SiLentabys ~
Bayan Üye
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), bir hadislerinde "Menfaat sağlayan her borç faizdir"1 buyururlar.
Bu da, alacaklının borç verirken, bir süre sonra ne kadar fazla isteyeceğini önceden şart koşması anl..... geliyor. Peygamberimizin sahabileri bu noktaya titiz davranırlardı. Hz. Ömer, Ubey bin Ka'b'a bir miktar borç vermişti. Hz. Ubey, borcunu ödemekten ayrı olarak, bir hurmalığını da hediye etmek istedi.
Fakat Hz. Ömer bunu kabul etmedi Hz. Ubey, hediye ettiği bu hurmalığın borçla alakası olmadığını ve sadece Allah rızası için vermek istediğini bildirince, bu sefer Hz. Ömer kabul etti.
Yukarıdaki hadis-i şeriften anlaşıldığı üzere, borç verirken bir menfaat sağlamayı şart koşmak faize girer. Şayet böyle bir şart koşulmazsa, borçlunun borcunu öderken fazla vermesinde veya en iyisini vermesinde bir sakınca yoktur. Çünkü bu kimse borcunu en iyi şekilde ödemiş ve iyiliğe karşı iyilik yapmıştır. "İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?"2 âyetinde belirtildiği gibi, meselenin bu yönü özellikle borçluyu ilgilendirir. Borçlu bunu düşünecek, alacaklının zararını giderecektir. Alacaklının bunu veya buna benzer bir hediyeyi kabul etmesinde zarar yoktur. Aynı şekilde alacaklı, borçlunun davetine de gidebilir.
Paranın tedavülden kalkması veya değer kaybetmesi halinde nasıl hareket edileceği hususunda da Hanefî imamları arasında farklı görüşler vardır. İmam-ı ¬zam, "Alınan borcun sayı olarak aynı miktarı verilmelidir. Paranın değeri ister yükselsin, isterse düşsün, borçlu aldığı paranın mislini verir. Yüz lira borç aldıysa, yüz lira ödeyecektir" der. İmam Muhammed ile İmam Ebu Yusuf ise, "Borçlu aldığı borcun mislini vermez, ödeme esnasındaki kıymetini, değerini verir" derler.
Fetvanın da bu şekilde verildiği bildirilir.3 Buna göre, birisine, bir seneliğine 20 bin lira borç veren kimse, aradan bir sene de geçmiş olsa, yine bu miktar alacağının olduğunu bilmelidir. Fakat ödeme esnasında borçlu, yıllık enflasyon oranını düşünerek ona göre fazlalık verirse bu yanlış olmaz.
Aldığı borcun gerçek değerini vereceğinden İmameyn'in görüşüne göre hareket etmiş sayılır. Ayrıca alacaklının hakkını üzerinde bırakmamış olur. Bu meselede önemli olan nokta, fazlalığın baştan şart koşulmamasıdır. Yoksa borçlu, alacaklıyı düşünerek zararını telafi edebilir.
Bu meselede şöyle bir yol daha tercih edilebilir. Ki bu yöntem, güvenilir ve selametli bir yöntemdir. Borç verilirken sâbit değerli şeyler kullanılabilir. Böylece paranın değer kaybı önlenmiş olur, faiz korkusu da ortadan kalkar. Buna göre, borç alınıp verilirken ya döviz alınıp verilir ya da altın alınıp verilir. İsteyenler sabit değeri olan başka ticarî malları da kullanabilir.
Onlar da alınıp verilebilir. Bunların dışında, baştan istenecek bir fazlalık faize gider. Soruda bahsedildiği gibi, bir sene sonra fazlası ödenmek şartıyla verilen borç da, pek tabii doğrudan faiz olacaktır. Bununla birlikte Müslümanlar, "karz-ı hasen" kurumunu yaşatmak için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Ancak enflasyonun yükseldiği zamanlarda borç veren kimselerin, mağdur olmaması için sabit değerler üzerinden borç vermeleri daha uygun olur.
1. Feyzü'l-Kadir, 5:27. Hadis No: 6336.
2. Rahman Suresi, 60.
3. İbn-i ¬bidin, Reddü'l-Muhtar,
4: 174; Kasanî, Bedayiü's-Sanayi', 7: 394.
Bu da, alacaklının borç verirken, bir süre sonra ne kadar fazla isteyeceğini önceden şart koşması anl..... geliyor. Peygamberimizin sahabileri bu noktaya titiz davranırlardı. Hz. Ömer, Ubey bin Ka'b'a bir miktar borç vermişti. Hz. Ubey, borcunu ödemekten ayrı olarak, bir hurmalığını da hediye etmek istedi.
Fakat Hz. Ömer bunu kabul etmedi Hz. Ubey, hediye ettiği bu hurmalığın borçla alakası olmadığını ve sadece Allah rızası için vermek istediğini bildirince, bu sefer Hz. Ömer kabul etti.
Yukarıdaki hadis-i şeriften anlaşıldığı üzere, borç verirken bir menfaat sağlamayı şart koşmak faize girer. Şayet böyle bir şart koşulmazsa, borçlunun borcunu öderken fazla vermesinde veya en iyisini vermesinde bir sakınca yoktur. Çünkü bu kimse borcunu en iyi şekilde ödemiş ve iyiliğe karşı iyilik yapmıştır. "İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?"2 âyetinde belirtildiği gibi, meselenin bu yönü özellikle borçluyu ilgilendirir. Borçlu bunu düşünecek, alacaklının zararını giderecektir. Alacaklının bunu veya buna benzer bir hediyeyi kabul etmesinde zarar yoktur. Aynı şekilde alacaklı, borçlunun davetine de gidebilir.
Paranın tedavülden kalkması veya değer kaybetmesi halinde nasıl hareket edileceği hususunda da Hanefî imamları arasında farklı görüşler vardır. İmam-ı ¬zam, "Alınan borcun sayı olarak aynı miktarı verilmelidir. Paranın değeri ister yükselsin, isterse düşsün, borçlu aldığı paranın mislini verir. Yüz lira borç aldıysa, yüz lira ödeyecektir" der. İmam Muhammed ile İmam Ebu Yusuf ise, "Borçlu aldığı borcun mislini vermez, ödeme esnasındaki kıymetini, değerini verir" derler.
Fetvanın da bu şekilde verildiği bildirilir.3 Buna göre, birisine, bir seneliğine 20 bin lira borç veren kimse, aradan bir sene de geçmiş olsa, yine bu miktar alacağının olduğunu bilmelidir. Fakat ödeme esnasında borçlu, yıllık enflasyon oranını düşünerek ona göre fazlalık verirse bu yanlış olmaz.
Aldığı borcun gerçek değerini vereceğinden İmameyn'in görüşüne göre hareket etmiş sayılır. Ayrıca alacaklının hakkını üzerinde bırakmamış olur. Bu meselede önemli olan nokta, fazlalığın baştan şart koşulmamasıdır. Yoksa borçlu, alacaklıyı düşünerek zararını telafi edebilir.
Bu meselede şöyle bir yol daha tercih edilebilir. Ki bu yöntem, güvenilir ve selametli bir yöntemdir. Borç verilirken sâbit değerli şeyler kullanılabilir. Böylece paranın değer kaybı önlenmiş olur, faiz korkusu da ortadan kalkar. Buna göre, borç alınıp verilirken ya döviz alınıp verilir ya da altın alınıp verilir. İsteyenler sabit değeri olan başka ticarî malları da kullanabilir.
Onlar da alınıp verilebilir. Bunların dışında, baştan istenecek bir fazlalık faize gider. Soruda bahsedildiği gibi, bir sene sonra fazlası ödenmek şartıyla verilen borç da, pek tabii doğrudan faiz olacaktır. Bununla birlikte Müslümanlar, "karz-ı hasen" kurumunu yaşatmak için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Ancak enflasyonun yükseldiği zamanlarda borç veren kimselerin, mağdur olmaması için sabit değerler üzerinden borç vermeleri daha uygun olur.
1. Feyzü'l-Kadir, 5:27. Hadis No: 6336.
2. Rahman Suresi, 60.
3. İbn-i ¬bidin, Reddü'l-Muhtar,
4: 174; Kasanî, Bedayiü's-Sanayi', 7: 394.