırlar boyunca hakimiyeti altında tutan güç, Türk Milletinin özünde var olan ve Türklerin İslam'ı kabul etmesiyle birlikte tam bir olgunluğa ulaşan Kuran'a dayalı ahlak anlayışıdır.
"Süper Güç: Türkiye" Alarmına Dünyadan Örnekler...
Son dönemde Batı dünyasında Yaratılış inancının yaygınlaşmasından ve bu inancın Türkiye gibi geçmişte dünya lideri olan bir ülkeden yapılmasından şiddetli bir endişe duyulmaktadır. Uzun yıllardır hakim olan materyalist dünya düzeninin devamlılığı için Türkiye'nin geri planda bırakılmasının gerekliliğine inanan Batı dünyası, Türkiye'de kısa zamanda görülen dikkat çekici kalkınmanın ve her alandaki gelişimin doğrudan "ülkede gün geçtikçe artan dindarlarla" bağlantılı olduğunu görmektedir. Bunu da her fırsatta yayınladıkları "Süper Güç: Türkiye" alarmı veren haberleri ile dile getirmektedirler. Dünya basınında bu konuda yer alan dikkat çekici haberlerin bazıları şöyledir:
n Belçika'da yayınlanan A Voix Autre isimli gazetede Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası isimli eserinin Fransa'da oluşturduğu etki, "Kulisler arkasında yaşanan panik!" ve "Yaratılışçı literatür hiçbir dönemde bu kadar güçlü olmamıştı" ifadeleriyle yer almıştır.
Science dergisi, 16 Şubat 2007 tarihli sayısında, Fransa'ya ve tüm diğer ülkelere gönderilen Yaratılış Atlası ile ilgili, "Uzun zamandır evrime yapılan 'en göz kamaştırıcı görünümlü saldırı': Bu, son haftalarda kendilerine Yaratılış Atlası gönderilen Avrupalı bilim adamlarının ortak görüşü" yorumunu yapmıştır.
Belçika'nın en önemli gazetelerinden biri olan Le Soir'ın 5 Mart 2007 tarihli sayısında Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası isimli eserinin dünya çapındaki etkisini ele alan bir haber yer almıştır. "Kırmızı bir kitap Darwin'in tezini reddediyor" başlıklı haberde Harun Yahya'nın çalışması "dahiyane bir girişim" olarak tarif edilmektedir.
4 Haziran 2007 tarihinde, İtalya'nın en büyük gazetesi olan Corriera della Sera'daki Yaratılış Atlası konulu haberde şu ifade yer aldı: "Yaratılış Atlası'yla işgal eden İslam kaynaklı Yaratılışçılar arasında bir yarış başladı. İkisinden hangisinin üstün geleceğini bilemiyoruz, ama kesin olarak bildiğimiz şey bizim kaybedenler olacağımız..."
Liege Üniversitesi'nden Prof. Bernard Rentier'in kişisel sayfasında şu yorumlarda bulunuyor: "İçerik şaşırtıcı, ama etkileyici. Bu kuşatmanın, Atlas'ın tüm dünyaya dağıtılmasının ardından oluşacak etkiyi düşünmeye insan cesaret dahi edemiyor."
Hollanda'da yayın yapan Radio Netherlands'ın internet sitesinde yer alan Nicolien Den Boer'in makalesinde "Yaratılış Atlası tüm Avrupa'da büyük bir tufan oluşturdu" ifadesi yer aldı.
2 Şubat 2007 tarihli Le Figaro gazetesinde "İslami Yaratılışçılığın Fransa'ya hücumu" başlıklı bir haber yer aldı.
Tanınmış Amerikalı gazeteci Doug Ireland kişisel sitesinde "İslami Yaratılışçılık Fransa'yı istila etti" başlığıyla bir haber yayınladı.
5 Şubat 2007 The Washington Post gazetesi Yaratılış Atlası'nın etkisini "Darwinizm'e karşı coşkulu bir atak" olarak tanımlıyor.
23 Mart tarihinde Polonya'nın internet dergisi olan Interia.pl'da, Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası eseri ile ilgili olarak "Anti-Darwinist eğitim kitabı otoriteleri şok etti" başlıklı haber yer almıştır.
İsviçre'nin en büyük gazetelerinden biri olan Le Matin'de, 2 Mayıs 2007 tarihinde yayınlanan haberin başlığı şu şekildeydi: "Avrupa'da propaganda tam rayına oturmuş: Olağandışı bir Atlas tüm İsviçre'yi istila etti!"
24 Haziran 2007 tarihli The Washington Times gazetesinde Avrupa ülkelerinde güçlenen Yaratılış Gerçeği ile ilgili bir haber yayınlandı. Haberde Paris Üniversitesi'nden biyolog Hervé Le Guyader'nin, "İslami düşünürlerden gelen meydan okuma Anglo-Sakson kökenli Yaratılışçı girişimlerden çok daha tehlikeli" şeklindeki ifadesine yer verildi.
Türkiye'yi Süper Güç Yapacak Olan Allah'tır
Türkiye'nin nasıl olup da bu gelişmeyi göstereceği bazı çevrelerde merak uyandırmakta, hatta zaman zaman bu konudaki şüpheler dile getirilmektedir. İçinde bulunduğumuz dönemde gerek sosyolojik gerek ekonomik alanlarda çözülmesi gereken bazı konuların olması bu gibi kişilerde olumsuz bir izlenim oluşturabilmektedir. Oysa Peygamberimiz (sav) tarafından yeri ve zamanı, alametleriyle ayrıntılı olarak müjdelenmiş bir zaman diliminde yaşamaktayız. Şüpheye kapılanlar; bu gelişmeleri anlayamadıkları, eziklik ve Batı hayranlığı içinde bocaladıkları için olayların arkasındaki temel bir gerçeği unutmaktadırlar. Bu gerçek, tüm izzet ve gücün Allah'a ait olduğudur.
Avrupa kendisine hayran, kendi sapkın düşüncelerinin peşinde koşmayı modernlik ve medeniyet sanan bir Türkiye arzulamaktadır. Voltaire, Nietzsche, Freud, Marx gibi Avrupalı düşünürleri terk eden bir Türkiye'nin, önünde durulamaz bir güç olacağına Avrupalı'nın kanaati tamdır. Şu anda başta Fransa ve İngiltere olmak üzere Avrupalılar yıllarca kendi fikir akımlarının etkisinde tuttukları gençlerin -Türkiye'de de açmış oldukları okullar vasıtasıyla telkin vermeye çalıştıkları öğrenciler başta olmak üzere- artık bu fikirlere itibar etmediklerini dehşet ve panikle izliyorlar. Öğrenciler gerek internet gerek görsel yayınlar ve bilgilendirici konferanslar sayesinde bilinçlenerek batılı oyunun etkisinden süratle kurtularak milli kimliklerine kavuşmaktadırlar. Materyalist felsefeyi yerleştirmek amacıyla açtıkları okullar bugün bu felsefeyi reddeden ve Allah'a inanan gençlerin dolup taştığı eğitim kurumları haline gelmiştir. Örneğin Fransız bir lisede öğrenim görmüş bir Türk genci, öğrenmiş olduğu iyi derecedeki Fransızcasıyla bizzat konferanslar vererek, internette siteler açarak ve benzeri faaliyetlerde bulunarak bizzat kendi kültürlerine karşı bir güç haline gelmektedir.
Avrupa artık bize kendi felsefesini empoze etmekten vazgeçip kendi derdine düşmüştür. Kendi öğrencilerini Yaratılış gerçeğinden uzak tutmaya, çeşitli yasaklamalarla bunu engellemeye çalışmaktadır.
Türk milleti bu fikre (Türk- İslam birliği ve İslam ahlakının hakimiyeti fikri) inanıp çaba gösterdikçe yakın gelecekte Yüce Allah'ın vaadinin gerçekleşeceğine herkes şahit olacaktır. Unutulmamalıdır ki kısa zamanda oluşan bu sosyolojik, ekonomik ve siyasi gelişmeler, Allah'ın yarattığı kusursuz kaderin birer parçasıdır. "... Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı)..." (Enfal Suresi, 42) ayetiyle bildirildiği üzere bu kader dahilinde zaten olacak bir olaya vesile kılınmak ise, tüm Müslüman Türk Milleti'nin duasıdır..
"Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır." (Nur Suresi, 55)
Murat Çabas, (Yeni Mesaj Gazetesi, 31.01.2008)
Dünyanın Dengeleri Değişiyor
Kapitalizm çöktü, kapitalist anlayışlar artık krizleri yönetemeyecek noktada, Batı'nın bütün değer yargıları ters yüz oldu, çözüm Batı'dan değil, Türkiye'den çıktı.
Bence dengeler Batıdan Doğu'ya doğru kayıyor, doğru, ama unutmayalım ki bundan sonraki süreçte dengenin merkezi Türkiye olacak, eğer içindeki hazineyi fark edebilirse...
(yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=8000761&tarih=2008-01-31)
Dünyaya barış ve huzur getirecek bir Türk-İslam Birliği'nin sağlanması konusunda Türkiye'nin önemli bir konuma sahip olduğu açık bir gerçektir. Çünkü Türkiye, sözünü ettiğimiz manada bir Türk-İslam Birliğini kurmuş ve beş asırdan uzun bir süre başarıyla idare etmiş olan Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısıdır.
Bu sorumluluğu tekrar üstlenebilecek toplumsal alt yapıya ve devlet geleneğine sahiptir. Dahası Türkiye, İslam dünyasının Batı ile ilişkileri en gelişmiş ülkesidir ki; bu, Batı ile İslam dünyası arasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yapabilmesine Allah'ın izniyle imkan sağlayacaktır.
İmparatorluğu Osmanlı'dan Günümüze Türk-İslam Ahlakı
Osmanlı toprakları, en geniş olduğu dönemde, 24 milyon km2'yi bulan yüzölçümüyle neredeyse Amerika kıtası kadar geniş bir alanı kaplamıştır. Bu büyük coğrafya, otuzdan fazla milleti ve üç İlahi dinin merkezlerini üzerinde barındırıyordu. Balkanlar, Kafkasya veya Ortadoğu gibi, bugün her biri ayrı ayrı siyasi parçalanmışlığı ve uzlaşmazlığı ifade eden bölgeler, o dönemde tesis edilen barışın birer kalesi oldular.
20. yüzyılın başlarına kadar gücünü ve etkisini muhafaza eden Osmanlı, "cihan devleti" ünvanını hak etmektedir. Kuşkusuz böylesine büyük bir devletin bu kadar uzun ömürlü olmasını yalnızca askeri güçle açıklamak mümkün değildir. Konunun uzmanları tarafından ittifakla kabul edildiği üzere Osmanlı İmparatorluğunun 600 yıldan fazla bir zaman boyunca sürdürdüğü hakimiyet, gerek toplum içerisinde gerekse yönetimde İslam ahlakının yaşanması vesilesiyle oluşmuştu. Osmanlı sultanları ve yöneticilerinin Türk-İslam ahlakını rehber edinmeleri sonucu Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim anlayışı tüm dünyada bugün de özlemle beklenen bir yönetim anlayışı olarak tarihteki yerini almıştır.
Osmanlı sultanları ve yöneticileri, devletin henüz küçük bir uç beyliği olduğu dönemlerden itibaren, idare altına alınan her bölgede Türk-İslam ahlakının hakim olması için büyük çaba harcamışlardır. Toprakların hızla genişlemesine karşın ülke içindeki ahenk hiç bozulmamış, yeni fethedilen yerlerdeki insanların birçoğu kendi hür iradeleriyle Müslüman olmuşlardır. Gayrimüslimler ise diğer devletlerin egemenliği altında yaşadıkları kasvetli, bunaltıcı hayattan kurtarılmış olmaktan ötürü duydukları gönül borcu sebebiyle devlete daima bağlı ve sadık kalmışlardır. Ancak ne yazık ki bu güzel tablo, özellikle 19. yy'dan itibaren hızlı bir şekilde bozulmaya başlamıştır.
Türkiye; geliştireceği stratejilerle hem tüm Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'da kalıcı barışı temin edebilecek, hem de böyle bir birliktelikten oluşacak gücü en etkili şekilde idare edebilecek bir tarihi birikime sahiptir.
Sayın Adnan Oktar'ın Türkiye İçin Öngörüleri Çay TV ile Yapılan Röportajdan...
Sunucu: Türkiye'nin yeniden Osmanlı dönemindeki gibi bölgeye hakim, eski gücünde bir ülke olmasını istiyorsunuz. Dünyaya yön veren bir ülke olmasını istiyorsunuz. Bu konuma Türkiye gelebilecek mi?
Adnan Oktar: Zaten yüzyılların mirası bu. Bütün İslam ülkeleri bunu istiyor. Bütün Türk devletleri istiyor. Azerbaycan'a sorun direkt Türkiye'nin yönetiminde olmayı istiyorlar. Türkiye ile sınırlarımızı kaldıralım tek devlet olalım diyor Azerbaycan.
Sunucu: Buna şu an için engel olan ne?
Adnan Oktar: Azim, yürek, kararlılık. İmanlı bir toplum gerekiyor. Daha güçlü bir topluluk gerekiyor. Daha imanlı bir topluluk gerekiyor.
Sunucu: Türkiye idealinizdeki ülke konumuna nasıl geçecek?
Adnan Oktar: İman edilir, samimi istenirse Allah'ın yapmayacağı bir şey yoktur. Samimi istenmesi ve samimi Allah'a teslim olunması gerekir. Bunu biz yapmayacağız. Allah yapacak. Allah'ın bizden istediği yalnızca samimi olup, candan Allah'a teslim olmamız ve Kuran ahlakına tam uymamız. Bunlar gerçekleştiğinde zaten Allah'ın vaadi var. Nur Suresi'nin 55. ayetinde Allah iman eden kullarına güzel sonuç vaat etmiş.
Cihan İmparatorluğunu Yıkan Darwinizm Tehlikesi
Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında artan Batı hayranlığı neticesinde toplumsal öz değerler önemli ölçüde yitirilmiştir.
Aydınlandığını düşünen belirli kesimler, Batıyı gelişmiş, modern ve ideal model olarak görmüş, her ne pahasına olursa olsun Avrupa toplum yapısının Osmanlı milletine uyarlanması gerektiğine inanmışlardır. Bu görüş doğrultusunda, toplumu sözde ilerleteceği düşünülerek, Avrupa'daki etkinliğini sürekli olarak artıran materyalizm ve Darwinizm felsefeleri Osmanlı topraklarına sokulmuştur.
Allah'ın varlığını inkar ederek (Yüce Allah'ı tenzih ederiz.) bireylerin davranışlarında vicdansızlıktan kaynaklanan bir sorumsuzluğa sebebiyet veren materyalizm ile insanı çatışan bir hayvan olarak nitelendiren Darwinizm'in, Osmanlı'yı kalkındırması, topluma olumlu bir katkı sağlaması elbette ki imkansızdı. Dünyada ortaya atıldığı günden beri türlü yıkımlara, katliamlara, savaş ve bölünmelere sebep olan bir görüşün Osmanlı'ya getirdiği tek sonuç çöküş olmuştur. Yüzyıllarca iman üzerinde durmuş bir cihan devleti, materyalist ve Darwinist etki sonucunda dağılıp gitmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun bu hakimiyet ve çöküş dönemlerini sosyolojik açıdan doğru analiz etmek, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu süreci ve gelecekteki konumunu doğru saptayabilmek açısından da büyük önem taşımaktadır: Türk-İslam ahlakıyla yönetildiği dönemlerde üç kıtaya hakim olan Osmanlı'yı Darwinizm ve materyalizm yıkmıştır. Darwinizm ve materyalizm sapkınlıklarından kurtularak Türk-İslam ahlakına, Allah'ın yoluna daha güçlü sarılan Türk toplumunun yükselişi de Allah'ın izniyle imani gücüyle olacaktır.
Türkiye Osmanlı'nın İzinde Süper Güç Olacak
New York Times'a göre 2016 yılında ABD süper güç olmaktan çıkacak. Avrupa ile Çin'in yıldızı parlarken, Türkiye AB süper gücünün bir parçası haline gelecek... (yenisafak.com.tr/dunya/?t=29.01.2008&c=4&i=96248)
İbrahim Karagül (Yeni Şafak Gazetesi, 29.01.2008)
Yeni Osmanlı mı, Süper Türkiye mi?
Evet ABD hegemonyası çökecek. Ekonomi ile başlayacak bu süreç, siyasi ve askeri sonuçlarla ABD'yi bir çok bölgede geriletecek. Belki içe kapanma süreci yaşanacak. Belki dünyadaki Amerikan üslerinin büyük çoğunluğu boşaltılacak. Ama hepsi bu değil. Geçiş dönemi bazı ülkelere tahmin edilemeyen kapılar açabilecek. Türkiye gibi...
... Davos'tan yapılan bir yayın vardı. Türkiye'nin "patronları"nın krizi tartışma biçimlerine baktım. Şaşırtıcıydı... ABD'ye güven yerlerdeydi ve hemen hepsi dünyanın ekonomik ağırlığının Doğu'ya kaydığını söylüyordu. Sadece ekonomik değil, siyasi ağırlığı da Doğu'ya kayıyor. Burada yazılanlarla onların ağzından çıkan cümleler, dünya ekonomisini tartışan otoritelerin cümleleri ve krizin siyasal sonuçlarına ilişkin kanaatleri örtüşüyor. O zaman gerçekten de ciddi bir kırılma dönemini yaşamak üzere olduğumuzu iddia etmek abartılı olmayacaktır.
Eğer Türkiye, sahip olduğu büyük medeniyet mirasını iyi değerlendirir, yüzünü hep ileriye dönük tutup, geçmişini de unutmazsa, önünde çok aydınlık bir gelecek bulacaktır. Türkiye, tarihin en köklü medeniyetlerinden birinin varisidir. Bu büyük miras iyi değerlendirildiği ve maddi manevi önemi iyi kavrandığı takdirde, uluslararası platformda ülkemiz Allah'ın izniyle 21. yüzyılın lider devletlerinden biri haline gelecektir.
... Türkiye'nin çok belirgin biçimde öne çıkacağını not etmek gerekiyor. Kendi bölgesinde bir çekim merkezi oluşturabilecektir. Yeni bir ekonomik çekim alanı, serbest bölge, siyasi ortaklıklar, acil müdahale/kriz gücü gibi somut projelere yönelirse, demokrasi ve özgürlüklere öncülük ederse, bölgesel kriz senaryolarını boşa çıkaracak liderlik rolü üstlenebilir. Önümüzdeki on yılda bunu görebiliriz.
(yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=29.01.2008&y=IbrahimKaragul)
ABD'nin gerileme dönemi sona eriyor. Hala bilmeyenler için not: ABD çöküyor! Hem de hızla... Son ekonomik süreç de bunun bir göstergesi. İyi de ABD çökerse yerini kim alacak? Dünyanın jandarmalığına hazırlanan bazı ülkeler var. Tabi sürpriz isimler de var. Bunlardan biri de Türkiye...
(makale harun yahya)
(iyibilgi.com/haber.php?haber_id=51883)
New York Times gazetesi, Türkiye'nin genç nüfusu ve dinamik yapısıyla 2016 yılında Osmanlı'nın izinden giden süper bir güç olacağı öngörüsünde bulunmuştur. Dergimizin birçok sayısında işlenilen bu konuyu artık Batılı analistler de görmeye başlamış ve buna göre bir strateji belirleme arayışına girmişlerdir.
Türkiye'nin İslam dünyasında dar bir mezhebi değil, dünya Müslümanlarının büyük çoğunluğunun izlediği Ehli Sünnet inancını temsil etmesi, hoşgörülü ve ılımlı bir anlayışa sahip olması onu İslam Birliğine önderlik etmeye aday kılan önemli bir vasıftır.
Gazetede yayınlanan bu makalede vurgulandığı gibi önümüzdeki 10 yıllık zaman dilimi içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem Türki Cumhuriyetler hem de dünya ülkeleri arasında gerek askeri gerekse siyasi gücüyle ön plana çıkacaktır. Hiç şüphesiz bunun gerçekleşmesinde en önemli etken Türk Milleti'nin imani gücü olacaktır. Osmanlı İmpara- torluğunu yıkan materyalist ve Darwinist telkinin etkisinden kurtulan Türk Milleti, sahip olduğu imani gücü ve yüzyıllar öncesine dayanan devlet geleneğiyle 21. yüzyıla damga vuran ülke olarak Allah'ın izniyle tarihteki yerini alacaktır.
Ocak 2008 tarihinde New York Times gazetesinde, 2016 yılında dünya üzerindeki dengenin nasıl şekilleneceğini analiz eden bir makale yayınlanmıştır. Bu makalede, Türkiye'nin o tarihte kaydedeceği aşama özellikle vurgulanarak önümüzdeki dönemde dünyanın merkezinin Batı'dan Doğu'ya kayacağına dikkat çekilmektedir. Türk basınında da birçok habere ve makaleye konu olan bu analiz, ileriki yıllarda Türkiye'yi bekleyen aydınlık geleceğin de bir müjdesi niteliğindedir.
Dünya çapında dile getirilmeye başlanan bu tür analizler, Türk Milleti'nin samimi dindarlardan oluşan imanlı bir toplum haline gelmesini temel almakta, bu bazen üstü kapalı bazen de açıkça ifade edilmektedir. Gerçekten de materyalizm ve Darwinizm sapkınlıklarından uzaklaşan Türk toplumu her geçen gün güçlenen imanı ve güzel ahlakıyla dünyaya örnek bir toplum haline gelmektedir.
Büyük Türk Milletinin tarih boyunca kurduğu devletlerin sayısının 100'ün üzerinde olduğu kabul edilmektedir. Hatta pek çok tarihçi, araştırmalar derinleştirildikçe bu sayının daha da artabileceğini belirtmektedir. Bu devletlerden 16 tanesi ise dünya tarihinde etkili rol oynamış, çok güçlü devletlerdir. Türk Milleti, birbirinden güçlü olan bu 16 devletle ve bu devletlerin yönetiminde gösterdiği üstün kabiliyetle tüm dünya milletlerine tarih boyunca örnek olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, üç kıtaya yayılan geniş bir coğrafyada yüzyıllar boyunca güçlü bir hakimiyet kuran Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olarak; 21. yüzyılda dünyanın yeniden şekillenmesinde Allah'ın izniyle baş aktör olacaktır.
Türk Milleti'nin Aydınlık Geleceğinin Anahtarı İmandır
Hem dış hem de iç basında bir süredir Türkiye'nin önemli bir konuma geleceğini öngören yorum, analiz ve haberler yayınlanması, kimi çevrelerce ekonomik ve siyasi gelişmelerin bir sonucu olarak değerlendirilse de dikkatli bir analiz yapıldığında durumun hiç de böyle olmadığı görülmektedir. Batı, Türkiye'nin kimliğinin değiştiğini ve Yaratılış inancının merkezi olarak ağırlığını hissettirdiğini teşhis etmiştir. 2007 yılı boyunca Avrupalı pek çok gazete, dergi, tv kanalı ve internet sitesinde Türkiye'nin tüm dünyaya Yaratılış inancını yaymaya başladığı yönünde sayısız haber ve yorum yayınlanmıştır. Gelecekle ilgili analizlerin merkezinde asıl olarak bu teşhis bulunmaktadır. Batı, Türkiye'nin devlet ve millet olarak imanı esas almaya başlamasını gelecek için kaçınılmaz bir önderlik işareti olarak yorumlamak -geçmişte olduğu gibi- Türki Cumhuriyetlerin ve İslam ülkelerinin doğal lideri olacaktır.
Selçuklu ve Osmanlı devletleri başta olmak üzere, Türk Milletini bu coğrafyayla bütünleştiren ve güçlü kılan nedenleri sadece askeri güçle açıklamak mümkün değildir. Anadolu'yu fetheden, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar dünyanın en karışık ve en hassas bölgesini asırlar boyunca hakimiyeti altında tutan güç, Türk Milletinin özünde var olan ve Türklerin İslam'ı kabul etmesiyle birlikte tam bir olgunluğa ulaşan Kuran'a dayalı ahlak anlayışıdır.
"Süper Güç: Türkiye" Alarmına Dünyadan Örnekler...
Son dönemde Batı dünyasında Yaratılış inancının yaygınlaşmasından ve bu inancın Türkiye gibi geçmişte dünya lideri olan bir ülkeden yapılmasından şiddetli bir endişe duyulmaktadır. Uzun yıllardır hakim olan materyalist dünya düzeninin devamlılığı için Türkiye'nin geri planda bırakılmasının gerekliliğine inanan Batı dünyası, Türkiye'de kısa zamanda görülen dikkat çekici kalkınmanın ve her alandaki gelişimin doğrudan "ülkede gün geçtikçe artan dindarlarla" bağlantılı olduğunu görmektedir. Bunu da her fırsatta yayınladıkları "Süper Güç: Türkiye" alarmı veren haberleri ile dile getirmektedirler. Dünya basınında bu konuda yer alan dikkat çekici haberlerin bazıları şöyledir:
n Belçika'da yayınlanan A Voix Autre isimli gazetede Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası isimli eserinin Fransa'da oluşturduğu etki, "Kulisler arkasında yaşanan panik!" ve "Yaratılışçı literatür hiçbir dönemde bu kadar güçlü olmamıştı" ifadeleriyle yer almıştır.
Science dergisi, 16 Şubat 2007 tarihli sayısında, Fransa'ya ve tüm diğer ülkelere gönderilen Yaratılış Atlası ile ilgili, "Uzun zamandır evrime yapılan 'en göz kamaştırıcı görünümlü saldırı': Bu, son haftalarda kendilerine Yaratılış Atlası gönderilen Avrupalı bilim adamlarının ortak görüşü" yorumunu yapmıştır.
Belçika'nın en önemli gazetelerinden biri olan Le Soir'ın 5 Mart 2007 tarihli sayısında Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası isimli eserinin dünya çapındaki etkisini ele alan bir haber yer almıştır. "Kırmızı bir kitap Darwin'in tezini reddediyor" başlıklı haberde Harun Yahya'nın çalışması "dahiyane bir girişim" olarak tarif edilmektedir.
4 Haziran 2007 tarihinde, İtalya'nın en büyük gazetesi olan Corriera della Sera'daki Yaratılış Atlası konulu haberde şu ifade yer aldı: "Yaratılış Atlası'yla işgal eden İslam kaynaklı Yaratılışçılar arasında bir yarış başladı. İkisinden hangisinin üstün geleceğini bilemiyoruz, ama kesin olarak bildiğimiz şey bizim kaybedenler olacağımız..."
Liege Üniversitesi'nden Prof. Bernard Rentier'in kişisel sayfasında şu yorumlarda bulunuyor: "İçerik şaşırtıcı, ama etkileyici. Bu kuşatmanın, Atlas'ın tüm dünyaya dağıtılmasının ardından oluşacak etkiyi düşünmeye insan cesaret dahi edemiyor."
Hollanda'da yayın yapan Radio Netherlands'ın internet sitesinde yer alan Nicolien Den Boer'in makalesinde "Yaratılış Atlası tüm Avrupa'da büyük bir tufan oluşturdu" ifadesi yer aldı.
2 Şubat 2007 tarihli Le Figaro gazetesinde "İslami Yaratılışçılığın Fransa'ya hücumu" başlıklı bir haber yer aldı.
Tanınmış Amerikalı gazeteci Doug Ireland kişisel sitesinde "İslami Yaratılışçılık Fransa'yı istila etti" başlığıyla bir haber yayınladı.
5 Şubat 2007 The Washington Post gazetesi Yaratılış Atlası'nın etkisini "Darwinizm'e karşı coşkulu bir atak" olarak tanımlıyor.
23 Mart tarihinde Polonya'nın internet dergisi olan Interia.pl'da, Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası eseri ile ilgili olarak "Anti-Darwinist eğitim kitabı otoriteleri şok etti" başlıklı haber yer almıştır.
İsviçre'nin en büyük gazetelerinden biri olan Le Matin'de, 2 Mayıs 2007 tarihinde yayınlanan haberin başlığı şu şekildeydi: "Avrupa'da propaganda tam rayına oturmuş: Olağandışı bir Atlas tüm İsviçre'yi istila etti!"
24 Haziran 2007 tarihli The Washington Times gazetesinde Avrupa ülkelerinde güçlenen Yaratılış Gerçeği ile ilgili bir haber yayınlandı. Haberde Paris Üniversitesi'nden biyolog Hervé Le Guyader'nin, "İslami düşünürlerden gelen meydan okuma Anglo-Sakson kökenli Yaratılışçı girişimlerden çok daha tehlikeli" şeklindeki ifadesine yer verildi.
Türkiye'yi Süper Güç Yapacak Olan Allah'tır
Türkiye'nin nasıl olup da bu gelişmeyi göstereceği bazı çevrelerde merak uyandırmakta, hatta zaman zaman bu konudaki şüpheler dile getirilmektedir. İçinde bulunduğumuz dönemde gerek sosyolojik gerek ekonomik alanlarda çözülmesi gereken bazı konuların olması bu gibi kişilerde olumsuz bir izlenim oluşturabilmektedir. Oysa Peygamberimiz (sav) tarafından yeri ve zamanı, alametleriyle ayrıntılı olarak müjdelenmiş bir zaman diliminde yaşamaktayız. Şüpheye kapılanlar; bu gelişmeleri anlayamadıkları, eziklik ve Batı hayranlığı içinde bocaladıkları için olayların arkasındaki temel bir gerçeği unutmaktadırlar. Bu gerçek, tüm izzet ve gücün Allah'a ait olduğudur.
Avrupa kendisine hayran, kendi sapkın düşüncelerinin peşinde koşmayı modernlik ve medeniyet sanan bir Türkiye arzulamaktadır. Voltaire, Nietzsche, Freud, Marx gibi Avrupalı düşünürleri terk eden bir Türkiye'nin, önünde durulamaz bir güç olacağına Avrupalı'nın kanaati tamdır. Şu anda başta Fransa ve İngiltere olmak üzere Avrupalılar yıllarca kendi fikir akımlarının etkisinde tuttukları gençlerin -Türkiye'de de açmış oldukları okullar vasıtasıyla telkin vermeye çalıştıkları öğrenciler başta olmak üzere- artık bu fikirlere itibar etmediklerini dehşet ve panikle izliyorlar. Öğrenciler gerek internet gerek görsel yayınlar ve bilgilendirici konferanslar sayesinde bilinçlenerek batılı oyunun etkisinden süratle kurtularak milli kimliklerine kavuşmaktadırlar. Materyalist felsefeyi yerleştirmek amacıyla açtıkları okullar bugün bu felsefeyi reddeden ve Allah'a inanan gençlerin dolup taştığı eğitim kurumları haline gelmiştir. Örneğin Fransız bir lisede öğrenim görmüş bir Türk genci, öğrenmiş olduğu iyi derecedeki Fransızcasıyla bizzat konferanslar vererek, internette siteler açarak ve benzeri faaliyetlerde bulunarak bizzat kendi kültürlerine karşı bir güç haline gelmektedir.
Avrupa artık bize kendi felsefesini empoze etmekten vazgeçip kendi derdine düşmüştür. Kendi öğrencilerini Yaratılış gerçeğinden uzak tutmaya, çeşitli yasaklamalarla bunu engellemeye çalışmaktadır.
Türk milleti bu fikre (Türk- İslam birliği ve İslam ahlakının hakimiyeti fikri) inanıp çaba gösterdikçe yakın gelecekte Yüce Allah'ın vaadinin gerçekleşeceğine herkes şahit olacaktır. Unutulmamalıdır ki kısa zamanda oluşan bu sosyolojik, ekonomik ve siyasi gelişmeler, Allah'ın yarattığı kusursuz kaderin birer parçasıdır. "... Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı)..." (Enfal Suresi, 42) ayetiyle bildirildiği üzere bu kader dahilinde zaten olacak bir olaya vesile kılınmak ise, tüm Müslüman Türk Milleti'nin duasıdır..
"Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır." (Nur Suresi, 55)
Murat Çabas, (Yeni Mesaj Gazetesi, 31.01.2008)
Dünyanın Dengeleri Değişiyor
Kapitalizm çöktü, kapitalist anlayışlar artık krizleri yönetemeyecek noktada, Batı'nın bütün değer yargıları ters yüz oldu, çözüm Batı'dan değil, Türkiye'den çıktı.
Bence dengeler Batıdan Doğu'ya doğru kayıyor, doğru, ama unutmayalım ki bundan sonraki süreçte dengenin merkezi Türkiye olacak, eğer içindeki hazineyi fark edebilirse...
(yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=8000761&tarih=2008-01-31)
Dünyaya barış ve huzur getirecek bir Türk-İslam Birliği'nin sağlanması konusunda Türkiye'nin önemli bir konuma sahip olduğu açık bir gerçektir. Çünkü Türkiye, sözünü ettiğimiz manada bir Türk-İslam Birliğini kurmuş ve beş asırdan uzun bir süre başarıyla idare etmiş olan Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısıdır.
Bu sorumluluğu tekrar üstlenebilecek toplumsal alt yapıya ve devlet geleneğine sahiptir. Dahası Türkiye, İslam dünyasının Batı ile ilişkileri en gelişmiş ülkesidir ki; bu, Batı ile İslam dünyası arasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yapabilmesine Allah'ın izniyle imkan sağlayacaktır.
İmparatorluğu Osmanlı'dan Günümüze Türk-İslam Ahlakı
Osmanlı toprakları, en geniş olduğu dönemde, 24 milyon km2'yi bulan yüzölçümüyle neredeyse Amerika kıtası kadar geniş bir alanı kaplamıştır. Bu büyük coğrafya, otuzdan fazla milleti ve üç İlahi dinin merkezlerini üzerinde barındırıyordu. Balkanlar, Kafkasya veya Ortadoğu gibi, bugün her biri ayrı ayrı siyasi parçalanmışlığı ve uzlaşmazlığı ifade eden bölgeler, o dönemde tesis edilen barışın birer kalesi oldular.
20. yüzyılın başlarına kadar gücünü ve etkisini muhafaza eden Osmanlı, "cihan devleti" ünvanını hak etmektedir. Kuşkusuz böylesine büyük bir devletin bu kadar uzun ömürlü olmasını yalnızca askeri güçle açıklamak mümkün değildir. Konunun uzmanları tarafından ittifakla kabul edildiği üzere Osmanlı İmparatorluğunun 600 yıldan fazla bir zaman boyunca sürdürdüğü hakimiyet, gerek toplum içerisinde gerekse yönetimde İslam ahlakının yaşanması vesilesiyle oluşmuştu. Osmanlı sultanları ve yöneticilerinin Türk-İslam ahlakını rehber edinmeleri sonucu Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim anlayışı tüm dünyada bugün de özlemle beklenen bir yönetim anlayışı olarak tarihteki yerini almıştır.
Osmanlı sultanları ve yöneticileri, devletin henüz küçük bir uç beyliği olduğu dönemlerden itibaren, idare altına alınan her bölgede Türk-İslam ahlakının hakim olması için büyük çaba harcamışlardır. Toprakların hızla genişlemesine karşın ülke içindeki ahenk hiç bozulmamış, yeni fethedilen yerlerdeki insanların birçoğu kendi hür iradeleriyle Müslüman olmuşlardır. Gayrimüslimler ise diğer devletlerin egemenliği altında yaşadıkları kasvetli, bunaltıcı hayattan kurtarılmış olmaktan ötürü duydukları gönül borcu sebebiyle devlete daima bağlı ve sadık kalmışlardır. Ancak ne yazık ki bu güzel tablo, özellikle 19. yy'dan itibaren hızlı bir şekilde bozulmaya başlamıştır.
Türkiye; geliştireceği stratejilerle hem tüm Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'da kalıcı barışı temin edebilecek, hem de böyle bir birliktelikten oluşacak gücü en etkili şekilde idare edebilecek bir tarihi birikime sahiptir.
Sayın Adnan Oktar'ın Türkiye İçin Öngörüleri Çay TV ile Yapılan Röportajdan...
Sunucu: Türkiye'nin yeniden Osmanlı dönemindeki gibi bölgeye hakim, eski gücünde bir ülke olmasını istiyorsunuz. Dünyaya yön veren bir ülke olmasını istiyorsunuz. Bu konuma Türkiye gelebilecek mi?
Adnan Oktar: Zaten yüzyılların mirası bu. Bütün İslam ülkeleri bunu istiyor. Bütün Türk devletleri istiyor. Azerbaycan'a sorun direkt Türkiye'nin yönetiminde olmayı istiyorlar. Türkiye ile sınırlarımızı kaldıralım tek devlet olalım diyor Azerbaycan.
Sunucu: Buna şu an için engel olan ne?
Adnan Oktar: Azim, yürek, kararlılık. İmanlı bir toplum gerekiyor. Daha güçlü bir topluluk gerekiyor. Daha imanlı bir topluluk gerekiyor.
Sunucu: Türkiye idealinizdeki ülke konumuna nasıl geçecek?
Adnan Oktar: İman edilir, samimi istenirse Allah'ın yapmayacağı bir şey yoktur. Samimi istenmesi ve samimi Allah'a teslim olunması gerekir. Bunu biz yapmayacağız. Allah yapacak. Allah'ın bizden istediği yalnızca samimi olup, candan Allah'a teslim olmamız ve Kuran ahlakına tam uymamız. Bunlar gerçekleştiğinde zaten Allah'ın vaadi var. Nur Suresi'nin 55. ayetinde Allah iman eden kullarına güzel sonuç vaat etmiş.
Cihan İmparatorluğunu Yıkan Darwinizm Tehlikesi
Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında artan Batı hayranlığı neticesinde toplumsal öz değerler önemli ölçüde yitirilmiştir.
Aydınlandığını düşünen belirli kesimler, Batıyı gelişmiş, modern ve ideal model olarak görmüş, her ne pahasına olursa olsun Avrupa toplum yapısının Osmanlı milletine uyarlanması gerektiğine inanmışlardır. Bu görüş doğrultusunda, toplumu sözde ilerleteceği düşünülerek, Avrupa'daki etkinliğini sürekli olarak artıran materyalizm ve Darwinizm felsefeleri Osmanlı topraklarına sokulmuştur.
Allah'ın varlığını inkar ederek (Yüce Allah'ı tenzih ederiz.) bireylerin davranışlarında vicdansızlıktan kaynaklanan bir sorumsuzluğa sebebiyet veren materyalizm ile insanı çatışan bir hayvan olarak nitelendiren Darwinizm'in, Osmanlı'yı kalkındırması, topluma olumlu bir katkı sağlaması elbette ki imkansızdı. Dünyada ortaya atıldığı günden beri türlü yıkımlara, katliamlara, savaş ve bölünmelere sebep olan bir görüşün Osmanlı'ya getirdiği tek sonuç çöküş olmuştur. Yüzyıllarca iman üzerinde durmuş bir cihan devleti, materyalist ve Darwinist etki sonucunda dağılıp gitmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun bu hakimiyet ve çöküş dönemlerini sosyolojik açıdan doğru analiz etmek, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu süreci ve gelecekteki konumunu doğru saptayabilmek açısından da büyük önem taşımaktadır: Türk-İslam ahlakıyla yönetildiği dönemlerde üç kıtaya hakim olan Osmanlı'yı Darwinizm ve materyalizm yıkmıştır. Darwinizm ve materyalizm sapkınlıklarından kurtularak Türk-İslam ahlakına, Allah'ın yoluna daha güçlü sarılan Türk toplumunun yükselişi de Allah'ın izniyle imani gücüyle olacaktır.
Türkiye Osmanlı'nın İzinde Süper Güç Olacak
New York Times'a göre 2016 yılında ABD süper güç olmaktan çıkacak. Avrupa ile Çin'in yıldızı parlarken, Türkiye AB süper gücünün bir parçası haline gelecek... (yenisafak.com.tr/dunya/?t=29.01.2008&c=4&i=96248)
İbrahim Karagül (Yeni Şafak Gazetesi, 29.01.2008)
Yeni Osmanlı mı, Süper Türkiye mi?
Evet ABD hegemonyası çökecek. Ekonomi ile başlayacak bu süreç, siyasi ve askeri sonuçlarla ABD'yi bir çok bölgede geriletecek. Belki içe kapanma süreci yaşanacak. Belki dünyadaki Amerikan üslerinin büyük çoğunluğu boşaltılacak. Ama hepsi bu değil. Geçiş dönemi bazı ülkelere tahmin edilemeyen kapılar açabilecek. Türkiye gibi...
... Davos'tan yapılan bir yayın vardı. Türkiye'nin "patronları"nın krizi tartışma biçimlerine baktım. Şaşırtıcıydı... ABD'ye güven yerlerdeydi ve hemen hepsi dünyanın ekonomik ağırlığının Doğu'ya kaydığını söylüyordu. Sadece ekonomik değil, siyasi ağırlığı da Doğu'ya kayıyor. Burada yazılanlarla onların ağzından çıkan cümleler, dünya ekonomisini tartışan otoritelerin cümleleri ve krizin siyasal sonuçlarına ilişkin kanaatleri örtüşüyor. O zaman gerçekten de ciddi bir kırılma dönemini yaşamak üzere olduğumuzu iddia etmek abartılı olmayacaktır.
Eğer Türkiye, sahip olduğu büyük medeniyet mirasını iyi değerlendirir, yüzünü hep ileriye dönük tutup, geçmişini de unutmazsa, önünde çok aydınlık bir gelecek bulacaktır. Türkiye, tarihin en köklü medeniyetlerinden birinin varisidir. Bu büyük miras iyi değerlendirildiği ve maddi manevi önemi iyi kavrandığı takdirde, uluslararası platformda ülkemiz Allah'ın izniyle 21. yüzyılın lider devletlerinden biri haline gelecektir.
... Türkiye'nin çok belirgin biçimde öne çıkacağını not etmek gerekiyor. Kendi bölgesinde bir çekim merkezi oluşturabilecektir. Yeni bir ekonomik çekim alanı, serbest bölge, siyasi ortaklıklar, acil müdahale/kriz gücü gibi somut projelere yönelirse, demokrasi ve özgürlüklere öncülük ederse, bölgesel kriz senaryolarını boşa çıkaracak liderlik rolü üstlenebilir. Önümüzdeki on yılda bunu görebiliriz.
(yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=29.01.2008&y=IbrahimKaragul)
ABD'nin gerileme dönemi sona eriyor. Hala bilmeyenler için not: ABD çöküyor! Hem de hızla... Son ekonomik süreç de bunun bir göstergesi. İyi de ABD çökerse yerini kim alacak? Dünyanın jandarmalığına hazırlanan bazı ülkeler var. Tabi sürpriz isimler de var. Bunlardan biri de Türkiye...
(makale harun yahya)
(iyibilgi.com/haber.php?haber_id=51883)