Sobayı kim buldu, sobayı kim icat etti. Sobalar, ocakların üstü kapatılıp pişirme sistemleri geliştirilirken, daha çok Güney Avrupada su ısıtma ve yıkanma suyunun ısıtılması sorununu çözmek için üretildi. Ama ocaktan bağımsızlaşan gerçek sobanın mucitleri Kuzeylilerdir. İskandinavya ve Rusyada, en fazla ısının elde edilmesine yarayan demir levhalar asılmış uzun boru ve bacalar kullanılmışken, ilk dökme demir soba, ızgarası bulunmayan bir kutudan ibaret de olsa, 1642de ABDde yapılmıştır.
Latin dillerinde (İtalyanca stuba, Fran-sızca etuve, İspanyolca estufa) olduğu gibi onlardan etkilenen Eski Ingilizcede de stuba ısıtılan oda, buhar odası anlamlarına geliyordu, bugünkü anlamını (stove) 1600lerden itibaren kazandı. Germen ve Baltık dilleri de aynı gelişimi izlerler ve soba biçimi Balkan ve özellikle Macarca türevlerde görülür. Macarcada bugün doğrudan oda anlamına gelen soba sözcüğü, Bulgarca, Romence, çağdaş Yunanca ve Türkçede ortaktır.
Katı yakıtlı odun ve kömür, sıvı yakıtlı gaz ve mazot sobalarından sonra havagazı, propan ve bütan gazıyla çalışan sobalar da üretildi. Sobanın Türkiyeye girişi Tanzimattan sonra Avrupa yoluyla oldu ve konaklarda gerekli düzenlemeler yapılarak zamanla yayıldı. Resmi dairelerde soba kullanılmaya başlandı. 1877 tarihli Vilayat Belediye Kanununda soba borularının saçaktan yukarıya uzatılması belediye-nin koyduğu kurallar arasında sayılmıştı. Müslümanlardan, Hz. Muhammed zamanında yoktu diye sobayı bidat sayarak mangalda diretenler çıktığı gibi, Yahudi din adamlarının tavrı da bundan farklı değildir. İstanbul hahamlarının, 1895te Hasköyde açılan Yahudi ilkokulu Şule-i Maarifde haham adaylarının da okuyabilmeleri için ileri sürdükleri şartlar arasında, okulda Frenk icadı soba yerine mangal kullanılması da bulunmaktadır.
Sobanın Anadoluya ikinci giriş yeri ise Rusyaydı. Erzurum ve Doğu Karadenizde Rusça adıyla peçko kısa sürede köylere kadar yayıldı. Yine Karadeniz ve Kuzey Doğu Anadoluda hazneli kuzine ile duvarlardan geçme borulu bir tür kalorifer sistemli soba yaygındır.
Dökme, sac, tuğla, çini sobalar yerli zanaatkarlar tarafından üretilmeye başlandı, özellikle çini sobalar zengin konakları ile önemli devlet dairelerinde kullanıldı. Yurt çapında soba üretimi yapan Zümre sobalarıyla Türk Sanayi-i Harbiye ve Madeniye fabrikatörü Şakir Zümre oldu. 1920de kurulan Şakir Zümre Madeni Eşya Fabrikası nın sahibi Şakir Zümre Varnada doğmuş ve Bulgaristan parlamentosunda milletvekilliği de yapmıştı; 1966da öldü.
Sobalarda genellikle odun, Karadenizde ayrıca fındık kabuğu yakılırdı. Maden kömürü işletmeleri açılınca taş kömürü ve linyit sobaları yapılmaya başlandı. Son dönemde gaz sobaları yaygınlaşırken, büyük merkezlerde kalorifer sobanın, fueloil ve doğalgazsa kömürün yerini aldı.
Latin dillerinde (İtalyanca stuba, Fran-sızca etuve, İspanyolca estufa) olduğu gibi onlardan etkilenen Eski Ingilizcede de stuba ısıtılan oda, buhar odası anlamlarına geliyordu, bugünkü anlamını (stove) 1600lerden itibaren kazandı. Germen ve Baltık dilleri de aynı gelişimi izlerler ve soba biçimi Balkan ve özellikle Macarca türevlerde görülür. Macarcada bugün doğrudan oda anlamına gelen soba sözcüğü, Bulgarca, Romence, çağdaş Yunanca ve Türkçede ortaktır.
Katı yakıtlı odun ve kömür, sıvı yakıtlı gaz ve mazot sobalarından sonra havagazı, propan ve bütan gazıyla çalışan sobalar da üretildi. Sobanın Türkiyeye girişi Tanzimattan sonra Avrupa yoluyla oldu ve konaklarda gerekli düzenlemeler yapılarak zamanla yayıldı. Resmi dairelerde soba kullanılmaya başlandı. 1877 tarihli Vilayat Belediye Kanununda soba borularının saçaktan yukarıya uzatılması belediye-nin koyduğu kurallar arasında sayılmıştı. Müslümanlardan, Hz. Muhammed zamanında yoktu diye sobayı bidat sayarak mangalda diretenler çıktığı gibi, Yahudi din adamlarının tavrı da bundan farklı değildir. İstanbul hahamlarının, 1895te Hasköyde açılan Yahudi ilkokulu Şule-i Maarifde haham adaylarının da okuyabilmeleri için ileri sürdükleri şartlar arasında, okulda Frenk icadı soba yerine mangal kullanılması da bulunmaktadır.
Sobanın Anadoluya ikinci giriş yeri ise Rusyaydı. Erzurum ve Doğu Karadenizde Rusça adıyla peçko kısa sürede köylere kadar yayıldı. Yine Karadeniz ve Kuzey Doğu Anadoluda hazneli kuzine ile duvarlardan geçme borulu bir tür kalorifer sistemli soba yaygındır.
Dökme, sac, tuğla, çini sobalar yerli zanaatkarlar tarafından üretilmeye başlandı, özellikle çini sobalar zengin konakları ile önemli devlet dairelerinde kullanıldı. Yurt çapında soba üretimi yapan Zümre sobalarıyla Türk Sanayi-i Harbiye ve Madeniye fabrikatörü Şakir Zümre oldu. 1920de kurulan Şakir Zümre Madeni Eşya Fabrikası nın sahibi Şakir Zümre Varnada doğmuş ve Bulgaristan parlamentosunda milletvekilliği de yapmıştı; 1966da öldü.
Sobalarda genellikle odun, Karadenizde ayrıca fındık kabuğu yakılırdı. Maden kömürü işletmeleri açılınca taş kömürü ve linyit sobaları yapılmaya başlandı. Son dönemde gaz sobaları yaygınlaşırken, büyük merkezlerde kalorifer sobanın, fueloil ve doğalgazsa kömürün yerini aldı.