Soytarılaşan Kültür (!)

sLcN

Bayan Üye
Bugün nette dolaşırken bu yazıyı gördüm paylaşmak istedim adam olayı fena abartmış dinlemesini bilmiyosan dinlemiceksin böyle saçma sapan yazılara gerek yok die düşünüyorum rap-hiphop yaşam tarzıdır anlayana :) nese rapseverler yorumlarınızı bekliyorum..

Geçenlerde bir televizyon kanalında yarışma programı yayınlanıyor.
Yarışmacı, rap müziğinin (!) temsilcilerinden biri.
ABD’den kaldırılıp Türkiye’ye getirilmiş.
“50 CENT” adıyla isim yapmış Curtis Jackson.
Konu müzik olunca bir bilene sormak gerekebilirdi ancak ben bu ‘Rap’i müzikten saymadığım için kimseyi de yormadım.
Adını ve kendisini ilk defa duyduğum, yaptığı müzikle (!) dünyayı salladığı söylenen bu insan için küçük bir araştırma yaptım. Adamın hayatı film gibi. New York'un Queens mahallesinde zor şartlar altında büyümüş ve babasını tanıma şansı bulamamış. 8 yaşında iken uyuşturucu satıcısı olan annesi, şebeke elemanları tarafından öldürülmüş. Annesinin sayesinde tanıdığı uyuşturucu satıcılarıyla bağlantı kurarak 12 yaşında uyuşturucu satmaya başlamış. Lise yıllarında birkaç defa kısa süreli hapse düşmüş ve ilk ağır cezasını 19 yaşında almış, kurşunlanmış ve hastanelik olmuş bir insan.
Çalkantılı bir hayat süren Curtis Jackson rap müziği(!) sayesinde köşeyi dönmüş.
Şimdi bu rap denen müzik (!) nasıl bir müzikse, söylenen parçanın nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlamanın zorluğu bir yana, bitinceye kadar bir insanın soluklanmadan vıdı vıdı konuşmasını çekmek bir yana.
Şimdi meraklıları benim için ne geri kafalı bir adam diyecekler.
Hiç kimse kusura bakmasın ama bu müzikse ben de geri kafalıyım.
Hadi bir şeye benzeteceksiniz de bir cümlesine anlam yükleyebilseniz, bir ritim tutturabilseniz, bir melodi yakalayabilseniz neyse.
Gözünü sevdiğim tarifi mümkün olmayan şekilsiz bir şey.
“Ruhun Gıdasıdır” sözüyle büyüdüğümüz, küçük parçalardan büyük senfonilere kadar besteler yapan dünyanın en büyük sanatçıları, bu gıdanın adını “Müzik” koydular.
Adına “Rep” denen bir tarzı “Müzik” diye adlandırmak, müzik adına bir cinayettir.
Reyting uğruna yarışmaya çağrılan bu insana stüdyo seyircileri tarafından gösterilen olağanüstü ilgiye şaştım kaldım.
Adama bir tapınmadıkları kaldı.
Her parça söylendiğinde sahneye doluşan gençlerimiz, yapılan müziğin (!) gereği yaptıkları bir takım hareketlerle Amerikalıya müthiş bir misafirperverlik gösterdiler.
Alladılar, pulladılar, baş tacı yaptılar.
Stüdyodakilerin adamı bir yalamadıkları kaldı!...
Şişirdikçe şişirdiler.
Garip kurgulu cümleler duyduk, “Hey dostum, sen benim adamımsın”…
Oysaki rapci Curtis Jackson kültürümüze o kadar çok uzak ki.
Şimdi diyeceksiniz ki sanat evrensel ise, müzik de evrenseldir.
Köklerinin 1970'lerin getto Amerika'sına dayandığı, Amerika'nın bazı varoş eyaletlerindeki çetelerin birbirlerini islah amaçla buldukları hip-hop kültürünün müzik kolu olduğu arşivlerde yazılı.
Rapcılara rap’ı sorsanız müziğin temposuna uyarlanarak söylenen kafiyeli sözler olduğunu söyleyecekler.
Ancak ne melodi müzik tadı veriyor ne de sözler bir mana.
Efendim rap'in Türkçedeki tam karşılığı “Sert dille eleştirmek” olarak kabul ediliyormuş.
Bu da müzik oluyor yani!
Stüdyodaki gençlerimizin kıyafetleri ise tam bir özenti hastalığını gösteriyordu.
Kafada geniş terekli yan dönmüş bir şapka. Kulakta, dudakta takılar, sırtta geniş beden ve birçok cebi bulunan, metal süslü ve bol fermuarlı bir mont. Kıçında çuval gibi duran, kuyruk sokumu dışarıda kalacak şekilde giyilmiş ve ağı yerlerde sürüklenen bir pantolon.
Soytarı bir üslupla sözde müzik adamı (!) olan bir rapci ve etrafını saran bizimkiler.
Utanmasalar sanatçı da diyecekler…
Bu kadar zengin müzik altyapısı olan bir ülkede, böylesi kültürel erozyonların yaratılmasına fırsat verenlere yazıklar olsun.
Ve bu ülkede yaşanan özenti hastalığına “yuh” olsun

Asıl sana yuhhh be :D
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst