Kazanç gâyesiyle yapılan alım-satım
faaliyeti. İktisâdî malların elden ele geçerek sâhip değiştirmesidir. Geniş anlamda ticâret, parayla
temsil edilen bütün malların kendi veya başkası hesâbına nakden veya hesâben sürekli olarak alınıp
satılma faaliyetidir.
İnsan sonsuz ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların elde edilmesini sağlayan içgüdüler, akıl, zekâ ve rûhî
kuvvetlerle birlikte yaratılmıştır. İhtiyaçların çok çeşitli olması insanları birlikte yaşamaya, birbirinden
faydalanmaya, ticârete itmiştir. Kısacası insan, medenî yaratılmıştır, insanla birlikte ticâret var
olmuştur.
Büyük çapta ticâret, denizci olan Fenikelilerle başladı. Ülke dışı ticâreti emniyet altına almak için 5.
yüzyılda Romalılar tarafından harekete geçildi. 11. yüzyıldan îtibâren ticârette yenilik kendisini iyice
gösterdi. İtalyan kıyı şehirleri gemilerle ülkelerarası ticâret yapmağa başladılar. İpekyolu, ticâretin can
damarı oldu. Bu yol üzerindeki ülkeler zenginleştiler. On altıncı yüzyılda büyük keşiflerin yapılması,
Amerikanın ve Ümitburnunun keşfiyle İpekyolunun ehemmiyeti kayboldu. Afrika, Hindistan, Amerika
ve Avustralya gibi ticârî bakımdan eldeğmemiş bölgeler bulan, gemicilikte ileri giden Avrupa Devletleri
iyice zenginleştiler. Bu bölgeleri, insanına varıncaya kadar ticâret malı olarak gördüler. Büyük sömürge
imparatorlukları kurdular ve bu bölgelerin her türlü zenginliğini kendi memleketlerine götürdüler.
Buralarda ancak kan ve gözyaşı bıraktılar. Fransa, İngiltere, Portekiz, Hollanda ve İspanya bu
zenginlikleri paylaşabilmek için 17. yüzyılda kendi aralarında kanlı mücâdeleler yaptılar.
Sanâyi devrimiyle birlikte hammadde alımı ve mâmul madde satımı ticâreti gelişti. Avrupa içinde
karayolları yapılmağa başlandı. Himâyeci merkantilizmin karşısına, serbest dolaşım iktisâdî doktrini
çıktı. Ticârette serbest dolaşım savunulmaya başlandı. Ticâretin gelişmesi, mâlî işlerle uğraşanlara ve
tüccarlara faydalı oldu. Burjuva denen, zengin yeni bir sınıf doğdu. Avrupa toplumlarında sosyal
dengeler değişti. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllardaki buharlı geminin, lokomotifin, telgrafın
keşfi, mesâfeleri kısalttı. Ticâretteki ulaşım zorluklarını büyük ölçüde azalttı. Yirminci yüzyılda petrolün
keşfiyle taşıtlarda ve sanâyide kullanılması ve havacılığın gelişmesi ticârette, dünyânın tek pazar
hâline gelmesine sebep oldu. Yalnız ülke hudutları içinde değil, bütün dünyâda etkili devlet gücüne
ulaşıp, hükümetlerin geleceğiyle oynayan büyük ticâret şirketleri ortaya çıktı. Savaş sanâyiinin de
ticârete konu olması, küçük devletlerin kendi irâdeleri dışında savaşa sürüklenmelerine sebep oldu.
Dünyâ ticâretini elinde tutanlar, dünyâ siyâsetine yön vermeye başladılar.
Ticâret günümüzde konuları îtibâriyle toptan, perakende, aracı olmakla birlikte, bölgelere göre iç ve dış
ticâret diye ikiye ayrılır. Özellikle dış ticâret hızla gelişme göstermektedir.
faaliyeti. İktisâdî malların elden ele geçerek sâhip değiştirmesidir. Geniş anlamda ticâret, parayla
temsil edilen bütün malların kendi veya başkası hesâbına nakden veya hesâben sürekli olarak alınıp
satılma faaliyetidir.
İnsan sonsuz ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların elde edilmesini sağlayan içgüdüler, akıl, zekâ ve rûhî
kuvvetlerle birlikte yaratılmıştır. İhtiyaçların çok çeşitli olması insanları birlikte yaşamaya, birbirinden
faydalanmaya, ticârete itmiştir. Kısacası insan, medenî yaratılmıştır, insanla birlikte ticâret var
olmuştur.
Büyük çapta ticâret, denizci olan Fenikelilerle başladı. Ülke dışı ticâreti emniyet altına almak için 5.
yüzyılda Romalılar tarafından harekete geçildi. 11. yüzyıldan îtibâren ticârette yenilik kendisini iyice
gösterdi. İtalyan kıyı şehirleri gemilerle ülkelerarası ticâret yapmağa başladılar. İpekyolu, ticâretin can
damarı oldu. Bu yol üzerindeki ülkeler zenginleştiler. On altıncı yüzyılda büyük keşiflerin yapılması,
Amerikanın ve Ümitburnunun keşfiyle İpekyolunun ehemmiyeti kayboldu. Afrika, Hindistan, Amerika
ve Avustralya gibi ticârî bakımdan eldeğmemiş bölgeler bulan, gemicilikte ileri giden Avrupa Devletleri
iyice zenginleştiler. Bu bölgeleri, insanına varıncaya kadar ticâret malı olarak gördüler. Büyük sömürge
imparatorlukları kurdular ve bu bölgelerin her türlü zenginliğini kendi memleketlerine götürdüler.
Buralarda ancak kan ve gözyaşı bıraktılar. Fransa, İngiltere, Portekiz, Hollanda ve İspanya bu
zenginlikleri paylaşabilmek için 17. yüzyılda kendi aralarında kanlı mücâdeleler yaptılar.
Sanâyi devrimiyle birlikte hammadde alımı ve mâmul madde satımı ticâreti gelişti. Avrupa içinde
karayolları yapılmağa başlandı. Himâyeci merkantilizmin karşısına, serbest dolaşım iktisâdî doktrini
çıktı. Ticârette serbest dolaşım savunulmaya başlandı. Ticâretin gelişmesi, mâlî işlerle uğraşanlara ve
tüccarlara faydalı oldu. Burjuva denen, zengin yeni bir sınıf doğdu. Avrupa toplumlarında sosyal
dengeler değişti. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllardaki buharlı geminin, lokomotifin, telgrafın
keşfi, mesâfeleri kısalttı. Ticâretteki ulaşım zorluklarını büyük ölçüde azalttı. Yirminci yüzyılda petrolün
keşfiyle taşıtlarda ve sanâyide kullanılması ve havacılığın gelişmesi ticârette, dünyânın tek pazar
hâline gelmesine sebep oldu. Yalnız ülke hudutları içinde değil, bütün dünyâda etkili devlet gücüne
ulaşıp, hükümetlerin geleceğiyle oynayan büyük ticâret şirketleri ortaya çıktı. Savaş sanâyiinin de
ticârete konu olması, küçük devletlerin kendi irâdeleri dışında savaşa sürüklenmelerine sebep oldu.
Dünyâ ticâretini elinde tutanlar, dünyâ siyâsetine yön vermeye başladılar.
Ticâret günümüzde konuları îtibâriyle toptan, perakende, aracı olmakla birlikte, bölgelere göre iç ve dış
ticâret diye ikiye ayrılır. Özellikle dış ticâret hızla gelişme göstermektedir.