Tek Bir Kelime: ANNE! ( bir engellinin hikayesi)

'hayaL

Bayan Üye
Bazen hayatta yaşadığımız günlerin değerini bilmemiz gerektiği aklımıza gelir. Çok zor bir hadiseyle karşılaşıp yaşadığımız güne lanet edebiliriz. Güzel bir günün sonunda yatağımıza kavuşmanın tatlı heyecanıyla günümüzü de sonlardımak bizim elimizdedir. Fakat bizi her zaman en çok sevindiren şey, yaşımız ne olursa olsun annemizin varlığını hissetmemizdir. Onun varlığını hissetmek başka şeylere benzemez, çünkü o bizim için özel olmakla kalmayıp saçımızda tek bir beyaz teli görüp üzelen kişidir. Annemizin değerini anlamak ise ya şimdi yada hiçbir zamandır. Onu çok seviyor olabiliriz; fakat ona karşı sergilemiş olduğumuz davranışlar esasında onu ne kadar kalbimizde hissettiğimizle alakalıdır. Bugün sizlere on seneden beri komşum ve aynı zamanda yaşça benden büyük olduğu için ağabey dediğim Mehmet ağabeyden bahsedeceğim. Kendisi yürüyemen ve aynı zamanda konuşamayan özürlü bir kişiydi. Onu ilk tanımam ise tamamen tesadüf eseri bir şekilde gelişti. Bundan tam olarak yedi sene önce günlerden bir gün tam evimde normal bir gün geçiriyordum. Fakat bu normal diye adlandırdığım gün daha sonraları benim için bir ızdırap haline döndü ve rahat edemez oldum.

Yan komşumuzun evinden sürekli olarak “tık, tık” diye adlandırabileceğim insanı rahatsız eden bir takım sesler geliyordu. İlk başlarda komşumuzu rahatsız etmemek için buna aldırış etmedim; fakat zamanla bu sesler çoğalınca uygun bir ortamda kendilerine bunun nedenini sordum. Aldığım yanıt ise beni fena halde üzdü. Karşı komşumuz olan Bahriye teyze, oğlu Mehmedin sürekli olarak ayağını duvara vurarak ses çıkardığını ve bundan dolayı üzgün olduğunu bana söyledi. O anda ne diyeceğimi şaşırmıştım. Doğrusu bunu duyduğum an, sorduğum soru benim için o kadar basit bir soru olmuştu ki keşke böyle bir şeyi sormasaydım diye kendimi hayıflıyordum. Aradan geçen zamanla Mehmet ağabeyi tanıma fırsatı buldum. Komşuluğumuz ilerledikçe Mehmet ağabeyin tavırlarına bende alışır olmuştum. Ne konuşabiliyor nede yürüyebiliyordu; fakat hal ve tavırlarından bir şeyin yanlış gittiğini anlamıştım. Tüm bu sesler ve ayaklarını duvarlara vurması meğerse birkaç dişinin çürük olmasından ve bunun kendisine vermiş olduğu acıdan kaynaklanıyormuş. Bunun akabinde, Mehmet ağabeyi Ondokuz Mayıs Üniversitesi hastanesine götüren ailesi canlarını sıkacak bir olayla karşılaşıyorlar.

Hastanede engelli insanların faydalanabileceği diş sağlık ünitesinin henüz çalışmalara başlamadığı haberini öğreniyorlar. Bu onlar için büyük bir dezavantaj olmakla kalmayıp, engelli insanların yaşadığımız dünyada ne gibi zorluklarla karşılaştığı gerçeğini de bize kez daha göstermiş oluyordu. Aradan geçen kısa bir zaman sonra, üniversitenin engelli insanlar için yapmış olduğu diş ünitesi açıldı ve Mehmet ağabey dişlerine bakım ve dolgu yaptırma fırsatını buldu. Artık karşı komşumuzdan ne ses ne de ufak bir gürültü duyar olmuştum. Fakat bu beni o kadar çok etkilemişti ki Mehmet ağabeyin sesini duyamamam benim yaşananları düşünüp üzülmeme neden oluyordu. Aradan geçen yıllar, hem Mehmet ağabeyi hemde Bahriye teyze diye hitap ettiğim annesini yaşlandırmıştı. Açıkcası zamanın hızına kimse yetişemiyordu. Bundan yaklaşık olarak iki ay önce Bahriye teyze evinde fenalaşıp yoğun bakıma kaldırıldı ve neticesinde iki gün hayata tutunmaya çalıştıktan sonra vefat etti. Bu haberle mahallemizdeki çoğu kişi üzüntüden yıkılmış oldu. Çünkü Bahriye teyze, arkadaşları arasında sevilen ve hürmet edilen bir bayandı. Bunun akabinde yaklaşık olarak iki hafta sonra Mehmet ağabey aynı şekilde evde rahatsızlanıp yoğun bakıma kaldırıldı. Uzun bekleyişler sonrası vefat haberini duyduk. Aynı aileden iki kişinin vefat etmesi tam anlamıyla herkesi üzmüş ve şoka sokmuştu. Böyle bir üzüntüyü yaşamak tarif edilemeyecek kadar büyük ve ancak yaşayan kişinin anlayacağı boyuttadır. Bununla birlikte, insanlar bu haberi duyduktan sonra daha bir üzüntü içirisine girdiler. Mehmet ağabeyin yoğun bakımdayken sürekli olarak “anne, anne” demesi hem ailesini hem de hastanede çalışan personelin derin bir üzüntü içerisine girmesine ve büyük bir şok geçirmesine sebep oldu.

Otuz yedi senedir konuşamayan Mehmet ağabey annesinin vefat ettiğini anlamış ve ölüm döşeğindeyken “anne” demişti. Bu tamamen mucizevi bir şey olmalıydı. Birkaç gün daha hayata tutunmaya çalıştıktan sonra Mehmet ağabey annesini kaybettiği aynı hastanede vefat etmiş ve ebedi yolculuğa başlamıştı; fakat ondan tek bir şey akıllardı kalarak “anne, anne”…

Sonuç olarak söylenecek olan şu ki, çevrenizdeki özürlü insanların, etrafta olup bitenden bir şey anlamayacağını düşünmeyin çünkü onlar normal bir insanın hayatını birden değiştirebilirler. Benimkini değiştirdiği gibi. Annemi çok sevdiğimi bu yaşanmış hikaye bana bir kez daha hatırlattı. Seni seviyorum anne…
Teşekkürler Mehmet ağabey…
Mekanın cennet olsun…
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst