Thomas Moore ve Ütopyası

4MinoRMacH1Né

Hard Work Beats Talent
Kayıtlı Üye
Thomas More

Thomas More, kendisinden sonra gelen bütün “toplum mühendislerini” etkileyecek bir kavram olan ütpya sözcüğünün isim babası olmasaydı, belki de yalnızca İngiliz siyasi tarihinde bir madde olarak kalacak ve onurlu mücadelesi pek bilinmeyecekti. Oysa, 1478 doğumlu Sir Thomas Moore, Kral’a, hayatı pahasına da olsa HAYIR demesini bilen ve inançlarını hiç bir baskı altında değiştirmeyen bir kişiydi. Farklılıkları daha Üniversite eğitimi sırasında belirmeye başlamıştı. Oxford’da Grekçe ile tanışmış ve Grek düşüncesini yeniden araştıran İtalyan Rönesanssına sempati duymuştu. Bu eğilimi ailesi ve otoritelerin tepkisini çekince, dostu Erasmus’un da etkisiyle hukuku seçti. 1504 ise, parlamentoda - VIII.Henry’nin vergi isteğine karşı çıkan- muhalif bir üyeydi. 1514’de şövalye de oldu.
Kral, pek hoşlanmamakla birlikte, giderek popülerleşen, bilgisi ve tavırları ile sivrilen More’la ilişkilerini sıcak tutmaya çalıştı. Önce Adalet Bakanlığına getirildi More. Ancak, mahkemeye işi düşenlerden hediye almayı reddederek teamülleri çiğnedi! Ardından Kral’ın boşanma isteğini reddetti. Böylece sarayla arası açıldı ve 1532’de istifa etti bakanlıktan. Davet edildiği evlilik törenine de katılmadı. 1534’de VIII. Henry’nin parlamentodan geçirdiği “Üstünlü Yasası”nı da inançlarına ve hukuka aykırı bulduğu için kabule yanaşmadı ve kralın papadan üstün olduğuna dair yemin etmeyi reddetti. İpler gerilmiş, kılıçlar çekilmişti artık. Suçu idamı gerektirmiyordu, ancak yalancı tanıklıklarla “vatana ihanet ettiği” saptandı..! Tavrından vazgeçerse affa uğrayacağı söylendiği halde, inançlarını çiğnemedi, vicdanının sesine uydu ve başını cellada vermekten imtina etmedi (1535). Gerçek bir aydındı Thomas More...


Kavram olarak Ütopya

Kuzey ülkelerinde Rönesans, İtalya’dan sonra başladı ve hemen reformla karışmış bir duruma geldi. Bu nedenle dinsel etkilenmişliği vardı, anarşist ve ahlakdışı değildi. Tersine sofuluk ve kamu erdemiyle ilişkiliydi. Bu akımın örnekleri aynı dönemde yaşamış ve arkadaş olan Erasmus ve Sir Thomas More’dur. İkisi de meslekten filozof değillerdi, sistematik her şeye karşı hoşnutsuzluğu temsil ediyorlardı ve Skolastiğe olan tepkiyi belirleyen de bu hoşnutsuzluktu.
Konuya balıklama dalmadan önce, sözcüğün sözlüksel bir tanımını vermek istiyorum. Ana Britanica’nın Ütopya maddesi şöyle ; “yaşayanlarına kusursuz bir düzen içinde var olma olanağı sağladığı kabul edilen ideal ülke”. Kelimenin çağrışımı ise, “olanaksız ölçüde idealist” reformcu görüşlere temel olmuştur(tabii buradaki idealizmi felsefi idealizmden ayırmak gerekiyor). Sözcük ilk olarak Sir Thomas More tarafından 1516 yılında telaffuz edildi. Terimi yunanca qu (değil) ve topos(yer) sözcüklerinden türeten More, olmayan yer anlamına gelen sözcüğü, bütünüyle akıl yoluyla yönetilen ortak mülkiyete dayalı bir kent devleti olarak betimledi.
Yani, ütopya üretilmiş bir sözcük, ama kavramsallaşması ile birlikte, beklenmedik bir etki yaratmış. Onun üstüne herkesin farklı anlamlar yükleyişi basit bir dilsel olanaksızlıktan değil, toplumsal tasarımlardaki karşıtlıklardan geliyor. Gündelik konuşmalarımızda hayalcilik gibi kullanıyoruz bu sözcüğü, ama felsefi, siyasi ve ideolojik kuruluşları biraz farklı. Oralarda hayal ve gerçek birbirine karışıveriyor. En büyük ve etkili ütopyalar olarak, çok ya da tek tanrılı, cennet ve cehennem tasarımlı dinleri, bu hayal ve gerçek karışımı için örnek olarak göstermek mümkün. Thomas Moore’un bu kavramı kullanışından önceki tarihsel dönemlerde de -adı din ya da felsefe olsa da- ütopyacı anlayışları bulup çıkartmak hiç de zor değil. Bu tarih neredeyse yazının/mağara resimlerinin tarihi kadar gerilere uzanıyor.

Thomas More’nin Ütopyası

Onun hayalini kurduğu ülke hakkında bilgi vermek gerekirse onun ülkesinde hiç kimse özel mülk kavramını bilmez. Herkesin evi aynı stildedir. Evlerde bir sokak bir de bahçe kapısı var ve kilit yoktur. Herkes istediği eve girebilir. Sahiplik duygusu olmasın diye 10 yılda bir ev değiştirilir. Evlerin böylesine düzenli olduğu bir adada kıyafetlerde oldukça düzenlidir. Hemen hemen herkes aynı şekilde giyinir.
Köylerde 40 kişinin çalıştığı çiftlikler bulunur ve bunlar yaşlı ve bilge olan biri kadın ve biri erkek iki kişi tarafından yönetilir. Çalışma süreleri de sadece 6 saattir. Bu durumu More günümüzde çalışan kesimin sadece kendisine değil zengin kesime de bakması gerektiğini,dolayısıyla bu durumun emekçilerin işlerini oldukça zorlaştırdığını söyleyerek açıklıyor ve Ütopya gibi eşitlikçi bir ülkede insanların 6 saat çalışmasının onlara yettiğini söylüyor.
Ütopya’da ki başka bir durum ise hayvanların Ütopya halkı tarafından öldürülmemesi. Ütopyada bu işi Ütopya halkı yerine köleler yapar. Bu durum Ütopyalıların böyle vahşi davranışlardan uzak kalmasını sağlamaktadır.
Ütopya’da savaş zaferleriyle de övünülmez. Sadece zorunlu hallerde savaşa girerler. Altın ve gümüş ise sadece savaş için tutulur.
Mutluluğu zevkte bulan bir ahlak ve çilecilikten uzak bir dinsel tutum söz konusudur.



Hazırlayan:
Yiğit Kaptan
Başkent Üniversitesi
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst