Salvo
Kayıtlı Üye
Türkiye tekstil sektörü için çare, marka ve moda yaratmak, hızlı teslimat ve maliyetleri düşürürken kaliteyi artırmaya özen göstermek, yeni modeller üretmek, teknik tekstil ürünlerine, yüksek performanslı ve çok işlevli akıllı ürünlere yönelmektir.
İhracatın amiral gemisi ama dünya ticaretindeki gelişmelerden dolayı önü risklerle dolu tekstil sektörü, geleceğini doğal olarak Ar-Ge çalışmalarında ve markalaşmada arıyor. 2005 yılında kotaların kalkmasıyla pazarın durumunu yeniden değerlendirecek olan sektör, ucuz üretim yapan ülkelerle ciddi rekabet sorunu yaşayacak. Diğer taraftan konjonktür hızla değişiyor. Eskiden rakibimiz olan Doğu Bloku ülkeleri, AB yolunda ilerlerken kişi başına düşen gelirleri hızla artıyor. Potansiyel pazar haline gelen eski rakipler tekstilcilerin iştahını kabartan pazarlama alanları olup çıktı. Çin’e şimdiye kadar rakip gözüyle bakan tekstilciler, bu ülkenin aynı zamanda dünyanın en büyük iç pazarı olduğunu da farkettiler. Rekor büyüme hızına ulaşan ülkede kaçınılmaz olarak refah düzeyi de yükseliyor. Özetle Çin, yeni bir hedef pazar potansiyelini ifade ediyor. Bu gelişmeler kapsamında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) Tekstil Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu ile tekstil sektörünün “var”larını, “yok”larını, global arenadaki fırsatları ve tehditleri konuştuk.
KobiEfor: 2005’te kotaların kalkmasıyla acımasız rekabet başlıyorsa tekstil sektörümüz nasıl kurtulur?
Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu: Bugün bırakın Türkiye’yi, dünyada kimse düşük fiyatlar verebilme bakımından Çin’le rekabet edebilme şansına sahip değil. Kotaların kalkmasıyla sektörde yeni gelişmeler yaşanacak. Bu noktada Türk tekstilciler markaya yönelik ürünlerde moda yaratmaya çalışmalılar. Hızlı teslimat ve maliyetleri düşürürken kaliteyi artırmaya özen göstermeliler. Ayrıca pazar paylarını korumak ve yükseltmek için mutlaka yeni modeller üretmeleri gerekecek.
Daha uzun vadede ise Türkiye’nin teknik tekstil ürünlerine, yüksek performanslı ve çok işlevli akıllı ürünlere kayması gerekiyor. Unutmayın ki, kotaların kalkmasıyla pazarlar karşılıklı olarak açılacak. Üreticiler pazarlama faaliyetlerinde bu gelişmeleri göz önünde tutmalı.
KobiEfor: Ucuz üretim cenneti ülkeleri alt edebilmemizin yolu, yordamı nedir?
Işık Tarakçıoğlu: Dünyada en fazla rekabetin yaşandığı sektörlerin başında tekstil gelir. Bu rekabette korkutucu olan Uzak Doğu faktörünün en önemli aktörü Çin. Ama ülke olarak elimizi kolumuzu bağlayıp beklemek gibi lüksümüz yok. Tüm koşulları zorlayarak rekabet gücümüzü artırmalıyız. Günümüzde sadece üretmek yeterli olmuyor, firmaların ürünlerini satabilmeleri, ayakta kalabilmeleri için yaşamsal önem arzediyor. Bunun yolu pazarlama kanalının yanında, doğrudan doğruya dağıtım kanallarına sahip olmaktan geçiyor. Yurt dışında Türk sermayesine ait mağaza zincirlerinin sayılarının artması firmaların işlerini kolaylaştırabilir. Bu işin karlı tarafı, her zaman müşteriyle doğrudan doğruya irtibat kurulan bir satış yöntemi olmasıdır.
KobiEfor: Tekstil sektörü için yeni pazarlar var mı?
Işık Tarakçıoğlu: Avrupa Birliği (AB) tartışmasız olarak en büyük pazarımız. Bununla birlikte tekstil sektörü yeni pazarlar arayışlarında AB’ye üye olmaya hazırlanan ülkeleri de göz önünde bulundurmalı. AB’nin yeni ortakları olacak bu ülkelerde gelir düzeyi gittikçe yükseliyor. Birkaç yıl öncesine kadar rakip olarak algıladığımız eski doğu bloku ülkelerinin hayat standartları Türkiye’ye göre daha iyi gelişiyor. Bu potansiyeli değerlendirmeliyiz.
Ayrıca en önemli rakibimiz olan Çin, 1 milyar 200 milyonluk nüfus potansiyeli ve refah seviyesi yükseldikçe dünyanın en önemli pazarı haline gelecek. Dolayısıyla Çin’i sadece rakip olarak değil, aynı zamanda potansiyel pazar olarak görmeliyiz. Ayrıca Pakistan, Hindistan, Bagladeş’te bu kapsamda ele alınmalı. Önemli olan üreticilerimizin her türlü malı en ucuz şekilde dünyaya satmaları değil, belirli ve katma değeri yüksek ürünlerde ihtisaslaşmalarıdır. Ürünleri gelecekte Çin’e de, Hindistan’da satacağız. Hedef pazar sadece Amerika ve AB’den ibaret değil.
KobiEfor: Sektörde Ar - Ge çalışmaları nasıl gelişmekte?
Işık Tarakçıoğlu: Şimdiye kadar Ar - Ge’yi ya başkalarının geliştirdiği teknolojiyi taklit ederek, ya da para karşılığında teknoloji satın alarak yapmaya çalıştık. Bu yöntemle sektörün ilerlemesi çok zor. Spesifik ve katma değerli tekstil ürünleri gelişmek için Ar - Ge’ye önem verilmeli. Türk tekstil sanayi yıllar itibarıyla iyi bir gelişme kaydetti. Klasik emek ağırlıklı bir sektörken, şimdi sermaye ağırlıklı hale geldi. Seri üretim teknolojilerindeki gelişmeye bağlı olarak talepleri hızla karşılayan pahalı makineler kullanılmaya başlandı. Eskiden konfeksiyonda yılda 2 kez sipariş alınırdı. Şimdi sezonlar arttı, teslimatlar küçüldü. Teslim süreleri önce 5 - 6 haftalara düştü, artık daha da kısaldı. Bu özelliklere ek olarak, Türkiye’nin AB pazarına coğrafi olarak yakınlığı nedeniyle hızlı hareket etme kabiliyeti var. Öte yandan konfeksiyon sektörünün arkasında müthiş tekstil sanayimiz duruyor. Bazı ülkeler ucuz el emeğine dayalı ürünler üretiyorlar, ancak tekstil sanayileri yok. Hammaddeyi bile başka ülkelerden alıyorlar. Türkiye hammadde kaynağı olarak da yeterli durumda.
KobiEfor: Tekstil en çok teşvik alan sektörlerin başında geliyor. Bu açıdan sektörün teşvik, destek ve kaynaklarda durumu nasıldır?
Işık Tarakçıoğlu: Tekstil sektörünün büyüklüğü korkunç rakamlara ulaşmış durumda. Buna karşın teşvikler yetersiz ve alan da verimli kullanamıyor. Bu noktada KOSGEB’e büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. KOSGEB daha önceleri sektör kurulları kurmayı denemişti. Sevindirici bir gelişme olarak tekrar bu kurulları çalıştıracak bu konuyu yeniden ele aldı. İlgili kurullarda teşviklerin nasıl daha etkili ve koordineli verilebileceğini de araştırılacak. Sanayiye TÜBİTAK TİDEB ciddi boyutlarda Ar- Ge desteği sağlıyor. Bunlardan en az yararlanan sektör tekstil. ‘Teşvikler neden verimsiz’ diye sorarsanız, bilgisizlikten.
KobiEfor: Krizden sonraki süreç düşünüldüğünde, sektörünün son durumu nedir?
Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu: 2001 yılında Türk Lirası’nın değeri düştüğünde en olumlu etkilenen sektör tekstildi. Şimdi TL’nin değeri yükseldiği için ihracatta büyük sıkıntı yaşanıyor. Bu sıkıntıları bir yandan kalitesini artırarak, bir diğer yandan da maliyetleri düşürerek atlatmaya çalışıyor. Tekstil sanayisi Türk ekonomisi için çok önemli. Benim eskiden “Tekstil sanayisinde kriz olursa Türk ekonomisi nezle olur” şeklinde bir sözüm vardı. 1999 krizinden sonra bu sözü “Tekstil sanayisi hapşırırsa Türk sanayisi zatürre oluyor” diye değiştirdim. Bu nedenle tekstili gözden çıkarmamız mümkün değil. Ayrıca en önemli rakibimiz olan Çin, 1 milyar 200 milyonluk nüfus potansiyeli ve refah seviyesi yükseldikçe dünyanın en önemli pazarı haline gelecek.
İhracatın amiral gemisi ama dünya ticaretindeki gelişmelerden dolayı önü risklerle dolu tekstil sektörü, geleceğini doğal olarak Ar-Ge çalışmalarında ve markalaşmada arıyor. 2005 yılında kotaların kalkmasıyla pazarın durumunu yeniden değerlendirecek olan sektör, ucuz üretim yapan ülkelerle ciddi rekabet sorunu yaşayacak. Diğer taraftan konjonktür hızla değişiyor. Eskiden rakibimiz olan Doğu Bloku ülkeleri, AB yolunda ilerlerken kişi başına düşen gelirleri hızla artıyor. Potansiyel pazar haline gelen eski rakipler tekstilcilerin iştahını kabartan pazarlama alanları olup çıktı. Çin’e şimdiye kadar rakip gözüyle bakan tekstilciler, bu ülkenin aynı zamanda dünyanın en büyük iç pazarı olduğunu da farkettiler. Rekor büyüme hızına ulaşan ülkede kaçınılmaz olarak refah düzeyi de yükseliyor. Özetle Çin, yeni bir hedef pazar potansiyelini ifade ediyor. Bu gelişmeler kapsamında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) Tekstil Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu ile tekstil sektörünün “var”larını, “yok”larını, global arenadaki fırsatları ve tehditleri konuştuk.
KobiEfor: 2005’te kotaların kalkmasıyla acımasız rekabet başlıyorsa tekstil sektörümüz nasıl kurtulur?
Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu: Bugün bırakın Türkiye’yi, dünyada kimse düşük fiyatlar verebilme bakımından Çin’le rekabet edebilme şansına sahip değil. Kotaların kalkmasıyla sektörde yeni gelişmeler yaşanacak. Bu noktada Türk tekstilciler markaya yönelik ürünlerde moda yaratmaya çalışmalılar. Hızlı teslimat ve maliyetleri düşürürken kaliteyi artırmaya özen göstermeliler. Ayrıca pazar paylarını korumak ve yükseltmek için mutlaka yeni modeller üretmeleri gerekecek.
Daha uzun vadede ise Türkiye’nin teknik tekstil ürünlerine, yüksek performanslı ve çok işlevli akıllı ürünlere kayması gerekiyor. Unutmayın ki, kotaların kalkmasıyla pazarlar karşılıklı olarak açılacak. Üreticiler pazarlama faaliyetlerinde bu gelişmeleri göz önünde tutmalı.
KobiEfor: Ucuz üretim cenneti ülkeleri alt edebilmemizin yolu, yordamı nedir?
Işık Tarakçıoğlu: Dünyada en fazla rekabetin yaşandığı sektörlerin başında tekstil gelir. Bu rekabette korkutucu olan Uzak Doğu faktörünün en önemli aktörü Çin. Ama ülke olarak elimizi kolumuzu bağlayıp beklemek gibi lüksümüz yok. Tüm koşulları zorlayarak rekabet gücümüzü artırmalıyız. Günümüzde sadece üretmek yeterli olmuyor, firmaların ürünlerini satabilmeleri, ayakta kalabilmeleri için yaşamsal önem arzediyor. Bunun yolu pazarlama kanalının yanında, doğrudan doğruya dağıtım kanallarına sahip olmaktan geçiyor. Yurt dışında Türk sermayesine ait mağaza zincirlerinin sayılarının artması firmaların işlerini kolaylaştırabilir. Bu işin karlı tarafı, her zaman müşteriyle doğrudan doğruya irtibat kurulan bir satış yöntemi olmasıdır.
KobiEfor: Tekstil sektörü için yeni pazarlar var mı?
Işık Tarakçıoğlu: Avrupa Birliği (AB) tartışmasız olarak en büyük pazarımız. Bununla birlikte tekstil sektörü yeni pazarlar arayışlarında AB’ye üye olmaya hazırlanan ülkeleri de göz önünde bulundurmalı. AB’nin yeni ortakları olacak bu ülkelerde gelir düzeyi gittikçe yükseliyor. Birkaç yıl öncesine kadar rakip olarak algıladığımız eski doğu bloku ülkelerinin hayat standartları Türkiye’ye göre daha iyi gelişiyor. Bu potansiyeli değerlendirmeliyiz.
Ayrıca en önemli rakibimiz olan Çin, 1 milyar 200 milyonluk nüfus potansiyeli ve refah seviyesi yükseldikçe dünyanın en önemli pazarı haline gelecek. Dolayısıyla Çin’i sadece rakip olarak değil, aynı zamanda potansiyel pazar olarak görmeliyiz. Ayrıca Pakistan, Hindistan, Bagladeş’te bu kapsamda ele alınmalı. Önemli olan üreticilerimizin her türlü malı en ucuz şekilde dünyaya satmaları değil, belirli ve katma değeri yüksek ürünlerde ihtisaslaşmalarıdır. Ürünleri gelecekte Çin’e de, Hindistan’da satacağız. Hedef pazar sadece Amerika ve AB’den ibaret değil.
KobiEfor: Sektörde Ar - Ge çalışmaları nasıl gelişmekte?
Işık Tarakçıoğlu: Şimdiye kadar Ar - Ge’yi ya başkalarının geliştirdiği teknolojiyi taklit ederek, ya da para karşılığında teknoloji satın alarak yapmaya çalıştık. Bu yöntemle sektörün ilerlemesi çok zor. Spesifik ve katma değerli tekstil ürünleri gelişmek için Ar - Ge’ye önem verilmeli. Türk tekstil sanayi yıllar itibarıyla iyi bir gelişme kaydetti. Klasik emek ağırlıklı bir sektörken, şimdi sermaye ağırlıklı hale geldi. Seri üretim teknolojilerindeki gelişmeye bağlı olarak talepleri hızla karşılayan pahalı makineler kullanılmaya başlandı. Eskiden konfeksiyonda yılda 2 kez sipariş alınırdı. Şimdi sezonlar arttı, teslimatlar küçüldü. Teslim süreleri önce 5 - 6 haftalara düştü, artık daha da kısaldı. Bu özelliklere ek olarak, Türkiye’nin AB pazarına coğrafi olarak yakınlığı nedeniyle hızlı hareket etme kabiliyeti var. Öte yandan konfeksiyon sektörünün arkasında müthiş tekstil sanayimiz duruyor. Bazı ülkeler ucuz el emeğine dayalı ürünler üretiyorlar, ancak tekstil sanayileri yok. Hammaddeyi bile başka ülkelerden alıyorlar. Türkiye hammadde kaynağı olarak da yeterli durumda.
KobiEfor: Tekstil en çok teşvik alan sektörlerin başında geliyor. Bu açıdan sektörün teşvik, destek ve kaynaklarda durumu nasıldır?
Işık Tarakçıoğlu: Tekstil sektörünün büyüklüğü korkunç rakamlara ulaşmış durumda. Buna karşın teşvikler yetersiz ve alan da verimli kullanamıyor. Bu noktada KOSGEB’e büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. KOSGEB daha önceleri sektör kurulları kurmayı denemişti. Sevindirici bir gelişme olarak tekrar bu kurulları çalıştıracak bu konuyu yeniden ele aldı. İlgili kurullarda teşviklerin nasıl daha etkili ve koordineli verilebileceğini de araştırılacak. Sanayiye TÜBİTAK TİDEB ciddi boyutlarda Ar- Ge desteği sağlıyor. Bunlardan en az yararlanan sektör tekstil. ‘Teşvikler neden verimsiz’ diye sorarsanız, bilgisizlikten.
KobiEfor: Krizden sonraki süreç düşünüldüğünde, sektörünün son durumu nedir?
Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu: 2001 yılında Türk Lirası’nın değeri düştüğünde en olumlu etkilenen sektör tekstildi. Şimdi TL’nin değeri yükseldiği için ihracatta büyük sıkıntı yaşanıyor. Bu sıkıntıları bir yandan kalitesini artırarak, bir diğer yandan da maliyetleri düşürerek atlatmaya çalışıyor. Tekstil sanayisi Türk ekonomisi için çok önemli. Benim eskiden “Tekstil sanayisinde kriz olursa Türk ekonomisi nezle olur” şeklinde bir sözüm vardı. 1999 krizinden sonra bu sözü “Tekstil sanayisi hapşırırsa Türk sanayisi zatürre oluyor” diye değiştirdim. Bu nedenle tekstili gözden çıkarmamız mümkün değil. Ayrıca en önemli rakibimiz olan Çin, 1 milyar 200 milyonluk nüfus potansiyeli ve refah seviyesi yükseldikçe dünyanın en önemli pazarı haline gelecek.