Tembeller Şehri

ashli

Bayan Üye
...Tembeller Şehri...


Bir varmış, bir yokmuş,

Anlayana bu masal yetmiş,

Anlamayana davul zurna yetmemiş.

Sözü evirdik çevirdik masalımıza getirdik.

Siz deyin yakında ben diyeyim uzakta ülkelerden bir ülke varmış. Bu ülkenin yaşlı bir padişahı varmış. Bu padişah uyuşuk ve pek tembelmiş. Yıllarca işlerini vezirlere bırakıp yan gelip yatmış. Vezirler de ülkeyi keyiflerine göre yönetmişler. Ülkede düzensizlik almış başını gitmiş.

Bir gün padişah ölmüş. Yerine oğlu padişah olmuş. Yeni padişah çok gençmiş, tecrübesizmiş; ama akıllıymış, çalışkanmış. Gece gündüz demeden çalışmaya başlamış. Padişah, çalışıyormuş; fakat etrafında çalışan azmış. Kime hangi işi verse hiçbir iş vaktinde yapılmıyormuş. Babasının zamanında insanlar hep kaytarmaya alışmış. Çevresi tembel uyuşuk insanlarla doluymuş.

Padişah, baş vezire yapılacak bir iş söylüyormuş. Vezir “Tamam efendim siz merak etmeyin” diyormuş. Baş vezir işi başka bir vezire, o vezir başka bir vezire havale ederken en basit iş bile yapılamıyormuş. Askerin birine şu işler bu gün yapılsın, diyormuş. Asker “Tamam efendim bu gün hallederim” diyormuş. Padişah ertesi gün bakıyormuş ki işler yapılmamış. Askere “Neden yapmadın?” diye sorduğunda asker yüz tane bahane sıralıyormuş. “Şöyle oldu da şöyle olduğu için şöyle oldu da sonra da öyle olduğu için öyle oldu” gibi sözler söylüyormuş. Tembelde bahaneden çok bulunan bir şey yokmuş.

Sadece sarayda değil halkın arasında da tembel, sözünde durmaya insanlar çokmuş.

Padişah terziye kıyafet diktirmek için kumaş aldırıp,ölçü vermiş. Terzi üç gün içinde hazır olur, demiş. Fakat üç gün sonra dediği kıyafeti bir ay sonra dikip vermiş.

Padişah, sarayın içinde küçük bir tamirat yaptırmaya kalkmış. Marangozda demircide tembelliklerinden iki gün de bitecek işi iki ayda ancak bitirmişler.

Bu işler padişahın canına tak etmiş. Ben bu tembel insanları ayıklamalıyım. Çalışkanları bulup onlarla çalışmalıyım diye düşünmüş. Uzun uzun düşünüp ne yapacağına karar vermiş.

Şehrin birini boşalttırmış. Üzerine kocaman bir levha astırmış. Levhada “TEMBELLER ŞEHRİ”yazıyormuş.” Sonra tellallara ilan ettirmiş. Tellallar şöyle bağırıyorlarmış.

“Duyduk duymadık demeyin! Bundan sonra tembeller, tembeller şehrinde yaşayacaklar. Tembel olduğunu kabul edenlere tembeller şehrinde bir ev ve bir at verilecektir. İsteyene iş yeri açması için dükkanda verilecektir. Ayrıca padişahımız üç öğün yemeklerini gönderecektir” diye ilan etmişler.

Bunu duyan tembeller çok sevinmişler. Hemen tembeller “tembeller şehrine” gitmişler. Çok tembeller iş yeri istememişler. Ekmek elden su gölden yan gelip yatmayı tercih etmişler. Az tembeller mesleklerine göre bir dükkan isteyip iş yeri açmışlar. Saraydaki bütün vezirler de gitmişler. Vezirler yeni padişahın onlara emirler vermesinden usanmışlar. Tembeller şehrinde insanların keyifleri yerindeymiş. Padişah saraydan üç öğün yemeklerini gönderiyormuş. Tembellerin birini de şehre başkan seçmiş.

Bu arada padişah da sarayda çalışmayı seven üç, beş kişiyle kalmış. Halkın arasından da tembeller ayrılıp gittiği için halkın arasından yeni vezirler seçmiş. Yeni askerler seçmiş. Tembellerin ayrılıp gitmesinden halk da çok memnunmuş. Halkın işleri, vaktinde yapılıyormuş. Arada tembellik edip işini vaktinde yapmayan insanlar çıktığında onlar da tembeller şehrine gönderiliyormuş.

Böylece birkaç ay içinde ne sarayda ne de halkın arasında hiç tembel kalmamış.

Padişah da halinden çok memnunmuş. Bir gün tembeller şehrindekilerin durumunu görmek için oraya gitmiş. Padişah kılık değiştirerek halktan biri gibi gitmiş. Önce belediye başkanının yanına gitmiş. Başkan sıcak yaz günü ter içinde kalın bir kazakla makamında boş boş oturuyormuş. Padişah:

-Neden bu sıcakta kazak giydin? diye sormuş.

-Bu kazağı kışın giymiştim demiş başkan. Yaz gelince çıkarmadım. Şurada kışa ne kaldı ki? Üç ay sonrası kış. Giyip çıkartıp yorulduğuma değmeyecek diye cevap vermiş.

Padişah başka bir şey sormadan oradan ayrılmış. Çarşıya gitmiş. Ayakkabı satılan bir dükkana girmiş. Dükkan sahibi içerde uyuyormuş. Padişah onu uyandırmış. Adam zorla gözlerini açmış. Padişah:

-Ayakkabı alacağım, demiş.

Ayakkabıcı ağzını kocaman açıp esneyerek:

-Siz bakın beğendiğiniz olursa beni uyandırın, demiş. Sonrada gözünü kapatıp uykusuna devam etmiş.

Padişah oradan da ayrılmış. Hemen yanındaki dükkanın önünde durmuş. Dükkanın kapısı kapalıymış. İçerde bir adam görünüyormuş. Padişah kapıyı açıp içeri girmiş. Hava sıcak

olduğu için içerisi aşırı sıcakmış. Padişah kapıyı açık bırakıp içeri girmiş. Burası terzi dükkanıymış. Terzi:

-Aman iyi ki geldiniz. İçerde sıcaktan neredeyse pişmek üzereydim. Kapıyı açtınız da dışardan bir hava geldi, demiş.

-Siz neden açmadınız kapıyı? diye sormuş padişah merak içinde.

Terzi:

-Sormaya da mı üşenmiyorsunuz? Kolay mı yerinden kalk kapıyı aç tekrar yerine otur. İyi ki de kalkmamışım. Bakın siz gelip açtınız demiş.

Padişah hemen tembeller şehrinden ayrılmış. Az tembeli böyleyse çok tembelini hiç görmeyeyim diye düşünmüş saraya dönmüş.

Tembeller bir kaç ay sonra yiyip içip yatmaktan hareketsizlikten hastalanmaya başlamışlar. Bir kısmı da pislikten mikrop kapıp hastalanmış. Çünkü tembeller şehrinde hiç temizlik yapılmıyormuş. Evleri pis, yolları çok kirliymiş.

Hastalananlar artınca padişah bir çözüm bulması gerektiğine karar vermiş. Padişah

önce tembeller şehrinin başkanını çalışkan bir başkanla değiştirmiş. Yeni başkana yüz tane çalışkan yardımcı vermiş.

Yeni başkan tembellere önce evlerini ve yollarını temizlettirmiş. Sonra hazır yemek vermemiş, yemeğin malzemesini vermiş. Her sabah erkenden tembellere iki saat koşu yaptırmış. Koşarken bütün tembellerin şu şarkıyı söylemesi şartmış.

Biz çalışkan insanlarız,

Lay lay liy lay lom,

İşimizi çok severiz,

Lay lay liy lay lom,

İşimizi vaktinde yaparız,

Lay lay liy lay lom,

Tembeller mecburen her sabah bağıra bağıra bu şarkıyı söyleyerek koşuyorlarmış. Başkanın adamları hiçbirinin tembellik edip evde kalmasına izin vermiyorlarmış. Kapı kapı dolaşıp onları zorla koşturup bu şarkıyı söyletiyorlarmış. Sonra da işi olmayanlara da bir iş vermişler. Tembeller şehrinde işler yavaş yavaş yapılmaya başlanmış. Herkesin uyuklamamak için o şarkıyı söylemesi şartmış.

Terzi:

-Ben çalışkan terziyim

Lay lay liy lay lom diye şakı söyleyerek dikiş dikiyormuş.

Demirci:

-Ben demirciyim, işimi vaktinde yaparım.

Lay lay liy lay lom diye şarkı söyleyerek çalışıyormuş.

Diğer tembeller de sabah koşusunda sürekli söyledikleri şarkıyı gün boyu söyleyerek çalışıyorlarmış. Herkes söylediği şarkıdaki gibi çalışkan olduğuna inanmış. Yatarak değil çalışarak mutlu olunacağını öğrenmişler. Mutlu yaşamışlar.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst