Efsunkar
Bayan Üye
Kuhn'un bilimsellik görüşünde iki önemli kavram vardır.Bunlar paradigma ve bunalım kavramlarıdır.
Kuhn'un felsefe etkinliği üç aşamalıdır.
İlki normal (olağan bilim etkinliği) ikincisi olağan üstü bilim etkinliği ve sonuncusu bunalımdır. Olağan bilim, bir paradigma var olduğu zamanki dönemdir. Paradigma iki yanlıdır.
İlk olarak yeni gelenek başlatır. Eski geleneğe inananları kendine bağlar. Diğeri ise örnek sorunlar ve çözümler sunmasıdır. Gelecek nesillere yeni soru ve sorunlar bırakacak kadar geniş uçludur. Büyük başarıyı temsil eden,ilişkin olduğu alanda nesneyi başarılı olarak açıklayabilen, bilimsel gelişmelere açık olan, gelecek kuşaklara çözülecek problem bırakan yapıtlar paradigma oluştururlar.
Doğa yasalarını andıran ona sığmayan birtakım sanılardan oluşan çerçevelere paradigma denir.
Bir bilim topluluğunda bir paradigma oldugunu düşünelim. Bu bir süre iş görür. Bir süre sonra bir yerde kuramla olgu arasında uyuşmazlık çıkar. Bunu ele almak bunalıma yol acar. Paradigmanın çözemeyeceği bir durum olduğunda bunalım derinleşir. Bu paradigmanın işe yaramadığını gösterir. Yeni paradigmaya yemin hazırlar. Yalnız, aykırı tek bir örnekten ötürü paradigma yanlıslandı diye kenara bırakılamaz.
Paradigmanın güvenli olmadığı durumlarda,yeni açıklayamadığı bir şey olduğu durumlarda bunalım yaratmak gerekir. Eski paradigmaya inanan bilginler kopsun diye yapılır bu. Böylece olağan üstü bilim etkinliği dönemi gelir. Bu yeni paradigma ortaya çıkana dek sürer. Olağan üstü bilim etkinliği iki paradigma arasındaki bir geçiş dönemidir. Bu geçiş birikimsel değil, devrimseldir.
Kuhn bilimin bu işleyisini bilim tarhine bakarak bildiğini söyler.
Bilimin iki türlü boyutu vardır:
SOSYOLOJİK BOYUT: Bilgi saf toplumda yaşamaz. Mutlaka çevre etkisi vardır. Topluluk onları belirler. Bu nedenle birtakım paradigmalar olmak zorundadır.
PSİKOLOJİK BOYUT: Yeni paradigma oluştururken ki durumdur. Eski paradigmadan yeni paradigmaya bağlanmak zordur. Kuhn bunu din değiştirmeye benzetir.
KUHN'LA GELEN TUTUM DEĞİŞİKLİKLERİ
Bilim tarihini hesaba kattı. Geçmişte bilimsel başarılar ortaya koyarken bilginler nasıl yol izledi? Bilim tarihine bakarız ve "nesnellik ve saf deneyci tutumun" olmadığını görürüz.
Sosyolojik boyutu hesaba kattı. Önceden bilginler yalıtık varlıklarmış gibi davranıyorlardı. Buluş bağlamı sırasında bilgin tüm kabulerden bağımsız olmalı gibi bir düşünce vardı.
Psikolojik boyutu hesaba kattı. Bilginler yeni paradigmayı kabul ettirebilmek için us dışı yöntem (ikna etme) kullanırlar. Eski paradigmayla iş gören toplumlar kendi inançlarını sürdürmekte israrlı olurlar.
*
Paradigmayı tanımlarken dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da paradigmanın aslında bir kısmilik ve öznellik unsuru taşıyor olmasıdır.
Fizik bilimcileri ele alarak örneklendirecek olursak, diyelim ki bugün bu camiadaki her kişiye kuantum mekaniğine ilişkin yasalar mutlak suretle öğretiliyor. Bu durumda bu camianın üyelerinin her biri aynı derecede bu yasaları bilmeyecek ve benimsemeyeceklerdir. Zira her biri bu yasaların aynı uygulamalarını öğrenmedikleri için kuantum mekaniğinde meydana gelen değişikliklerden aynı ölçüde etkilenmeyeceklerdir.
Mesleki uzmanlığa giden yol çok daha farklı alt dallara spesifik bir biçimde inebildiğinden bazı fizikçiler kuantum mekaniğine ilişkin sadece temel ilkeler ile karşılaşacaklardır. Kısaca kuantum mekaniği diğer alt fizik dalları için devrimsel bir nitelik teşkil ederken diğerleri için etmeyecektir.
Bilim tarihinde de Newton dinamiği veya elektromanyetik kuramı gibi kuramlar pek çokları için paradigma olarak kabul edilmesine karşın bazıları için aynı paradigma olarak kabul edilmemektedir. Diğer bir deyişle paradigmanın içselleştirilmesi, bir öznellik ve kısmilik içermektedir.
Ancak dikkat edilmelidir ki, burada kastedilen paradigmaların öznel olgular olduğu değildir. Zira paradigma ve bununla ilişkili olarak normal bilim, oldukça nesnel bakan ve öznelliği dışlayan bir yapı içerisindedir. Bu paragrafta bahsi geçen öznellik daha çok paradigmadan pay alırken ortaya çıkan bir kısmiliği vurgulamak amacıyla kullanılmıştır.
*
Alıntı
Kuhn'un felsefe etkinliği üç aşamalıdır.
İlki normal (olağan bilim etkinliği) ikincisi olağan üstü bilim etkinliği ve sonuncusu bunalımdır. Olağan bilim, bir paradigma var olduğu zamanki dönemdir. Paradigma iki yanlıdır.
İlk olarak yeni gelenek başlatır. Eski geleneğe inananları kendine bağlar. Diğeri ise örnek sorunlar ve çözümler sunmasıdır. Gelecek nesillere yeni soru ve sorunlar bırakacak kadar geniş uçludur. Büyük başarıyı temsil eden,ilişkin olduğu alanda nesneyi başarılı olarak açıklayabilen, bilimsel gelişmelere açık olan, gelecek kuşaklara çözülecek problem bırakan yapıtlar paradigma oluştururlar.
Doğa yasalarını andıran ona sığmayan birtakım sanılardan oluşan çerçevelere paradigma denir.
Bir bilim topluluğunda bir paradigma oldugunu düşünelim. Bu bir süre iş görür. Bir süre sonra bir yerde kuramla olgu arasında uyuşmazlık çıkar. Bunu ele almak bunalıma yol acar. Paradigmanın çözemeyeceği bir durum olduğunda bunalım derinleşir. Bu paradigmanın işe yaramadığını gösterir. Yeni paradigmaya yemin hazırlar. Yalnız, aykırı tek bir örnekten ötürü paradigma yanlıslandı diye kenara bırakılamaz.
Paradigmanın güvenli olmadığı durumlarda,yeni açıklayamadığı bir şey olduğu durumlarda bunalım yaratmak gerekir. Eski paradigmaya inanan bilginler kopsun diye yapılır bu. Böylece olağan üstü bilim etkinliği dönemi gelir. Bu yeni paradigma ortaya çıkana dek sürer. Olağan üstü bilim etkinliği iki paradigma arasındaki bir geçiş dönemidir. Bu geçiş birikimsel değil, devrimseldir.
Kuhn bilimin bu işleyisini bilim tarhine bakarak bildiğini söyler.
Bilimin iki türlü boyutu vardır:
SOSYOLOJİK BOYUT: Bilgi saf toplumda yaşamaz. Mutlaka çevre etkisi vardır. Topluluk onları belirler. Bu nedenle birtakım paradigmalar olmak zorundadır.
PSİKOLOJİK BOYUT: Yeni paradigma oluştururken ki durumdur. Eski paradigmadan yeni paradigmaya bağlanmak zordur. Kuhn bunu din değiştirmeye benzetir.
KUHN'LA GELEN TUTUM DEĞİŞİKLİKLERİ
Bilim tarihini hesaba kattı. Geçmişte bilimsel başarılar ortaya koyarken bilginler nasıl yol izledi? Bilim tarihine bakarız ve "nesnellik ve saf deneyci tutumun" olmadığını görürüz.
Sosyolojik boyutu hesaba kattı. Önceden bilginler yalıtık varlıklarmış gibi davranıyorlardı. Buluş bağlamı sırasında bilgin tüm kabulerden bağımsız olmalı gibi bir düşünce vardı.
Psikolojik boyutu hesaba kattı. Bilginler yeni paradigmayı kabul ettirebilmek için us dışı yöntem (ikna etme) kullanırlar. Eski paradigmayla iş gören toplumlar kendi inançlarını sürdürmekte israrlı olurlar.
*
Paradigmayı tanımlarken dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da paradigmanın aslında bir kısmilik ve öznellik unsuru taşıyor olmasıdır.
Fizik bilimcileri ele alarak örneklendirecek olursak, diyelim ki bugün bu camiadaki her kişiye kuantum mekaniğine ilişkin yasalar mutlak suretle öğretiliyor. Bu durumda bu camianın üyelerinin her biri aynı derecede bu yasaları bilmeyecek ve benimsemeyeceklerdir. Zira her biri bu yasaların aynı uygulamalarını öğrenmedikleri için kuantum mekaniğinde meydana gelen değişikliklerden aynı ölçüde etkilenmeyeceklerdir.
Mesleki uzmanlığa giden yol çok daha farklı alt dallara spesifik bir biçimde inebildiğinden bazı fizikçiler kuantum mekaniğine ilişkin sadece temel ilkeler ile karşılaşacaklardır. Kısaca kuantum mekaniği diğer alt fizik dalları için devrimsel bir nitelik teşkil ederken diğerleri için etmeyecektir.
Bilim tarihinde de Newton dinamiği veya elektromanyetik kuramı gibi kuramlar pek çokları için paradigma olarak kabul edilmesine karşın bazıları için aynı paradigma olarak kabul edilmemektedir. Diğer bir deyişle paradigmanın içselleştirilmesi, bir öznellik ve kısmilik içermektedir.
Ancak dikkat edilmelidir ki, burada kastedilen paradigmaların öznel olgular olduğu değildir. Zira paradigma ve bununla ilişkili olarak normal bilim, oldukça nesnel bakan ve öznelliği dışlayan bir yapı içerisindedir. Bu paragrafta bahsi geçen öznellik daha çok paradigmadan pay alırken ortaya çıkan bir kısmiliği vurgulamak amacıyla kullanılmıştır.
*
Alıntı