•"meslek olarak yazarlığı öner
misiniz" diye sordu genç öğrencilerden biri.
"komik olmaya mı çalışıyorsun?" diye sordum ona.
"hayır, hayır. Ciddiyim. Meslek olarak yazarlığı
önerir misiniz?"
"yazmak seni seçer, sen yazmayı seçmezsin."
•insan ırkını asla
anlayamayacağım, ama birinin şarlatanı oynaması
gerekiyordu.
•eski bir ayyaş her zaman ayağa
kalkar, yeter ki zaman tanıyın.
•dibe vurduğunu sanıp bir dip
daha olduğunu keşfedebiliyordu insan.
•bize kendi a, b, c ‘lerimizle
küçük b.k kutularımıza hapsolmamız gerektiğini
telkin etmeleri sonucunda aklını kaçırdığı için
bireyi suçlamayın. LSD değildir kötü tribinizin
nedeni - annenizdir- başbakanınızdır, komşunun küçük
kızıdır, elleri kirli dondurmacıdır, zorla
gördüğünüz cebir ya da İspanyolca dersidir. 1926
yılında kokladığınız iğrenç heladır, size uzun
burunların çirkin olduğu öğretilmişken gördüğünüz
çok uzun burunlu bir adamdır; müshildir. Bir
fabrikada on yıl çalıştıktan sonra beş dakika geç
kaldığın için kovulmaktır. Sana altıncı sınıfta
tarih öğreten o yaşlı bok çuvalıdır. Köpeğinin
arabanın altında kalması ve kimsenin sana yolu doğru
dürüst tarif edememesidir, otuz sayfa uzunluğunda ve
üç kilometre yüksekliğinde bir listedir bu.
•Çoğu insanın ölümü bir
aldatmacıdır. Ölecek bir şey kalmamıştır geriye.
Bazen hepimiz bir filme
hapsolmuşuz hissine kapılıyorum. Repliklerimizi
biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz,
nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok.
Yine de çıkamıyoruz filmin içinden. Ve film kötü.
Amerika’da iş arayan çoktu.
Kullanıma hazır sürüyle beden. Ve ben yazar olmak
istiyordum. Nerdeyse herkes yazar olmak istiyordu.
Kimse dişçi veya otomobil tamircisi olabileceğinden
emin değildir ama herkes yazar olabileceğinden
emindir. Sınıftaki elli kişiden belki de on beşi
yazar olduklarını düşünüyorlardı. Herkes
konuşabiliyor, sözleri kağıda yazmayı biliyordu,
demek ki herkes yazar olabilirdi. Ama tanrıya şükür
insanların çoğu yazar değildir; hatta taksi şoförü
bile olamazlar ve bazıları -birçoğu- maalesef hiçbir
şey değildirler.
•Ruh ve ateş vardı kadının
içinde; sevmiştim.
•Saçımı taradım. Keşke şu
suratımı da tarayabilsem, diye düşündüm.
•Devrim isteyenler var,
biliyorum, ama isyan sonrasında yeni hükümetinizi
kurduğunuzda bir bakarsınız ki yeni hükümetiniz eski
Baba’nızdır yine, yüzüne yeni bir maske geçirmiştir
sadece.
- “Kodese düşmüş biri ile
sokakta yanından geçen sıradan adam arasındaki
fark nedir?” - ”kodesteki adam denemiş bir
KAYBEDEN’dir.”
•Sözde dahilerle aram hiçbir
zaman iyi olmadı. Özellikle bu sıfata sınavlardan en
yüksek notları alarak layık görülenlerle. Bunların
beyinleri hazır cevaplarla doludur. Lisedeyken
sürekli iftihara geçen bir arkadaşım vardı. İşin
sırrı annesiydi. Okuldan eve gelince annesi onu
kitapların başına oturtur, yatıncaya kadar
çalıştırırdı, o kadar değil belki, ama günde 5-6
saat. Aslında okulun en aptal çocuğuydu. Kitaplardan
öğrendiği her şeyi unutmalı insan. Baştan başlayıp
gördüklerinden ve hissettiklerinden öğrenmeye bak.
Bir de, Disneyland’dan uzak dur..
ALTINI ÇİZDİKLERİM
misiniz" diye sordu genç öğrencilerden biri.
"komik olmaya mı çalışıyorsun?" diye sordum ona.
"hayır, hayır. Ciddiyim. Meslek olarak yazarlığı
önerir misiniz?"
"yazmak seni seçer, sen yazmayı seçmezsin."
•insan ırkını asla
anlayamayacağım, ama birinin şarlatanı oynaması
gerekiyordu.
•eski bir ayyaş her zaman ayağa
kalkar, yeter ki zaman tanıyın.
•dibe vurduğunu sanıp bir dip
daha olduğunu keşfedebiliyordu insan.
•bize kendi a, b, c ‘lerimizle
küçük b.k kutularımıza hapsolmamız gerektiğini
telkin etmeleri sonucunda aklını kaçırdığı için
bireyi suçlamayın. LSD değildir kötü tribinizin
nedeni - annenizdir- başbakanınızdır, komşunun küçük
kızıdır, elleri kirli dondurmacıdır, zorla
gördüğünüz cebir ya da İspanyolca dersidir. 1926
yılında kokladığınız iğrenç heladır, size uzun
burunların çirkin olduğu öğretilmişken gördüğünüz
çok uzun burunlu bir adamdır; müshildir. Bir
fabrikada on yıl çalıştıktan sonra beş dakika geç
kaldığın için kovulmaktır. Sana altıncı sınıfta
tarih öğreten o yaşlı bok çuvalıdır. Köpeğinin
arabanın altında kalması ve kimsenin sana yolu doğru
dürüst tarif edememesidir, otuz sayfa uzunluğunda ve
üç kilometre yüksekliğinde bir listedir bu.
•Çoğu insanın ölümü bir
aldatmacıdır. Ölecek bir şey kalmamıştır geriye.
Bazen hepimiz bir filme
hapsolmuşuz hissine kapılıyorum. Repliklerimizi
biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz,
nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok.
Yine de çıkamıyoruz filmin içinden. Ve film kötü.
Amerika’da iş arayan çoktu.
Kullanıma hazır sürüyle beden. Ve ben yazar olmak
istiyordum. Nerdeyse herkes yazar olmak istiyordu.
Kimse dişçi veya otomobil tamircisi olabileceğinden
emin değildir ama herkes yazar olabileceğinden
emindir. Sınıftaki elli kişiden belki de on beşi
yazar olduklarını düşünüyorlardı. Herkes
konuşabiliyor, sözleri kağıda yazmayı biliyordu,
demek ki herkes yazar olabilirdi. Ama tanrıya şükür
insanların çoğu yazar değildir; hatta taksi şoförü
bile olamazlar ve bazıları -birçoğu- maalesef hiçbir
şey değildirler.
•Ruh ve ateş vardı kadının
içinde; sevmiştim.
•Saçımı taradım. Keşke şu
suratımı da tarayabilsem, diye düşündüm.
•Devrim isteyenler var,
biliyorum, ama isyan sonrasında yeni hükümetinizi
kurduğunuzda bir bakarsınız ki yeni hükümetiniz eski
Baba’nızdır yine, yüzüne yeni bir maske geçirmiştir
sadece.
- “Kodese düşmüş biri ile
sokakta yanından geçen sıradan adam arasındaki
fark nedir?” - ”kodesteki adam denemiş bir
KAYBEDEN’dir.”
•Sözde dahilerle aram hiçbir
zaman iyi olmadı. Özellikle bu sıfata sınavlardan en
yüksek notları alarak layık görülenlerle. Bunların
beyinleri hazır cevaplarla doludur. Lisedeyken
sürekli iftihara geçen bir arkadaşım vardı. İşin
sırrı annesiydi. Okuldan eve gelince annesi onu
kitapların başına oturtur, yatıncaya kadar
çalıştırırdı, o kadar değil belki, ama günde 5-6
saat. Aslında okulun en aptal çocuğuydu. Kitaplardan
öğrendiği her şeyi unutmalı insan. Baştan başlayıp
gördüklerinden ve hissettiklerinden öğrenmeye bak.
Bir de, Disneyland’dan uzak dur..
ALTINI ÇİZDİKLERİM