Efsunkar
Bayan Üye
Hemân ağlayı geldim âleme ağlayı gittim ben
San ol nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben (Rehayî)
Bir avuç ateş akıyor ellerimin arasından. Damla damla eriyen bir aşkın küllerini savuruyorum suya. Su Nereye baksam, hangi tarafa aksam Su, küllerimden yeniden dirilen ve bana kendimi gösteren bir ayna. Suyun yüzünde yüzüyorum kana kana. Ve kanayarak içiyorum kendi suretimi, suya baka baka.. Su ki, alev alev yanan gönlüme derviş ibriğinden bir damla. Su ki, semavî bir dönüş ve can ipliğini bir ırmak gibi toprağa bağlayan sonsuz halka. Ve ben
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Ben, ağlayarak kendi suyunda doğan ve yine gözyaşıyla kendini boğan bir nilüfer sedâsı Ben vahdet denizinde kendi suyunu arayan bir kesret damlası Biraz yağmur sonrası, belki bir tutam sonbahar havası Bulutların gözyaşıyla çoğalan bir inci deryası Bir tutam yakarış, baştan uca arınış, bir nebze kaçış Suyun topraktan, havadan ve ateşten inzivâsı Bir mürîdin testisinde çoğalan bereket, rahmet, muhabbet Bir yudum çile sevdâsı Ve yine su Benim efendim Su, bataklıkta yapraklarını gökyüzüne açan bir nilüferin en saf, en berrak ve en tabiî duası.. Ve ben...
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Bir nilüfer gibi göl yaşında yitip gitmenin diğer adı su. Her zaman ırmak gibi, çay gibi akıp gitmenin değil bazen bir göl gibi durağan kalmanın, susmanın, hâmuş olmanın diğer adı. Tadı damağında kalmışken mutluluk, bir çırpıda hüzün suyuna dalmanın Bir ebru teknesinde gül dallı fırçanın ve toprak boyanın ruhuna dokunmanın Ya da bir abdest sonrasında bedeninden damla damla dökülürken günahlar, yahut bir iftar sofrasında ilkin suya uzanırken parmaklar huzura gark olmanın diğer adı su. Secdede göz kapaklarını ıslatan Su/bhânenin ilk adı İlk adımı, iliklerine kadar rahmet yağmuruyla yıkanmanın. Yıkmanın, yakmanın, yok olmanın ilk harfi su Ve ben
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Suda yittim, üstelik kendimi suda bulacağımı ve suda bileceğimi ümit ederken. Su ki şekilsiz, benim dairelerce dönen yapraklarımın cismi neyse su da o. Su ki renksiz, benim saf beyazım ve zümrüt yeşilim neyse su da o. Su ki kokusuz, benim bataklığa amber yayan nefesim neyse su da o. Su benim yatağım, otağım üstelik Bir ayna misali karşımda duran... Ben neysem su da o. Zira evvelim su, âhirim su. Hani doğumdan ve ölümden sonra ilk temasıdır ya insanın İşte benim de ezelim su, ebedim su Zerrelerinde yitip kendimi aradığım; hem ilk adımım, hem son durağım. Asırlarca izini mübarek yollarda sürdüğüm su. Nuhun gemisini koynunda saklayan, Hızıra ve İlyasa ölümsüzlük muştulayan, İbrahimin ateşini donduran, gül kokulu sevgilinin parmağından çağıldayan su Oysa kimi zaman da çaresiz, aşk ateşini söndürmeye mecâlsiz Fuzûlînin mürekkebinden damla damla gönlümdeki ateşe akan, kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Ve ben
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Bir nilüferim işte ben de
Olduğum su ile, öldüğüm su ile
SENEM GEZEROĞLU
San ol nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben (Rehayî)
Bir avuç ateş akıyor ellerimin arasından. Damla damla eriyen bir aşkın küllerini savuruyorum suya. Su Nereye baksam, hangi tarafa aksam Su, küllerimden yeniden dirilen ve bana kendimi gösteren bir ayna. Suyun yüzünde yüzüyorum kana kana. Ve kanayarak içiyorum kendi suretimi, suya baka baka.. Su ki, alev alev yanan gönlüme derviş ibriğinden bir damla. Su ki, semavî bir dönüş ve can ipliğini bir ırmak gibi toprağa bağlayan sonsuz halka. Ve ben
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Ben, ağlayarak kendi suyunda doğan ve yine gözyaşıyla kendini boğan bir nilüfer sedâsı Ben vahdet denizinde kendi suyunu arayan bir kesret damlası Biraz yağmur sonrası, belki bir tutam sonbahar havası Bulutların gözyaşıyla çoğalan bir inci deryası Bir tutam yakarış, baştan uca arınış, bir nebze kaçış Suyun topraktan, havadan ve ateşten inzivâsı Bir mürîdin testisinde çoğalan bereket, rahmet, muhabbet Bir yudum çile sevdâsı Ve yine su Benim efendim Su, bataklıkta yapraklarını gökyüzüne açan bir nilüferin en saf, en berrak ve en tabiî duası.. Ve ben...
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Bir nilüfer gibi göl yaşında yitip gitmenin diğer adı su. Her zaman ırmak gibi, çay gibi akıp gitmenin değil bazen bir göl gibi durağan kalmanın, susmanın, hâmuş olmanın diğer adı. Tadı damağında kalmışken mutluluk, bir çırpıda hüzün suyuna dalmanın Bir ebru teknesinde gül dallı fırçanın ve toprak boyanın ruhuna dokunmanın Ya da bir abdest sonrasında bedeninden damla damla dökülürken günahlar, yahut bir iftar sofrasında ilkin suya uzanırken parmaklar huzura gark olmanın diğer adı su. Secdede göz kapaklarını ıslatan Su/bhânenin ilk adı İlk adımı, iliklerine kadar rahmet yağmuruyla yıkanmanın. Yıkmanın, yakmanın, yok olmanın ilk harfi su Ve ben
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Suda yittim, üstelik kendimi suda bulacağımı ve suda bileceğimi ümit ederken. Su ki şekilsiz, benim dairelerce dönen yapraklarımın cismi neyse su da o. Su ki renksiz, benim saf beyazım ve zümrüt yeşilim neyse su da o. Su ki kokusuz, benim bataklığa amber yayan nefesim neyse su da o. Su benim yatağım, otağım üstelik Bir ayna misali karşımda duran... Ben neysem su da o. Zira evvelim su, âhirim su. Hani doğumdan ve ölümden sonra ilk temasıdır ya insanın İşte benim de ezelim su, ebedim su Zerrelerinde yitip kendimi aradığım; hem ilk adımım, hem son durağım. Asırlarca izini mübarek yollarda sürdüğüm su. Nuhun gemisini koynunda saklayan, Hızıra ve İlyasa ölümsüzlük muştulayan, İbrahimin ateşini donduran, gül kokulu sevgilinin parmağından çağıldayan su Oysa kimi zaman da çaresiz, aşk ateşini söndürmeye mecâlsiz Fuzûlînin mürekkebinden damla damla gönlümdeki ateşe akan, kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Ve ben
Nîlüferim kim, suda bittim, suda yittim ben.
Bir nilüferim işte ben de
Olduğum su ile, öldüğüm su ile
SENEM GEZEROĞLU