sensiz olmaz
Kayıtlı Üye
Sultân Abdülhamide neden Kızıl Sultân denmektedir? Bu çirkin lakabı Abdülhamid için kullanan kimdir?
Bilindiği gibi, 1878 tarihli Berlin Andlaşmasının 61. Maddesine göre, Vilâyâtı S itte denilen Erzurum, Diyârbekir, Sivas, Harput=El-Aziz, Van ve Bitlisde bulunan Ermeniler lehine Osmanlı Devleti bazı ıslâhat yapmak mecburiyetindeydi.
Büyük devletler de bunu takip edeceklerdi. Maalesef Osmanlı Devletinin her yerinde olduğu gibi, buralarda da Ermeniler tahrik ediliyordu.
Tahrik edilen Ermeniler Müslümanları katliama tabi tutmaya başladılar. 1886da İsviçrede, Anadoluda binlerce Müslümanın kanına giren Ermeni Hınçak Cemiyeti kuruldu.
Rusya ve İngilterede bir Müslüman memur bile yapılmazken, Ermeniler Osmanlı ülkesinde bakan da olabiliyorlardı.
Buna rağmen, hak ve hürriyet diyerek terör estirmeye başladılar.
Yüzlerce Müslüman köyünü basarak çoluk çocuğun kanını döker oldular.
İşte bu terör ve dehşet üzerine, II. Sultân Abdülhamid, merkezi Erzincanda bulunan IV. Ordu Komutanı Müşir Zeki Paşayı, Ermeni terörünü durdurmak üzere görevlendirdi.
Teröristlere aman vermeyen Paşanın bu hareketi, Avrupa basınının Abdülhamid aleyhine kampanya başlatmalarına sebep oldu.
Fransız Akademisi üyesi tarihçi Kont Albert Vandal, ilk defa Abdülhamid hakkında "Le Sultân Rouge" lakabını kullandı ve maalesef, İttihadçılar bu tabiri "Kızıl Sultân" diye tercüme ederek, Ermenilerle birlikte Sultân Abdülhamidi kötülemeye başladılar.
İttihâdcıların, Ermeni katili diye Sultân Abdülhamidi itham etmeleri ve onu Kızıl Sultân diye karalamaları, maalesef, Cumhuriyet devrinin ders kitaplarına kadar yansıdı.
Burada iki hususun bilinmesi gerekmektedir: Birincisi, Abdülhamidi Ermeni Katili ve Kızıl Sultân diye karalayan İttihâdcılar, daha sonra 1915deki Ermeni tehciri sebebiyle aynı sıfatlarla karalanmışlar ve ilâhi adalet yerine gelmiştir.
Zaten iktidara geldikten sonra, Ermeni komitelerine serbestlik vermeleri, Doğudaki olayların da başlıca sebebidir.
İkincisi, Sultân Abdülhamid, saltanatı boyunca, bazı tarihçilerin iddialarının aksine, Çırağan Baskını gibi fiili olan durumlar hariç, muhaliflerine asla idam cezası vermemiştir.
31 Mart Olayında, 1. Orduya Rumeliden gelen çapulcuları durdurmak üzere, kardeş kanı akar korkusuyla talimat dahi vermemiştir
Öztuna, Osmanlı Devleti Tarihi, c. II, sh. 576-578;
Ermeni meselesine sayfalar ayıran Karal, bu meseleye asla temas etmemiştir.
Cumhuriyet döneminde kaleme alınan tarihlerin çoğu da, yaptığı zulümlerden dolayı bu lakabı, ittihâdcıların ve aydınların ona taktığını söyleyecek kadar tarihi tahrif yoluna gitmişlerdir.
Kaynak : Prof.Dr. Ahmet Akgündüz - Sorularla Osmanlı