Görünmezadam
Kayıtlı Üye
Birçok insana göre yazı daha çok seven yazarın doğaya ilgisinin anlatıldığı hikaye Büyükada’da geçmektedir. Yaz bu Büyükada’da uzun sürmesine rağmen yazar kendisi gibi yazı seven görememektedir. İnsanlar yazı sevmedikleri gibi doğayı da sevmemektedir. Doğa güzelliğinin yok oluşuna seyirci kalmaları yanında öncü olanlarında olduğunu göstermektedir. Özellikle Konstantin ve Mühendis Ahmet Bey gibi küçük zihniyetlere, kötü örnek olanlara duyulan nefret anlatılmaktadır.
Konstantin isimli tüccar çocukları da seferber edip kuşları avlamaktadır. Mühendis Ahmet Bey de Hollandalı bir tüccarın bahçesine çim ekmek için yol kenarlarındaki yeşillikleri çocuklara söktürmüştür.
Yazar, bu tür yanlışlar yüzünden ileride kuş cıvıltılarına ve yeşilliklere hasret kalacağımızı özellikle çocukların bu güzel tabiattan tamamen mahrum kalacağını dile getirmiştir.
KAHRAMANLAR:
Yazar: Hikayenin baş kahramanıdır. Doğayı seven, ince düşünen bir kişidir.
Konstantin: Galata’da bir yazıhanesi olan zahire tüccarıdır. Kendi halinde yaşayan, hesaplı, başkaları tarafından sevilen, mütevazi, şakacı bir tavrı yanında canavar bir yönü de vardır çünkü kuşlara kıymaktadır. Yazar tarafından beğenilmemektedir. Küçüklere örnek olmaktadır.
Mühendis Ahmet Bey: Okumuş bir insan olmasına rağmen çocuklara yeşilleri yoldurmaktadır. Onlara kötü örnek olmaktadır.
YER VE ZAMAN
Herhangi bir zamanda geçmektedir. Güz mevsimi ve yaz mevsimlerine değinmiştir. Hikaye Büyükada’da geçmektedir.
OLAY ÖRGÜSÜNÜN TESPİTİ
Hikaye bir durum hikayesidir. Bir olay yoktur. toplumu derinden ilgilendiren bir konu irdelenmiştir. Doğanın tahribine değinilmiştir.
Yazar, adanın tasviriyle başladığı hikayeye, kuşları artık göremediğini dile getirerek devam eder. Daha sonra geri dönüş yaparak Konstantin adlı bir adam yüzünden kuşların yok olduğuna değindikten sonra çimlerin tahribine geçer. Sonuç olarak da kuşları ve yeşillikleri çocuklarımızın göremeyeceğini ve bundan büyük üzüntü duyduğunu dile getirmiştir.
DİL ve ÜSLUP
• Hikaye 1 kişi ağzından anlatılmıştır.
• Yazar tasvirlere ve gözlemlere sıkça yer vermiştir.
“Bir küçük koyun hemen beş on metre yukarısında, bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde hala karıncalar gezer. Hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar.”
• Kişiselleştirmelere yer verilmiştir.
“Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz.”
• Daha çok manologlar hakimdir. Yazar kendi konuşur. Sadece çimleri söken çocuklarla arasında bir konuşma geçer.
Yazarda Abdülhak Hamit’in “Hoşnişinan”ında gördüğümüz tabiat hayranlığı görülmektedir. Hamit de tabiatın güzellikleri içerisinde kuş seslerini dinleyenlerin ruhlarını dinlendirdiğini dile getirir.
Yazarda da “Halbuki sonbahar kocayemişleri, beyaz esmer bulutları, yakmayan güneşi, durgun maviliği, bol yeşili ile kuşlarla beraber olunca, insana, sulh, şiir, şair, edebiyat, resim, musiki, mesut insanlarla dolu anlaşmış, sevişmiş, açsız, hırsız bir dünya düşündürüyor. Her memlekette kıra çıkan her insan, kuş sesleriyle böyle düşünecektir” cümlelerine baktığımızda aynı duyguyu görürüz.
ANAFİKİR – MESAJ
Doğanın acımasız bir şekilde tahrip edilmesi ve bunun sonucunda gençlere kötü bir dünyanın miras kalacağı üzerinde durulmuştur.
Doğanın, insan üzerindeki önemi büyüktür. Çimlere zarar vermek, kuşları öldürmek gibi kötü davranışlardan çocuklar uzak tutulmalı özendirilmemelidir. Doğanın tahrip edilişinde belli kuruluşlar gerekli önlemler almalı, engelleyici yönünde cezalar vermelidir.
Herkes böyle yanlışlıklar karşısında gerekli yerlere başvurmalı hataların önüne geçmelidir.
Konstantin isimli tüccar çocukları da seferber edip kuşları avlamaktadır. Mühendis Ahmet Bey de Hollandalı bir tüccarın bahçesine çim ekmek için yol kenarlarındaki yeşillikleri çocuklara söktürmüştür.
Yazar, bu tür yanlışlar yüzünden ileride kuş cıvıltılarına ve yeşilliklere hasret kalacağımızı özellikle çocukların bu güzel tabiattan tamamen mahrum kalacağını dile getirmiştir.
KAHRAMANLAR:
Yazar: Hikayenin baş kahramanıdır. Doğayı seven, ince düşünen bir kişidir.
Konstantin: Galata’da bir yazıhanesi olan zahire tüccarıdır. Kendi halinde yaşayan, hesaplı, başkaları tarafından sevilen, mütevazi, şakacı bir tavrı yanında canavar bir yönü de vardır çünkü kuşlara kıymaktadır. Yazar tarafından beğenilmemektedir. Küçüklere örnek olmaktadır.
Mühendis Ahmet Bey: Okumuş bir insan olmasına rağmen çocuklara yeşilleri yoldurmaktadır. Onlara kötü örnek olmaktadır.
YER VE ZAMAN
Herhangi bir zamanda geçmektedir. Güz mevsimi ve yaz mevsimlerine değinmiştir. Hikaye Büyükada’da geçmektedir.
OLAY ÖRGÜSÜNÜN TESPİTİ
Hikaye bir durum hikayesidir. Bir olay yoktur. toplumu derinden ilgilendiren bir konu irdelenmiştir. Doğanın tahribine değinilmiştir.
Yazar, adanın tasviriyle başladığı hikayeye, kuşları artık göremediğini dile getirerek devam eder. Daha sonra geri dönüş yaparak Konstantin adlı bir adam yüzünden kuşların yok olduğuna değindikten sonra çimlerin tahribine geçer. Sonuç olarak da kuşları ve yeşillikleri çocuklarımızın göremeyeceğini ve bundan büyük üzüntü duyduğunu dile getirmiştir.
DİL ve ÜSLUP
• Hikaye 1 kişi ağzından anlatılmıştır.
• Yazar tasvirlere ve gözlemlere sıkça yer vermiştir.
“Bir küçük koyun hemen beş on metre yukarısında, bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde hala karıncalar gezer. Hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar.”
• Kişiselleştirmelere yer verilmiştir.
“Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz.”
• Daha çok manologlar hakimdir. Yazar kendi konuşur. Sadece çimleri söken çocuklarla arasında bir konuşma geçer.
Yazarda Abdülhak Hamit’in “Hoşnişinan”ında gördüğümüz tabiat hayranlığı görülmektedir. Hamit de tabiatın güzellikleri içerisinde kuş seslerini dinleyenlerin ruhlarını dinlendirdiğini dile getirir.
Yazarda da “Halbuki sonbahar kocayemişleri, beyaz esmer bulutları, yakmayan güneşi, durgun maviliği, bol yeşili ile kuşlarla beraber olunca, insana, sulh, şiir, şair, edebiyat, resim, musiki, mesut insanlarla dolu anlaşmış, sevişmiş, açsız, hırsız bir dünya düşündürüyor. Her memlekette kıra çıkan her insan, kuş sesleriyle böyle düşünecektir” cümlelerine baktığımızda aynı duyguyu görürüz.
ANAFİKİR – MESAJ
Doğanın acımasız bir şekilde tahrip edilmesi ve bunun sonucunda gençlere kötü bir dünyanın miras kalacağı üzerinde durulmuştur.
Doğanın, insan üzerindeki önemi büyüktür. Çimlere zarar vermek, kuşları öldürmek gibi kötü davranışlardan çocuklar uzak tutulmalı özendirilmemelidir. Doğanın tahrip edilişinde belli kuruluşlar gerekli önlemler almalı, engelleyici yönünde cezalar vermelidir.
Herkes böyle yanlışlıklar karşısında gerekli yerlere başvurmalı hataların önüne geçmelidir.