Çağımızın en büyük problemlerinden biri olan tüketim çılgınlığının başlıca nedeni doyumsuzluk.
Sanılanın aksine "ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar çok mutlu oluruz" düşüncesi insanları zamanla mutsuzluğa sürüklüyor. Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, "Çoğu zaman sahip olduklarımız yeterli gelmiyor, yeme, içme, barınma, sağlık, giyinme ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilsek de yeni arayışlar içine giriyoruz. Aşırı yemek yiyoruz, çok alışveriş yapıyoruz, hep daha fazlasını istiyoruz. İşyerinde doyumsuzluk yaşıyor, kariyer ve yükselme hırsıyla başarıya giden yolda hatalar yapıyor, para kazandıkça daha çok para kazanma isteği oluşuyor." diyor. Knudsen, yaşanılanları, "Bu nedenle strese giriyoruz, hayatımızı yaşanmaz şekillere sokuyoruz, çok az şeylerden zevk alıyor, doyumsuz ve şikayetçi oluyoruz. Sonuç olarak ise yine mutsuz hissediyoruz." şeklinde açıklıyor. İçinde bulunduğumuz manevi boşluğu giderebilmek için olumsuz davranış biçimleri sergileyebiliyoruz. Sürekli olarak bedene yatırım yapmak ve bedenin sınırsız taleplerini karşılamaya çalışmak pek çok hastalığın da tetikleyicisi oluyor. Knudsen, günümüzde; insanın manevi ve ruh varlığından çok, maddi varlığına hizmet ettiğini belirtiyor.
Aşırı tüketen toplumlarda, ekonomik problemlerin yanında zamanla ahlaki problemler de çoğalıyor. Knudsen, "İhtiyacı olan yerine ihtiyacı olmayanı kendimize örnek aldık. Sahip olduklarımız yerine sahip olmadıklarımızı görüyoruz. İçimizdeki boşluğu doldurmanın yolu hep almak değil, aslında bazen de karşılıksız verebilmektir." diyor