sonkabus
Kayıtlı Üye
Bayanlar ve baylar,
Perde açılıyor,dikkat isterim ve dahi sükut…
Oyunumuzun adı Trafik Cezası ise ve Ankara
Devlet TiyatOrası tastamam 50 koca yıl son-
ra,’Hele şu oyunu bi oynayak,millet saatlerce
zevkinden yerinden kalkamaya…’ deyu Paolo
Levi’yi tozlu ‘mahzen’ raflarından itinayla indir-
mişse ve dahi oyunun böyük yönetmeni Ac-
lan Büyüktürkoğlu, tanıtım toplantısında,oyu-
nun, 'doğruyu görmesine rağmen dış baskılar-
dan korkarak, kararını olması gerektiği gibi de-
ğil baskıların yönlendirdiği gibi vermek zorun-
da kalan insanların öyküsü'nü anlattığını’ söy-
lemişse bize elbette ağzı bir karış açık kalmış
halde,’N’oluyor yahu? Yönetmen bile oyunu
anlayaBİLEMEmiş;'cemaat' n’etçek acep?’ di-
ye dizlerimizi dövüp bir daha o mekana uğra-
mayıp Boğaz’da tavernalarda kafa çekip,homo
assolist bozuntularının kafalarına Yeni Rakı şi-
şesini atmaya yeltenip ve fakat o güzelim 'sıvı-
ya' kıyamayıp ‘Of, of… N’olcek şu Devlet Tiya-
tOralarının halceğizi?’ demek ‘düşmez mi’? Tabi
ki düşer! De,o zaman da mazallah,sanat damar-
larımıza ‘kıran girer’;dost meclislerinde edecek
iki laf bulamayız…
Efendim,anlayabildiğim kadarıyla,’mevzu’ kısaca
şöyle:
'Pinedus,ki benim canımdır, adlı ‘musiki’ eleştir-
meni ‘gasteci' gece saat tam 2.00 olduğunda
işinden çıkıp evine dönerken bir trafik polisinin
aracına ceza yazdığını görür ve anında itiraz
eder,'Kardeş,ben bunu hep yaparım;velakin,
daha önce hiç ceza yememiştim…Hanımla kav-
ga ettiysen söyle,arayı bulayım…' diye... Polis
cezada kararlıdır;Pinedus'un itirazları üzerine,
tutanak tutması gerektiğini söyleyerek onu ka-
rakola götürür. Nöbetçi polis Pinedus’u,garibi-
min hiçbir entel ‘tutkusu’ olmamasına rağmen,
şıppadanak tanır ve zaten gastecimize gıcık-
tır;Allah sizi inandırsın,dövmeye bile kalkar…
Nezarete atılan Pinedus,zaman yolculuğunda
kaybolan ‘oda’ arkadaşının bütün karamsarlığı-
na karşı koyarak özgürlüğüne kavuşacağı saba-
ha göz kırpar…Gecenin bir vakti Müdür Bey
teşrif eder;Pinedus’a karşı olan kin ve nefreti-
ni kahramanımızın yüzüne açıkça söyler…Müdür
Bey’in akraba i taallukatından biri,bütün yete-
neksizliğine ve bu durumu kendisi dahil herkes
bilmesine rağmen,bir konser verir;kimsecikler
de sesini etmez ve sineye çekerler…Ama,Pine-
dus durur mu? Yerin dibine sokuverir zavallıcı-
ğı…Birkaç gün sonra da ‘musikişinas’ akraba in-
tihar eder! Pinedus,okkanın altına gitmiştir ça-
resiz…O artık,Müdür Bey’in gözünde,bir katildir!
Müdür hazırlıklıdır;Pinedus’un,her nasılsa,aynı
an ve ‘mekanda’ hazır bulunduğu bir cinayet
‘karmaşası’ önüne ‘Yer misin?’ diye sürülüverir…
Gastenin ‘patronu’,Allah'ın hikmeti bu ya,tesa-
düfen Pinedus’un nezarethaneye atıldığını öğ-
renmeyi başarır ve fakat o da ne? Beyzademiz
Pinedus’un bir piyon olduğuna,asıl kendisine
karşı,hükümet muhalifi olduğu için,bir komplo
hazırlandığına kesin olarak ‘kani’ oluverir! Man-
şetler atılır;tehditler havada uçar…İşin içine,
sokaktaki simitçi dahil,herkes girer…
32 kısım tekmili birden devam edecek....
Perde açılıyor,dikkat isterim ve dahi sükut…
Oyunumuzun adı Trafik Cezası ise ve Ankara
Devlet TiyatOrası tastamam 50 koca yıl son-
ra,’Hele şu oyunu bi oynayak,millet saatlerce
zevkinden yerinden kalkamaya…’ deyu Paolo
Levi’yi tozlu ‘mahzen’ raflarından itinayla indir-
mişse ve dahi oyunun böyük yönetmeni Ac-
lan Büyüktürkoğlu, tanıtım toplantısında,oyu-
nun, 'doğruyu görmesine rağmen dış baskılar-
dan korkarak, kararını olması gerektiği gibi de-
ğil baskıların yönlendirdiği gibi vermek zorun-
da kalan insanların öyküsü'nü anlattığını’ söy-
lemişse bize elbette ağzı bir karış açık kalmış
halde,’N’oluyor yahu? Yönetmen bile oyunu
anlayaBİLEMEmiş;'cemaat' n’etçek acep?’ di-
ye dizlerimizi dövüp bir daha o mekana uğra-
mayıp Boğaz’da tavernalarda kafa çekip,homo
assolist bozuntularının kafalarına Yeni Rakı şi-
şesini atmaya yeltenip ve fakat o güzelim 'sıvı-
ya' kıyamayıp ‘Of, of… N’olcek şu Devlet Tiya-
tOralarının halceğizi?’ demek ‘düşmez mi’? Tabi
ki düşer! De,o zaman da mazallah,sanat damar-
larımıza ‘kıran girer’;dost meclislerinde edecek
iki laf bulamayız…
Efendim,anlayabildiğim kadarıyla,’mevzu’ kısaca
şöyle:
'Pinedus,ki benim canımdır, adlı ‘musiki’ eleştir-
meni ‘gasteci' gece saat tam 2.00 olduğunda
işinden çıkıp evine dönerken bir trafik polisinin
aracına ceza yazdığını görür ve anında itiraz
eder,'Kardeş,ben bunu hep yaparım;velakin,
daha önce hiç ceza yememiştim…Hanımla kav-
ga ettiysen söyle,arayı bulayım…' diye... Polis
cezada kararlıdır;Pinedus'un itirazları üzerine,
tutanak tutması gerektiğini söyleyerek onu ka-
rakola götürür. Nöbetçi polis Pinedus’u,garibi-
min hiçbir entel ‘tutkusu’ olmamasına rağmen,
şıppadanak tanır ve zaten gastecimize gıcık-
tır;Allah sizi inandırsın,dövmeye bile kalkar…
Nezarete atılan Pinedus,zaman yolculuğunda
kaybolan ‘oda’ arkadaşının bütün karamsarlığı-
na karşı koyarak özgürlüğüne kavuşacağı saba-
ha göz kırpar…Gecenin bir vakti Müdür Bey
teşrif eder;Pinedus’a karşı olan kin ve nefreti-
ni kahramanımızın yüzüne açıkça söyler…Müdür
Bey’in akraba i taallukatından biri,bütün yete-
neksizliğine ve bu durumu kendisi dahil herkes
bilmesine rağmen,bir konser verir;kimsecikler
de sesini etmez ve sineye çekerler…Ama,Pine-
dus durur mu? Yerin dibine sokuverir zavallıcı-
ğı…Birkaç gün sonra da ‘musikişinas’ akraba in-
tihar eder! Pinedus,okkanın altına gitmiştir ça-
resiz…O artık,Müdür Bey’in gözünde,bir katildir!
Müdür hazırlıklıdır;Pinedus’un,her nasılsa,aynı
an ve ‘mekanda’ hazır bulunduğu bir cinayet
‘karmaşası’ önüne ‘Yer misin?’ diye sürülüverir…
Gastenin ‘patronu’,Allah'ın hikmeti bu ya,tesa-
düfen Pinedus’un nezarethaneye atıldığını öğ-
renmeyi başarır ve fakat o da ne? Beyzademiz
Pinedus’un bir piyon olduğuna,asıl kendisine
karşı,hükümet muhalifi olduğu için,bir komplo
hazırlandığına kesin olarak ‘kani’ oluverir! Man-
şetler atılır;tehditler havada uçar…İşin içine,
sokaktaki simitçi dahil,herkes girer…
32 kısım tekmili birden devam edecek....
Son düzenleme: