Aklıyla gerçeği, kalbiyle aşkı arayan, mutlak özgürlüğün peşinden ruhunu dolduran isyankarlık ve insan sevgisiyle koşan, gündelik hayatın bozukluklarına, bayağılığına küfreden, hayat dolu nefesiyle neyde can bulmuş, neyde can vermiş sergüzeşt, berduş, sanatkar Neyzen Tevfik
Mezarında 1880 yılında doğduğu yazar. Doğum yeri olarak da Bodrum geçer. Fakat bazı yerlerde de şu şekildedir: Atatürk, yaverini görevlendirip Neyzeni Florya Deniz Köşküne getirtir. Konuşurlar. Bir ara Atatürk sorar, Bir isteğin var mı? diye Paşam, ayıptır söylemesi. Benim bugüne kadar bir kafa kağıdım olmadı. Lütfedin de bana bir nüfus kağıdı versinler diyerek ricada bulunur Neyzen. Atatürk, özel kalem müdürünü çağırır ve orada bir nüfus kağıdı doldururlar ve doğum tarihi 1879 yazılır.
neyzen tevfik şiirleri
Edebiyatımızda Nefi ve Şair Eşreften sonra 3. büyük hiciv ustası olarak kabul edilen Neyzen Tevfikin yayınlanan Hiç ve Azab-ı Mukaddes adlı şiir kitapları, bestelenmiş şiirleri ile plakları vardır.
Neyzen Tevfik, 7 yaşlarındayken şiirle ilgilenmeye başlar. İlk sara nöbetini 14 yaşında geçirir. Kardeşi Şefik Kolaylı, Neyzen Tevfikin çocukluğunu şöyle anlatır: Tevfik, henüz çocuk iken pehlivanlığa merak etti. Bu uğurda bir kolu kırıldı, biraz çarpık kaldı. Bu çarpıklığın ney üflemeye çok faydası olduğunu söylerdi. Boş gezenin boş kalfasıydı. Saraviyüşşekil bir hastalığa tutuldu. Doktorlara bakdırmak üzere anamla beraber İstanbula gönderildi. Hastalığın hangi maddeden ileri geldiği anlaşıldı. Urlaya gelince doktorun tavsiyesiyle babam onu ferah tuttu. Ama çok yaramaz olduğundan çok dayak yerdi.
1903 yılında yönetimin baskısına baş kaldırarak Mısıra kaçtı. Orada gizemlerle dolu bir 7 yıl geçirdi. II. Meşrutiyetin ilanıyla önce İzmire sonra İstanbula geldi. Rahat yaşaması için kendisine verilen evlerde yaşayamayan Tevfik, sokakta, kaldırımlarda yatar, arada Bakırköy Akıl Hastanesinde, Haydarpaşa, Cerrahpaşa Hastanelerinde bulunur, bazen de Pendikteki kardeşinin evinde kalır. Son yıllarını ise Nuri Demirağın kendisine verdiği ahşap bir evde geçirmiştir.
neyzen tevfik şiirleri
İçkiyi çok defa bırakmıştır. Bir ara 5-6 ay içki içmemiş, bir kütüphaneye kapanarak mütemadiyen kitap okumuştur. Fakat bir dolaşayım diye evden çıktıktan bir süre sonra sarhoş olarak dönmüştür. Bir ara 4 ay kadar Üsküdarda Şemsipaşa Medresesinde kalmıştır. Bu süre içinde de içki içmemiştir. Bir gün de yine bir gezip geleyim diye ayrılmış, bir hafta sonra sarhoş olarak, yüzü gözü yara bere içinde dönmüştür.
Arada bir dinlenmek ve içkiye ara vermek amacıyla hastaneye getirilir. Bazen de kendisi gelirmiş. Kendisine ayrılan özel odada, yakın bulduğu insanlarla, buradan ayrılıncaya kadar keyfince yaşarmış. İçkiye ara vermek ihtiyacına kendisi tımara ve kalafata çekilmek diye adlandırırmış.
Neyzenin içkiyi bırakmasıyla ilgili olarak Mehmet Akif Ersoy Safahat adlı eserinde yer alan ve Neyzen Tevfikin 3400. tövbesinden istifası münasebetiyle Derviş Ahmed adlı bir şiir yazmıştır.
Doktor Fahri Celal onun hakkında şunları söyler: Onun kadar ahbabı çok, olmadık insanlarla tanışan bir kimseyi tanımadım. Sanki mıknatıs gibi idi. Acayip maceralar, tuhaf vakalar, garip hadiseler onun etrafında döner, hadiselere karışır, vakalara dahil olur, seyircilikten ziyade işlerin içinde bulunurdu bütün hüviyetiyle
neyzen tevfik şiirleri
Hayatı boyunca şatafattan kaçınan Tevfik, cenazesine çiçek gönderilmemesini, bunlara harcanacak paraların fakirlere ve hayır cemiyetlerine verilmesini vasiyet etmişti. Kendisine saraydan verilen madalyayı denize atmıştı. V. Mehmet Reşat tarafından verilen paralardan on kuruşu Tepebaşında ayı oynatan birine vermiştir. Kırmızı atlas kesedeki 30 lirayı Galatadaki sokaklarda bulunan Rumeliden göç etmiş arabacılara dağıtmıştır.
Bir arife günü fakir çocuklarını toplamış ve Mahmutpaşaya götürerek hepsini bayramlık elbiselerle giydirmiştir. Talat Paşadan aldığı paraların çoğunu yolda rastladığı dilencilere dağıtan Neyzen, bir gün üzerindeki yeni elbiseleri sokakta gördüğü üstü başı çok eskimiş bir adama giydirerek eve dönmüştür. Bir başka gün de kendisine yapılan jübileden sağladığı parayı karısını ameliyat ettirmek isteyen; ancak işten çıkarılan ve ağlayan bir adama vermiş ve şöyle demiştir: Boş ver, üzülme sen, jübile mübile derler bana yardım ederler, sen bunları al. Bir gün de ayı oynatan bir kişiye yardımcı olmak amacıyla ayı oynatmış ve kazandığı paraları bu kişiye vermiştir.
Neyzen Tevfik, hiçbir zaman kendisini dinlesinler veya alkışlasınlar diye ney üflememiş, yayınlamak için şiir yazmamıştır. Bu yönünü şu sözleriyle belirtmiştir: Şimdiye kadar ben, gerek sazımdan, gerek sözümden dünya menfaati temin etmek kahramanlığını gösteremedim.
Neyzen, Bakırköy Akıl Hastanesinde yatarken yanında 6 ay kadar kalan Fikret Mualla, Biraz edebiyat bilgim ve zevkim varsa onu, Neyzen Tevfike borçluyum demiştir. Mualla, Neyzene Hocam diye hitap etmiştir.
neyzen tevfik şiirleri
Hayvanları çok seven Tevfik evinde Sarı adını verdiği bir kedi besliyordu. Mısırda bulunduğu sırada bir köpekle karşılaşmış ve adını Çakar Almaz koymuştu. Bu köpeği dönünceye kadar yanından hiç ayırmamış. Ayrıca evinde mahallenin kedilerini beslerdi. Evi için Burası kedilerin kervansarayıdır derdi. Neyzenin Mernuş adını verdiği bir köpeği vardı. Bu köpek her yere onunla beraber giderdi. Neyzen, köpeği Mernuşun ölümü üzerine şu şiiri yazmıştı:
Bu engin ayrılık canıma yetti,
Başımdan aşıyor kaderim Mernuş,
Bu yolda yazılmış fermanı kaza,
Bunu da gösterdi kaderim Mernuş..
Bağlanmıştım bütün kalbimle sana,
Şu fani cihanı okuttun bana..
Sen göçtükten sonra ben yan yana,
Hicranla gözyaşı dökerim Mernuş
Birçok hastalıkla uğraşmıştır. 1953 yılında müzmin bronşite yakalanan Tevfik, üç ay hasta yattıktan sonra, 28 Ocak 1953 tarihinde İstanbulda vefat etmiştir. Cenazesi Kartal Mezarlığında toprağa verilmiştir.
neyzen tevfik şiirleri
Anladın Mı
Sevdanın oduna pek güvenilmez,
Tutuşursan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan seyahat etme.
İyi bak kabına, olmasın delik,
Boşuna taşırsın, gider gündelik.
Anında olmalı, ettiğin iyilik,
Alem duysun diye, inayet etme
Bi-namaz
Bî-namaz deyip beni Hakdan uzak gören,
Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,
Ben her zaman onunla emîn ol beraberim
Derd-i Firakın
Derd-i firakın ile düşeli sevdaya meye
Müptelayım, deliyim, düşmüşüm esrarı-neye
Feleğin ***** başında paralansın parası
Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye
Felek
Yamansın her zaman aldattın beni,
Kâh düşürdün kâhi kaldırdın felek!
Mecnunsun diyerek Leylâ peşinden,
Issız vâdilere saldırdın felek!
Rehbersin dedin ben ise kördüm,
Elimle başıma çok çorap ördüm.
Kendimi bıraktım âlemi gördüm,
Hesapsız günahlar aldırdın felek!
Şifadır dedin zehir tatdırdın,
Gençliğin okunu boşa attırdın,
Körlerin yurdunda ayna sattırdın,
Çıkmaz sokaklara daldırdın felek!
Barışmadı gönlüm merd ile zenle,
Ne bir iş bilenle, ne boş gezenle
Hicran köşesinde bozuk düzenle,
NEYZENe her telden çaldırdın felek!
Geçer
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Kime Sordumsa Seni
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!.
Koşma
Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.
Kapılmışım ak oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefâya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.
Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftûn olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim
Ne Ararsın Tanrı ile Aramda
Ne ararsın tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucu mu sorarsın
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın
Dörtlükler (1949)
Kim demiş bizde bir demokrat idare yoktur.
Ne demek olmasa elbet dışarıdan alırız
Sırredip karne usulüyle o gümrük malını
Karaborsaya verir, biz bize benzer kalırız.
Mezarında 1880 yılında doğduğu yazar. Doğum yeri olarak da Bodrum geçer. Fakat bazı yerlerde de şu şekildedir: Atatürk, yaverini görevlendirip Neyzeni Florya Deniz Köşküne getirtir. Konuşurlar. Bir ara Atatürk sorar, Bir isteğin var mı? diye Paşam, ayıptır söylemesi. Benim bugüne kadar bir kafa kağıdım olmadı. Lütfedin de bana bir nüfus kağıdı versinler diyerek ricada bulunur Neyzen. Atatürk, özel kalem müdürünü çağırır ve orada bir nüfus kağıdı doldururlar ve doğum tarihi 1879 yazılır.
neyzen tevfik şiirleri
Edebiyatımızda Nefi ve Şair Eşreften sonra 3. büyük hiciv ustası olarak kabul edilen Neyzen Tevfikin yayınlanan Hiç ve Azab-ı Mukaddes adlı şiir kitapları, bestelenmiş şiirleri ile plakları vardır.
Neyzen Tevfik, 7 yaşlarındayken şiirle ilgilenmeye başlar. İlk sara nöbetini 14 yaşında geçirir. Kardeşi Şefik Kolaylı, Neyzen Tevfikin çocukluğunu şöyle anlatır: Tevfik, henüz çocuk iken pehlivanlığa merak etti. Bu uğurda bir kolu kırıldı, biraz çarpık kaldı. Bu çarpıklığın ney üflemeye çok faydası olduğunu söylerdi. Boş gezenin boş kalfasıydı. Saraviyüşşekil bir hastalığa tutuldu. Doktorlara bakdırmak üzere anamla beraber İstanbula gönderildi. Hastalığın hangi maddeden ileri geldiği anlaşıldı. Urlaya gelince doktorun tavsiyesiyle babam onu ferah tuttu. Ama çok yaramaz olduğundan çok dayak yerdi.
1903 yılında yönetimin baskısına baş kaldırarak Mısıra kaçtı. Orada gizemlerle dolu bir 7 yıl geçirdi. II. Meşrutiyetin ilanıyla önce İzmire sonra İstanbula geldi. Rahat yaşaması için kendisine verilen evlerde yaşayamayan Tevfik, sokakta, kaldırımlarda yatar, arada Bakırköy Akıl Hastanesinde, Haydarpaşa, Cerrahpaşa Hastanelerinde bulunur, bazen de Pendikteki kardeşinin evinde kalır. Son yıllarını ise Nuri Demirağın kendisine verdiği ahşap bir evde geçirmiştir.
neyzen tevfik şiirleri
İçkiyi çok defa bırakmıştır. Bir ara 5-6 ay içki içmemiş, bir kütüphaneye kapanarak mütemadiyen kitap okumuştur. Fakat bir dolaşayım diye evden çıktıktan bir süre sonra sarhoş olarak dönmüştür. Bir ara 4 ay kadar Üsküdarda Şemsipaşa Medresesinde kalmıştır. Bu süre içinde de içki içmemiştir. Bir gün de yine bir gezip geleyim diye ayrılmış, bir hafta sonra sarhoş olarak, yüzü gözü yara bere içinde dönmüştür.
Arada bir dinlenmek ve içkiye ara vermek amacıyla hastaneye getirilir. Bazen de kendisi gelirmiş. Kendisine ayrılan özel odada, yakın bulduğu insanlarla, buradan ayrılıncaya kadar keyfince yaşarmış. İçkiye ara vermek ihtiyacına kendisi tımara ve kalafata çekilmek diye adlandırırmış.
Neyzenin içkiyi bırakmasıyla ilgili olarak Mehmet Akif Ersoy Safahat adlı eserinde yer alan ve Neyzen Tevfikin 3400. tövbesinden istifası münasebetiyle Derviş Ahmed adlı bir şiir yazmıştır.
Doktor Fahri Celal onun hakkında şunları söyler: Onun kadar ahbabı çok, olmadık insanlarla tanışan bir kimseyi tanımadım. Sanki mıknatıs gibi idi. Acayip maceralar, tuhaf vakalar, garip hadiseler onun etrafında döner, hadiselere karışır, vakalara dahil olur, seyircilikten ziyade işlerin içinde bulunurdu bütün hüviyetiyle
neyzen tevfik şiirleri
Hayatı boyunca şatafattan kaçınan Tevfik, cenazesine çiçek gönderilmemesini, bunlara harcanacak paraların fakirlere ve hayır cemiyetlerine verilmesini vasiyet etmişti. Kendisine saraydan verilen madalyayı denize atmıştı. V. Mehmet Reşat tarafından verilen paralardan on kuruşu Tepebaşında ayı oynatan birine vermiştir. Kırmızı atlas kesedeki 30 lirayı Galatadaki sokaklarda bulunan Rumeliden göç etmiş arabacılara dağıtmıştır.
Bir arife günü fakir çocuklarını toplamış ve Mahmutpaşaya götürerek hepsini bayramlık elbiselerle giydirmiştir. Talat Paşadan aldığı paraların çoğunu yolda rastladığı dilencilere dağıtan Neyzen, bir gün üzerindeki yeni elbiseleri sokakta gördüğü üstü başı çok eskimiş bir adama giydirerek eve dönmüştür. Bir başka gün de kendisine yapılan jübileden sağladığı parayı karısını ameliyat ettirmek isteyen; ancak işten çıkarılan ve ağlayan bir adama vermiş ve şöyle demiştir: Boş ver, üzülme sen, jübile mübile derler bana yardım ederler, sen bunları al. Bir gün de ayı oynatan bir kişiye yardımcı olmak amacıyla ayı oynatmış ve kazandığı paraları bu kişiye vermiştir.
Neyzen Tevfik, hiçbir zaman kendisini dinlesinler veya alkışlasınlar diye ney üflememiş, yayınlamak için şiir yazmamıştır. Bu yönünü şu sözleriyle belirtmiştir: Şimdiye kadar ben, gerek sazımdan, gerek sözümden dünya menfaati temin etmek kahramanlığını gösteremedim.
Neyzen, Bakırköy Akıl Hastanesinde yatarken yanında 6 ay kadar kalan Fikret Mualla, Biraz edebiyat bilgim ve zevkim varsa onu, Neyzen Tevfike borçluyum demiştir. Mualla, Neyzene Hocam diye hitap etmiştir.
neyzen tevfik şiirleri
Hayvanları çok seven Tevfik evinde Sarı adını verdiği bir kedi besliyordu. Mısırda bulunduğu sırada bir köpekle karşılaşmış ve adını Çakar Almaz koymuştu. Bu köpeği dönünceye kadar yanından hiç ayırmamış. Ayrıca evinde mahallenin kedilerini beslerdi. Evi için Burası kedilerin kervansarayıdır derdi. Neyzenin Mernuş adını verdiği bir köpeği vardı. Bu köpek her yere onunla beraber giderdi. Neyzen, köpeği Mernuşun ölümü üzerine şu şiiri yazmıştı:
Bu engin ayrılık canıma yetti,
Başımdan aşıyor kaderim Mernuş,
Bu yolda yazılmış fermanı kaza,
Bunu da gösterdi kaderim Mernuş..
Bağlanmıştım bütün kalbimle sana,
Şu fani cihanı okuttun bana..
Sen göçtükten sonra ben yan yana,
Hicranla gözyaşı dökerim Mernuş
Birçok hastalıkla uğraşmıştır. 1953 yılında müzmin bronşite yakalanan Tevfik, üç ay hasta yattıktan sonra, 28 Ocak 1953 tarihinde İstanbulda vefat etmiştir. Cenazesi Kartal Mezarlığında toprağa verilmiştir.
neyzen tevfik şiirleri
Anladın Mı
Sevdanın oduna pek güvenilmez,
Tutuşursan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan seyahat etme.
İyi bak kabına, olmasın delik,
Boşuna taşırsın, gider gündelik.
Anında olmalı, ettiğin iyilik,
Alem duysun diye, inayet etme
Bi-namaz
Bî-namaz deyip beni Hakdan uzak gören,
Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,
Ben her zaman onunla emîn ol beraberim
Derd-i Firakın
Derd-i firakın ile düşeli sevdaya meye
Müptelayım, deliyim, düşmüşüm esrarı-neye
Feleğin ***** başında paralansın parası
Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye
Felek
Yamansın her zaman aldattın beni,
Kâh düşürdün kâhi kaldırdın felek!
Mecnunsun diyerek Leylâ peşinden,
Issız vâdilere saldırdın felek!
Rehbersin dedin ben ise kördüm,
Elimle başıma çok çorap ördüm.
Kendimi bıraktım âlemi gördüm,
Hesapsız günahlar aldırdın felek!
Şifadır dedin zehir tatdırdın,
Gençliğin okunu boşa attırdın,
Körlerin yurdunda ayna sattırdın,
Çıkmaz sokaklara daldırdın felek!
Barışmadı gönlüm merd ile zenle,
Ne bir iş bilenle, ne boş gezenle
Hicran köşesinde bozuk düzenle,
NEYZENe her telden çaldırdın felek!
Geçer
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Kime Sordumsa Seni
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!.
Koşma
Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.
Kapılmışım ak oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefâya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.
Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftûn olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim
Ne Ararsın Tanrı ile Aramda
Ne ararsın tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucu mu sorarsın
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın
Dörtlükler (1949)
Kim demiş bizde bir demokrat idare yoktur.
Ne demek olmasa elbet dışarıdan alırız
Sırredip karne usulüyle o gümrük malını
Karaborsaya verir, biz bize benzer kalırız.