Sosyal paylaşım sitelerinin psikososyal etkisine yönelik araştırmaya göre sosyal ağlar, narsistleştirebiliyor, sapkınlıkların sanal ortamda yaşanmasına imkan sağlıyor, aldatmaları normalleştiriyor, depresyona sokabiliyor ve asosyalleştiriyor.
ANKARA - Kentlisi köylüsü, kadını erkeği milyonların sanal dünyada iletişim kurduğu sosyal paylaşım ağları, psikososyal alanda olumsuzluklara yol açabiliyor.
Sosyal paylaşım sitelerinin psikososyal etkisine yönelik yapılan araştırma, haftada en az 24 saatini burada geçirenlerin ''bağımlı'' olabileceğini, sapkınlıkların sanal ortamda yaşanmasına imkan sağladığını, aldatmaları normalleştirdiğini, kişileri narsistleştirebilirken; depresyona sokabildiğini ve asosyalleştirdiğini ortaya koyuyor.
Kişinin olduğundan daha fazla dindar, daha fazla hümanist ya da devrimci gözükmesini kolaylaştıran bir araç olabiliyor. Sosyal ağdaki iletişim kurulan kişiyle oluşturulması gereken özdeşlik kişilik çatışmalarına, ileri aşamalarında kişilik bölünmesine götürebiliyor.
Sosyal paylaşım ağının, bireysel ve toplumsal etkileri Uluslararası Psikologlar Derneği ile uzaktan eğitim yapan Brüssel Capital Üniversitesi Psikoloji bölümü tarafından yapılan ortak araştırmada incelendi. Araştırma, 16-40 yaş arası 50 bayan ve 50 erkek bir sosyal paylaşım kullanıcısına yapılan anket ve birebir görüşme ile gerçekleştirildi. Katılımcılar, ortama bağımlılık açısından haftada en az 24 saatini bu paylaşım ağında geçiren kişiler arasından seçildi. Araştırmada, sosyal paylaşım ağının bu kişiler üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya çıkardı. Bunlardan birisi, çoğul kişilik ilişkisi olarak belirlendi.
''HER KÜLTÜR, HER ZEVK BİÇİMİ YANDAŞ BULABİLİYOR''
Psikolog ve Refleksoloji Uzmanı Halil Tabur, ilgili sosyal paylaşım ağının kişiye ait özel bir sayfa oluğunu, ancak tüm gönderilerin global bir datada toplandığından bunun çok da ''özel'' olarak tanımlanamayacağını ifade etti.
Sosyal paylaşım ağlarında her konu her renk her kültür hatta her zevk biçiminin kendine yandaş bulabildiğini anlatan Tabur, ''Kişiye sıradan gelen birçok ilgi alanı ya da ahlaksızca gelen birçok ilgi, eğilim normalleşerek kendine hayat bulabilir'' dedi.
Sosyal paylaşım ağlarının zararlı etkilerinin de bu noktada kendini göstermeye başladığını vurgulayan Tabur, ''İnsanlar akılarına gelmesine rağmen içine giremedikleri ya da gerçekleştiremedikleri birçok sapkınlığı sanalda olsa yaşamaya başlıyor'' diye konuştu.
''BEĞENİLME NARSİSTLİK BOYUTUNA ULAŞABİLİYOR''
Tabur'un verdiği bilgiye göre, sosyal paylaşım ağlarında kişi kendisiyle çelişen tavır ve davranışları kısa süreli de olsa benimseyebiliyor. Bunun nedeni sosyal kabul ya da reddedilme korkusu olabiliyor. Sosyal ağdaki iletişim kurulan kişiyle oluşturulması gereken özdeşlik, benzerlik kişide kişilik çatışmalarına, ileri aşamalarında kişilik bölünmesine götürebiliyor.
Bu süreç, sosyal ağda geçen sürenin artmasıyla gerçeklik arasındaki bağın kaybolmasına yol açabiliyor. Örneğin, sevmediği bir müzik tarzını paylaşma ya da bir yaşantısal deneyimi hoşlanmasa da sırf birilerine şirin gözükmek için beğenme, kişinin kendine olan saygısını yitirmesine neden olabiliyor.
Sosyal paylaşım ağlarında, ''beğenilme'' narsistlik boyutuna ulaşabiliyor. Bu durumda histerik tutum ve davranışlar ortaya çıkabiliyor. Örneğin, fotoğrafı çok beğenilenin egosu şişerken, az ya da beğenilmeyenin egosu sönebiliyor ve kişi örselenebiliyor. Narsizm, beraberinde kıskançlığı teşvik edebiliyor. Artan ego, en çok beğenilenin zirvede olanın hep kendisi olmasını istemesine yol açabiliyor. Sosyal paylaşım ağı, kişinin olduğundan daha fazla dindar, daha fazla hümanist ya da devrimci gözükmesini kolaylaştıran bir araç olabiliyor.
“SOSYALLEŞTİKLERİNİ ZANNEDİYORLAR ANCAK…”
İnternet başında saatlerce oturarak bildirim paylaşmak, ''sosyalleşme'' olarak gösteriliyor. Psikologlar, bunu sosyal bildirim bağımlılığı olarak tanımlıyor. Gün içinde 10'dan fazla bildirim yapan kişilerin bağımlılığa yakın olduğu belirtiliyor. Bu kişiler, bildirim yaptıkça sosyalleşeceğini düşünmesine karşın ''asosyal'' konuma geliyor ve kişi beynin sosyalleşme ile ilgili ayırdığı süreden alındığı için gerçek sosyal ilişkilerden kaçınmaya başlıyor. Çünkü beyin bildirimlerin etkisiyle sosyalleşmeye doyuyor. Akrabalarını aramayan, selam vermeyen bir bağımlının her sabah arkadaş listesindekilere ''merhaba'' demesi, onlarla sohbet edip onların sorunlarını çözmeye çalışması ciddi bir çelişki yaratıyor.
''ALDATMA, SIRADANLAŞIYOR''
Araştırmaya göre, sosyal paylaşım ağları ile aldatma arasında da ilişki bulunuyor. İnternet aracılığıyla herkes kendisine yakın birisini bulabiliyor. Özellikle aldatmanın sıradanlaşması, olaya teşviki hızlandırabiliyor. Kişi, adrenalinin içinde kaybolup, mantıklı düşünceden uzaklaşabiliyor.
Ahlaki öğretilerin yerle bir olduğu bu platform içten içe ilişkileri ve aileleri parçalıyor. Çok mazbut bir eş, eşiyle tartışıp dertleşecek kimseyi bulamadığı bir anda uzanan bir arkadaşlık teklifini bir anlık boşlukla kabul edip bir girdabın içinde kendini bulabiliyor.
DEPRESYONA İTEBİLİYOR
Sosyal ağlar, kişinin ihtiras ve arzularını da ortaya çıkarabiliyor. Öte yandan, sosyal paylaşım ağları depresyona yol açabiliyor. Araştırmaya göre, eğlenen hoş vakit geçiren kişilerin fotoğraf ve görüntüleri aynı imkanlara sahip olmayan kişilerde ''eksiklik'' duygusuna neden oluyor ve bu kişilerin depresyona girmesini sağlayabiliyor.
Ayrıca, buralarda cinsel sapmaların cazip şekilde sunulması ve sosyal kontrol mekanizmasının yokluğu, kişileri cinsel sapmalara yöneltebiliyor. Araştırmalar, birçok cinsel sapma eğilimi olanların bu ilişkilere sosyal ağlarda daha kolay ulaştıklarını ve ilk deneyimlerini de bu ağlarda yaşadıklarını gösteriyor.
Özellikle Avrupa'yı çok ciddi etkileyen çocuk ***** grafisinde bu ağlar ciddi bir veritabanı oluşturuyor.