Silencio
Kayıtlı Üye

Bir JAMES CAMERON Filmi
Titanik / Titanic (1997)
Titanik, James Cameron'ın yönetmenlik, senaristlik, ortak yapımcılık ve ortak kurgu yönetmenliğini yaptığı, 1997 yılı Amerikan yapımı, epik-romantik filmdir. RMS Titanic'in batışı üzerine kurgulanan filmin başrollerini geminin felaketle sonuçlanan ilk seyahati sırasında aşık olan farklı toplumsal sınıflara mensup iki genci canlandıran Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet paylaşmaktadır.
Cameron'ın filme ilişkin fikri batık gemilere olan büyük ilgisinden kaynaklanmaktadır; trajedinin duygusal mesajını iletmek isteyen Cameron, kayıpla karışık bir aşk hikayesinin bunu başarmak için zaruri olduğunu düşünmekteydi. Filmin yapımı Cameron'ın RMS Titanic'in kalıntılarını görüntülediği 1995 yılında başladı. 1996'da geçen sahneleri Cameron'ın gemi enkazını görüntülerken kullandığı Akademik Mstislav Keldış gemisinde çekilmiştir. Titanic'in bir kopyası Meksika'daki Rosarito Beach kentinde inşa edilmiş ve batışı canlandırmak için maketlerle bilgisayar ürünü görüntüler kullanılmıştır. Filmin maliyetleri kısmen Paramount Pictures ve 20th Century Fox tarafından karşılanmıştır ve 200 milyon dolarlık bütçesiyle o dönemde tarihteki en pahalı filmdi.
Film 19 Aralık 1997 tarihinde sinemalara girmesinin ardından ticari ve eleştirel alanda başarı elde etti. On iki dalda Akademi Ödülü'ne aday gösterildi ve En İyi Film ile En İyi Yönetmen dalları da dahil olmak üzere on bir dalda kazandı. Dünya çapında iki milyar doların üzerinde gişe hasılatı yapan film, bir milyar doları geçen ilk filmdi ve 2009 yılında yine Cameron'ın bir filmi olan Avatar tarafından geçilene kadar olaan on iki yıl boyunca gişe hasılatı rekorunu elinde bulundurdu. 4 Nisan 2012 tarihinde filmin üç boyutlu bir versiyonu da trajedinin yüzüncü yılını anmak amacıyla sinemalara girdi.
Konusu;
1996 yılında hazine avcısı Brock Lovett ve ekibi "Okyanusun Kalbi" adlı bir elmas kolyeyi aramak amacıya RMS Titanic'in enkazında araştırmalar yapmaktadır. Kolyenin Caledon "Cal" Hockley'in kasasında olduğuna inanan ekip kasaya ulaşır; ama kasada kolye yerine Titanic'in battığı gece olan 14 Nisan 1912 tarihine ait kolyeyi takan çıplak bir kadın resmi bulunur. Resmin bulunduğu haberini alan Rose Dawson Calvert adlı yaşlı bir kadın Lovett'ı arar ve resimdeki kadının kendisi olduğunu iddia eder. Bunun ardından torunu Lizzy Calvert'la birlikte Lovett ve ekibini gemilerinde ziyaret eder. Kolyenin yeri hakkında bir bilgisi olup olmadığı sorulduğunda Rose Titanic'teki anılarını anlatmaya başlar ve geminin battığı gece öldüğü düşünülen Rose DeWitt Bukater olduğunu söyler.
1912 yılında 17 yaşındaki birinci sınıf yolcusu Rose, gemiye Southampton'da Pittsburgh'lu çelik alanında çalışan zengin bir iş adamının oğlu olan nişanlısı Cal ve annesi Ruth DeWitt Bukater ile biner. Ruth, evliliğin DeWitt Bukater'ların gizli mali sorunlarını çözeceği gerekçesiyle Rose'un nişanlılığının önemini vurgular. Nişanlılığından dolayı çılgına dönen Rose, geminin kıçından atlayarak intihar etmeyi düşünür. Jack Dawson adlı başıboş bir ressam onu durdurur. Bu olay sırasında görevliler tarafından geminin kıçında Jack'le birlikte bulunan Rose, merağından dolayı geminin ucundan baktığını ve Jack'in onu düşmekten kurtardığını söyler. Rose'un ısrarları üzerine Cal müteşekkir olduğunu göstermek için Jack'i ertesi akşam yemeğe davet eder. Cal ve Ruth üçüncü sınıftan gelen genç adamdan rahatsız olsa da Jack ile Rose çekingence bir arkadaşlık geliştirir. Birinci sınıftaki akşam yemeğinin ardından Rose gizlice üçüncü sınıftaki bir partide Jack'e katılır.
Cal ve Ruth tarafından Jack'i görmesi yasaklanan Rose, Jack'in devam eden ilgisini kesmeye çalışır. Buna karşın kısa süre içerisinde Jack'i Cal'a tercih ettiğini fark eder ve Titanic'in günışığını gördüğü son anlarda geminin başında onunla buluşur. Bunun ardından Rose'un lüks kamarasına giderler. Kamarada Rose Jack'ten kendisinin Cal'ın nişan hediyesi olan Okyanusun Kalbi'ni taktığı ve tamamen çıplak olduğu bir resmini yapmasını ister. Daha sonra Cal'ın korumasını atlatan ikili, geminin kargo bölümünde sevişir. Geminin ön havuz güvertesine giden ikili, burada geminin bir buzdağıyla çarpışmasına tanıklık eder ve gemi görevlilerinin durumun ciddiyetinden bahseden konuşmalarına kulak misafiri olur.
Cal, Jack'in yaptığı resmi ve Rose'un bıraktığı alaycı notu kasasında kolyeyle birlikte bulur. Çok sinirlenen Cal, korumasına Jack'in paltosunun cebine kolyeyi bıraktırır. Kolyeyi çalmakla suçlanan Jack, geminin alt kısımlarında bulunan güvenlik sorumlusunun bürosuna götürülüp burada bir boruya bağlanır, Cal ise kolyeyi kendi paltosuna koyar. Rose, Cal ile bir filikaya binmiş olan annesini terk ederek aşağıya iner ve Jack'i serbest bırakır. Bunun ardından gemi, yakınlarda bulunan diğer gemilerin dikkatini çekmek için işaret fişekleri atmaya başlar.
Jack ve Rose güverteye ulaşınca Cal ve Jack Rose'u filikalara binmesi için ikna eder, bu sırada Cal kendisi ve Jack'i güvenle gemiden uzaklaştıracak bir anlaşma yaptığını söyler. Rose filikaya bindikten sonra Cal Jack'e anlaşmanın sadece kendisi için geçerli olduğunu söyler. Rose'un bindiği filika indirilirken Rose Jack'ten ayrılamayacağını fark edip onunla yeniden bir araya gelmek için Titanic'e geri atlar. Çok sinirlenen Cal tabancayla onları içerisine su dolmakta olan birinci sınıf yemek salonuna kadar kovalar. Mermilerini tükettikten sonra kendisine acı veren bir biçimde elmasın Rose'a verdiği ceketinde kaldığını fark eder. Geminin durumunun artık acil olması nedeniyle güverteye dönüp kayıp bir çocuğa eşlik edermiş gibi yaparak filikalardan birine biner.
Jack ile Rose üst güverteye geri döner. Bütün filikalar ayrılmıştır ve geminin kıçı yükseldikçe yolcular gemiden aşağıya düşmektedir. Gemi ikiye ayrılır ve kıç bölümü doksan derecelik bir açıyla havaya yükselir. Jack ve Rose geminin bu son bölümüyle birlikte okyanusa iner. Jack Rose'un sadece bir kişiyi taşıyabilecek bir duvar kaplamasına çıkmasına yardım eder. Kaplamanın kenarını tutan Jack Rose'a sıcak yatağında yaşlı bir kadın olarak öleceğini söyler. Bu sırada Beşinci Subay Lowe hayatta kalanları aramak üzere bir filikayla yola çıkmıştır. Rose'u kurtarır; ama Jack filika gelene kadar hipotermiden ölmüştür.
Rose ile diğer kurtarılanlar RMS Carpathia ile New York'a götürülür. Rose burada adını Rose Dawson olarak verir. Cal Carpathia'nın güvertesinde kendisini ararken rastlanır. Daha sonraları Cal'ın 1929 yılında borsanın çökmesiyle servetini kaybettikten sonra intihar ettiğini öğrenir.
Hikayesini anlatmayı bitiren Rose, tek başına Lovett'ın gemisinin kıçına gider. Burada en başından beridir elinde olan Okyanusun Kalbi'ni çıkarır ve denize atar. Yatağında uyur görünürken şifonyerinin üzerindeki fotoğraflar görüntüye gelir; bu fotoğraflar Rose'un Jack'ten ilham alarak yaşadığı özgür hayatı göstermektedir. Bunun ardından genç Rose Titanic'teki Büyük Merdiven'de Jack ile bir araya gelir ve gemide hayatını kaybedenler tarafından alkışlanırken gösterilir.
Bir Replik;
"Tanrının kendisi bile bu gemiyi batıramaz."