Salvo
Kayıtlı Üye
Büyük velîlerden. İsmi Muhammed Ali, künyesi Ebû Hikmet, lakabı Muhyiddîn Şemâhî'dir. Şirvan'da doğdu. 1335 (H.736) târihinde Kafkasyadaki Gence şehrinde vefât etti.
Muhammed Şirvânî, Tebriz'de ilim tahsîl etti. Daha sonra memleketi olan Şirvan'a dönüp ticâretle meşgûl oldu. Velîlik yoluna girişi şöyle anlatılır:
Şirvânî hazretleri önceleri ipek alıp satardı. Geylân ve Laheycan beldelerine mal gönderirdi. O beldede bir ortağı vardı. O, malları orada satar ve memleketin parasına çevirirdi. Bir gün ortağı vefât etti. Geride kimsesi olmadığı için bütün malına oranın idârecisi el koydu. Şirvânî hazretleri bunu işitince, oraya gitmek üzere yola çıktı. Vardığında hâkime durumu anlattı. Mallarını geri istedi. Lâkin ne yaptıysa malını kurtaramadı. Bunun üzerine Allahü teâlânın sevgili kulu Şeyh Zâhid hazretlerinin dergâhına gelip hâlini ona anlattı ve duâ istedi. Zâhid hazretleri; "Oğlum! Sen bu işe memur değilsin ve bunun için yaratılmadın. İsmin güzel ve sende nice hikmetler mevcuttur. Evet dersen bu hikmetler senden meydana gelir." buyurdu. O da evet efendim deyince, Zâhid hazretleri ona nazar etti ve Şirvânî de ona talebe oldu ve uzun bir zaman sohbetlerinde bulunup yetişti.
Şirvânî, hocası Zâhid hazretlerinin pirinç tarlalarında ve bağlarında çalıştı. Geceleyin oralara gidip sulama işlerine bakardı. Çalışırken yerine bakacak bir dervişin geldiğini görse hemen namaza dururdu. O namaza başladığında suyun akışı ve seviyesi yükselir, bağ ve çeltik tarlası baştan başa sulanırdı. Namazını bitirdiğinde suyun seviyesi düşer ve akışı azalır, eski hâline dönerdi. Bunu gören derviş arkadaşı suyun fazlalaşması işini hocasına anlattığında hocası; "Vakti geldi." buyurdu ve Şirvânî'yi çağırıp ona icâzet, diploma verdi. Sonra da onu hak yolun bilgilerini öğretmekle vazîfelendirdi.
Şirvânî, Gence şehrine yerleşti. Orada irşâdla meşgûl oldu. Zamânın sultanı Celâleddîn onu sever ve saygı gösterirdi. Şirvânî hazretleri Gence'de dergâh ve câmi yaptırdı. Ömrünü insanlara hizmetle geçirdi.
1) Lemezât, Süleymâniye Kütüphânesi
Muhammed Şirvânî, Tebriz'de ilim tahsîl etti. Daha sonra memleketi olan Şirvan'a dönüp ticâretle meşgûl oldu. Velîlik yoluna girişi şöyle anlatılır:
Şirvânî hazretleri önceleri ipek alıp satardı. Geylân ve Laheycan beldelerine mal gönderirdi. O beldede bir ortağı vardı. O, malları orada satar ve memleketin parasına çevirirdi. Bir gün ortağı vefât etti. Geride kimsesi olmadığı için bütün malına oranın idârecisi el koydu. Şirvânî hazretleri bunu işitince, oraya gitmek üzere yola çıktı. Vardığında hâkime durumu anlattı. Mallarını geri istedi. Lâkin ne yaptıysa malını kurtaramadı. Bunun üzerine Allahü teâlânın sevgili kulu Şeyh Zâhid hazretlerinin dergâhına gelip hâlini ona anlattı ve duâ istedi. Zâhid hazretleri; "Oğlum! Sen bu işe memur değilsin ve bunun için yaratılmadın. İsmin güzel ve sende nice hikmetler mevcuttur. Evet dersen bu hikmetler senden meydana gelir." buyurdu. O da evet efendim deyince, Zâhid hazretleri ona nazar etti ve Şirvânî de ona talebe oldu ve uzun bir zaman sohbetlerinde bulunup yetişti.
Şirvânî, hocası Zâhid hazretlerinin pirinç tarlalarında ve bağlarında çalıştı. Geceleyin oralara gidip sulama işlerine bakardı. Çalışırken yerine bakacak bir dervişin geldiğini görse hemen namaza dururdu. O namaza başladığında suyun akışı ve seviyesi yükselir, bağ ve çeltik tarlası baştan başa sulanırdı. Namazını bitirdiğinde suyun seviyesi düşer ve akışı azalır, eski hâline dönerdi. Bunu gören derviş arkadaşı suyun fazlalaşması işini hocasına anlattığında hocası; "Vakti geldi." buyurdu ve Şirvânî'yi çağırıp ona icâzet, diploma verdi. Sonra da onu hak yolun bilgilerini öğretmekle vazîfelendirdi.
Şirvânî, Gence şehrine yerleşti. Orada irşâdla meşgûl oldu. Zamânın sultanı Celâleddîn onu sever ve saygı gösterirdi. Şirvânî hazretleri Gence'de dergâh ve câmi yaptırdı. Ömrünü insanlara hizmetle geçirdi.
1) Lemezât, Süleymâniye Kütüphânesi