AySe^^
Bayan Üye
Ruhsal hastalıkların görülme sıklığının cinsiyetler arasında büyük farklılıklar gösterdiğini söyleyen Ayşe Devrim Başterzi, “Panik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve fobiler başta olmak üzere anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi toplumda sık görülen bazı ruhsal hastalıklar kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir” dedi.
KADINLAR ÜÇ KAT DAHA FAZLA İNTİHAR GİRİŞİMİNDE BULUNUYOR
Dr. Başterzi kadınların erkeklerden üç kat daha fazla intihar girişiminde bulunduğunu değindi ve depresyona rastlanma oranının erkeklere göre kadınlarda 2 kat daha fazla olduğunu belirtti. 2020 yılında dünyada en çok yeti yitimine sebep olacak hastalıklar arasında depresyonun 2. sırada yer alacağının öngörüldüğünü söyleyen Dr. Başterzi, bu artışın kadınlarda daha yüksek olacağını söyledi.
KADININ RUH SAĞLIĞINI ETKİLEYEN EN TEMEL İKİ FAKTÖR “YOKSULLUK VE ŞİDDET”
Dr. Başterzi, kadınların ruh sağlığını etkileyen en temel iki faktörün yoksulluk ve şiddete maruz kalınması olgunu belirterek, “Kadınların ruh sağlığının genel olarak daha kötü olması biyolojik farklılıklar ya da bireysel yaşam biçimi ile yeterince açıklanamaz. Ekonomik, yasal, çevresel faktörler erkekle kadın arasında ki güç dengesini erkek lehine çevirmektedir. Bu durum kadın yaşamını belirgin bir biçimde etkilemektedir” diyen Dr. Başterzi konuşmasına şöyle devam etti, “Sosyal faktörler farklı ülkelerde, hatta ülke içinde cinsiyet rollerinin gelişmesi ya da geri kalması yönünde etkiler gösterebilir. Kadının ruh sağlığını derinden etkileyen bu sosyal faktörlerin uygun girişimler ve politikalarla değiştirilmesinin bazı ruhsal hastalıkların görülme sıklığını azalttığı gösterilmiştir” dedi.
KADINLAR EN ÇOK CİNSEL VE FİZİKSEL ŞİDDETE MARUZ KALIYOR
“Günümüzde en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar “töre” adı altında cinayete maruz kalmakta, “ahlaksız” olduğu iddiası ile öldürülmesine kadar türlü biçimlerde şiddete maruz kalmaktadır” diyen Dr. Devrim Başterzi, kadınlar en çok eşleri ya da cinsel partnerleri tarafından, cinsel veya fiziksel şiddete maruz bırakılmaktadır” dedi. “Dünyada birçok kadın şiddete uğramasına rağmen, çok az kadın yasal kurumlara başvurmaktadır. Şiddete uğramak kadınlarda birçok ruhsal hastalığın oluşumunu tetiklemektedir” diyen Dr. Başterzi şu şekilde devam etti:
“Yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik dünyada kadınları erkeklerden daha çok etkilemektedir. Halen tüm toplumlarda kadınlar daha az eğitim almakta, okuma yazma öğrenmeleri engellenmekte, yoksulluğa mahkûm kılınmakta, aynı işi yaptıkları halde daha az para kazanmaya devam etmektedirler. Görünmeyen ev içi emekleri karşılıksız ve sosyal güvencesiz kalmaktadır. Dünya üzerinde yaşayan kadınların çok küçük bir kısmı resmi kurumlarda ve sosyal güvenceli olarak çalışmaktadırlar. Kadınlar tarım, ev işleri, gündelik yevmiyeli işler gibi alanlarda erkeklerden çok daha uzun saatler boyunca hiç durmadan çalışsalar da emeklerinin hak ettiği maddi karşılığı ve sosyal güvenceyi alamamaktadırlar. Dünya toplamında kadınlar eşit işe karşılık yaklaşık %20 oranında daha az para kazanmaktadır” dedi.
TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ OLARAK ÖNERİLER;
1. Kadınlarda ve dolayısıyla toplumda ruhsal hastalıkların sıklığının azaltılması için etkin ruh sağlığı politikaları geliştirmenin başta hükümetlerin görevi olduğunu altını bir kez daha çizmek istiyoruz.. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu amaçla kadınlara yönelik yapılandırılmış eylem planları hızla uygulamaya konulmalıdır.
2. Türkiye’de kadın ruh sağlığını etkileyen sosyal faktörleri belirlemek için kapsamlı çalışmalar yapılmalı ve saptanan sosyal faktörlerle baş etmek için etkin eylem planları tasarlanmalıdır.
3. Kadın ve erkeklerde cinsiyet rollerinin ruhsal hastalıkların sıklığı ve oluşturduğu sorunlar üzerine etkilerine dair geniş çaplı epidemiyolojik çalışmalarla desteklenmelidir. Kadının ruh sağlığı üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olan faktörler belirlenmelidir.
4. Kadınların eğitim alma hakkını engelleyen kişiler hakkında hukuki yaptırımlar iyi işletilmeli, tüm kadınların eğitim kurumlarından devlet güvencesi altında erkekler kadar yararlanması sağlanmalıdır.
5. Kadınların maruz kaldıkları sosyal ve kültürel ayrımcılık ve eşitsizle mücadele etmek amacıyla etkin kültürel müdahale programları hazırlanmalıdır. Cinsiyet ayrımcılığına karşı geliştirilen araçlar başta yazılı ve görsel basın organlarında yer almalı, bu konuda duyarlılık geliştirilmelidir.
6. Kadın, erkek ve çocuk tüm vatandaşların sosyal güvenceleri olmalı, sağlık hizmetlerine engelsiz ulaşmalı ve ücretsiz, herhangi bir katkı payı ödemeksizin bu hizmetlerden yararlanabilmelidir.
7. Kadınların ekonomik durumlarını iyileştirmek için etkin çalışmalar yapılmalı, ev içi karşılıksız emeğin karşılıksız ve güvencesiz bırakılmaması için uğraşılmalıdır. Kadına yönelik istihdam programları arttırılmalı ve teşvik edilmelidir. Tüm kadınların ekonomik alanlarda yaşadığı adaletsizliklerin giderilmesi için zorlayıcı yasal düzenlemeler getirilmelidir.
8. Kadına yönelik travma, kötüye kullanım ve şiddete karşı ciddi ve kapsamlı bir eylem planı beklenmeden hayata geçirilmelidir. Kadına yönelik şiddetle, özellikle aile üyelerinden gelen şiddetle mücadele uzun soluklu, sistemli ve ödünsüz olarak gündemde yer almalıdır.
9. Namus cinayetleri, uluslararası hukuk açısından yargısız infaz olarak kabul edilmektedir. Bu cinayetleri engellemek için farklı düzeylerde stratejiler geliştirilmelidir. Namus cinayetleri ile ilgili olarak konuya duyarlı kadın kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin talepleri karşılanmalı, çalışmalarına destek verilmelidir.
10. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yazılı ve görsel basına büyük görev düşmektedir. Medya, kadına yönelik şiddet ve tecavüz haberlerini kamuoyuna aktarırken, haber dilini doğru kullanmalı, etik değerlere uymalı, tecavüzün içerdiği şiddeti arka plana itmemeli ve tecavüzü erotize edici tutumlardan uzak durmalıdır. Basının, suçu işleyen erkeğe değil, şiddete uğrayan kadının özelliklerine odaklanması şiddetin sorumlusunun mağdur olduğu biçiminde bir yanılsama yaratabileceğine dikkat edilmelidir. Yazılı, görsel basın ve film ve müziklerin erkek egemen ve kadını aşağılayıcı ifadeler içermemesine dikkat edilmelidir.
11. Kadınların hayatın birçok alanında yaşadığı ortak ezilmişliğini ve mücadelesini simgeleyen, kadınların insanca yaşam için yola çıkmasının tarihi olduğuna inanılan 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de resmi tatil günü olarak kabul edilmesini talep ediyoruz.
KADINLAR ÜÇ KAT DAHA FAZLA İNTİHAR GİRİŞİMİNDE BULUNUYOR
Dr. Başterzi kadınların erkeklerden üç kat daha fazla intihar girişiminde bulunduğunu değindi ve depresyona rastlanma oranının erkeklere göre kadınlarda 2 kat daha fazla olduğunu belirtti. 2020 yılında dünyada en çok yeti yitimine sebep olacak hastalıklar arasında depresyonun 2. sırada yer alacağının öngörüldüğünü söyleyen Dr. Başterzi, bu artışın kadınlarda daha yüksek olacağını söyledi.
KADININ RUH SAĞLIĞINI ETKİLEYEN EN TEMEL İKİ FAKTÖR “YOKSULLUK VE ŞİDDET”
Dr. Başterzi, kadınların ruh sağlığını etkileyen en temel iki faktörün yoksulluk ve şiddete maruz kalınması olgunu belirterek, “Kadınların ruh sağlığının genel olarak daha kötü olması biyolojik farklılıklar ya da bireysel yaşam biçimi ile yeterince açıklanamaz. Ekonomik, yasal, çevresel faktörler erkekle kadın arasında ki güç dengesini erkek lehine çevirmektedir. Bu durum kadın yaşamını belirgin bir biçimde etkilemektedir” diyen Dr. Başterzi konuşmasına şöyle devam etti, “Sosyal faktörler farklı ülkelerde, hatta ülke içinde cinsiyet rollerinin gelişmesi ya da geri kalması yönünde etkiler gösterebilir. Kadının ruh sağlığını derinden etkileyen bu sosyal faktörlerin uygun girişimler ve politikalarla değiştirilmesinin bazı ruhsal hastalıkların görülme sıklığını azalttığı gösterilmiştir” dedi.
KADINLAR EN ÇOK CİNSEL VE FİZİKSEL ŞİDDETE MARUZ KALIYOR
“Günümüzde en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar “töre” adı altında cinayete maruz kalmakta, “ahlaksız” olduğu iddiası ile öldürülmesine kadar türlü biçimlerde şiddete maruz kalmaktadır” diyen Dr. Devrim Başterzi, kadınlar en çok eşleri ya da cinsel partnerleri tarafından, cinsel veya fiziksel şiddete maruz bırakılmaktadır” dedi. “Dünyada birçok kadın şiddete uğramasına rağmen, çok az kadın yasal kurumlara başvurmaktadır. Şiddete uğramak kadınlarda birçok ruhsal hastalığın oluşumunu tetiklemektedir” diyen Dr. Başterzi şu şekilde devam etti:
“Yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik dünyada kadınları erkeklerden daha çok etkilemektedir. Halen tüm toplumlarda kadınlar daha az eğitim almakta, okuma yazma öğrenmeleri engellenmekte, yoksulluğa mahkûm kılınmakta, aynı işi yaptıkları halde daha az para kazanmaya devam etmektedirler. Görünmeyen ev içi emekleri karşılıksız ve sosyal güvencesiz kalmaktadır. Dünya üzerinde yaşayan kadınların çok küçük bir kısmı resmi kurumlarda ve sosyal güvenceli olarak çalışmaktadırlar. Kadınlar tarım, ev işleri, gündelik yevmiyeli işler gibi alanlarda erkeklerden çok daha uzun saatler boyunca hiç durmadan çalışsalar da emeklerinin hak ettiği maddi karşılığı ve sosyal güvenceyi alamamaktadırlar. Dünya toplamında kadınlar eşit işe karşılık yaklaşık %20 oranında daha az para kazanmaktadır” dedi.
TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ OLARAK ÖNERİLER;
1. Kadınlarda ve dolayısıyla toplumda ruhsal hastalıkların sıklığının azaltılması için etkin ruh sağlığı politikaları geliştirmenin başta hükümetlerin görevi olduğunu altını bir kez daha çizmek istiyoruz.. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu amaçla kadınlara yönelik yapılandırılmış eylem planları hızla uygulamaya konulmalıdır.
2. Türkiye’de kadın ruh sağlığını etkileyen sosyal faktörleri belirlemek için kapsamlı çalışmalar yapılmalı ve saptanan sosyal faktörlerle baş etmek için etkin eylem planları tasarlanmalıdır.
3. Kadın ve erkeklerde cinsiyet rollerinin ruhsal hastalıkların sıklığı ve oluşturduğu sorunlar üzerine etkilerine dair geniş çaplı epidemiyolojik çalışmalarla desteklenmelidir. Kadının ruh sağlığı üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olan faktörler belirlenmelidir.
4. Kadınların eğitim alma hakkını engelleyen kişiler hakkında hukuki yaptırımlar iyi işletilmeli, tüm kadınların eğitim kurumlarından devlet güvencesi altında erkekler kadar yararlanması sağlanmalıdır.
5. Kadınların maruz kaldıkları sosyal ve kültürel ayrımcılık ve eşitsizle mücadele etmek amacıyla etkin kültürel müdahale programları hazırlanmalıdır. Cinsiyet ayrımcılığına karşı geliştirilen araçlar başta yazılı ve görsel basın organlarında yer almalı, bu konuda duyarlılık geliştirilmelidir.
6. Kadın, erkek ve çocuk tüm vatandaşların sosyal güvenceleri olmalı, sağlık hizmetlerine engelsiz ulaşmalı ve ücretsiz, herhangi bir katkı payı ödemeksizin bu hizmetlerden yararlanabilmelidir.
7. Kadınların ekonomik durumlarını iyileştirmek için etkin çalışmalar yapılmalı, ev içi karşılıksız emeğin karşılıksız ve güvencesiz bırakılmaması için uğraşılmalıdır. Kadına yönelik istihdam programları arttırılmalı ve teşvik edilmelidir. Tüm kadınların ekonomik alanlarda yaşadığı adaletsizliklerin giderilmesi için zorlayıcı yasal düzenlemeler getirilmelidir.
8. Kadına yönelik travma, kötüye kullanım ve şiddete karşı ciddi ve kapsamlı bir eylem planı beklenmeden hayata geçirilmelidir. Kadına yönelik şiddetle, özellikle aile üyelerinden gelen şiddetle mücadele uzun soluklu, sistemli ve ödünsüz olarak gündemde yer almalıdır.
9. Namus cinayetleri, uluslararası hukuk açısından yargısız infaz olarak kabul edilmektedir. Bu cinayetleri engellemek için farklı düzeylerde stratejiler geliştirilmelidir. Namus cinayetleri ile ilgili olarak konuya duyarlı kadın kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin talepleri karşılanmalı, çalışmalarına destek verilmelidir.
10. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yazılı ve görsel basına büyük görev düşmektedir. Medya, kadına yönelik şiddet ve tecavüz haberlerini kamuoyuna aktarırken, haber dilini doğru kullanmalı, etik değerlere uymalı, tecavüzün içerdiği şiddeti arka plana itmemeli ve tecavüzü erotize edici tutumlardan uzak durmalıdır. Basının, suçu işleyen erkeğe değil, şiddete uğrayan kadının özelliklerine odaklanması şiddetin sorumlusunun mağdur olduğu biçiminde bir yanılsama yaratabileceğine dikkat edilmelidir. Yazılı, görsel basın ve film ve müziklerin erkek egemen ve kadını aşağılayıcı ifadeler içermemesine dikkat edilmelidir.
11. Kadınların hayatın birçok alanında yaşadığı ortak ezilmişliğini ve mücadelesini simgeleyen, kadınların insanca yaşam için yola çıkmasının tarihi olduğuna inanılan 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de resmi tatil günü olarak kabul edilmesini talep ediyoruz.