Efser
Bayan Üye
Şimdi babacığım,
Oturup ahşap taburelere, eskimiş zamanlara dönmeyi ve ıstırap söken küfürleri savurmalıyız diyorum.
Senin o arabayı teslim ettiğin tamircinin işi savsaklamasından tutup,
Sigorta pirimlerini zamanında ödememiş olan patronuna kadar kırıp geçirmeliyiz sorumsuz insanları.
Kaldırım taşları sökülürken belediye başkanına içinden geçenleri de duymalıyım artık,
Berber dükkanında insanların seni muntazamca dinlemelerinin sırrını da.
Hoş artık, sakallarını kendin kesmeye başladın.
İnsan yaşlandıkça yüzüne usturayla yaklaşan bir berberden korkuyor olmalı değil mi...
Evet babacığım,
Sami amcamın saflık içeren bilge fikirlerinin de gücünü kavrayalım artık.
Bir insanın neden herşeyi göze alabildiğini soralım birbirimize.
Mesela ben diyeyim ki; "Seni okula çağırdığında müdürler, neden arkamda durmadın baba"
Neden "benim oğlum öyle şeyler yapmaz" demedin.
Ve neden Babacım, evde kuş beslemeyi öğretmedin bana.
Neden ara sıra suyunu değiştireceğim, yemini tazeleyeceğim,
Susturarak anlatacaklarımı dinletebildiğim bir alışkanlık edindirmedin bana.
Bütün yükünü sırtına alışlarından biliyorum kilonun kaç olduğunu.
Eve ekmeksiz gelişlerinin akabinde boyunun gittikçe kısaldığını da...
Değil mi babacığım,
Musluk başlarını hep ucuza getiriyor bu müteahitler.
Ne zaman su sızdırsa lavabolar, günahı hep onların başına yüklüyoruz.
Sonunda bunları da konuşacak yaşa geldim işte. Büyüyorum neyleyim.
Ama sen büyümemi isterdin değil mi diğer babalara inat.
Büyümemi ve okullu bir mühendis olduğumu derli toplu masamın başında görmek isterdin.
Olmadı babacığım. Sana mühendis olamayışımın sebeplerini de anlatabilirim artık.
Okul için verdiğin harçlıkları geri istemeyeceğini de biliyorum. Çünkü babalar bunu yapmaz değil mi babacığım?
Böylesine kusursuz olmayı nasıl beceriyorsun bilemiyorum ama,
Sanırım kıldığın bayram namazlarının çokluğunda gizliydi bu sır.
Biz seninle hiç Cuma namazı kılmadık babacığım. Farkında mısın?
Geçenlerde Kaymakamlıkta canımı sıktılar yine.
Hepi topu alacağım bir evraktı aslında. İş yerinden istemişlerdi.
Sonunda sigortalı bir işim olacaktı, sana bunu koşarak haber verecektim. Sen çok sevinecektin.
Ama kırdılar işte babacığım çiçeklenmeye başlayacak içimdeki bir dalı.
"Babanızın imza atması gerekiyor" dediler.
"O gelemez, hasta" dedim, gözüm yaşarmıştı sahiden.
"O zaman belgeyi veremeyiz" dediler.
"Ama neden?" dedim
"Babanız olmadan veremeyiz !"
Sen olmadan ucuz bir evrak sahibi bile olamıyorum işte.
Bana neden bir başıma adam olabilmeyi öğretirken,
İnsanların gururumu incitmelerine izin verdin baba. Kaymakamlıkta olsaydın, beni kenardaki banka oturtturur,
Bütün işlemleri kendin yapardın.
Beni neden kaymakamlıklarda bırakıp gitmedin baba.
Zamanla, bütün soruların cevaplarını bulduğunu sanıyor insan.
Oysa eskiyen sorular, üstünden geçen zamanla birlikte, durdukları yerde çiftleşiyor,
Yeni yeni sorular peydahlıyordu.
Bulduğumuzu sandığımız cevaplarsa, kendisine bile inancı kalmayan cılız bir tez gibi
aklımızın kıyısında çürümeye terkediliyordu.
Seni aklımın kıyısına hiç getirmedim baba. O sular senin ayaklarını ıslatsın istemedim hiç.
Çünkü sen paçaların ıslanınca sinirleniyor, anneme kızdığın zamanlarda ki başka babaya dönüşüyordun.
Senin, o baba olmayacağına kanaat getirmem yetmiyor, tuvalete gidip gizlice ağlayarak dua ediyordum :
"Allahım, babamı bize geri ver."
Sanki, evimize tanıdık bir hırsız girmiş, seni yemiş ve kendisini sana benzetmişti.
Biz annelme o hırsıza karşı güçsüzdük ve çığlık çığlığa senin gelip bizi kurtarmanı bekliyorduk baba.
Neden o adamın seni yemesine izin vermiştin ki.
Ve neden gelip bizi kurtarmaların hep geç kalmıştı baba.
Evet babacığım,
Nalet ilaçlarını içmeyip yastık altına tıkıştırdığının da hesabını sormalıyım artık.
Çivi gibi dikilip başında, annemin soramadığı o hesapları sormalıyım değil mi?
"O gece nerdeydin" baba. Ağzın neden bu kadar amonyak kokuyordu ve sen,
Neden dayak yediğinde güçlü göstermek zorunda kalıyordun kendini bize.
Kocaman kalbinin buruştuğunu burdan biliyorum baba. Kendini sıkmalarından.
Bir doktorun artık kendini taşımaya yetmeyecek dediği, bir pille takviye yaptığı kocaman Kalp.
Zamanında hepimizi bir kayıağa bindirir gibi tertemiz sulara açılma hevesiyle almadınm ı bizi o kalbine babacım.
Şimdi ağır mı geldik sana ve batıyormu kayık. Suları mı kirlettik yoksa.
Bilmeni isterim ki;
Hepimizin kalbini topladığımızda seninkine denk getiremiyoruz.
- Mustafa?
- Efendim baba?
- Ne yazıyorsun sen?
- Hiççç. İzmir'deki halama mektup işte.
- Yalan söylemeyide beceremiyorsun! Sevgiline yazıyorsun değil mi?
- Evet babacığım. Sevgilime yazıyorum.
- Ona, moruk ve ihtiyarladıkça çekilmez hale gelen bir baban olduğundan da bahset.
- Bahsederim.
- Hatta sırf beni anlatan bir mektup yaz ona.
- Yalan söylemeyi beceremiyorum dimi?
- İlaçlarımı versene.
- Ben içiricem.
- İlaçlarımı ver ve çık odadan.
- Tamam.
- ....
...