Timur'un Yükselişi Ve Batı

AnKaRaLiM

Kayıtlı Üye
Barlas kabilesine mensup olan ve kurduğu devlet XV. yüzyılın ilk yıllarında Akdeniz'den Hindistan'a kadar uzanan Timur (veya Timurlenk), Orta Asya tarihinin üzerinde en çok araştırma yapılan ve en fazla romanlaştırılan şahsiyetidir. Sergilemiş olduğu korkunçluk ve düşmanlarına karşı sıkça gösterdiği acımasızlık da askeri başarıları kadar efsaneleşmiştir. Aslında Timur hakkında Batı'da ortaya çıkan efsane bütün Gotik romanları gibi insanı gülmekten çatlatan komiklikler ile dolu ve mantık dışı uydurmalar ile süslüdür.
Timur'un XV. yüzyılın ilk yıllarında Batı ile olan gerçek ilişkisi modern mitolojinin aksine oldukça samimidir. Ankara savaşında (1402) Osmanlı sultanı Bayezid'i mağlup etmesi dönemin Latin kronikçileri tarafından Hıristiyanlığın kurtarılması olarak selamlanırken, kendisi de batılı liderler tarafından güvenilir ve değerli bir müttefik olarak kabul edilmiştir. Her ne kadar böyle bir Doğu-Batı diplomasisinin tabiatını açık bir şekilde kavramamızı sağlayacak önemli sayıda kaynaklara sahip olsak da, şimdiye kadar batılı bilim adamları bu ilişkiyi kaleme almakta oldukça sessiz kalmışlardır.

Timur ile Batı arasındaki diplomasi son olarak Fransız müsteşrik Silvestre de Sacy tarafından 19. yüzyılda detaylı olarak anlatıldı. Her ne kadar bazı çağdaş bilim adamları samimi ilişkilerin varlığına dair kısa imalarda bulunmuş olsalar da bunlar, eldeki delillerin tam bir müzakeresinden çok bilgi kırıntılarından ibarettir. O dönemin Osmanlı-Batı düşmanı yada Timurlu bilim adamlarının bir çoğu bu konuda tam bir sessizlik içerisindedirler. Bundan dolayı bizim buradaki amacımız Batılıların "Tatar Timur"u anlamalarına ve onunla olan ilişkilerinin tamamına biraz ışık tutmaktır.

Bir Barlas kabilesi mensubu ve onun Çağatay ulusu ordusunun Orta Asya'nın en uzak bölgesinde iktidara gelmesinin başlangıçta Batılılarca dikkate alınmaması hiç de şaşırtıcı değildir. 1380'lerin ortasından daha önce onunla ilgili herhangi bir haber de Batı'ya gelmiş olamaz. Batı kaynaklarında Timur ile ilgili olarak Venedik senatosunun 1394 yılında Osmanlı Sultanı ile bir Tatar liderinin arasında gelişen bir düşmanlığı görüşmesinden önce herhangi bir kayda rastlanmaz.

Doğu'da bilinmeyen fakat belli ki güçlü bir devletin ortaya çıkmasına Venedik'teki tepki Karadeniz Bölgesi'ndeki Tana ve Venedik ticaretinin kaderi üzerine duyulan endişe olmuş ve hemen Altın Orda hanı Toktamış'a kendisinden koruma talep eden mektuplar yollanmıştır. Fakat Toktamış'm başkenti Saray'ın yağmalanması ve yakılması ile Altın Orda'nın Batılı müttefikleri için yapabileceği çok az şey vardı.

Bu arada Osmanlılar 1396 yılında Niğbolu'da Haçlı orduları karşısında ezici bir zafer kazandı. Bu kayıp Osmanlı tehdidinin Batılılarca algılanmasında ani bir değişikliğe sebep oldu ve Tatar Doğu'dan yardım ihtimaline işaret etti. Karadeniz ticaretine yönelen bu tehdit aşağı Tuna boyları ve Balkanlar'daki
kayıplar karşısında daha sönük kaldı ve Timur'dan ziyade Osmanlı Türklerinin Batı Hıristiyanlığı için daha doğrudan bir tehlike olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine Bizans imparatoru II. Manuel Paleologos, Fransa sarayından bu yeni tehdide karşı yardım istedi. Buna cevaben gönderilen elçilerin içinde 1398 yılında Timur'un sarayına giden bir Dominikan, François Sandron da bulunmaktaydı. Sandron hakkında çok az şey bilinmekle birlikte o, Timur'un daha sonraki yedi yıllık saltanatı boyunca Batılı saraylara göndereceği esas elçisi olmuştur.

1400'den itibaren Timur'un askeri harekatları Batı Asya'daki Osmanlı gücüne doğrudan bir tehdit halini aldı. Onun 1401 yılı Mart ayında Memlûklere ait olan Dımaşk'ı yağmaladığı haberi, bölgede bulunan bir çok Latin konsolos vasıtası ile Batı'ya ulaşmış olmalıdır. Hem Timur'un sarayındaki hem de Batı Avrupa saraylarındaki siyasi hava, çeşitli şekillerde ortak hareket etme tekliflerine yol açacak nitelikteydi.

Cenevizli tüccar Giacomo de Orado 1401 Eylül'ünde Girit'ten Venedik Sapientes*'ine gönderdiği mektubunda, içlerinde bir Dominikan, "Frater Franciscus"'un da bulunduğu Timur tarafından gönderilen iki elçinin bir Ceneviz gemisi ile 19 Ağustos 1401'de Pera'ya geldiğini belirtiyor. Bu elçiliğin amacı Timur'un baharda Osmanlılara karşı harekete geçmeyi planladığını belirterek, Grekleri Bayezid ile bir dostluk anlaşması imzalamaktan vazgeçirmek idi.

Orado, Peralılarm elçiye vermiş olduğu cevaptan haberdar olmadığını iddia ederken, kronikçi Giorgio Stella, Pera'daki Cenevizlilerin saygı ve destek işareti olarak Timur'un bayrağını şehirde dalgalandırdıklarını yazmaktadır (1409 yılı civarında). Olumlu cevap verildiğine dair bir delil ise Timur tarafından İstanbul kral naibi olan VII. John Palaeologos'a yazıldığına inanılan 15 Mayıs 1402 tarihli mektuptur. Mektupta açıkça "Frate Franceco" tarafından Timur'a olumlu mesaj getirildiğinden ve aynı şekilde de cevap verildiğinden bahsedilmektedir.

Sultaniye başpiskoposu John'un yanı sıra bu aynı Francesco/François'dan ayrıca Bayezid'in Ankara Savaşı'nda ezici bir şekilde mağlup edilerek (esir alınmasından) üç gün sonra Muharrem 805/ 1 Ağustos 1402 tarihinde yazılmış olan ve Timur ile (oğlu) Miranşah tarafından Batı Avrupa'daki çeşitli hükümdarlara gönderilen mektuplarda da zikredilmektedir. İçerik bakımından neredeyse bir birinin aynısı olan bu mektuplar Batı'ya dostluk ve Timurlu topraklarında serbest ticaret yapma teklifinde bulunuyordu.

Batının buna cevabı ise coşkulu idi. Fransa'nın VII. Charles'ı ve İngiltere'nin IV. Henry'si Timur'a sırasıyla şu sıcak ifadelerle hitap ediyorlardı: "serenissimo ac victoriosissimo" ve "amico nostro". Henry, yardımları ve Hıristiyan tüccarlara karşı ülkesinde gösterdiği dostluktan dolayı Timur'a teşekkür ettiği gibi Timurlu ülkesinden gelecek tüccarlar için de İngiltere'de güvenlik garantisi verdi. Ardından da Timur'un Yıldırım Bayezid'i mağlup etmesinden duyduğu sevinci ifade etti. Charles'm mektubu da hemen hemen aynı içeriğe sahipti.
Timur'a ait haberlerin ve elçilerin ulaşmasına tamamen resmi yazılarla verilen cevapların yanında, Bayezid'in mağlup edilmesinin coşkusu da dönemin kroniklerinde yankılanmıştır. Timur'un zaferlerine ait kayıtların en coşkulusu kesinlikle İngiltere'dekiler idi. Thomas Walsingham, hem Historia Anglicana hem de St. Albans'da yazdığı Ricardi Secundi et Henrici Quarti adlı eserlerinde Timur'un askerleri ile Kudüs'ü yeniden ele geçirdiğini, 60.000 adamı ile beraber topluca Hıristiyanlığı kabul ettiklerini ve elbiselerinin üzerine haç diktirdiklerine dair bir hikaye anlatmaktadır. Bu kayıtlar 1300'lü yıllarının Gesta Dei fer Mongols veya St. Alban kroniklerinde görülen ve orada Moğol Gazan Han'ın Hıristiyanlığı kabulünün neredeyse aynı ifadelerle tasvir edildiği hikayelerin bir redaksiyonu olarak görülebilir. Ayrıca aynı haberler Usklu Adam'm Chronicon''unda da görülmektedir ki, burada hem Timur'un Kudüs'ü ele geçirdiği hem de Hıristiyan hacıların Kutsal topraklara serbest gitme hakkının yeniden kazandığı kaydedilmektedir.Adam'm Roma'da ikamet etmekteyken yazdığı eserin metinleri daha önceki kaynaklardan alıntı yaptığına dair herhangi bir iz içermemektedir.

Dönemin Fransız kronikleri ise böyle hayali hikayeler içermemekle birlikte, Sultaniyeli John'un gelişinden bahsettikleri gibi, Timur'un önceki seferleri ile ilgili sık sık doyurucu bilgiler de vermektedirler. St. Denis'in Kronik(lerine) inanacak olursak Bayezid'in mağlup olmasının haberleri ilk olarak, Osmanlılar tarafından Niğbolu savaşından bu yana hapis tutulan ve Ankara savaşından sonra geri dönen askerler tarafından getirilmiştir. Fransa'da Bayezid'in mağlubiyetine duyulan ilginin Niğbolu'nun hatırasından kaynaklandığını hiç kimse yalanlayamaz: Enguerrand de Monstrelet böyle bir bağlantıdan Chronique''inde bahsetmiştir. Bununla birlikte Timur'un başarılarının en kapsamlı anlatımı Fransa'ya Sultaniyeli John ve François Sandron'm elçilikleri sayesinde ulaşmıştır.

Sandron gibi Sultaniyeli John hakkında da çok az şey bilinmektedir26. John'un Libellus de notitia orbis adlı dünya coğrafyası eseri üzerine en önemli çalışmayı yapan Kern bile onun sadece bir "insan" olduğunu bildiğini itiraf eder; çünkü onun milliyetini dahi belirleyememiştir. O, 1400 yılında İngiltere'nin IV. Henry'si tarafından "Habeşistan kralı Prester John"a bir mektup göndermekle görevlendirilmiştir; bundan dolayı da onun bir İngiliz olarak doğmuş olması muhtemeldir. Fransa'ya gelmeden önce kendisinin Venedik'te olduğu bilinmektedir, fakat Timur'un hizmetinde yapmış olduğu diğer faaliyetler hakkında elimizdeki deliller oldukça eksik.. Chronographia Regum Francorum'un da içerdiği gibi, Timur'un başarılarının uzunca bir tarihine hala onun yazdıkları sayesinde sahibiz.30 Chronographia'mn derleyicisi Timur'u övmekten kaçınmış ve onun inanılmaz kana susamışlığı ile zalimliğini yerinde kaydetmiştir. Bununla birlikte Timur'un Ankara'da Bayezid'e karşı aldığı galibiyet ve Sultaniyeli John'un takip eden elçiliği, onun Fransız okuyucuları için, oldukça dar bir metin bünyesine gömülmüş hacimli bir biyografiye imkan vermekte oldukça yeterlidir.


Timur'a karşı İspanyol cevabı ise karışıktı. Onun fetihlerinin haberi hem Aragon'a hem de Kastil'e Ankara Savaşı'ndan çok önce ulaşmıştı. 1397 yılma kadar Dımaşk'ta bir tane ve bundan çok önce de İskenderiye'de bir tane Aragonlu konsolos bulunmaktaydı. Timur'un Suriye'yi istilası ve Dımaşk'ı yağmalaması haberi Dımaşk'da (1390-96) ve İskenderiye'de (1398-1432) Aragon konsolosu olarak görev yapan Antonio Ametller aracılılığı ile Valensiya'ya ulaştı. Kastilya Kralı III. Enrique'yi 1401 yılı sonu - 1402 yılı başında Payo Gomez de Sotomayor ile Hernan Sanchez de Palazuelos'u Anadolu'ya hem Bayezid hem de Timur ile görüşmeleri için göndermeye sevk eden sebep de yükselen güç Timur'un bu haberleri idi.Payo Gomez de Sotomayor ve Hernan Sanchez de Palazuelos'un elçilikleri hakkında, onların Ankara savaşında (1402) hazır bulundukları ve Müslüman elçi Muhammed el-Hacı ile İspanya'ya geri döndüklerinden başka bir şey bilinmemektedir. Ne Enrique'nin böyle bir elçiliği göndermesinin sebebi ne de onların izlediği yol hakkında bir bilgimiz vardır. Timur'un Fransız ve İngiliz krallarına yolladığına benzer bir mektup taşıyan kendi elçisini onlarla birlikte Kastil'e yollaması olumlu cevap aldıklarının göstergesidir.

Timur'un Hospitalierler'in üssü İzmir'i kuşattığı (Aralık 1402) haberinin, İzmir'i kuşatmadan önce Ankara'da kazanmış olduğu zaferin haberinden daha erken Aragon sarayına ulaştığı görülmektedir. Çünkü 1402 yılı sonbaharında Constantine Rhallis Palaelogis başkanlığında bir Bizans elçiliği Aragon'da bulunmaktaydı ve Bizans kaynakları aracılığı ile 28 Şubat 1403'te kendisine ulaşan İzmir'in kuşatılması haberlerinden etkilenen Aragon kralı Martı ilk önce, Orta Asyalı lideri son derece aşağılayıcı bir cevap yazdı. Martı, Kastilyalı III. Enrique'ye, daha sonra Aragonlularm XIII. Benedict'e Timurlu karşıtı bir haçlı seferi düzenlemek için kaynak istemek amacıyla yolladıkları mektupta da yankılanan bir ifade ile Timur'a "Malvado" şeklinde hitap ediyordu. Bununla birlikte Martı üç ay sonra, 27 Haziran 1403 tarihinde Bizans imparatoru Manuel II Palaeologos'a Hıristiyanlığın düşmanı (Bayezid)'in mağlup edilmesini tebrik eden bir mektup yolladı. Ayrıca Nisan 1404 tarihinde Sultaniyeli John Batı Avrupa saraylarına yaptığı tur sırasında Valensiya'ya gelince Martı de, VI. Charles ve IV. Henry ile birlikte Timurlu sarayına tebriklerini iletti.

Payo Gomez ve Hernan Sanchez'in elçiliklerini takiben, Timur'dan mektup alan III. Enrique buna, vekilharç tarafından da desteklenen bir diğer elçiyi, Ruy Gonzâlez de Clavijo'yu Doğu'ya göndererek cevap verdi. Yanında bir keşiş ile bir kraliyet askeri bulunan ve Timur'un daha önceki elçilik heyeti ile İspanya'ya göndermiş olduğu elçisinin rehberlik ettiği Clavijo'nun görevi Timur'u Semerkand'da görmek ve onu Hıristiyanlık ordusuna katılarak bir kez daha Türkler üzerine saldırmaya teşvik etmek için çaba sarf etmekti. Timur'un sarayına gidiş ve dönüşü kapsayan bu üç yıllık (1403-6) seyahatname, Timur'un sağlığmdaki Timurlu ülkesi hakkındaki en önemli ve en detaylı Batı kroniğidir. Sadece Timur'un sarayındaki hayatı tasvir etmekle kalmaz, ayrıca Avrupalıların İran ve Orta Asya'daki ticaret aktivitelerinin de en önemli tanıklığını yapar. Timur'un III. Enrique'nin teklifine bir mektup yazarak dahi cevap vermemesi, Timur'un 1404-5 yıllarında Osmanlılara karşı geçekten başka
seferler düzenlemek niyetinde olmadığını gösterir. Timur'un ittifak tekliflerine olumlu cevap vermemesi kendisinin İspanyollara karşı negatif duygular beslemesinden çok Çin'e karşı sefer düzenlemek istemesi ile ilgilidir. Clavijo ile vatandaşlarının sıcak bir şekilde karşılanmaları, şahane bir şölenle ağırlanmaları ve Timur'un biyografisini yazan Şerefeddin Ali Yezdî'nin eseri Zafernâme'de bu elçiliği zikretmesi, onların olumlu bir şekilde karşılandıklarını göstermektedir.41 Timur Çin'e sefere çıkmasından hemen sonra 1405 yılında ölmüştür.

Timur ile İngiltere, Fransa ve İspanya arasında kurulan ilişki, 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyılın başında Batılı saraylar ile Moğol İlhanlı sarayı arasında var olan hareketli bir diplomasiyi yeniden ateşleyen Orta Asyalı Haçlı Müttefiki ilgisini yeniden canlandırması açısından önemlidir. Aralarında doğrudan olan bu ilişkide: Elçiler ve/veya mektuplar karşılıklı olarak gönderilmiş ve Latinler, Osmanlı karşıtı-Haçlı gibi gördükleri Timur'un Ankara zaferine çok önem vermişlerdir. Öte yandan ise Timur'un, Latin Egeli farklı güçler (Venedikliler, Cenevizliler ve Rodos'taki Hospitalierler) ile olan ilişkisi oldukça değişik, karışık ve iç içe idi.

Venediklilerin ve Cenevizlilerin Timur'un faaliyetlerine olan ilgileri ilk olarak yukarıda da anlatıldığı üzere doğudaki ticari ilgileri ile alakalıydı. Bundan dolayı da Venedik Sapientes'i Girit'deki tebasma, Bayezid karşısında aldığı zaferden birkaç hafta sonra Timur ile doğrudan görüşmelere başlamalarını emretti.Giovanni Cornaro'ya göre gerçekten de Ankara Savaşı'nın hemen arkasından Venedikliler, Çanakkale boğazını bir Türk geri çekilmesine karşı kapatma teşebbüsünde bulundular. Bununla birlikte Çanakkale boğazının bu kapatma teşebbüsü ve Peralı Cenevizlilerin buna benzer şekilde Timur'a yaptıkları yardım teklifleri gerçekleştirilemediği gibi, üstelik Ceneviz gemilerinin kaçan Türk birliklerine yardım ettikleri bile kaydedilmiştir. Aynı zamanda Bayezid'e karşı pan-Ege deniz birliği planları da harekete geçirilmiştr.

Kaydedilmesi gereken birçok tutarsızlıklar da vardır: Sakızlı Cenevizliler Timur'un Türkleri nihai olarak mağlup etmesi üzerine, onunla bir tür ittifak kurma ile açıkça ilgilenmişlerdir. Rodos'daki Hospitalierlerin üstadı Philippe de Naillac'm onları bu niyetlerinden vazgeçirmek için Dominic de Alamania'yı Sakız'a yolladığı söylenmektedir. Timur'un biyografi yazarları Şerefeddin Ali Yezdi ve Nizameddin Sami'ye inanacak olursak onlar Hospitalierlerin bu ricasını dikkate almamışlardır. Çünkü her ikisi de Sakız'dan Timur'a bir elçilik heyeti göndermeyi tercih etmişlerdir. Hospitalierlerin burada çifte standart uyguladığı görülmektedir: Giritli bir elçi olan Buonaccurso Grimani'ye göre Hospitalierlerin üstadı Philippe de Naillac Timur'un peşinden bir heyet göndermiştir.Hilda Hokkam, Timur hakkındaki popüler biyografisinde Midilli idarecileriyle Timur arasında bazı mektuplaşmalardan bahsetse de bunların bir sağlaması yapılamamıştır.

Latin Ege'sinde Timur'a karşı niçin böylesine bir karmaşa ve birçok çatışan tarz vardı? Berker, "Hıristiyanlar arasında koordineli bir siyasetin olmadığı... Korkunç Timur'un müthiş zaferinden sonra Avrupa'ya karşı düşmanlıklar yapabileceği korkusu taşıdıkları" fikrine sahiptir.50 Hatta Hospitalierler'e ait İzmir'e yapılan doğrudan saldırı bile kararlı bir siyaset kuramamıştır. Egeli devletlerin Osmanlılarla 1403 yılı Şubat ayında imzaladıkları bir anlaşma bile baharda Batı'dan dönen II. Manuel Palaeologos tarafından tanınmamıştır. Kastilyalı Clavijo'nun elçiliği çok iyi bir şekilde karşılansa da, Timur'un hemen arkasından gelen İran'daki halefleri şöyle dursun Orta Asya ile bile bir ilişkisi kurmak için herhangi bir İspanyol teşebbüsü ile sonuçlanamadı.

Batı'nın Timur ile ilişkiye başlaması Hıristiyanlığın, Müslüman tehlikesinden bir Doğulu Hıristiyan kral sayesinde kurtulacağını söyleyen XII. yüzyıl Prester John efsanelerine kadar giden uzunca bir siyasetin parçası idi. Bundan önceki çalışmalar Moğol İlhanlılar ile Karamanoğlu ve Akkoyunlular gibi Türk devletleriyle hem Memlûklere hem de Osmanlılara karşı Batılıların sayısız askeri ve diplomatik ittifaklar kurma çabalarını ayrıntılı olarak anlatmıştır.Eğer Timur, davranışları Hıristiyanlığın ortak düşmanından beklenen düşmanlığa uygun olarak görülen Doğulu bir hükümdarın Batı'daki ana modeline tamamen uygun olarak görüldüyse, ölümünün batı kroniklerinde belirtilmemesi ve zikredilmemesi özellikle şaşırtıcı değildir. Daha önce İlhanlılara duyulan şevk gibi, Timur'a olan özlü hayranlık ta Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki büyük siyasi gerginlik döneminde ortaya çıktı. Avrupalı prensler arasındaki iç mücadele muhtemel bir koruyucu bulma ihtimaline -belki de ihtiyacına- yol açtı. Kendinden önceki birçok İlhan gibi Timur da batılı idarecilerle temas kurmakta ilk diplomatik adımı attı. Bayezid'e karşı alman zaferden sonra atılan bu adım, Haçlı ordusunun büyük bir hezimete uğramasından hemen sonraya denk geliyordu. Timur'un önemi, devletinin askeri gücünün gerçek değerinden daha ziyade ortaya çıkışının Batı'ya kritik bir dönemde sunmuş olduğu fırsattan ileri gelmekteydi.

Bu, onun tamamen unutulduğunu söylemek anlamına gelmez. Aksine Timur'un başarıları 19. yüzyıl boyunca (özellikle Batılı krallara bir ayna olan) politik yazı ve dramaya (daha bir çoğu gibi Marlowe) konu olmuştur. Onun gerçek diplomasideki kısa görüntüsü Batı'da hayalden kurtulmaya fırsat vermemiştir. Sonuç olarak Timur kusursuz bir ana modeldir ve onun Batı prensleri için bir model ve müttefik olan karakterinin değişmesi 18. yüzyılda Timur karşıtı polemiklerle dolu eserlerin tercümesinden önce değildir.

O, batılı araştırmacılara bilinmeyen Doğu için değişen bir ana model olarak hizmet etmiştir. Onun zamanla bir müttefikten düşman statüsüne kayması tamamen, medeni olmayan "yabancının" şüphe ile karşılandığı kolonileşme çağındaki Batılı görüşlere paraleldir: Batı'mn çok korkulan düşmanını 1402 yılında yenmiş olan Hıristiyanlığın koruyucusu olmaktan ve Latin dünyasına yeni bir umut vermekten çok uzaktı.

Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü,e-dergi,
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst