ashli
Bayan Üye
![dfrtr_d.jpg](http://i.tmgrup.com.tr/cr/fotohaber/annecocuk/anne-olma-cilginligi/dfrtr_d.jpg)
Tüm dünyada bir bebek patlaması aldı başını gidiyor! Anne olma çılgınlığı Türkiye’yi de etkiledi. Çalışan kadınlar anne olmak için hiçbir engel tanımıyorlar. Bizim de çevremizde o kadar çok hamile ve yeni anne var ki biz de bu bebek patlamasının nedenlerini araştırdık.
Son dönemde yerli-yabancı ve ünlü-ünsüz kadınlar arasında anne olma çılgınlığı giderek yayılıyor. Adım başı; sağımızda, solumuzda görmeye başladığımız yeni anne adaylarının bir nüfus patlamasına neden olacağını bile düşünmeye başladık. Yoksa dünya starlarının da arka arkaya çocuk yapması, bu durumu bir trend haline mi dönüştürdü? Biz de bu “Bebek Patlaması” durumunu mercek altına aldık. Psikolog Şebnem Orhan’a, durumun psikolojik ve toplumsal yönünü sorduk. Anne adaylarından da çocuk sahibi olmaya nasıl karar verdikleri, son dönemdeki anne olma trendinden etkilenip etkilenmedikleri ve hamileliklerinin nasıl geçtiği hakkındaki görüşlerini aldık.
Günümüzde anne olmak
Anne olma çılgınlığı devam ederken, acaba bunun altında yatan esas nedenler neler olabilir? Psikolog Şebnem Orhan’a bu konuda merak ettiğimiz tüm soruları yönelttik...
Eski annelerle yeni anneler arasındaki farklar neler?
Zamanın akışında her şey değiştiği gibi ailenin işleyişinde ve toplum içindeki yerinde de değişimler gözleniyor. Eskiden daha büyük aile içinde
bir arada yaşarken, şimdi anne-baba ve çocuktan oluşan çekirdek ailenin birlikte yaşadığını görüyoruz. Bu yaşam biçimi bile annenin çocuğuyla ilişkisini birçok anlamda etkiliyor. Eskiden çocuğun karnının doyuyor olması, sırtını sıcak tutacak bir giysisinin olması, ve temel ihtiyaçlarının karşılanması, yeterince iyi bir ebeveyn olarak değerlendiriliyordu. Bazıları ise iyi bir eğitim vermeyi de çocuğunun geleceğine bir yatırım olarak görmesine yardımcı oldu. Bütün bunlar yapılırken ihmal edilen şey, çocuğun ruhsal dünyası idi. Belki de yeni annelerin farkına varmaya başladıkları şeylerin aşında ,çocuklarının nasıl hissettiğiyle de ilgilenmeleri geliyor. Şimdiki annelerin çocuklarıyla daha fazla ilişki kurma çabasına girerek, onu daha yakından tanıma ve yaşadıklarına anlam verme çabası içinde olduklarını gözlemliyoruz. Bunu da aslına bakarsanız bu dönemdeki anne-çocuk ilişkisinin zenginliği olarak görebiliriz.
Günümüzde sağlıklı çiftler bile tüp bebek yöntemini tercih edip, çocuk sahibi oluyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Günümüzde özellikle kentli kesimde, yaşamın neredeyse her adımının önceden planlandığı ve programlandığı dolayısıyla da kontrol altına alınmaya çalışıldığını görüyoruz. Böyle bir eğilimde çocuk sahibi olmanın, şansa ve doğal akışa bırakılmadığını, kontrolün burada da bizi ele aldığını düşünüyorum. Çocuk sahibi olmak hayatın içindeki diğer meseleler gibi kişinin kendisinin önceden zamanını planladığı bir durum olarak ele alınabiliyor. Çocuk sahibi olma sürecinin başından sonuna kadar her süreçte bu plan ve programı görmek mümkün. Planlı sezaryen gibi... Bunun bir diğer noktası ise, uzmanlardan destek almaya alışmış olan anne-baba adayının kendisinden emin olamayıp, belli bir konuda uzman kişiye bu sorumluluğu vermesinin altta yatan nedenler olduğunu düşünüyorum. Böylece çocuk sahibi olma uzman kişilerin ellerinde garantilenmiş oluyor.
Acaba tüp bebek yöntemi sayesinde anne olma çılgınlığı giderek artış göstermiş olabilir mi?
Doğru olup olmadığını söylemek çok mümkün değil, ancak bir uzman olarak görevimiz bunu anlamaya çalışmak gibi geliyor. Tıbbın ve teknolojinin ilerleyişi ile birçok “olmaz”ın “oldurulduğu” bir dönemde yaşıyoruz. Eskiden kabul gören birçok durum; imkan ve teknolojiyle birlikte gerçekleşebilir bir hale geldi. Sağlık harcamalarının arttığı, bedene ilginin, hastalıklarla mücadelenin ilerlediği, hatta yaşlanmanın bile geciktirilebildiği bir dönemdeyiz. Bu nedenle çocuk sahibi olamayanların imkanları zorlama çabasını anlamak gerekir.
Anne-baba olmak isteyen çiftlerin bütün şartları zorlama nedenleri nelerdir?
Aslında çocuk sahibi olmayı istemek, insanın hem biyolojik hem de ruhsal gelişiminin en doğal parçası. Nedeni ne olursa olsun çocuk sahibi olmak kişinin başlangıçtan beri zihninde var olanın gerçekleşme süreci olarak düşünülebilir. Kadın için arka planda yer alan başka bir nokta ise çocuk sahibi olmanın, kadınlığının farklı bir boyutuna da denk gelmesidir. Doğurabilme, kendi vücudunun içinde bir bebek büyütme ve hayat verme; bir kadının sadece bedeninin dışındaki cinsel organlarının değil bunların daha içeride var olan kısmının işlevsel olduğunu hissetmesini, bir anlamıyla tam bir kadın olma arzusunun da gerçekleşmesini sağlıyor. Bu çabaların belki başlangıçtaki amacı sadece çocuk sahibi olmak iken zamanla hamile kalabildiğini, yani doğurabildiğini hem kendine hem de başkalarına bir anlamda kanıtlayabilmenin de eklendiği düşünülebilir.
Ünlülerin sürekli çocuk sahibi olması ile çiftlerin onlar gibi olma isteği arasında bir bağlantı kurmak mümkün mü?
Medya ve popüler kültürün; kişinin seçimlerine, kendine ve hayata bakışındaki etkisini göz ardı etmek imkansız. Kişilerin özel yaşamlarının
bu kadar göz önünde olduğu bir ortamda çocuk sahibi olmaları da yakın takip altına alınıyor. Durum böyle olunca medyatik kişilerin bir tür uzantısı olan çocuklar da bundan nasibini alıyor. Doğan bebeğin ilk resimleri, ilk dışarıya çıkışı, giyim kuşamı, çıkılan tatiller gibi birçok adımdan haberdar olmak isteniyor. Daha fazla bilmek,ünlü kişinin kendisine yabancı olmayıp tanıdık kılınmasına, kendisine daha yakın hissetmesine yardımcı oluyor. Bu ünlü kişilerin giyim kuşamını, gittiği yerleri, ilişkilerini kendine örnek alırken bir tür anne-babayla kurulan idealizasyona benzer bir ilişki kuruluyor.
İleri yaşlarda anne olmak hakkında neler düşünüyorsunuz?
Orta yaş ve yaşlılık gibi yaş kriterlerinin bile değiştiği günümüzde çocuk sahibi olmanın ileriye taşınması da bana anlaşılır geliyor. Kentli, eğitimli, hatta çalışan bir kadın, hayatın akışı içerisinde kimi zaman kendi içini dinlemeye, isteklerinin ve ihtiyaçlarının farkına varmaya fırsat ulamayabiliyor. Kendini dinlemeye başladığında ise çocuk sahibi olma isteği de iç dünyasında derinlerde tuttuğu bir yerden su yüzeyine doğru çıkmaya başlıyor. Bu gibi durumlarda çocuk sahibi olmak da ileri yaşlara telenebiliyor. Diğer yandan artık hayattan çeşitli doyumları almış, heyecanları yaşamış kimi kişiler için çocuk sahibi olma anlamının farklı olduğunu görebiliyoruz. Hayatın gençlik döneminde iş yoğunluğu, tecrübesizlik gibi nedenlerle çocuklarına yeterince zaman ayıramamış yetişkinler, daha ileride anne-babalığı birçok boyutuyla yaşayabilme şansı yakaladıklarını da ifade edebiliyorlar. Galiba burada temel nokta, yaşın da ötesinde annenin hangi içsel güdülerle çocuk sahibi olduğunda yatıyor.
Mükemmel anne olma fikri, kadınlara nasıl bir rol yüklüyor?
Günümüzde ideallerin ve yaşamdan beklentilerin artmasının, temel insan ilişkisini ve annelik rolünü etkilemesi kaçınılmazdır. Mükemmeli yakalama arzusu burada da kendini gösteriyor. Mükemmellik eksiksiz, kusursuz, her şeyin tam ve en iyi olma hali olarak tanımlanabilir. Günlük dilde kullanılan dört dörtlük ifadesi tam da buna karşılık geliyor. Tek bir iş ve sorumlulukla ilgilenirken, belli roller içindeyken bu mükemmel olma beklentisi yeterince bir basınç oluşturuyor. Zaten çocuk sahibi olmak, anneye var olan sorumluluklarına yenilerini ekleyip çeşitli beklentiler sunuyor. Bu beklentiyi mükemmelliğe taşımak bir başka olmazı oldurma çabası gibi geliyor. Bütün gün işte çalıştıktan sonra eve gelip çocuğuyla ilgilenen, fazla mesai yapan ve yine aynı performansla ertesi gün çalışmaya devam etme çabası... Böyle bakıldığında annelik bir anlamda çılgınlığa dönüştürülüyor. Anne olma başka alanlarda da olduğu gibi abartılıyor. Daima daha iyi ve mükemmeli olması için gösterilen çabalar yetersiz bulunuyor. Gücün yetemediği yerlerde kendini suçlu hissedebiliyor. Ayrıca kadınların anneliğe yatırımı arttıkça, kendisinden ve çocuğundan da beklentileri fazla oluyor.
Giderek artan bir nüfus, sağlıklı bir gelecek için zemin hazırlar mı?
Bir tarafta 3 çocuk yapmanın desteklendiği bir söylem var gibi görünse de hayat şartları kişileri daha gerçekçi bir kulvara sokabiliyor. Eğitimin, sağlığın parayla satın alındığı bir ortamda çocuğuna dört dörtlük bir yaşam sunma çabasında olan bir grup için bunun tam tersini söylemek mümkün. Özellikle belli bir eğitim düzeyinde olup, ancak belli bir bütçe içerisinde yaşamını sürdüren orta sınıf bir kentli; bütün yatırımını tek bir çocuğuna yapıp, imkanlarının tek çocuğa yeteceği düşüncesiyle ikinci bir çocuğu
yapmaktan kaçınabiliyor.
Çocuk sahibi olmanın toplumdaki yeri ve önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Araştırmalar, geçtiğimiz 30 yıl içinde çocuk sahibi olmanın değerinin farklılaştığını ortaya koyuyor. Daha önce, çocuğun varlığına ekonomik ve faydacı değerlerine önem veriliyordu. Küçük yaşlarda ev işleri ve ekonomisine katkısı olan, büyüdüğünde ise anne-baba için sosyal güvence olarak görülen çocuklar, önemli bulunuyordu. Ancak eğitim düzeyinin artışı, sosyal güvenlik sisteminin gelişmesiyle bu değer farklılık yarattı. Artık çocuk sahibi olmanın daha çok psikolojik bir değeri var. Bir tür başarı, tamamlanmış duygusu taşıdığı için de anlamlı oluyor. Böylesi kişisel değerlere sahipken, çocuk sahibi olmanın içinde bulunulan çevre için de bir değeri vardır. Türkiye gibi kültürlerde çocuk olmanın her zaman önemli bir unsur olduğunu söylemek mümkün! Çiftler açısında bir tür sınıf atlama da diyebiliriz.
Psikolog Şebnem Orhan:
“Annelik, kendine ait bir resmi tamamlayıp renklendirmek gibi” Çocuk sahibi olmak, kadının kendi hikayesi için de önemli bir yer teşkil ederken içinde bulunduğu topluma ve topluluğa göre de önem kazanıyor. Doğurganlık çağlar boyunca üretkenlik, bereketle eş değer olarak görülmüştür. Toprağa toprak ana denmesinin bereketli olma haline bir atıf olsa gerek. Besleyen olduğu kadar üreten olma haline de bir gönderme. Belki de kadının en rahat ettiği, hizmet ve bakım alabildiği dönem hamilelik ve loğusalık dönemine denk gelir. Kentli kesime gelindiğinde ise çocuk sahibi olmak; haz doyumunun gerçekleşmesi ve eksik olanın tamamlanması gibi düşünülebilir. Kendine ait bir resmi oluştururken, kendinden çıkacak bir varlıkla bu resmi tamamlayıp, renklendirmek gibi…