Efsunkar
Bayan Üye
Kamış hu! Dedi. Sustu tüm cümleler. İnceden bir elif düştü kâğıda. Ruhuna denk düşürebilir miydin her kıvrımı? Ah! Dertli kamış, neylersin ucundaki is kaplı mürekkebi. İster sülüs damlat âharlı kağıda ister nesih’i. Hokkanda duran bir tutam lıka bozmaz kamışının edebini.
Rabbiyesir cümlesini dökmekle başladın hattatlığa. Harflerin tüm kıvrımına gönlünü yasladın adeta. Ah! İzin olsaydı da kamışın ucuna sen yatsaydın, mürekkep olup damlasaydın kâf’la nûn arasına…
Rabbiyesir! Tüm kıvrımlar onda gizli. Kamış her kıvrıma değer o cümlede. Her harekede, gönül sahibine yönelebilmişse eğer, her kıvrımı aşkına denk düşürebilmiş demektir. Hakka yönelmişlik yoksa elle kamış arasında, beyhude, kıvrımlar arasında güzeli bulmaya çalışma!
Rabbiyesir! Zorumu kolaylaştır! Kalemime İsrafil’in Sur’undan bir tutam nefes lutfeyle aşkının aşkına, kalemin, kâğıdın ve isminin aşkına…
Kamışın altına değil, üstüne gönlünü sürebilmekteydi iş. Kamışı parmaklarınla aşka getirebilmekteydi. Parmaklarına aşkla şevk edebilmeyi öğretmekte gizliydi giz.
Elle gönül arasına nice köprüler kurdun. Köprüden geçenler elif’in ardına kul oldu. Kamışına nice darağaçları kuruldu!
Her harf elif’in bir köşesine tutunmak adına kuf’lanmayı bekler önce. Kamış hokkaya doğru gönül yoluna gider, hokkanın dibinde lıka ile sevişir. Ve aşkını kâğıtla birleştirir.
Toysun daha, kamışınla nice yük taşıma yolunda, gömmeli kamışı Şeyh Hamdullah Efendi’nin toprağına. Toprakta içini keşfetmek ve kalemine dolanan gönlüne, bir kördüğüm daha atmak adına, aç ellerini semaya. Kalemine hikmet, kalemine edeb ve gönlüne bereket! Şimdi, kamışının esrarını çözme adına, kaç zaman beklersin bilinmez ama o kutlu yolda, kamışın karşına geçecek ve “beni döndüren O’dur” diyecek. Sorumlusun her daim elinden, kaleminden, harflerinden ve gönlüne gönül koyduğun mürekkebinden!
Hat, cismani tüm aletlere ruhunu verebilmekti, kaleme şevkle hükmedebilmekti. Her harf terbiye eder seni. Satır tamamlandığında, kamışı kâğıttan ayırdığında bir sen daha bulursun kendinde senden öte. Bir sen daha bulabilmek için kalemin kâğıtla sevişmesini beklemeye koyulursun. Sabır işin temelidir. Vuslat er ya da geç gelecektir!
Çizgilerin şarkısını dinlemek istersen eğer kamışını ta’lik de oynat. İnce bir musiki; seni senden eden, senlikten çıkarıp benliğe götüren. Meşke kattığı her nağme, hattatın yüreğinden dökülendir aslında. Hocasının gönlünü taklit edebilmek çırağa haz verir her daim. Ve her taklit bir gerçeğe gebedir kamışta!
Belki artık hocasının hokkasını elinde tutan Cennetmekân Sultan Beyazid-i Veli Han yok! Kamışını alelade oynatanlar çok! Olsun ey çırak! Varsın gün bugün olsun. Sen meşk etmeyi gönlüne yaz, fikrin elif’in yanına hangi harfi düşüreceğine yorulsun.
Gözlerin kâğıda nakşettiğin harflerde kaldı, kaç zaman icazet bekledin bilinmez. Sabır işi dedim ya, sabır aşkla yoğrulunca dayanılır ancak. Ter döktün damla damla ustaların önünde, bir sülüs kıvrımında, bir muhakkak selamında, kamışını oynattın bir ta’lik makamında… Meşkine aşk katmadan dönmezdi kalem, harflerin vaveylası bakan gözde kopmazdı, aşk olmadan mürekkep tutunmazdı kamışa…
İcazetini eline al şimdi, kondur mührünü kamışını çevirdiğin kâğıda. Aşk kaçmış kamışına!
Kan damladı kâğıdına!
Artık yorulmadan ağlayabilirsin kâğıt, kalem ve mürekkep aşkına!
Gülnaz ELİAÇIK
Rabbiyesir cümlesini dökmekle başladın hattatlığa. Harflerin tüm kıvrımına gönlünü yasladın adeta. Ah! İzin olsaydı da kamışın ucuna sen yatsaydın, mürekkep olup damlasaydın kâf’la nûn arasına…
Rabbiyesir! Tüm kıvrımlar onda gizli. Kamış her kıvrıma değer o cümlede. Her harekede, gönül sahibine yönelebilmişse eğer, her kıvrımı aşkına denk düşürebilmiş demektir. Hakka yönelmişlik yoksa elle kamış arasında, beyhude, kıvrımlar arasında güzeli bulmaya çalışma!
Rabbiyesir! Zorumu kolaylaştır! Kalemime İsrafil’in Sur’undan bir tutam nefes lutfeyle aşkının aşkına, kalemin, kâğıdın ve isminin aşkına…
Kamışın altına değil, üstüne gönlünü sürebilmekteydi iş. Kamışı parmaklarınla aşka getirebilmekteydi. Parmaklarına aşkla şevk edebilmeyi öğretmekte gizliydi giz.
Elle gönül arasına nice köprüler kurdun. Köprüden geçenler elif’in ardına kul oldu. Kamışına nice darağaçları kuruldu!
Her harf elif’in bir köşesine tutunmak adına kuf’lanmayı bekler önce. Kamış hokkaya doğru gönül yoluna gider, hokkanın dibinde lıka ile sevişir. Ve aşkını kâğıtla birleştirir.
Toysun daha, kamışınla nice yük taşıma yolunda, gömmeli kamışı Şeyh Hamdullah Efendi’nin toprağına. Toprakta içini keşfetmek ve kalemine dolanan gönlüne, bir kördüğüm daha atmak adına, aç ellerini semaya. Kalemine hikmet, kalemine edeb ve gönlüne bereket! Şimdi, kamışının esrarını çözme adına, kaç zaman beklersin bilinmez ama o kutlu yolda, kamışın karşına geçecek ve “beni döndüren O’dur” diyecek. Sorumlusun her daim elinden, kaleminden, harflerinden ve gönlüne gönül koyduğun mürekkebinden!
Hat, cismani tüm aletlere ruhunu verebilmekti, kaleme şevkle hükmedebilmekti. Her harf terbiye eder seni. Satır tamamlandığında, kamışı kâğıttan ayırdığında bir sen daha bulursun kendinde senden öte. Bir sen daha bulabilmek için kalemin kâğıtla sevişmesini beklemeye koyulursun. Sabır işin temelidir. Vuslat er ya da geç gelecektir!
Çizgilerin şarkısını dinlemek istersen eğer kamışını ta’lik de oynat. İnce bir musiki; seni senden eden, senlikten çıkarıp benliğe götüren. Meşke kattığı her nağme, hattatın yüreğinden dökülendir aslında. Hocasının gönlünü taklit edebilmek çırağa haz verir her daim. Ve her taklit bir gerçeğe gebedir kamışta!
Belki artık hocasının hokkasını elinde tutan Cennetmekân Sultan Beyazid-i Veli Han yok! Kamışını alelade oynatanlar çok! Olsun ey çırak! Varsın gün bugün olsun. Sen meşk etmeyi gönlüne yaz, fikrin elif’in yanına hangi harfi düşüreceğine yorulsun.
Gözlerin kâğıda nakşettiğin harflerde kaldı, kaç zaman icazet bekledin bilinmez. Sabır işi dedim ya, sabır aşkla yoğrulunca dayanılır ancak. Ter döktün damla damla ustaların önünde, bir sülüs kıvrımında, bir muhakkak selamında, kamışını oynattın bir ta’lik makamında… Meşkine aşk katmadan dönmezdi kalem, harflerin vaveylası bakan gözde kopmazdı, aşk olmadan mürekkep tutunmazdı kamışa…
İcazetini eline al şimdi, kondur mührünü kamışını çevirdiğin kâğıda. Aşk kaçmış kamışına!
Kan damladı kâğıdına!
Artık yorulmadan ağlayabilirsin kâğıt, kalem ve mürekkep aşkına!
Gülnaz ELİAÇIK