Bir varmış, bir yokmuş zenginde varmış ama fakirde yokmuş… Ohoo saltanat arabası mı dersin, lüks arabaları mı dersin akla hayale gelmeyecek son model taksiler mi dersin aklınıza her ne gelirse varmış faytonlar yok olmuş nedense. Eee faytonlar yok olunca insanlık da kalmamış artık. Ama zenginler çok mu çokmuş. Amerika kıtası varmış, Amerikalı yokmuş, sam yeli efil efil esermiş, o serinliği kendi tarafına çeviren, sam amca yokmuş…
Bir orman varmış, adı dillere destan, nedense ormandaki güzelim çamların hiç tadı neşesi yokmuş. Gün gün acıları artmakta, kendilerine musallat olan ç***ese böceğinden kurtulmak için her türlü çareye baş vurmuşlar. Baş vurdukları her kapı yüzlerine kapanmış. Sonunda ulu çam ağaçları baş başa vererek başlamışlar konuşmaya.
Baksana sedir ne olacak bizim bu halimiz. Böyle giderse kısa zamanda bir bir kuruyup yok olacağız.
-Günlerdir düşünüyorum kızılçam, ama aklıma bir türlü bir kurtuluş çaresi gelmiyor.
-Bir yerlere baş vuralım. Çok geç olmadan bir çare bulmamız gerek.
-İyi de Köknar biliyorsun her gittiğimiz kapı yüzümüze kapandı. Sanki herkes yok olmamız için söz birliği etmiş.
-Doğru dersin ladin kardeşim, doğru dersin de böyle durmakla olmuyor giderek azıttılar ç***ese böcekleri. Gün yoktur ki sayıları artmasın.
-Ben derim ki gelin hep birlikte kırmızı karıncaların kraliçesine bir elçi gönderip içerisinde bulunduğumuz durumu bir iyice anlatalım. Bizi kurtarsa kurtarsa terminatör dediğimiz kırmızı karıncalar kurtarır.
-Benim de aklıma gelmedi değil Ladin kardeş. Kraliçeye kimi gönderelim öyle münasip birini nerede buluruz.
-Bulmak zorundayız. Her gün birer ikişer kuruyup gitmekteyiz. Bu böyle devam ederse kısa bir zaman sonra hiç birimiz ayakta kalamayız. Ç***ese böceği filizleri . hemen kurutmakta. Filizlerin kuruması ne demek biliyor musunuz. Soyumuzun tükenmesi demektir.
Çamların dertli dertli konuşmasını dinleyen sam yeli çamların dallarını yeğnilce sallayarak:
-Böyle baş başa verip dertleşmenizden hiçbir şey anlamadım. Anlaşılan bir derdiniz var. Nedir başa çıkamadığınız. Ben yardımcı olabilir miyim?
-Sevgili samyeli hiç sorma öylesine bir dert var ki başımızda, eğer kısa sürede bir çare bulamazsak, bir yıla varmaz bulunduğumuz yerde estiğinde toz toprak kaldırırsın.
-O da ne demek, nedir sizleri bu kadar üzen söyleyin bakalım.
-Baksana filizlerimiz kurudu gitti, eğer kırmızı karıncaya haber iletmezsek, ç***esen böceği kısa sürede hepimizi kurutacak.
-Bende bir şey var sanmıştım. Yani Terminatör kırmızı karıncaların kraliçesine durumunuzu anlatmamı istiyorsunuz öyle mi?
-Evet aynen öyle, bu iyiliği bize yapar mısın? Dedi Köknar üzgünce.
-Elbette gidip söylerim. Siz her şeyden önce benim dostlarımsınız. Bu zor gününüzde size yardım etmezsem ne zaman edeceğim,” diyerek çamların dallarını sallayarak ayrıldı.
Dağları taşları aşarak kırmızı karıncaların kraliçesine ulaştı. Kraliçe kolonilerle uğraşıyordu. Kimi koloniler birbirleriyle kavgalıydı. Onları barıştırmış koltuğunda uyukluyordu. Samyelinin içeri girmesiyle yerinden doğruldu. Samyeli kraliçenin karşısında bir iki döndükten sonra diz çökerek:
-Sevgili kraliçem sizlere çam ağaçlarının içinde bulundukları durumu anlatmak ve çam ağaçlarına sizden başka hiç kimsenin yardım edemeyeceğini anlatmak için uzun yoldan geldim. İşim çok acele geri dönmek zorundayım.
-Buyur Samyeli seni dinliyorum. Sevgili çam ağaçlarının derdi neymiş anlat bakalım. Dedi su gibi şakıyan sesiyle.
-Sevgili kraliçem Bey dağındaki çam ağaçlarına ç***ese böceği dadanmış, çamları bir bir kurutmaktalar. Böyle giderse kısa sürede çamlar tümden kuruyacak, her taraf bozkıra dönüşecek. Çamları bu ç***ese böceğinden kurtarsa kurtarsa siz kurtarırsınız.
-Sevgili samyeli Beydağı buraya ne kadar uzakta.
-Sanırım yirmi kilometre sevgili kraliçem.
-Peki Samyeli, benim dostum olan çamlara selam söyle, en kısa sürede terminatörleri yola çıkaracağım. Sanırım on gün içinde orda olurlar. O zaman kadar idare etsinler. Çamlara zarar veren ç***ese böceğinde tek bir tanesini çamların arasında bırakmayacağımı haber verebilirsin.
-Samyeli kraliçenin karşında eğilerek çevresindeki tozları, bir iki dönmeyle süpürdükten sonra hızlıca ayrıldı kraliçenin sarayında.
Çam ağaçları dört gözle Samyelinin getireceği haberi bekliyorlardı. Akşama doğru sevindirici haberi aldılar. Sevinçte öyle bir gürlediler öyle bir sallandılar ki. Sevinç gürültüleri ormanın dört bir tarafında duyuldu. Çamların sallanmasıyla kuşlar havalandı, ormanın içindeki hayvanlar kıyı köşeye kaçıp saklanmaya başladılar. Ç***ese böcekleri çamların sevincine bir anlam veremediler. Onlar ha bire çamları kemirerek kurutmaya bırakmaya çalışıyorlardı.
Kırmızı terminatörler yola çıktıklarının onucu günü çam ormanının eteklerinde konakladılar. Bir araya toplanıp yorgunluk attılar. Çeri başları çerilerine gereken emir ve talimatları vererek, Ç***ese böceklerini nasıl yok edeceklerini anlattılar. Kırmızı terminatörlerden habersiz Ç***ese böcekleri ha bire çamlara zarar vermeye devam ediyorlardı.
Bir gün sonra Kırmızı terminatörler dört bir koldan daldılar çam ağaçlarının arasına, önlerine gelen ç***ese böçeklerini ekin biçer gibi biçtiler adeta. Kırmızı terminatörlerin geçtiği yerlerde çam ağaçları minnettarlıklarını bildiriyorlardı. Bir aylık kısa bir sürede koca ormanda tek bir ç***ese böceği kalmamıştı. Ç***ese böceklerinin tükenişiyle çam ağaçlarının o güzelim yeşilliği tüm canlılığıyla etrafa ışık saçıyordu. Kuşlar çam dalları arasında bir ezgiye durmuşlardı ki, duyanların ezgiyi bırakıp gitmesi olası değildi. Sam yeli çamların arasında nazlı nazlı eserek serinliğini her tarafa yayıyordu.
İşleri biten kırmızı terminatörler çam ağaçları tarafından saygı ile yolcu edildiler. Am ağaçları kendi aralarında, Kraliçe ana terminatöre akla gelmedik hediyeler gönderdiler. Sam yeli de daha fazla durmadan, etrafından bir iki döndükten sonra, çam ağaçlarının minnettarlığını terminatör kraliçeye iletti.
Kırmızı karıncaların kraliçesi de dostlarına her zaman yardım etmekten mutlu olduğunu bildirerek çam ağaçlarına selam ve sevgilerini yolladı.
Bir orman varmış, adı dillere destan, nedense ormandaki güzelim çamların hiç tadı neşesi yokmuş. Gün gün acıları artmakta, kendilerine musallat olan ç***ese böceğinden kurtulmak için her türlü çareye baş vurmuşlar. Baş vurdukları her kapı yüzlerine kapanmış. Sonunda ulu çam ağaçları baş başa vererek başlamışlar konuşmaya.
Baksana sedir ne olacak bizim bu halimiz. Böyle giderse kısa zamanda bir bir kuruyup yok olacağız.
-Günlerdir düşünüyorum kızılçam, ama aklıma bir türlü bir kurtuluş çaresi gelmiyor.
-Bir yerlere baş vuralım. Çok geç olmadan bir çare bulmamız gerek.
-İyi de Köknar biliyorsun her gittiğimiz kapı yüzümüze kapandı. Sanki herkes yok olmamız için söz birliği etmiş.
-Doğru dersin ladin kardeşim, doğru dersin de böyle durmakla olmuyor giderek azıttılar ç***ese böcekleri. Gün yoktur ki sayıları artmasın.
-Ben derim ki gelin hep birlikte kırmızı karıncaların kraliçesine bir elçi gönderip içerisinde bulunduğumuz durumu bir iyice anlatalım. Bizi kurtarsa kurtarsa terminatör dediğimiz kırmızı karıncalar kurtarır.
-Benim de aklıma gelmedi değil Ladin kardeş. Kraliçeye kimi gönderelim öyle münasip birini nerede buluruz.
-Bulmak zorundayız. Her gün birer ikişer kuruyup gitmekteyiz. Bu böyle devam ederse kısa bir zaman sonra hiç birimiz ayakta kalamayız. Ç***ese böceği filizleri . hemen kurutmakta. Filizlerin kuruması ne demek biliyor musunuz. Soyumuzun tükenmesi demektir.
Çamların dertli dertli konuşmasını dinleyen sam yeli çamların dallarını yeğnilce sallayarak:
-Böyle baş başa verip dertleşmenizden hiçbir şey anlamadım. Anlaşılan bir derdiniz var. Nedir başa çıkamadığınız. Ben yardımcı olabilir miyim?
-Sevgili samyeli hiç sorma öylesine bir dert var ki başımızda, eğer kısa sürede bir çare bulamazsak, bir yıla varmaz bulunduğumuz yerde estiğinde toz toprak kaldırırsın.
-O da ne demek, nedir sizleri bu kadar üzen söyleyin bakalım.
-Baksana filizlerimiz kurudu gitti, eğer kırmızı karıncaya haber iletmezsek, ç***esen böceği kısa sürede hepimizi kurutacak.
-Bende bir şey var sanmıştım. Yani Terminatör kırmızı karıncaların kraliçesine durumunuzu anlatmamı istiyorsunuz öyle mi?
-Evet aynen öyle, bu iyiliği bize yapar mısın? Dedi Köknar üzgünce.
-Elbette gidip söylerim. Siz her şeyden önce benim dostlarımsınız. Bu zor gününüzde size yardım etmezsem ne zaman edeceğim,” diyerek çamların dallarını sallayarak ayrıldı.
Dağları taşları aşarak kırmızı karıncaların kraliçesine ulaştı. Kraliçe kolonilerle uğraşıyordu. Kimi koloniler birbirleriyle kavgalıydı. Onları barıştırmış koltuğunda uyukluyordu. Samyelinin içeri girmesiyle yerinden doğruldu. Samyeli kraliçenin karşısında bir iki döndükten sonra diz çökerek:
-Sevgili kraliçem sizlere çam ağaçlarının içinde bulundukları durumu anlatmak ve çam ağaçlarına sizden başka hiç kimsenin yardım edemeyeceğini anlatmak için uzun yoldan geldim. İşim çok acele geri dönmek zorundayım.
-Buyur Samyeli seni dinliyorum. Sevgili çam ağaçlarının derdi neymiş anlat bakalım. Dedi su gibi şakıyan sesiyle.
-Sevgili kraliçem Bey dağındaki çam ağaçlarına ç***ese böceği dadanmış, çamları bir bir kurutmaktalar. Böyle giderse kısa sürede çamlar tümden kuruyacak, her taraf bozkıra dönüşecek. Çamları bu ç***ese böceğinden kurtarsa kurtarsa siz kurtarırsınız.
-Sevgili samyeli Beydağı buraya ne kadar uzakta.
-Sanırım yirmi kilometre sevgili kraliçem.
-Peki Samyeli, benim dostum olan çamlara selam söyle, en kısa sürede terminatörleri yola çıkaracağım. Sanırım on gün içinde orda olurlar. O zaman kadar idare etsinler. Çamlara zarar veren ç***ese böceğinde tek bir tanesini çamların arasında bırakmayacağımı haber verebilirsin.
-Samyeli kraliçenin karşında eğilerek çevresindeki tozları, bir iki dönmeyle süpürdükten sonra hızlıca ayrıldı kraliçenin sarayında.
Çam ağaçları dört gözle Samyelinin getireceği haberi bekliyorlardı. Akşama doğru sevindirici haberi aldılar. Sevinçte öyle bir gürlediler öyle bir sallandılar ki. Sevinç gürültüleri ormanın dört bir tarafında duyuldu. Çamların sallanmasıyla kuşlar havalandı, ormanın içindeki hayvanlar kıyı köşeye kaçıp saklanmaya başladılar. Ç***ese böcekleri çamların sevincine bir anlam veremediler. Onlar ha bire çamları kemirerek kurutmaya bırakmaya çalışıyorlardı.
Kırmızı terminatörler yola çıktıklarının onucu günü çam ormanının eteklerinde konakladılar. Bir araya toplanıp yorgunluk attılar. Çeri başları çerilerine gereken emir ve talimatları vererek, Ç***ese böceklerini nasıl yok edeceklerini anlattılar. Kırmızı terminatörlerden habersiz Ç***ese böcekleri ha bire çamlara zarar vermeye devam ediyorlardı.
Bir gün sonra Kırmızı terminatörler dört bir koldan daldılar çam ağaçlarının arasına, önlerine gelen ç***ese böçeklerini ekin biçer gibi biçtiler adeta. Kırmızı terminatörlerin geçtiği yerlerde çam ağaçları minnettarlıklarını bildiriyorlardı. Bir aylık kısa bir sürede koca ormanda tek bir ç***ese böceği kalmamıştı. Ç***ese böceklerinin tükenişiyle çam ağaçlarının o güzelim yeşilliği tüm canlılığıyla etrafa ışık saçıyordu. Kuşlar çam dalları arasında bir ezgiye durmuşlardı ki, duyanların ezgiyi bırakıp gitmesi olası değildi. Sam yeli çamların arasında nazlı nazlı eserek serinliğini her tarafa yayıyordu.
İşleri biten kırmızı terminatörler çam ağaçları tarafından saygı ile yolcu edildiler. Am ağaçları kendi aralarında, Kraliçe ana terminatöre akla gelmedik hediyeler gönderdiler. Sam yeli de daha fazla durmadan, etrafından bir iki döndükten sonra, çam ağaçlarının minnettarlığını terminatör kraliçeye iletti.
Kırmızı karıncaların kraliçesi de dostlarına her zaman yardım etmekten mutlu olduğunu bildirerek çam ağaçlarına selam ve sevgilerini yolladı.