Salda Gölü’nün kıyıları, malzemesi su olan bu soyut fotoğrafı yaratıyor. Su ile karanın buluşması her zaman ilginç ve fotoğraflamaya değer görüntüler çıkarır.
Fotoğraf, Adrasan Koyu’nda, geri çekilen dalganın en fazla köpüğü bıraktığı ve yeni bir dalganın kabararak ilerlemeye başladığı anda çekildi. Bu kadar geniş bir alanın köpükle kaplanması, kumsalın açısıyla ilgili özel bir durum. Dalganın gücü de önemli. Köpükteki saf beyazlığı sağlamak için pozlama değerlerine dikkat etmek ve değişik değerler denemek gerekiyor.
Beyşehir Gölü’nün sakin durduğu bir zaman… Her yeri nilüferler kaplamış. Balıkçı kütükten oyma teknesine binmiş, ağları kontrole gidiyor. Sık sazlıkların içine ancak böyle bir tekne girebilir. Bu kare tam bir “an” fotoğrafı. Çünkü adamın elindeki sırıkla hareketi, yani sırığı o an hangi pozisyonda tuttuğu çok önemli.
Ereğli Sazlığı kurutulunca, zamanla Düden Gölü de doğadan yok olmuş. Su yok olsa bile geride bıraktığı izler her zaman fotoğraflanmaya değer.
Su, her zaman çocukların eğlencesi… Munzur Çayı’nda Ovacıklı çocuklar “şambrel’ling” yapıyor. Burada önemli nokta, çocukların su üzerindeki pozisyonunun kareye en iyi dağılımını saptayıp o an deklanşöre basmak. Çünkü su aktığı için çocukların da birbirlerine karşı konumları sürekli değişi.
Doğu Anadolu’da akan su, hatta düşen su bile donar. Erzincan Gürlevik’te buza dönüşen şelale suyun katı halinin güzelliğini gösteriyor. Şelalenin ihtişamını ortaya koymak için alttan bir bakış açısının kullanılması ve karenin soluna (sol üçte birine) yerleştirilmesi önemli.
Ağrı Diyadin’deki Aladağ’da kaynayan kaplıca, suyun üç halini de sunuyor: Fışkıran sıcak su, soğuk havayla karşılaştığında çıkan buhar ve sonuçta oluşan buz.
Zigam Vadisi’nin altından sabah hareketlenen sis, akşamüstü Altıparmak doruklarına varmak üzere. Havadaki su buharı yükseldikçe soğuyarak yoğunlaşıyor ve yerli halkın “yer dumanı” dediği sisi oluşturuyor. Bazen dorukları aşamayan sis, vadinin içine sokulmuş bir deniz gibi sakin ve durgun kalabiliyor.
Günbatımında İskenderun’daki Domuz Burnu Feneri engin denizi gözlüyor. Batmakta olan güneşi üst üste değil; çapraz köşelere yerleştirmek bu tür fotoğraşarda kompozisyon duyarlılığının önemini ortaya koyuyor.
Anzer yaylalarındaki bu dağ gölü, yazın karların erimesiyle oluşuyor. Bu fotoğrafta su hiç görünmüyor. Yansıyan bölüm, doğal görüntünün aynısı. Bu gibi durumlarda “simetrik” kompozisyon kurmak daha iyi sonuç veriyor.
Ceyhan’da, durgun su bitkileriyle kaplı bir gölcükte toplu halde dinlenen ve güneşlenen su kaplumbağaları.
İnsanın su ile olan ilişkisi zaman zaman zorlu şartlar dayatır. Bu ilişkiyi gösteren fotoğraflarda hem suyun karakteri hem de insanların mücadele hırsı yansımalı. Köylüler Çoruh’un azgın sularını aşmak için ilkel bir köprü inşa ediyor. Işığın hafif ters olması suyun azgınlığını vurguluyor. Bu kompozisyonda, ışık üzerinde çok fazla kontrol yok. Bu yüzden var olan ışığı en iyi şekilde değerlendirmek gerekti.
Yer yer donan Murat Nehri’nde kıyıdaki buzları keserek geçici bir sal yapan balıkçılar, karşıya geçmeye çalışıyor. Suyun katı halinden yararlanarak sıvı hali üzerinde seyahat! Bu tür bir fotoğrafı tesadüfen çekmek mümkün değil. Böyle bir uygulamanın olduğunu bilmek ve balıkçılarla temasa geçip onlarla birlikte hareket etmek şart.
Bir nehrin yatağı üzerinde, hiç beklenmeyen bir köşede, gizli bir cennet olabilir. Kadıncık (Tarsus) Çayı üzerindeki Karasu mevkiinde, nehri besleyen pınarlar bu tür bir görüntü oluşturuyor. Kadıncık’ın içine girilemez; bu yüzden fotoğraftaki pınarlara ulaşmak çok zordur. Anayola yakın bir kanyonda gizli bu cenneti bulmanın yolu yerel halktan bilgi almaktır. Güneş almayan bu kanyonda mutlaka sehpa kullanmak gerekiyor. Az ışık olan bu ortamda, suların akışını uzun süreli enstantane ile pozlayarak akış hareketini verebilmek önemli. Bu fotoğrafta ışığın çok az olması, daha uzun süreli enstantane hızı gerektirmiş, bu da akıştaki şuluğu daha da artırarak sık rastlanmayan bir görüntü oluşturmuş.