meridyen2
Kayıtlı Üye
Taklit Yeteneğine Sahip Bitkiler
Bitkilerin nesillerini devam ettirmek veya düşmanlarından korunmak için geliştirdikleri taklit yöntemleri nelerdir?
Görecek gözleri, düşünecek akılları olmayan bitkiler bu taklitleri nasıl gerçekleştirirler?
Bitkiler taklit yeteneğini nesilden nesile nasıl aktarmışlardır?
Bitkiler nesillerinin devamını gerçekleştirmek veya düşmanlarından korunmak için son derece ince taktikler kullanırlar. İnsanların bile uzun araştırmalar sonucunda elde edebildiği fiziksel ve kimyasal özellikleri son derece başarılı yöntemlerle elde eden bitkiler kendi nesillerinin devamını da bu sistem üzerine kurmuşlardır. Kuşkusuz bitkiler için hayati önem taşıyan bu özellikler, alemlerin Yaratıcısı olan Yüce Allahın üstün yaratış delillerinden sadece bir tanesidir.
Kaya Taklidi Yaparak Kendilerini Koruyan Çöl Bitkileri:
Çöl bitkileri, aşırı sıcakla ve susuzlukla başa çıkmak için iki yola başvururlar. Birincisi, sahip oldukları dayanıklı yapıyı kullanmak, ikincisi de uykuda kalmaktır. İlginç ve özel yapıları sayesinde kurak iklimlerden zarar görmeyen bu bitkilerde yaprak; hem gövde, hem fotosentez organı, hem bir besin ve su deposu hem de kalın yapısıyla bir savunma organıdır.
Bazı depo görevi gören yapraklar ise etrafta bulunan kayaları taklit eden yapılarıyla birer kamuflaj uzmanıdırlar. Bu bitkinin, çöl ortamını çok iyi bilmesi, çevre koşullarından haberdar olması buna göre etraftaki bazı hayvanlardan kurtulmak ve aynı zamanda aşırı sıcaklara karşı koymak için belirli bir şekil ve savunma sistemi planlaması elbette çok büyük bir mucizedir. Bitki, adeta kayaların kendisi için en ideal model olduğuna karar verir. Kendini kayalara benzetirse göze batmayacağını ve taş gibi hacimli bir yapının depo görevini rahatça yerine getirebileceğini düşünür ve bütün kimyasal yapısını bu kararına göre değiştirir. Ancak ne bir akla, ne bir şuura, ne bir göze sahip olmayan bitkilerin, kendileri için böyle hayati önemi olan kararlar alamayacakları ve bu kararlarını uygulayamayacakları çok açıktır. Tüm canlıların tesadüfler sonucunda meydana geldiğini iddia eden evrimciler, kaya taklidi yapan çöl bitkilerinin de, bu özelliğe tesadüfen sahip olduklarını iddia ederler. Tesadüfen meydana gelen hangi olay, bir bitkiye kusursuz bir taklit yeteneği ve çöl sıcağında en çok ihtiyacı olan su deposunu kazandırabilir? Bu sorunun cevabı çok açıktır. Çöl bitkilerine taklit yeteneğini ve zor şartlarda yaşama özelliklerini veren âlemlerin Yaratıcısı olan Yüce Allahtır.
Yaban Arısı Taklidi Yaparak Neslini Devam Ettiren Orkideler
Yaban arıları diğer arıların aksine toprakta yaşarlar ve sadece erkekleri uçabilir. Bu yüzden neslini devam ettirmek isteyen dişilerin bitkilerin yüksek gövdelerine tırmanmaları gerekir. Ancak bundan sonra bir koku yayar ve erkeğin onu bulmasını beklerler. Erkek yaban arılarının özelliği ise dişilerden iki hafta önce yumurtadan çıkmalarıdır. Bu, Güney Avustralyada yaşayan Çekiç orkidesi için bir avantajdır. Çünkü bu orkidenin özelliği yaban arısının dişisine benzemesidir. Erkek yaban arıları ortada gözükmeye başlayınca orkide de bu fırsattan yararlanarak çiçeklerini açar ve dişi yaban arısınınkine çok benzeyen bir koku yaymaya başlar. Erkek yaban arısı çiçeği dişi yaban arısı zanneder ve çiçeğin içine düşer. Çiçeğin içinden çıkmaya çalışırken polen keseleri arının vücudunun çeşitli kısımlarına yapışır. Polenleri taşıyan yaban arısının diğer çiçeklere gitmesiyle de çiçek döllenmiş olur.
Şuursuz bir bitki bir böceğin şeklini, özelliklerini ve hatta cinsiyetini nereden bilebilir?
Orkidenin erkek yaban arısını bir şekilde tanıdığını ve bildiğini varsayalım. Canlı kendisini başka bir canlıya benzetecek iradeye, güce ve tekniğe nasıl sahip olabilir? Bilinçsiz bir bitkinin böyle bir gücü olabileceğini düşünmek ne kadar akılcıdır?
Bu benzediği böceğin karşı cinsini cezbedecek kokuyu nasıl bilebilir? Bir şekilde bilse bile, bunu kendinde nasıl üretebilir?
Dişi yaban arısına benzeyen şeklin biçimini ve pozisyonunu kendisi mi belirlemiştir?
Bu soruların hepsine arka arkaya tesadüf diye cevap veren bir evrimcilerin inanılırlığı, güvenilirliği ne olabilir?
Bu orkideyi yaratan güç onu da, dişi ve erkek yaban arısını da çok iyi bilmekte ve birbirlerine uygun olarak yaratmaktadır. Bu güç, tüm evrenin ve tüm canlıların yaratıcısı olan Allahtır.
Türünü Devam Ettirmek İçin Ölü Kokusu Yayan Orkideler
Güney Afrikada bulunan Satyrium pumilum türü orkide, polenlerini taşıyacak sinekleri kendine çekebilmek için ölü hayvan kokusunu taklit eder. Bu şekilde çoğalır ve türünün devamını sağlar. Orkidenin çiçekleri, Yüce Allahın yaratma sanatının incelikleriyle doludur. Bu çiçekler çevrelerindeki sinekleri çekip tozlaşmayı başlatmak için ölü kokusu yayarlar. Ancak tek yetenekleri kokularıyla sinekleri çekmekle sınırlı değildir. Bunu yaparken ideal boyutlarda sinekleri tam doğru pozisyonda yapraklarında içeriye doğru çekmeleri gerekir. Leş kokusuyla sinekleri kandırmayı başarırlar. Ancak çiçeğin içine girdikleri zaman dahi farklı kokular salarak sineğin tam poleni almak için en uygun noktaya gelmesini sağlarlar. Taklit yetenekleri o kadar gelişmiştir ki bir dişi sineğin leş zannettiği çiçeğe larvalarını bıraktığı bile olur.
Her aşamasında ince bir plan, hesap olan bu çoğalma yöntemi, elbette ki bilinçsiz bir bitki tarafından geliştirilemez. Her parçası tam bir uyum içinde çalışmadığı sürece bitkinin çoğalması da mümkün değildir. Yani bu bitki evrim teorisinin iddia ettiği gibi zaman içinde, yavaş yavaş gelişerek bu sistemi kazanmış olamaz. Bitkinin ilk oluştuğu anda tüm bu mekanizmanın tam teşekküllü biçimde bulunmaması orkidenin kesin ölümüyle sonuçlanacak ve türün devamı da söz konusu olmayacaktı.
Başından sonuna kadar büyük bir düzen ve intizam içinde çalışan bu mekanizma, Allahın yaratışının ve canlılar üzerindeki hakimiyetinin açık bir göstergesidir. Evrimcilerin bu tesadüf eseri gelişmeler olarak tanımladığı detaylar mevcut sistemi bozar, çalışmaz hale getirir ve yok eder. Bir bitkinin tesadüf eseri sinekleri çekecek bir kokuyu salgılayabilmesi ve tozlaşmanın olacağı noktaya kadar sineği çekmesi elbette mümkün değildir.
Savunma Amacıyla Hasta Taklidi Yapan Bitki
Ekvadorun yağmur ormanlarında döşemeci güveler olarak bilinen bitki zararlılarının, yapraklarını yememesi için hasta numarası yapan bitkiler vardır. Bu bitkiler hasta taklidini yapraklarına alacalık vererek gerçekleştirirler. Çünkü döşemeci güveler larvalarını yapraklara yayarlar ve kurtçuklar larvadan çıktıklarında arkalarında verdikleri zarara istinaden beyaz bir iz bırakarak bitkinin yapraklarını yemeye başlarlar. Alacalı desenlerle larvaların bıraktıkları bu izlerdeki benzerliği taklit eden bitkiler, bu şekilde döşemeci güveleri yumurtalarını yaymaktan vazgeçtirirler.
Alacalı bitkilerin yapraklarının yüzeyinde, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilen farklı renklerde desenler gözlenir. Bunlardan en sık rastlanılanı, yapraktaki hücrelerin klorofillerini ve dolayısıyla fotosentez kabiliyetlerini (klorofil; bitki hücrelerinde fotosentezin yer aldığı kloroplast hücrelerinde, bulunan renk pigmentidir. Işıktan fotosentez için gereken enerjinin elde edilmesini sağlar ve yapraklara yeşil rengini verir) kaybetmesiyle oluşan beyazlıklardır. Teorik olarak, yapraklarında alacalılık bulunduran bitkiler, besin üretimi için gerekli olan, fotosentez yapma yetenekleri sınırlanmış olduğundan dezavantajlı gibi görünürler. İşte bu bitkiler, bitkilerin sahip olduğu tüm bu özellikleri bilmekte, yapraklarında beyaz lekeler oluşturmakta ve kendilerini zararlılardan korumaktadır. Bu bitkinin ne kendi varlığından, ne de gerçekleştirdiği bu mucizevi işlemlerden haberi bile yoktur. Çünkü o, sahip olduğu her özelliği planlayan, kainattaki herşey gibi kendisini de yaratmış olan ve her an yaratmaya devam eden Allahın kontrolündedir. Yüce Allah Kuran da şu şekilde bildirmektedir:
Bitki ve ağaç (Ona) secde etmektedir. (Rahman Suresi, 6)
Kelebeklerden Kendini Koruyan Asma Bitkisi
Orta ve Güney Amerikada yetişen bir asma bitkisi siyah ve yeşil tırtıllar ve kırmızı kelebekler için çok ideal ve çekici bir yiyecek türüdür. Öyle ki bu böcekler, yavrularının yumurtadan çıkar çıkmaz bu lezzetli yiyecekle beslenebilmeleri için, yumurtalarını asma bitkisinin yaprakları üzerine bırakırlar. Yalnız burada çok önemli bir nokta vardır. Bu kelebekler yumurtalarını bırakmadan önce asmanın yapraklarını iyice kontrol ederler. Eğer bir başka hayvan yumurtalarını yerleştirmişse, aynı bitkinin yapraklarından birden fazla ailenin bireylerinin beslenmesi zor olacağından, orayı tercih etmez ve boş olan başka yaprakları ararlar.
Böceklerin tercihinin bu yönde olması bitki için oldukça büyük bir avantajdır. Çünkü asma bitkisi saldırıdan korunmak için böceklerin bu seçiciliğinden faydalanır. Asma bitkisinin bazı cinsleri, yapraklarının üst kısımlarında, yeşil yumrucuklar oluştururlar. Bazı türleri ise, yaprağın altında bulunan, dal ile birleşme yeri üzerinde, kelebeklerin yumurtalarına benzer renkte lekecikler meydana getirirler. Bunu gören tırtıl ve kelebekler, başka böceklerin kendilerinden evvel bu yaprakların üzerine yumurtladıklarını zannederler ve bitkiye yumurtlamaktan vazgeçerek, kendilerine yeni yapraklar aramaya başlarlar. Yeryüzündeki tüm canlılarda olduğu gibi, bitkilere savunmaları için gerekli bilgileri öğreten, hiç kuşkusuz ki her şeyi eksiksiz yaratan, her türlü yaratmadan haberdar olan Yüce Allahtır. Allah bu gerçeğe bir ayette dikkat çekmiştir:
İşte Rabbiniz olan Allah budur. Ondan başka ilah yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır, öyleyse Ona kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102)
Bitkilere Taklit Yeteneğini İlham Eden Yüce Allahtır
Bitkiler, soylarını devam ettirebilmeleri veya kendilerini koruyabilmeleri için çeşitli yöntemlere sahip olarak yaratılmışlardır. Bir bitki herhangi bir akıl, hafıza ve teşhis kabiliyetine sahip değildir. Kendisinden tamamen farklı bir canlının, bir böceğin özelliklerini, tercihlerini, yumurtalarının şeklini bilmesine kesinlikle imkan yoktur. Ama bitkiler böceklerin hangi şartlarda kendilerine yaklaşacağını veya uzaklaşacağını bilmekte, kendi yapraklarında veya çiçeklerinde böceklerin şeklini sevdiği kokuyu üretmekte veya hasta görünümü vererek ya da böcekleri uzaklaştıracak çeşitli desenler oluşturarak kendilerini savunmaktadırlar. Taklit, zeka gerektiren bir yetenektir. Bu nedenle bitki bir zekaya sahip olmalı, şekli, görüntüyü ve kokuyu idrak etmeli ve hafızasına bunu yerleştirmelidir. Daha sonra bu özelliklerini, bazı sanatsal kabiliyetleri ile birleştirip, kendi bünyesinde çeşitli değişiklikler oluşturup böyle bir taktik geliştirmelidir. Elbette ki bu saydıklarımızın bir bitki tarafından gerçekleştirilmiş olması, ya da çeşitli tesadüfler sonucunda ortaya çıkması mümkün olan şeyler değildir. Gerçek şu ki, bitkiler bu özelliklere sahip olarak yaratılmışlardır. Bu, onlara Allahın bahşettiği özel olarak verilmiş bir savunma sistemidir. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlayan Allah yeryüzündeki tüm bitkilerin bulundukları ortamda gereken her türlü ihtiyaçlarını yaratmıştır. Allah her şeyin hakimidir. Tüm evrende olan biten her şeyden haberdardır. Yüce Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
Gökten yere her işi O evirip düzene koyar... (Secde Suresi, 5)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 85. sayı (Temmuz 2011) 56. sayfada yayınlanmıştır.
Bitkilerin nesillerini devam ettirmek veya düşmanlarından korunmak için geliştirdikleri taklit yöntemleri nelerdir?
Görecek gözleri, düşünecek akılları olmayan bitkiler bu taklitleri nasıl gerçekleştirirler?
Bitkiler taklit yeteneğini nesilden nesile nasıl aktarmışlardır?
Bitkiler nesillerinin devamını gerçekleştirmek veya düşmanlarından korunmak için son derece ince taktikler kullanırlar. İnsanların bile uzun araştırmalar sonucunda elde edebildiği fiziksel ve kimyasal özellikleri son derece başarılı yöntemlerle elde eden bitkiler kendi nesillerinin devamını da bu sistem üzerine kurmuşlardır. Kuşkusuz bitkiler için hayati önem taşıyan bu özellikler, alemlerin Yaratıcısı olan Yüce Allahın üstün yaratış delillerinden sadece bir tanesidir.
Kaya Taklidi Yaparak Kendilerini Koruyan Çöl Bitkileri:
Çöl bitkileri, aşırı sıcakla ve susuzlukla başa çıkmak için iki yola başvururlar. Birincisi, sahip oldukları dayanıklı yapıyı kullanmak, ikincisi de uykuda kalmaktır. İlginç ve özel yapıları sayesinde kurak iklimlerden zarar görmeyen bu bitkilerde yaprak; hem gövde, hem fotosentez organı, hem bir besin ve su deposu hem de kalın yapısıyla bir savunma organıdır.
Bazı depo görevi gören yapraklar ise etrafta bulunan kayaları taklit eden yapılarıyla birer kamuflaj uzmanıdırlar. Bu bitkinin, çöl ortamını çok iyi bilmesi, çevre koşullarından haberdar olması buna göre etraftaki bazı hayvanlardan kurtulmak ve aynı zamanda aşırı sıcaklara karşı koymak için belirli bir şekil ve savunma sistemi planlaması elbette çok büyük bir mucizedir. Bitki, adeta kayaların kendisi için en ideal model olduğuna karar verir. Kendini kayalara benzetirse göze batmayacağını ve taş gibi hacimli bir yapının depo görevini rahatça yerine getirebileceğini düşünür ve bütün kimyasal yapısını bu kararına göre değiştirir. Ancak ne bir akla, ne bir şuura, ne bir göze sahip olmayan bitkilerin, kendileri için böyle hayati önemi olan kararlar alamayacakları ve bu kararlarını uygulayamayacakları çok açıktır. Tüm canlıların tesadüfler sonucunda meydana geldiğini iddia eden evrimciler, kaya taklidi yapan çöl bitkilerinin de, bu özelliğe tesadüfen sahip olduklarını iddia ederler. Tesadüfen meydana gelen hangi olay, bir bitkiye kusursuz bir taklit yeteneği ve çöl sıcağında en çok ihtiyacı olan su deposunu kazandırabilir? Bu sorunun cevabı çok açıktır. Çöl bitkilerine taklit yeteneğini ve zor şartlarda yaşama özelliklerini veren âlemlerin Yaratıcısı olan Yüce Allahtır.
Yaban Arısı Taklidi Yaparak Neslini Devam Ettiren Orkideler
Yaban arıları diğer arıların aksine toprakta yaşarlar ve sadece erkekleri uçabilir. Bu yüzden neslini devam ettirmek isteyen dişilerin bitkilerin yüksek gövdelerine tırmanmaları gerekir. Ancak bundan sonra bir koku yayar ve erkeğin onu bulmasını beklerler. Erkek yaban arılarının özelliği ise dişilerden iki hafta önce yumurtadan çıkmalarıdır. Bu, Güney Avustralyada yaşayan Çekiç orkidesi için bir avantajdır. Çünkü bu orkidenin özelliği yaban arısının dişisine benzemesidir. Erkek yaban arıları ortada gözükmeye başlayınca orkide de bu fırsattan yararlanarak çiçeklerini açar ve dişi yaban arısınınkine çok benzeyen bir koku yaymaya başlar. Erkek yaban arısı çiçeği dişi yaban arısı zanneder ve çiçeğin içine düşer. Çiçeğin içinden çıkmaya çalışırken polen keseleri arının vücudunun çeşitli kısımlarına yapışır. Polenleri taşıyan yaban arısının diğer çiçeklere gitmesiyle de çiçek döllenmiş olur.
Şuursuz bir bitki bir böceğin şeklini, özelliklerini ve hatta cinsiyetini nereden bilebilir?
Orkidenin erkek yaban arısını bir şekilde tanıdığını ve bildiğini varsayalım. Canlı kendisini başka bir canlıya benzetecek iradeye, güce ve tekniğe nasıl sahip olabilir? Bilinçsiz bir bitkinin böyle bir gücü olabileceğini düşünmek ne kadar akılcıdır?
Bu benzediği böceğin karşı cinsini cezbedecek kokuyu nasıl bilebilir? Bir şekilde bilse bile, bunu kendinde nasıl üretebilir?
Dişi yaban arısına benzeyen şeklin biçimini ve pozisyonunu kendisi mi belirlemiştir?
Bu soruların hepsine arka arkaya tesadüf diye cevap veren bir evrimcilerin inanılırlığı, güvenilirliği ne olabilir?
Bu orkideyi yaratan güç onu da, dişi ve erkek yaban arısını da çok iyi bilmekte ve birbirlerine uygun olarak yaratmaktadır. Bu güç, tüm evrenin ve tüm canlıların yaratıcısı olan Allahtır.
Türünü Devam Ettirmek İçin Ölü Kokusu Yayan Orkideler
Güney Afrikada bulunan Satyrium pumilum türü orkide, polenlerini taşıyacak sinekleri kendine çekebilmek için ölü hayvan kokusunu taklit eder. Bu şekilde çoğalır ve türünün devamını sağlar. Orkidenin çiçekleri, Yüce Allahın yaratma sanatının incelikleriyle doludur. Bu çiçekler çevrelerindeki sinekleri çekip tozlaşmayı başlatmak için ölü kokusu yayarlar. Ancak tek yetenekleri kokularıyla sinekleri çekmekle sınırlı değildir. Bunu yaparken ideal boyutlarda sinekleri tam doğru pozisyonda yapraklarında içeriye doğru çekmeleri gerekir. Leş kokusuyla sinekleri kandırmayı başarırlar. Ancak çiçeğin içine girdikleri zaman dahi farklı kokular salarak sineğin tam poleni almak için en uygun noktaya gelmesini sağlarlar. Taklit yetenekleri o kadar gelişmiştir ki bir dişi sineğin leş zannettiği çiçeğe larvalarını bıraktığı bile olur.
Her aşamasında ince bir plan, hesap olan bu çoğalma yöntemi, elbette ki bilinçsiz bir bitki tarafından geliştirilemez. Her parçası tam bir uyum içinde çalışmadığı sürece bitkinin çoğalması da mümkün değildir. Yani bu bitki evrim teorisinin iddia ettiği gibi zaman içinde, yavaş yavaş gelişerek bu sistemi kazanmış olamaz. Bitkinin ilk oluştuğu anda tüm bu mekanizmanın tam teşekküllü biçimde bulunmaması orkidenin kesin ölümüyle sonuçlanacak ve türün devamı da söz konusu olmayacaktı.
Başından sonuna kadar büyük bir düzen ve intizam içinde çalışan bu mekanizma, Allahın yaratışının ve canlılar üzerindeki hakimiyetinin açık bir göstergesidir. Evrimcilerin bu tesadüf eseri gelişmeler olarak tanımladığı detaylar mevcut sistemi bozar, çalışmaz hale getirir ve yok eder. Bir bitkinin tesadüf eseri sinekleri çekecek bir kokuyu salgılayabilmesi ve tozlaşmanın olacağı noktaya kadar sineği çekmesi elbette mümkün değildir.
Savunma Amacıyla Hasta Taklidi Yapan Bitki
Ekvadorun yağmur ormanlarında döşemeci güveler olarak bilinen bitki zararlılarının, yapraklarını yememesi için hasta numarası yapan bitkiler vardır. Bu bitkiler hasta taklidini yapraklarına alacalık vererek gerçekleştirirler. Çünkü döşemeci güveler larvalarını yapraklara yayarlar ve kurtçuklar larvadan çıktıklarında arkalarında verdikleri zarara istinaden beyaz bir iz bırakarak bitkinin yapraklarını yemeye başlarlar. Alacalı desenlerle larvaların bıraktıkları bu izlerdeki benzerliği taklit eden bitkiler, bu şekilde döşemeci güveleri yumurtalarını yaymaktan vazgeçtirirler.
Alacalı bitkilerin yapraklarının yüzeyinde, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilen farklı renklerde desenler gözlenir. Bunlardan en sık rastlanılanı, yapraktaki hücrelerin klorofillerini ve dolayısıyla fotosentez kabiliyetlerini (klorofil; bitki hücrelerinde fotosentezin yer aldığı kloroplast hücrelerinde, bulunan renk pigmentidir. Işıktan fotosentez için gereken enerjinin elde edilmesini sağlar ve yapraklara yeşil rengini verir) kaybetmesiyle oluşan beyazlıklardır. Teorik olarak, yapraklarında alacalılık bulunduran bitkiler, besin üretimi için gerekli olan, fotosentez yapma yetenekleri sınırlanmış olduğundan dezavantajlı gibi görünürler. İşte bu bitkiler, bitkilerin sahip olduğu tüm bu özellikleri bilmekte, yapraklarında beyaz lekeler oluşturmakta ve kendilerini zararlılardan korumaktadır. Bu bitkinin ne kendi varlığından, ne de gerçekleştirdiği bu mucizevi işlemlerden haberi bile yoktur. Çünkü o, sahip olduğu her özelliği planlayan, kainattaki herşey gibi kendisini de yaratmış olan ve her an yaratmaya devam eden Allahın kontrolündedir. Yüce Allah Kuran da şu şekilde bildirmektedir:
Bitki ve ağaç (Ona) secde etmektedir. (Rahman Suresi, 6)
Kelebeklerden Kendini Koruyan Asma Bitkisi
Orta ve Güney Amerikada yetişen bir asma bitkisi siyah ve yeşil tırtıllar ve kırmızı kelebekler için çok ideal ve çekici bir yiyecek türüdür. Öyle ki bu böcekler, yavrularının yumurtadan çıkar çıkmaz bu lezzetli yiyecekle beslenebilmeleri için, yumurtalarını asma bitkisinin yaprakları üzerine bırakırlar. Yalnız burada çok önemli bir nokta vardır. Bu kelebekler yumurtalarını bırakmadan önce asmanın yapraklarını iyice kontrol ederler. Eğer bir başka hayvan yumurtalarını yerleştirmişse, aynı bitkinin yapraklarından birden fazla ailenin bireylerinin beslenmesi zor olacağından, orayı tercih etmez ve boş olan başka yaprakları ararlar.
Böceklerin tercihinin bu yönde olması bitki için oldukça büyük bir avantajdır. Çünkü asma bitkisi saldırıdan korunmak için böceklerin bu seçiciliğinden faydalanır. Asma bitkisinin bazı cinsleri, yapraklarının üst kısımlarında, yeşil yumrucuklar oluştururlar. Bazı türleri ise, yaprağın altında bulunan, dal ile birleşme yeri üzerinde, kelebeklerin yumurtalarına benzer renkte lekecikler meydana getirirler. Bunu gören tırtıl ve kelebekler, başka böceklerin kendilerinden evvel bu yaprakların üzerine yumurtladıklarını zannederler ve bitkiye yumurtlamaktan vazgeçerek, kendilerine yeni yapraklar aramaya başlarlar. Yeryüzündeki tüm canlılarda olduğu gibi, bitkilere savunmaları için gerekli bilgileri öğreten, hiç kuşkusuz ki her şeyi eksiksiz yaratan, her türlü yaratmadan haberdar olan Yüce Allahtır. Allah bu gerçeğe bir ayette dikkat çekmiştir:
İşte Rabbiniz olan Allah budur. Ondan başka ilah yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır, öyleyse Ona kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102)
Bitkilere Taklit Yeteneğini İlham Eden Yüce Allahtır
Bitkiler, soylarını devam ettirebilmeleri veya kendilerini koruyabilmeleri için çeşitli yöntemlere sahip olarak yaratılmışlardır. Bir bitki herhangi bir akıl, hafıza ve teşhis kabiliyetine sahip değildir. Kendisinden tamamen farklı bir canlının, bir böceğin özelliklerini, tercihlerini, yumurtalarının şeklini bilmesine kesinlikle imkan yoktur. Ama bitkiler böceklerin hangi şartlarda kendilerine yaklaşacağını veya uzaklaşacağını bilmekte, kendi yapraklarında veya çiçeklerinde böceklerin şeklini sevdiği kokuyu üretmekte veya hasta görünümü vererek ya da böcekleri uzaklaştıracak çeşitli desenler oluşturarak kendilerini savunmaktadırlar. Taklit, zeka gerektiren bir yetenektir. Bu nedenle bitki bir zekaya sahip olmalı, şekli, görüntüyü ve kokuyu idrak etmeli ve hafızasına bunu yerleştirmelidir. Daha sonra bu özelliklerini, bazı sanatsal kabiliyetleri ile birleştirip, kendi bünyesinde çeşitli değişiklikler oluşturup böyle bir taktik geliştirmelidir. Elbette ki bu saydıklarımızın bir bitki tarafından gerçekleştirilmiş olması, ya da çeşitli tesadüfler sonucunda ortaya çıkması mümkün olan şeyler değildir. Gerçek şu ki, bitkiler bu özelliklere sahip olarak yaratılmışlardır. Bu, onlara Allahın bahşettiği özel olarak verilmiş bir savunma sistemidir. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlayan Allah yeryüzündeki tüm bitkilerin bulundukları ortamda gereken her türlü ihtiyaçlarını yaratmıştır. Allah her şeyin hakimidir. Tüm evrende olan biten her şeyden haberdardır. Yüce Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
Gökten yere her işi O evirip düzene koyar... (Secde Suresi, 5)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 85. sayı (Temmuz 2011) 56. sayfada yayınlanmıştır.