ashli
Bayan Üye
Son yıllarda vampir hikayelerine artan ilgi, hatta fenomen düzeyindeki hayranlık malum... Bu ilginin kaynağı bir yana, aslında vampir mitinin kitleler için her zaman cazip olduğunu söylemek gerek. Sinema tarihi boyunca 30’ların ‘yaratık filmleri’nden 50’lerin Hammer klasiklerine vampirlerin ‘gözde’ olduğu dönemler sayabiliriz. 70’leri de unutmamak gerek elbette… Örneğin, birkaç ay önce hayata veda eden (ve bu sayfalarda bir filmiyle andığımız) Fransız yönetmen Jean Rollin, bu dönemin biraz erotik, biraz korkunç ve ziyadesiyle gerçeküstü vampir filmlerinden bahsederken hemen akla gelir. Geniş kitlelerce pek bilinmese bile, 70’li yılların meraklısı bol ve seyredenlerin unutamadığı bir diğer erotik vampir filmiyse Harry Kümel’in yönettiği “Les lèvres rouges/Kırmızı Dudaklar”dır. Belçikalı Kümel’in yönettiği bu benzersiz filmde ilgi çekici, kayda değer sayısız unsur bulmak mümkün ama en önemlisi kuşkusuz Delphine Seyrig’in varlığı. Vampir mitinin ayrılmaz bir parçası olan Kontes Elizabeth Báthory’yi, canlandıran Seyrig, sinema tarihinin en ‘cool’ ‘kan içici’lerinden birisine dönüşüyor.
Ünlü oyuncunun filme dâhil olma hikayesini daha sonra aktarmak üzere, önce “Kırmızı Dudaklar” ın konusunu özetleyelim. Stefan (John Karlen) ve Valerie (Danielle Ouimet) yeni evli bir çifttir. İsviçre’de tanıştıktan sonra aldıkları bu ani kararı Stefan’ın İngiltere’deki ailesine duyurmak için yola çıkmışlardır. Belçika’da ufak bir mola verirler ve bir otele yerleşirler. Sezon nedeniyle bomboş olan otele, aynı gece iki konuk daha gelir; Kontes Elizabeth Báthory (Delphine Seyrig) ve sekreteri olarak tanıttığı Ilona (Andrea Rau)… Kontesin genç çifte gösterdiği aşırı ilgi, otelin resepsiyon görevlisinin kontesle ilgili iddiaları (Kontes 40 yıl önce aynı otelde kalmış, aradan geçen süredeyse hiç yaşlanmamıştır) ve gazetelere yansıyan cinayetler arka arkaya eklendikçe, Valerie’nin huzuru kaçmaya başlar. Fakat Kontes genç kadının peşini bırakmamaya kararlıdır.
Kümel’in filmi öncelikle aşırı stilize haliyle dikkat çekmekte. Sırf göz boyama niyetinde, öylesine bir aşırılıktan bahsetmiyoruz… Her sahnesi özenle tasarlanmış bir atmosfer filmi “Kırmızı Dudaklar”. Zengin renk paleti, ışığın ustalıklı kullanımı veya çekimlerin yapıldığı Brugge, Oostende gibi bölgelerin katkısından bahsederken Harry Kümel ile beraber mutlaka anılması gereken isim Eduard van der Enden, yani filmin görüntü yönetmeni. Aynı yıl Jacques Tati’nin tasarım harikası “Trafic”inde de çalışmış olan van der Enden’i takdir etmemek imkansız. Öte yandan “Kırmızı Dudaklar”ın sanat yönetimi ve kostüm tasarımı açısından da övgüyü hak ettiğini eklemekte fayda var. Fakat tüm bu unsurları biraraya getirerek filme kendine has atmosferini veren sihirli dokunuş elbette Kümel’e ait. Özellikle bir korku yönetmeni olarak tanınmayan Kümel’in mevcut malzemeyi ele alış biçimi, “Kırmızı Dudaklar”ı zaman zaman yan yana konulduğu, ‘Euro- sleaze’ (Avrupa yapımı B tipi erotik filmlerle verilen isimlerden birisi) tarzından uzaklaştırıyor.
Daha ziyade, Roger Ebert’ın da söylediği gibi, “stilize ve yetişkin işi bir vampir filmi” söz konusu. Gelgelelim, bir proje olarak “Kırmızı Dudaklar”ın kağıt üzerindeki hali aynı kulvardaki filmlerden farkını ortaya koymak anlamında ikna edici olmayabilir. Delphine Seyrig’e Elizabeth Báthory rolü önerildiğinde de aynı sorun baş göstermiş. Kimi kaynaklarda belirtildiğine göre; Seyrig bir vampir filminde oynamaya önceleri pek sıcak bakmamış. Fakat Alain Resnais bir şekilde bu projeden ve başrolün Seyrig’e önerildiğinden haberdar olunca, daha önce “L'année dernière à Marienbad/Geçen Yıl Marienbad’da” ve “Muriel ou le temps d'un retour/Acı Hatıralar” gibi filmlerde beraber çalıştığı oyuncudan kararını tekrar gözden geçirmesini istemiş. Bir resimli roman hayranı olan Resnais, Kümel’in bu materyalden ‘resimli roman gibi bir film’ çıkaracağını öngörerek Seyrig’i ikna etmeyi başarmış. “Kırmızı Dudaklar”ın stilize halini eğer yukarıdaki Alain Resnais’li anekdottan yola çıkarak bir resimli roman benzerliği üzerinden açıklayacaksak, bunda Seyrig’in performansının da büyük etkisi var. Aktrisin performansı, “Kırmızı Dudaklar”ın iki boyutluluğuyla inanılmaz şekilde uyum sağlıyor. Özellikle otelin lobisinde geçen sahneler filmin bu halinin eksiksiz bir örneği.
Bu çoğu vampir filminde ele alınan bir konudur ama “Kırmızı Dudaklar”ın yaklaşımı biraz farklı. Seçtiği kişileri kendine bağımlı birer ‘yol arkadaşı’na dönüştüren vampirle, karısını istediği gibi yönlendirebileceğine inanan koca aslında çok farklı değiller. Başka bir deyişle; olur olmaz zamanlarda öfkesine yenik düşerek şiddete başvuran Stefan ve peşini bırakmayan Báthory arasında kalan Valerie filmin gerçek kurbanı. Tıpkı, yeni bir partner adayı bulan Báthory’nin hiç düşünmeden gözden çıkarttığı Ilona gibi… Filmin içerisinde yer alan bu çatışma, yani Valerie’nin kocası ve vampir Kontes arasında bir seçim yapmaya sürüklenişi, “Kırmızı Dudaklar”ın evliliği de bir nevi tutsaklık olarak gösterdiği sonucuna götürüyor bizi. Çoğu korku filminin genelgeçer ahlaka karşı bir tehlike olarak kodladığı ‘canavar’ları ortadan kaldıran ‘koruyucu aile’ bu sefer güven vermekten çok uzakta kalıyor da diyebiliriz. Üstelik film hem Stefan karakteriyle ilgili bir sürpriz, hem de final sahnesiyle zorba ve kurban rollerini biraz daha didikliyor, bir transfer yapıyor.
Elizabeth Bathory: Aşk Ölümden Daha Güçlüdür, Hatta Yaşamdan Da...
Yazı boyunca “Kırmızı Dudaklar”ın genellikle 70’lerin erotik vampir filmleriyle yan yana konulduğundan bahsettik. Kümel’in filmi gerçekten son derece seksi olmakla birlikte, aslında erotik türüne dahil edilebilecek bir çıplaklık içermiyor. Öte yandan, kolayca bir kategoriye dâhil edilemeyen film, ancak bu benzetme sayesinde doğru bir kitleye ulaşabilmiş. Eleştirmenlerin genellikle pek yüz vermediği B filmleri arasından çeşitli cevherleri keşfeden ve sahiplenen kitle, aynı muameleyi “Kırmızı Dudaklar”a da göstermiş. Bu sayede külte dönüşen film, çekilmesinden 40 yıl sonra en yeni teknolojiyle, yani Blu-ray formatında tekrar seyirciyle buluştu. Genellikle kült korku filmlerini ve 70’lerin istismar sineması klasiklerini piyasaya sürmesiyle tanınan Blue Underground şirketi, Mart ayı içerisinde “Kırmızı Dudaklar”ı da bölge kodu olmayan bir baskıyla meraklılarına sundu.
Kırmızı Dudaklar (Les lèvres rouges)
Yönetmen: Harry Kümel. Yapımcı: Paul Collet, Henry Lange ve Luggi Waldleitner.
Senaryo: Pierre Drouot, Harry Kümel, Jean Ferry ve Manfred R. Köhler.
Görüntü Yönetmeni: Eduard van der Enden.
Sanat Yönetmeni: Françoise Hardy.
Kostüm Tasarımı: Bernard Perris.
Kurgu: Denis Bonan, August Verschueren ve Hans Zeiler.
Müzik: François de Roubaix. Oyuncular: Delphine Seyrig (Elizabeth Báthory), John Karlen (Stefan), Danielle Ouimet (Valerie), Andrea Rau (Ilona Harczy), Paul Esser (Resepsiyon görevlisi), Georges Jamin (Polis müfettişi). 1971 Belçika/Fransa ve Batı Almanya ortak yapımı, 100 dakika.