Tanrıya Götüren Üç Yol

ashli

Bayan Üye
Erdeme, tanrıya benzemeye çalışmakla ulaşılır, diyor Plotinos. İnsanın amacı, tanrıya benzemek olmalıdır. Plotinos (203-270), Mısırda yerleşmiş bir Romalı ana babanın çocuğudur. Likopolis'te doğmuştur. O zamanlar Mısır toprakları Roma İmparatoru Septimus Severus'un egemenliği altındaydı. Plotinos, İ.S. 231 yılında, yirmi sekiz yaşındayken felsefeyle ilgilendi. İskenderiye'de. Ammonios Sakkas'ın öğrencisi oldu. Roma İmparatoru Gordianus'un İranlılara karşı açtığı savaşa katıldı. Romalıların başarısızlığıyla biten bu savaştan sonra, 243 yılında, Roma'ya yerleşti. Roma'da kurduğu felsefe okulunda, ölümüne kadar, sürekli olarak yirmi beş yıl felsefe okuttu.

Hemen herkesçe beğenilen, aşırı saygı gören mutlu bir kişiydi. Öğrencileri arasında o çağın en ünlü bilginleri, sanatçıları, İmparator Gallienus, İmparatoriçe Salonina vardı. Okulu, bilgili kişilerin buluşma yeriydi... İmparatordan saygı, sevgi; yardım görüyordu. O kadar ki, İmparator Gallienus, Platon'un düşüncesine uygun olarak örnek bir devlet kurmak için ona bir yer göstermeyi bile düşünmüştü. Devlet adamları, imparatoru bu isteğinden
güçlükle vazgeçirdiler. Plotinos, düşüncelerini yazmaya başladığı zaman elli yaşındaydı.

Her birinde dokuzar yazı bulunan altı kitabını, öğrencisi Porphyrios yayımladı. Plotinos'un yapıtına, bu yüzden, Ennead'lar (Dokuzluklar) adı verilmiştir. Enneadlar'ın tam basımını 1835 yılında Oxford'da Creutzer yaptı. Bouillet'nin üç ciltlik Fransızca çevirisi de 1856 yılında Paris'te yayımlandı. Plotinos'a göre evren, tanrıdan geliyor, tanrıya dönüyor. İnsan da tanrıdan gelmiştir, tanrıya dönmektedir. İniş merdiveninin ilk basamağında ruhlar, ikinci basamağında hayvanlar, üçüncü basamağında cisimler vardır. Çıkış merdiveninin alt basamağındaysa anlamak, orta basamağında sonuç çıkarmak, son basamağında da mistik seziş bulunmaktadır. Bu merdiven inilmiştir, öteki merdivenden çıkılacaktır.

Mademki yeniden çıkacaktık, şu halde niçin indik? diye sormazsanız Plotinos'un varlık düşüncesini başlangıç noktasında biten bir yuvarlak olarak çizebilirsiniz.

Özdek (madde), önce tanrıya karşı gibi görünür. İlk bakışta iki ayrı uçta durur gibidirler. Biri etkilenen, öbürü etkileyendir. Tanrı, özdeği sürekli olarak etkilemektedir. Her varlık, bir özdekle bir biçim birleşiğidir. Tanrı, biçimdir. Oysa özdek bu biçimle biçimlendiğine göre; tanrının karşısında değil, içindedir. Varlığın ilkesi tektir. Bu ilke, birlik, başka bir deyişle tanrıdır. Tanrı, kendisi hiçbir şey olmadığı halde, her şeyin ölçüsüdür. İyilikçi değildir, çünkü salt iyiliktir. Güzelliği yoktur, çünkü salt güzelliktir. Düşünceleri bulunmaz, çünkü salt düşüncedir. Ona nitelikler vermeye çalışmamalıyız, çünkü bu niteliklerle onu sınırlamış oluruz. Tanrı, bizim düşündüğümüz hiçbir şey değildir, çünkü her şeydir. Bizler ondan geldik, yeniden ona gidiyoruz. Bu açıdan bakarsanız her yaratık er geç erdemli olmak zorundadır: Çünkü tanrıya gidiş, vazgeçilmez bir gidiştir, hiç kimse gitmemezlik edemez. Şu halde kuşkulanmak gerekmez, nasıl olsa sonunda hep erdemli olacağız. Bu düşünce, erdemsizlere soluk aldıran bir düşüncedir. Tanrı salt iyiliktir, her şeyin varlığını isteyen Baba'dır.

Her şey ondan çıkmıştır, bilinçli ya da bilinçsiz, gene ona dönmek istemektedir. Her şey tanrının çevresinde döner, tanrıya yaklaşmak ister. Bireyler son varlıklar değildirler. İlk varlık da, son varlık da tanrıdır. Tanrıdan ilk çıkan şey anlak'tır (zeka). Anlak, süje (mutlak zeka, nous) ve obje (anlaşılır alem, kozmos) olmak üzere ikiye ayrılır. Tanrılık birlikten bu ikiliğe nasıl geçilmiştir? Plotinos bunun bilinemeyeceğini söylüyor. Tanrılık birlik bölünemeyeceğine göre, gerçekten de, bu ikiliğin açıklanması oldukça zordur. Kimi filozoflar bunun sadece bir görünüşten ibaret olduğunu ileri sürmektedirler. Şöyle ya da böyle, Plotinos'a göre anlak da, kendisinden çıktığı tanrı gibi, yaratıcıdır, tin'i (ruh) yaratmıştır. Nasıl anlak, tanrıdan çıktığı halde tanrıya doğru gitmekteyse, öylece, tinler de anlaktan çıktıkları halde anlağa dönmek isterler. Platon'dan ve stoacılıktan gelen Plotinos'un evreni, incelenmeye değer bir evrendir. Her çıkanın, çıktığına bin pişman, bir an önce çıktığı yere dönmek istediği bir hoşnutsuzlar evrenidir bu. Tinler de yaratıcıdırlar, onlar da kendilerinden daha az yetkin (mükemmel) olan cisimleri yaratmışlardır. Oysa her cisim gene tanrının izini taşımaktadır. Tanrıya dönmek isteğindedir. Cisimlerin varlığı, biçimleriyle belirir.

Cisimlerin özdekleriyse onların bir çeşit yokluklarıdır. Cisimsel alem, varlıkla yokluk arasında bocalayan sürekli bir değişmedir. Cisimlerin ötesinde dibi olmayan bir uçurum vardır, bu uçurumda henüz biçimlenememiş kaba özdekler kaynaşırlar. Bu kaba özdeklerin altında artık başka bir şey yoktur. Tanrı nasıl yukarıya doğru sonsuzsa, bunlar da aşağıya doğru sonsuzdurlar. Ancak bu kaba özdekler, bir gün, biçimlenip tanrıya döneceklerdir. Böylece her şey sonunda bir tekte, bir birlikte, bir biçimde, hepsini toplayan bir deyişle tanrıda birleşmiş. olacaktır.

İnsan tinleri (ruhları), kaba cisimlere bürünmek için hayatlarını tanrılık hayattan ayırdılar, diyor Plotinos. Çektikleri işte bu davranışlarının cezasıdır. Sizler bu cezayı hak etmediğimizi düşünecek misiniz bilmem, Plotinos hak ettiğimiz düşüncesindedir. Plotinos'un töresine (ahlak) göre, insanları tanrıya götürecek olan üç yol, daha doğrusu bir yolun üç geçiti vardır: Sanat, sevgi, felsefe... İnsan bu geçitlerden geçerek, bu basamaklardan çıkarak tanrıya ulaşacaktır. Erdeme sanat, sevgi ve felsefe yoluyla varılır. İnsan, ancak bu yollardan giderek tanrıya benzeyebilir. Sanatçı ideyi duyulur görünüşlerinden, seven insan ruhunda, filozof tanrıda aramaktadır.

Orhan Hançerlioğlu
Düşünce Tarih
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst