Salvo
Kayıtlı Üye
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Eski Bakanı Kürşat Tüzmen
Tekstil ve konfeksiyon sektörü Türkiye’nin ihracatında üçte bir gibi bir oran taşıyor, istihdam da yine bu rakamlardan bahsedebiliriz. Dolayısıyla ihmal edilebilecek bir sektör değildir. Parti olarak özellikle teknik tekstille ilgili çalışmalara ağırlık vermeyi düşünüyoruz. Tekstil ve konfeksiyonu bir nakit ineği olarak görmeliyiz. Ona vereceğimiz birazcık ot, bize hem kaliteli süt hem de kaliteli et olarak geri döner.Tekstil ve konfeksiyon belki bir yıldız sektör değil; ama yukarıda ifade ettiğim gibi teknik tekstil ilgi gösterilirse yıldızlaşacak bir dal olarak karşımızda duruyor; o zaman planlamalarımızı buna göre yapmalıyız.
Ayrıca tekstil fuarlarına ağırlık vermek gerekiyor; konfeksiyon alanında moda ve markaya öncelik vermek gerekiyor. Türkiye kendi modasını yaratan, kendi markasını yaratan bir ülke konumuna gelecek, ondan sonra diğer sektörleri de teşvik edecek. Bunun yanında etrafındaki ülkelere de modayı anlatacak bir ülke olacağız.
Genel anlamıyla bunları ifade ettikten sonra partimiz, belki bir tekstil bakanlığı olmasa da sahip olduğu öneme binaen tekstil ve konfeksiyon sektörünü devlet katında çok önemli bir makamla temsil etmek bizim temel hedefimizdir. Çünkü müsteşarlığım zamanında da bilfiil yaşadığım sorunlardan hareketle görüldüğü gibi tekstilci sahipsizliğin batağında çırpınıyor.
Devletimiz tekstilin şu anki önemini kavrayabilmiş durumda değildir. Örneğin bir bavul ticaretinin ülkemiz ekonomisinden tutun da sosyal barışa varıncaya kadar sahip olduğu mevki iyice idrak edilemedi. O yüzden de yine bir nakit ineği olan Laleli’yi göz göre göre yok ettik ve bavul ticaretinin meyvelerinin başkalarınca toplanmasına göz yumduk.
Geçmişte yaşadığımız krizlerden bu kadar kolay çıkmamızın bir sebebinin de iyi işleyen tekstil ve konfeksiyon sektörü olduğunu birazcık düşünen herkesin idrak edebileceğini zannediyorum. Yalnız daha çok küçük ve orta ölçekli bir yapılanma içinde bulunan bu sektör sıkıntılarını anlatmakta zorluk çekiyor.
Bizler AKPARTİ olarak tabana yönelik yaptığımız çalışmalarla tekstilcinin sesi olmaya adayız ve programlarımızı da buna göre düzenliyoruz. Bir tekstil sevdalısı olarak ben, partimde bir anlamda tekstilin ve tekstilcinin sesi olmak istiyorum.
Türkiye, devamlılığı olan ve kaliteli insanları üretebilen bir yapıya sahip. Ancak maalesef Türkiye’de bürokrasinin hafızası kaybolmuş durumda. Yani birikimli, deneyimli bürokratlar yeterli fırsatlar bulamadan görevlerinden ayrıldıklarında o ana kadar elde ettikleri bilgiyle gittikleri için bürokrasi de hafıza kaybına uğruyor ve her şey onunla birlikte gidiyor. Ben tekstil ve konfeksiyonun geleceğiyle ilgili olarak çok iyimser bir bakış açısı taşıyorum. Geçmişte de bu düşünceler sahiptim ve çalışmalarımı bu doğrultuda ve sonraki on yıllara taşımak hevesiyle gerçekleştiriyordum.
Bu sektör kaliteli ürünler üretebilen bir bilgi birikimi ve teknik donanıma sahip. Artık dünya pazarlarında kalitesiyle yer edinen bir Türkiye’nin varlığı beni sevindiriyor. Bizim ürünlerimiz diğer üretici ülkelere göre belki biraz pahalı; ama bizim sahip olduğumuz üretim avantajları onların hiçbirinde bulunmuyor.
Tekstildeki sıkıntıları, faktör ve talep şartlarında, firma yapılarında görüyorum. Bize gelişme adına eğitilmiş işgücü lazım; bunun için de sadece devletin değil, sırasıyla tekstille doğrudan ya da dolaylı bağlantısı olan derneklerden başlayarak sanayicinin bu soruna el atması gerekiyor.
Ardından tekstil ve konfeksiyoncunun dış pazarlarda rekabet edebilmesi için dünya fiyatından enerji, dünya fiyatından istihdam verebilmenin yolları bulunmalı. Teşvike filan gerek yok, devletin yapması gereken sadece bunlar; bırakın tekstilciyi, kaldırın önündeki engelleri, gerisini zaten bizim çok uzmanlaşmış sanayicimiz halledecektir.
Türkiye’nin örneğin 2005 yılı ve kotaların kalkması gibi bir sıkıntısı yoktur. Türkiye’nin doğru kararları doğru zamanda verebilmesi ve doğru bir şekilde uygulayabilmesi her sıkıntıyı aşmaya yetecektir. Ayrıca devletin insanına, yöneticisine, işçisine güven duyabilmesi gerekir
alıntı...
Tekstil ve konfeksiyon sektörü Türkiye’nin ihracatında üçte bir gibi bir oran taşıyor, istihdam da yine bu rakamlardan bahsedebiliriz. Dolayısıyla ihmal edilebilecek bir sektör değildir. Parti olarak özellikle teknik tekstille ilgili çalışmalara ağırlık vermeyi düşünüyoruz. Tekstil ve konfeksiyonu bir nakit ineği olarak görmeliyiz. Ona vereceğimiz birazcık ot, bize hem kaliteli süt hem de kaliteli et olarak geri döner.Tekstil ve konfeksiyon belki bir yıldız sektör değil; ama yukarıda ifade ettiğim gibi teknik tekstil ilgi gösterilirse yıldızlaşacak bir dal olarak karşımızda duruyor; o zaman planlamalarımızı buna göre yapmalıyız.
Ayrıca tekstil fuarlarına ağırlık vermek gerekiyor; konfeksiyon alanında moda ve markaya öncelik vermek gerekiyor. Türkiye kendi modasını yaratan, kendi markasını yaratan bir ülke konumuna gelecek, ondan sonra diğer sektörleri de teşvik edecek. Bunun yanında etrafındaki ülkelere de modayı anlatacak bir ülke olacağız.
Genel anlamıyla bunları ifade ettikten sonra partimiz, belki bir tekstil bakanlığı olmasa da sahip olduğu öneme binaen tekstil ve konfeksiyon sektörünü devlet katında çok önemli bir makamla temsil etmek bizim temel hedefimizdir. Çünkü müsteşarlığım zamanında da bilfiil yaşadığım sorunlardan hareketle görüldüğü gibi tekstilci sahipsizliğin batağında çırpınıyor.
Devletimiz tekstilin şu anki önemini kavrayabilmiş durumda değildir. Örneğin bir bavul ticaretinin ülkemiz ekonomisinden tutun da sosyal barışa varıncaya kadar sahip olduğu mevki iyice idrak edilemedi. O yüzden de yine bir nakit ineği olan Laleli’yi göz göre göre yok ettik ve bavul ticaretinin meyvelerinin başkalarınca toplanmasına göz yumduk.
Geçmişte yaşadığımız krizlerden bu kadar kolay çıkmamızın bir sebebinin de iyi işleyen tekstil ve konfeksiyon sektörü olduğunu birazcık düşünen herkesin idrak edebileceğini zannediyorum. Yalnız daha çok küçük ve orta ölçekli bir yapılanma içinde bulunan bu sektör sıkıntılarını anlatmakta zorluk çekiyor.
Bizler AKPARTİ olarak tabana yönelik yaptığımız çalışmalarla tekstilcinin sesi olmaya adayız ve programlarımızı da buna göre düzenliyoruz. Bir tekstil sevdalısı olarak ben, partimde bir anlamda tekstilin ve tekstilcinin sesi olmak istiyorum.
Türkiye, devamlılığı olan ve kaliteli insanları üretebilen bir yapıya sahip. Ancak maalesef Türkiye’de bürokrasinin hafızası kaybolmuş durumda. Yani birikimli, deneyimli bürokratlar yeterli fırsatlar bulamadan görevlerinden ayrıldıklarında o ana kadar elde ettikleri bilgiyle gittikleri için bürokrasi de hafıza kaybına uğruyor ve her şey onunla birlikte gidiyor. Ben tekstil ve konfeksiyonun geleceğiyle ilgili olarak çok iyimser bir bakış açısı taşıyorum. Geçmişte de bu düşünceler sahiptim ve çalışmalarımı bu doğrultuda ve sonraki on yıllara taşımak hevesiyle gerçekleştiriyordum.
Bu sektör kaliteli ürünler üretebilen bir bilgi birikimi ve teknik donanıma sahip. Artık dünya pazarlarında kalitesiyle yer edinen bir Türkiye’nin varlığı beni sevindiriyor. Bizim ürünlerimiz diğer üretici ülkelere göre belki biraz pahalı; ama bizim sahip olduğumuz üretim avantajları onların hiçbirinde bulunmuyor.
Tekstildeki sıkıntıları, faktör ve talep şartlarında, firma yapılarında görüyorum. Bize gelişme adına eğitilmiş işgücü lazım; bunun için de sadece devletin değil, sırasıyla tekstille doğrudan ya da dolaylı bağlantısı olan derneklerden başlayarak sanayicinin bu soruna el atması gerekiyor.
Ardından tekstil ve konfeksiyoncunun dış pazarlarda rekabet edebilmesi için dünya fiyatından enerji, dünya fiyatından istihdam verebilmenin yolları bulunmalı. Teşvike filan gerek yok, devletin yapması gereken sadece bunlar; bırakın tekstilciyi, kaldırın önündeki engelleri, gerisini zaten bizim çok uzmanlaşmış sanayicimiz halledecektir.
Türkiye’nin örneğin 2005 yılı ve kotaların kalkması gibi bir sıkıntısı yoktur. Türkiye’nin doğru kararları doğru zamanda verebilmesi ve doğru bir şekilde uygulayabilmesi her sıkıntıyı aşmaya yetecektir. Ayrıca devletin insanına, yöneticisine, işçisine güven duyabilmesi gerekir
alıntı...