Buğra1
Kayıtlı Üye
Bilinen ilk Türk Devleti’nden bu yana Türk Milleti’nin Hukuk Duzeni ile ilgili bilgiler
Islamiyetten önce Türk Hukuk ve Devlet Yapısı :
Ülke hükümdar ve ailesinin ortak malıdır. Hun Imparatoru Mete ülkeyi üc kısıma ayırmış, batıda Tigin, merkezde Hakan ve doğuda Velihat Tigin olarak örgütlenmiştir. Ancak daha sonra Türk Devletleri doğu ve batı olarak örgütlenmiş ve Hakanlar doğuda, Yabgular batıda hüküm sürmüşlerdir. Üstünlük doğudaki Hakandadır. Karar organı Kurultay’dır. Kurultayın uyeleri Hakan, Yabgu ve Boy Beyleri’dir. Kurultay, yıilda iki kez toplanırdı. Burada devlet işsleri görüşülür, göçler organize edilir, devletle ilgili davalara bakılır ve savas ve barış kararları alınırdı. Bu kurumu Hakan denetlerdi. Bu kuruma Türklerdeki ilk meclis de denilebilinir.
Hukuk kuralları yazili degildi ve Kurultay kararları, örfler ve adetlerden oluşurdu. Dinin yaptırım gücü yoktu. Önemli suçlar vatana ihanet, isyan, savaştan kaçma, cinayet işlemedir. Devlete karşı işlenen suçlara Kurultay, diğerlerine yargıçlar bakardı.
Islamiyetin kabulünden sonra, Türk Hukuk ve Devlet Yapısı :
Karahanlılar Devletinde, Türklük ön plandaydı; hükümdarı Han, karar organı Kurultay idi. Karahanlılar, Islamiyet öncesi Türk Hukuk düzenini devam ettirmişlerdir.
Selçuklu Devletinde ülke, hükümdar ve ailesinin ortak malı idi ve hükümdarın adı Sultan idi. Sultan Mensur’dan başlayarak hükümdarlık Halife’den alınmaya baslanmıştır. Ayrıca devlet yönetiminde Vezirlik Kurumu oluşturulmuştur. Karar organı Divan’dır. Divanda devlet meseleleri görüşülür ve halkın sorunlarına çözümler aranırdı.
Osmanlı Devleti’nde yönetim, merkeziyetçi, teokratik monarşi idi. Ülke hükümdar ve ailesinin ortak malıydı, ancak Fatih Sultan Mehmet zamanında çıkartılan Kanunname-i Ali Osman ile bu usul kaldırılmıştır. Hükümdara Sultan, Padişah, Hünkar, Han, Hakan, Bey, Gazi denilmiştir. Padişahların siyasi otoritelerinin yanısıra, Yavuz Sultan Selim zamanından itibaren Halifelik kurumunun Osmanlı Hanedanı’na geçmesi ile dini otoriteleri vardı. Siyasi otoriteyi Sadrazam, dini otoriteyi Şeyh-ül Islam kullanırdı. Otorite, Kuruluş döneminde zayıfken, Yükselme Döneminde, özellikle Fatih Sultan Mehmet ile, mutlak hale gelmiştir. Padişahın mutlak gücü l9.yüzyılda ferman olarak yayımladığı Sened-i Ittifak, Tanzimat Fermanı ve Kanun-i Esasi ile kısıtlanmıştır. Ancak hiçbirinin denetlenme olanağı olmamış ve merkezi otoritenin gücünü yeniden kazandığı hallerde hükümsüz kalmışlardır.
Osmanlı Devletinde, hükümdarlık babadan oğula geçmekteydi, ancak Sultan 1.Ahmet zamanında Vesaret Kuralı getirilmiştir. Osmanlı Devletinin karar organı, Divan’dır; kurucusu Orhan Gazi’dir. Fatih Sultan Mehmet’e kadar Padişah başkanlık etmiştir ama daha sonra Sadrazamlar başkanlık etmeye başlamıştır. Sultan 2.Mahmut zamanında kaldırılmıştır. Divanda devlet meseleleri görüşülür, halkın sorunlarına çcareler bulunurdu. Üyeleri Padişah, Sadrazam, Vezirler, Kazaskerler, Defterdar, Nişancı, Şeyh-ul Islam (l6.yy), Kaptan-ı Derya (l6.yy), Reus-ul Kuttab ve Yeniçeri Ağası’dir. Kazaskerler adalet, eğitim ve din işlerinden, Defterdar mali işlerden, Seyh-ul Islam ise din işslerinden sorumluydu; Kaptan-i Derya Donanma Komutanı, Yeniçeri Ağası Genelkurmay Başkanıydı.
Iki çeşit Hukuk Kuralı mevcuttu. Bunlar örfi ve şerri hukuk’lardı. Örfi Hukuk gelenekler, örf ve adetler ve kanunnamelerden oluşuyordu. Şerri Hukuk ise Islam Hukuku idi. Hukukta birlik yoktu. Müslümanlar icin Şeriat Mahkemesi, Gayrimüslümler icin Cemaat Mahkemesi, yabancı devletlerle çıkan anlaşmazlıkları çözümlemek için ise Kapitülasyon Mahkemesi vardı. l9.yüzyılda mahkemeler birleştirildi. Mahkemelere Kadılar başkanlık ederdi. Başkent Istanbul’du.
Ülke yönetimi üc ana kısma ayrılmıştır. Bunlar Merkeze Bağlı Eyaletler, Özel yönetimli Eyaletler ve Bağlı Hükümet ve Beyliklerdir. Toprak yönetimi üç ana başlığa ayrılmıştır. Bunlar öşri topraklar, haraci topraklar ve miri topraklardır. Öşri Topraklar Müslüman halkın, Haraci Topraklar Gayrimüslimlerin topraklarıdır. Miri Topraklar, devletin mülkiyetinde bulunan topraklardır. Miri Toprak sahipleri devletin kiracısı durumundadır. Toplum yapısı ikiye ayrılmış durumdadır. Müslümanlar “Tebaa“, Gayrimüsluümler “Reaya” olarak adlandırılmıştır. l9.yüzyılda Sultan 2.Mahmut herkesi “Tebaa” ilan etmiştir.
Osmanlı Devletinde ilk kez Padişah Otoritesinin kısıtlanması Sened-i Ittifak (1808) ile gerçekleşmiştir. Sened-i Ittifak, anayasal nitelikte bir belgedir. Padişah 2.Mahmut yetkilerinin bir kısmını Ayanlarla paylaşmıştır. Sultan 2.Mahmut dönemindeki bir başka önemli ferman ise Tanzimat Fermanı’dır. Tanzimat Fermanı ile yargı, vergi ve askerlik konularında düzenlemeler yapıldı, sınırlı özgürlükler verildi, Mecelle adında bir Medeni Kanun yapıldı.
Bu dönemde yargı ikiye ayrıldı:
Divan-ı Ahkam-ı Adliye ve Şurayı Devlet. Divan-ı Ahkam-ı Adliye bugunku Yargıtay, Şura-yı Devlet ise Danıştay görevini görüyordu. Divan kaldırıldı ve yerine Heyet-i Vukela getirildi ki, bugünkü anlamda Bakanlar Kurulu niteliğinde bir kurumdu.
Sultan 2.Abdülhamit zamanında Kanun-i Esasi (1876) hazırlandı ve yürürlüğe girdi. Bu bir ferman anayasadır. Bu Anayasa ile Yasama organı Meclis-i Umumi adında bir Meclis oldu. Bu Meclis kendi içinde Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusan olarak ikiye ayrıldı. Heyet-i Ayan, Padişah tarafindan atanan, saygın kişilerden oluşuyordu ve ömürboyu görev yapıyorlardı. Heyet-i Mebusan ise her ellibin erkek nüfusa bir temsilci olarak dört yıl için genel oylama ile seçiliyorlardı.
Osmanlı Devletinin l.Dünya Savaşında yıkılması ve Kurtuluş Savaşı sırasında Istanbul’daki Mebusan Meclisinin düşman tarafindan kapatılması sebebiyle, Mustafa Kemal Atatürk‘ün girişimleri ile Misak-i Milli sınırları içinden seçilmiş vekillerin katılımı ile 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) toplandı. Çabuk ve etkili kararların çıkabilmesi için Meclis Hükümeti Sistemi uygulandı. Meclis Başkanı ve aynı zamanda Devlet Başkanı olarak Mustafa Kemal Atatürk seçildi.
20 Ocak 1921 tarihinde ilk anayasamız ilan edildi. Teşkilat-i Esasiye adlı kanunun en önemli özelliği, “Milli Egemenlik” prensibine ülkemizde ilk kez yer vermesidir. Tasarının birinci maddesi “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” der. Kuvvetler birliği ilkesine dayanır. Kısa ve klasik hakları içermeyen bir anayasadır. O zamanki olağanüstü halin gerektirdiği şekilde oluşturulmuştur. Klasik temsil usulü benimsenmiştir.
20 Nisan 1924 tarihinde Cumhuriyetin ilk anayasası ilan edildi. 1921 Anayasasında, eksik bırakılan Klasik Hak ve özgürlüklere bu anyasada yer verilmiş, Kuvvetler Ayrılığı prensibi getirilmiştir. Ayrıca Devlet Başkanlığı ve Basbakanlık Makamları oluşturulmuştur. Bu anayasa, Meclis Hükümeti Sisteminden Parlementer Sisteme geçişi sağlamıştır.
1946 yılında Türkiye’de ilk demokratik seçimler yapılmış ve Demokrat Parti iktidara gelmiştir. Türkiye’de 1960 ve 1980 yıllarında iki kez askeri darbe olmuş ve müteakiben birer kurucu anayasa niteliğinde olan 1961 ve 1982 Anayasaları hazırlanmıştır.
Islamiyetten önce Türk Hukuk ve Devlet Yapısı :
Ülke hükümdar ve ailesinin ortak malıdır. Hun Imparatoru Mete ülkeyi üc kısıma ayırmış, batıda Tigin, merkezde Hakan ve doğuda Velihat Tigin olarak örgütlenmiştir. Ancak daha sonra Türk Devletleri doğu ve batı olarak örgütlenmiş ve Hakanlar doğuda, Yabgular batıda hüküm sürmüşlerdir. Üstünlük doğudaki Hakandadır. Karar organı Kurultay’dır. Kurultayın uyeleri Hakan, Yabgu ve Boy Beyleri’dir. Kurultay, yıilda iki kez toplanırdı. Burada devlet işsleri görüşülür, göçler organize edilir, devletle ilgili davalara bakılır ve savas ve barış kararları alınırdı. Bu kurumu Hakan denetlerdi. Bu kuruma Türklerdeki ilk meclis de denilebilinir.
Hukuk kuralları yazili degildi ve Kurultay kararları, örfler ve adetlerden oluşurdu. Dinin yaptırım gücü yoktu. Önemli suçlar vatana ihanet, isyan, savaştan kaçma, cinayet işlemedir. Devlete karşı işlenen suçlara Kurultay, diğerlerine yargıçlar bakardı.
Islamiyetin kabulünden sonra, Türk Hukuk ve Devlet Yapısı :
Karahanlılar Devletinde, Türklük ön plandaydı; hükümdarı Han, karar organı Kurultay idi. Karahanlılar, Islamiyet öncesi Türk Hukuk düzenini devam ettirmişlerdir.
Selçuklu Devletinde ülke, hükümdar ve ailesinin ortak malı idi ve hükümdarın adı Sultan idi. Sultan Mensur’dan başlayarak hükümdarlık Halife’den alınmaya baslanmıştır. Ayrıca devlet yönetiminde Vezirlik Kurumu oluşturulmuştur. Karar organı Divan’dır. Divanda devlet meseleleri görüşülür ve halkın sorunlarına çözümler aranırdı.
Osmanlı Devleti’nde yönetim, merkeziyetçi, teokratik monarşi idi. Ülke hükümdar ve ailesinin ortak malıydı, ancak Fatih Sultan Mehmet zamanında çıkartılan Kanunname-i Ali Osman ile bu usul kaldırılmıştır. Hükümdara Sultan, Padişah, Hünkar, Han, Hakan, Bey, Gazi denilmiştir. Padişahların siyasi otoritelerinin yanısıra, Yavuz Sultan Selim zamanından itibaren Halifelik kurumunun Osmanlı Hanedanı’na geçmesi ile dini otoriteleri vardı. Siyasi otoriteyi Sadrazam, dini otoriteyi Şeyh-ül Islam kullanırdı. Otorite, Kuruluş döneminde zayıfken, Yükselme Döneminde, özellikle Fatih Sultan Mehmet ile, mutlak hale gelmiştir. Padişahın mutlak gücü l9.yüzyılda ferman olarak yayımladığı Sened-i Ittifak, Tanzimat Fermanı ve Kanun-i Esasi ile kısıtlanmıştır. Ancak hiçbirinin denetlenme olanağı olmamış ve merkezi otoritenin gücünü yeniden kazandığı hallerde hükümsüz kalmışlardır.
Osmanlı Devletinde, hükümdarlık babadan oğula geçmekteydi, ancak Sultan 1.Ahmet zamanında Vesaret Kuralı getirilmiştir. Osmanlı Devletinin karar organı, Divan’dır; kurucusu Orhan Gazi’dir. Fatih Sultan Mehmet’e kadar Padişah başkanlık etmiştir ama daha sonra Sadrazamlar başkanlık etmeye başlamıştır. Sultan 2.Mahmut zamanında kaldırılmıştır. Divanda devlet meseleleri görüşülür, halkın sorunlarına çcareler bulunurdu. Üyeleri Padişah, Sadrazam, Vezirler, Kazaskerler, Defterdar, Nişancı, Şeyh-ul Islam (l6.yy), Kaptan-ı Derya (l6.yy), Reus-ul Kuttab ve Yeniçeri Ağası’dir. Kazaskerler adalet, eğitim ve din işlerinden, Defterdar mali işlerden, Seyh-ul Islam ise din işslerinden sorumluydu; Kaptan-i Derya Donanma Komutanı, Yeniçeri Ağası Genelkurmay Başkanıydı.
Iki çeşit Hukuk Kuralı mevcuttu. Bunlar örfi ve şerri hukuk’lardı. Örfi Hukuk gelenekler, örf ve adetler ve kanunnamelerden oluşuyordu. Şerri Hukuk ise Islam Hukuku idi. Hukukta birlik yoktu. Müslümanlar icin Şeriat Mahkemesi, Gayrimüslümler icin Cemaat Mahkemesi, yabancı devletlerle çıkan anlaşmazlıkları çözümlemek için ise Kapitülasyon Mahkemesi vardı. l9.yüzyılda mahkemeler birleştirildi. Mahkemelere Kadılar başkanlık ederdi. Başkent Istanbul’du.
Ülke yönetimi üc ana kısma ayrılmıştır. Bunlar Merkeze Bağlı Eyaletler, Özel yönetimli Eyaletler ve Bağlı Hükümet ve Beyliklerdir. Toprak yönetimi üç ana başlığa ayrılmıştır. Bunlar öşri topraklar, haraci topraklar ve miri topraklardır. Öşri Topraklar Müslüman halkın, Haraci Topraklar Gayrimüslimlerin topraklarıdır. Miri Topraklar, devletin mülkiyetinde bulunan topraklardır. Miri Toprak sahipleri devletin kiracısı durumundadır. Toplum yapısı ikiye ayrılmış durumdadır. Müslümanlar “Tebaa“, Gayrimüsluümler “Reaya” olarak adlandırılmıştır. l9.yüzyılda Sultan 2.Mahmut herkesi “Tebaa” ilan etmiştir.
Osmanlı Devletinde ilk kez Padişah Otoritesinin kısıtlanması Sened-i Ittifak (1808) ile gerçekleşmiştir. Sened-i Ittifak, anayasal nitelikte bir belgedir. Padişah 2.Mahmut yetkilerinin bir kısmını Ayanlarla paylaşmıştır. Sultan 2.Mahmut dönemindeki bir başka önemli ferman ise Tanzimat Fermanı’dır. Tanzimat Fermanı ile yargı, vergi ve askerlik konularında düzenlemeler yapıldı, sınırlı özgürlükler verildi, Mecelle adında bir Medeni Kanun yapıldı.
Bu dönemde yargı ikiye ayrıldı:
Divan-ı Ahkam-ı Adliye ve Şurayı Devlet. Divan-ı Ahkam-ı Adliye bugunku Yargıtay, Şura-yı Devlet ise Danıştay görevini görüyordu. Divan kaldırıldı ve yerine Heyet-i Vukela getirildi ki, bugünkü anlamda Bakanlar Kurulu niteliğinde bir kurumdu.
Sultan 2.Abdülhamit zamanında Kanun-i Esasi (1876) hazırlandı ve yürürlüğe girdi. Bu bir ferman anayasadır. Bu Anayasa ile Yasama organı Meclis-i Umumi adında bir Meclis oldu. Bu Meclis kendi içinde Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusan olarak ikiye ayrıldı. Heyet-i Ayan, Padişah tarafindan atanan, saygın kişilerden oluşuyordu ve ömürboyu görev yapıyorlardı. Heyet-i Mebusan ise her ellibin erkek nüfusa bir temsilci olarak dört yıl için genel oylama ile seçiliyorlardı.
Osmanlı Devletinin l.Dünya Savaşında yıkılması ve Kurtuluş Savaşı sırasında Istanbul’daki Mebusan Meclisinin düşman tarafindan kapatılması sebebiyle, Mustafa Kemal Atatürk‘ün girişimleri ile Misak-i Milli sınırları içinden seçilmiş vekillerin katılımı ile 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) toplandı. Çabuk ve etkili kararların çıkabilmesi için Meclis Hükümeti Sistemi uygulandı. Meclis Başkanı ve aynı zamanda Devlet Başkanı olarak Mustafa Kemal Atatürk seçildi.
20 Ocak 1921 tarihinde ilk anayasamız ilan edildi. Teşkilat-i Esasiye adlı kanunun en önemli özelliği, “Milli Egemenlik” prensibine ülkemizde ilk kez yer vermesidir. Tasarının birinci maddesi “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” der. Kuvvetler birliği ilkesine dayanır. Kısa ve klasik hakları içermeyen bir anayasadır. O zamanki olağanüstü halin gerektirdiği şekilde oluşturulmuştur. Klasik temsil usulü benimsenmiştir.
20 Nisan 1924 tarihinde Cumhuriyetin ilk anayasası ilan edildi. 1921 Anayasasında, eksik bırakılan Klasik Hak ve özgürlüklere bu anyasada yer verilmiş, Kuvvetler Ayrılığı prensibi getirilmiştir. Ayrıca Devlet Başkanlığı ve Basbakanlık Makamları oluşturulmuştur. Bu anayasa, Meclis Hükümeti Sisteminden Parlementer Sisteme geçişi sağlamıştır.
1946 yılında Türkiye’de ilk demokratik seçimler yapılmış ve Demokrat Parti iktidara gelmiştir. Türkiye’de 1960 ve 1980 yıllarında iki kez askeri darbe olmuş ve müteakiben birer kurucu anayasa niteliğinde olan 1961 ve 1982 Anayasaları hazırlanmıştır.