Sınıfta Kusurlu Davranışların Düzeltilmesi

уαяєη

ɘƨмɘя
Bayan Üye
SINIFTA KUSURLU DAVRANIŞLARIN DÜZELTİLMESİ
Öncelikle sınıf içi kuralları belirleyiniz
1-Arkadaşlarına karşı nazik ol......
2-arkadaşlarını eşyalarına karşı saygılı ol....
3-öğretmen veya diğer öğrenciler konuşurken dinlemeyi, sınıfta sessiz çalışmayı,.....
4-söz almak için parmak kaldır....
5-.......


Sınıfta sık görülen kusurlu davranışları düzeltmek için izlenebilecek bazı stratejiler
Hafif kusurlu davranışlar:
Öncelikle Ders Konusuna Hazırlıklı Gel
En Az Müdahale Prensibi
Dersi Kesintiye Uğratmadan Müdahale Et!
Çeşitli Ders Materyalleri Ve Ders İşleme Yaklaşımları Kullanarak Öğrencilerin Sıkılmasını Önle
Uyarılarını Sessizce Yap(Gözlerinle Konuş)
Olumsuzlukları Vurgulama, Olumlu Davranışı Öv!
Olumlu Davranan Diğer Öğrencileri Öv!
SÖZEL UYARILARI KULLANIRKEN,
Ne Yapmaması Gerektiğini Değil Ne Yapması Gerektiğini Söyle
Uyarıyı Kişiliğine Değil Davranışına Yap

Bazen Kırık Plak Gibi Ol
Ceza Verilecekse, Davranışa Uygun Ceza Ver !
(Hatalı Davranışın Sonuçlarına Katlanma)

ÖĞRENCİ KUSURLU DAVRANIŞINI NASIL- NEDEN SÜRDÜRÜR?



Unutma!
Pekiştirilen Davranış Sürdürülür
Dikkat! Uyarılarınız Kusurlu Davranışı Sürdüren Bir Pekiştireç Olabilir

Öğretmenim Biraz da Benimle İlgilen
Arkadaşlarım Eğlendiği Sürece Ben de Mutluyum


GRUP DESTEKLİ UYUMSUZ DAVRANIŞLA BAŞ ETMEK İÇİN

Öğrenciyi Arkadaş İlgisinden- Onayından

Yoksun Bırak

**Grubun Etkisini Kullan

**Can Sıkıcı, Engelleyici Hoş Olmayan
**Aktivitelerden Grubu Uzak Tut


SINIFTA KULLANABİLECEK TİPİK PEKİŞTİREÇLER
Başarı Düzeyi Düşük Öğrencilerin, Küçük Başarılarını Ödüllendir!

Bazen Kör, Bazen Sağır Ol!
*Uygun Olmayan Davranışı Görmezden Gel!
AĞIR KUSURLU DAVRANIŞLARLA BAŞETME
Gerekliyse Cezalandır Ve Cezanın Ölçütlerini Belirle

CEZANIN GEREKLİ GÖRÜLDÜĞÜ DURUMLARDA AŞAĞIDAKİLERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDUR!
1-Mümkün Olduğunca Cezaya Az Başvur
2-Öğrenci Niçin Cezalandırıldığını Açık Seçik Anlamasını Sağla
3-Öğrencinin Cezadan Kurtulabileceği Olumlu Pekiştireçler Alabileceği Seçenekler Sağla
4-Olumlu Davranışları Pekiştirerek İstenmeyen Davranışları Cezalandırarak Zıtlıklar Oluştur
5-Fiziki Cezadan Kaçın
6- ALTIN KURAL !!Duyguların Yoğunken Ceza Vermekten Kaçın
7-İstenmeyen Davranışı Mümkünse Davranış Yapıldıktan Sonra Cezalandırmaktansa Davranış Yapılırken Cezalandır!



PEKİŞTİREÇ KULLANMAYI GİDEREK AZALT
Anne Babayla İş Birliği Yap (Ev Temelli Pekiştireç Kullan)
Günlük Bireysel El Kartları Kullan

Marka Biriktirme Yöntemini Kullan

PROF.DR. RAMAZAN ARI SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MESLEKİ EĞİTİM FAKÜLTESİ
 
---> Sınıfta Kusurlu Davranışların Düzeltilmesi

BOLUM I

1. ÖĞRETMEN DAVRANIŞI VE SINIFTA İLETİŞİM
Bir öğretmen yetiştirme programı üç temel alandan oluşmaktadır. Bunlar 1. Alan bilgisi 2. Öğretmenlik meslek bilgisi ve 3. Genel kültür bilgisidir. Alan bilgisi öğretmen adayının devam ettiği Türkçe-Edebiyat, İn­gilizce, Matematik, Tarih, Anaokulu öğretmenliği vb. gibi program dalı ile ilgilidir. Öğretmenlik Meslek bilgisi, çeşitli öğretmelik programlarının ortak aldıkları, öğretim stratejileri, eğitimde ölçme ve değerlendirme, gelişim ve öğrenme, sınıf yönetimi gibi dersleri içerir. Teorik olarak, öğretmen yetiş­tirme programlarından başarılı olan bir adayın etkili bir öğretmen olacağı sayıltısı kabul edilir. Dahası alan bilgisinden (matematik, İngilizce, Tarih vb.) çok başarılı bir öğrencinin, başarılı bir öğretmen olacağı, öğretmenlik meslek bilgisi derslerinin gereğinden fazla vurgulandığı öğretmen yetiş­tiren kurumlarda yaygın bir kanı olarak gözlenmektedir. Bu anlayıştan hareketle temel görevleri öğretmen yetiştirmek olan eğitim fakülteleri saf bilim eğitimi veren eğitim kurumları haline gelmiştir (bakınız Yükseköğ­retim Kurulu Yürütme kurulunun 04.11.1997 tarih 97.39.2761 sayılı ka­rarı). İlgili Kararda da belirtildiği gibi öğretmenlik mesleği pek çok bilim alının işbirliğine dayalı (disiplinlerarası) bir uzmanlık alanıdır. Öğretmen­lik, bilmenin ötesinde, öğretmeyi (öğretim tekniklerini), öğrenciyi bir bütün olarak anlamayı ve Öğretmeye motive etmeyi gerektiren oldukça karmaşık bir uzmanlıktır.
Sınıfta öğretmenin görevi ve bu görevin başarılmasında öğretmenin rolü ne olacaktır? Bu soruya geleneksel anlamda verilecek cevap; "öğ­retmenin görevi öğretmektir, rolü de öğretici davranmaktır", vb. olabilir. Bu belirleme eksik gibi görülmektedir. Öğretmenin öğrencilerin öğrenme ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra ikinci önemli görevi "sınıfı yönetmek­tir". Sınıf sosyal bir sistemdir. Dolayısıyla sınıfın organizasyonu ve yöne­timi öğretmenin sorumluluk alanı içinde olmalıdır. Öğrencinin başarısı için öğretimle sınıf yönetimi arasındaki birbirini tamamlayıcı ilişki göz ardı edi­lemez. Bu bilgiler ışığında öğretmenin öğretmenlik meslek bilgisi ile ilgili iki temel yeterlik alanından söz edilebilir. Bunlardan birincisi öğretim yön­temlerine ilişkin yeterlikler, ikicisi sınıf yönetimi ile ilgili yeterliklerdir.
Etkili bir sınıf yönetimi, sınıfta kuralların belirlenmesi, geliştirilmesi, öğretmenin liderlik özellikleri, sınıfa iletişim, motivasyon yönetimi, sınıf içinde zamanın kullanımı, sınıfın organizasyonu ve öğrenme ortamı oluşturma gibi çok geniş bir bilgi ve beceri alanını kapsamaktadır. Bu ko­nuların birbiriyle binişik ve birbirini etkilediği kolayca anlaşılabilir. İlerde bu konuların üzerinde durulacaktır. Aşağıda grubun (sınıfın) bir üyesi ve lideri olarak Öğretmen davranışı ele alınacaktır.
 
---> Sınıfta Kusurlu Davranışların Düzeltilmesi

1.1. Sınıfın Lideri Olarak Öğretmen
Bandura (1977), klasik veya operant (edimsel) öğrenme durumları­nın dışında, İnsan davranışını açıklayan yeni bir kuram geliştirdi. Bu ku­rama "sosyal öğrenme kuramı" diyoruz. Bandura'ya göre; insanlar, her­hangi bir koşullanma sürecinin yaşanmadığı durumlarda da öğrenebil­mektedir. Bu kurama bağlı olarak, özellikle sosyal rollerin, cinsiyetle ilgili rollerin öğrenilmesinde, sosyal becerilerin kazanılmasında "model alma (modelling)" görüşü geniş kabul görmektedir.
Öğretmen, sınıfta öğrenciler için etkileyici bir modeldir. Özellikle il­kokul döneminde ve ergenlerin kişilik çatışması içinde oldukları lise yılla­rında öğretmen, özdeşim modeli olarak önem kazanır. Sınıftaki öğrenci­lerin tamamı öğretmenin davranışından etkilenir. Kounin (1970) bu etki­nin iki yönlü ortaya çıkabileceğini ileri sürerek bir örnek vermektedir. "Öğretmen, bir Öğrenciyi disiplin etmek amacıyla cezalandırdığında (azarladığında) öğretmenin davranışı Öğrencilerde hafif bir dalgalanmaya neden olur. Öğrenciler, öğretmenin bu davranışı karşısında böyle bir olaya tanık oldukları için utanma ve duygusal çatışma yaşayabilirler. Er­genler, bu olaydan daha ağır etkilenirler", Kounin'in gözlemlediği olgu farklı kültürlerde farklı yaşanabilir. Ülkemiz kültüründe ilkokul yıllarında öğrenciler, benzer bir olay karşısında korku, cesaretlerinin kırılması gibi duygular yaşayabilir.
Okul öncesi dönem ve ilkokul dönemi çocukların karakterlerinin oluşmaya şekillenmeye başladığı dönemlerdir. Bu dönemlerde çocuğun eğitiminden aileler ve öğretmenler sorumludur. Bu dönemlerde çocuklar kendileri için önemli olan kişilerin tutumlarını, tavırlarını, hatta ayrıntı oluş­turan davranışlarını taklit ederler. Çocuklar gelişim düzeylerine özgü algıla­ma süreçlerinden dolayı davranışın nedeni ile ilgilenmezler. Sonuçlarla ilgilenirler ve sonuç üzerinde yoğunlaşırlar. Yanlış davranışlar (- kusurlu davranışlar) çocuklar arasında bu nedenle çok çabuk bulaşır ve yayılır. Çocuk kusurlu davranışı taklit etmeye başlar. Öğretmen bir kuralın uygulanmasın­da, bir sorumluluğun yerine getirilmesinde baskı, şiddet öğeleri içeren bir tavır içindeyse öğrenciler de aynı tutumu benimseyip geliştirebilirler.
Öğretmenin, söyledikleriyle yaptıkları arasında tutarlı olmalıdır. Öğ­renciler tutarsızlıkları hemen fark ederler ve öğretmenin söylediklerinden çok yaptıklarını taklit edebilirler. Öğretmen Öğrencilere diğer kişilerin dü­şüncelerine saygı duyulması gerektiğini söylerken kendisi öğrencileri din­lemez veya diğer öğretmenlerin düşüncelerine karşı saldırganlık sınırında davranışlar gösterirse, bir grup çalışmasında farklı bir yaklaşım öneren diğer grup üyesini terslerse öğretmenin bu tutumu Öğrencilerin cesaretini kırar, Öğrencilerde bilişsel bir çelişki oluşturur (Festinger, 1957). Öğren­ciler öğretmenin söylediklerine inanmamaya başlarlar.
Örnek olay: Öğretmen M. öğrencilerde temel sağlık ve çevre bilin­cini geliştirmek amacıyla 5. Sınıflara kapsamlı bir konu anlatır. Bir hafta sonra sınıfta "niçin yerlere tükürmemeliyiz?" diye bir soru sorar. Öğrenci K. Çok detaylı bir İçerikle soruyu cevaplandırır. Öğretmen M. dersin ama­cına ulaştığını düşünür. Teneffüste öğretmen gördüğü olaya çok şaşırır. Öğrenci K. Bahçeye inerken merdivene tükürmüştür. Öğretmen öğrenciyi bahçenin tenha bir yerine çağırır.
- Sınıfta o kadar güzel cevap verdin ki, gurur duydum. Şimdi ise çok şaşırdım. Niçin böyle davranıyorsun?
- Özür dilerim öğretmenim. Bir daha yapmam.
- Buna inanmayı çok isterim. İnsanlar verdikleri sözü tutmalı, söy­ledikleri gibi davranmalı.
- Evet, ne diyorsun?
- Öğretmenim kızmazsanız ben de bir şey gördüm.
- Kızmayacağıma söz veriyorum. Ne gördün?
- Geçen hafta sınıfta sağlık ve çevre konusunu işlediğimiz gün oku­lun dağılma saatinde sizin hemen arkanızda yürüyordum. Siz de sigara­nızı sokağa attınız.........
Öğretmen, önce şaşırır, kızarır, sonra kendisini toparlayarak "Yanlış davranmışım, özür dilerim..." der.
Soru: Öğretmen M. izmaritini sokağa atmayıp çöp sepetine atsaydı, ya da yerdeki bir plastik poşeti kaldırıp çöpe atsaydı, Öğrenci K. ya nasıl bir örnek olurdu?
 
---> Sınıfta Kusurlu Davranışların Düzeltilmesi

1.2. Öğretmenin Tutumu
Akranların model alınması: Öğrenciler sınıfta yalnızca öğretmeni, okuldaki diğer yetişkinleri model almaz. Pek çok yararlı davranışın, tutumıın, becerinin gelişmesinde öğrencilerin birbirlerini model alması etkili olur. Sınıf arkadaşlarından birisinin belli bir becerisinin ödüllendirilmesi, diğer öğrencilerin, kendi becerilerini göstermeleri için teşvik edici olabilir. Arkadaşlarının ilgisi çekmek isteyen bir öğrenci,, sınıfın popüler öğrencile­rini gözleyerek onların davranışlarını, tutumlarını aynen ya da değiştirerek taklit edebilir. Bu durum öğrencilerin sosyalleşmesine katkıda bulunur.
Model alma olumlu davranışların, tutumların taklit edilmesi kadar yanlış davranışlarında taklit edilmesinde etkilidir. Olumlu - beklenen yön­de davranışlar geliştiremeyen veya geliştirmiş olsa bile ihtiyacı olan ilgiyi, sosyal onayı alamayan öğrenciler olumsuz davranarak ilgi çekmeyi öğre­nebilirler. Ayrıca olumsuz davranış olumlu davranışa göre daha çabuk ilgi çeker. Burada öğretmenin çok dikkatli olması gerekir. Öğretmen, öğren­cilerin hangi amaçla, nasıl bir ihtiyaçla olumsuz davrandığını doğru ta­nımlamalıdır. Yani olumsuz davranışın arkasındaki güdüyü iyi kestirmeli ve olumsuz davranışı pekiştirmemelidir.
Örnek Olay:
Z İlköğretim okulu 5A sınıfı daha Önceki yıllarda böyle gürültülü pa­tırtılı bir sınıf değildi. Son günlerde öğrencilerin genelinde derslere karşı bir ilgisizlik ve şımarıklık gözleniyordu. Öğretmen S dönem sonunda emekli olmuş, yerine henüz üç yıllık Öğretmen T gelmişti. Öğretmen T dikkatini daha çok öğrencilerin öğrenimle ilgili olmayan, hatta önemsiz sayılabile­cek küçük olumsuz davranışlarına yoğunlaştırıyordu. Dersi kesip öğrenci­ye alaycı bir üslupla çift anlamlı uyarılar yapıyordu. Bir gün Türkçe der­sinde Yılmaz kalemtıraşını yere düşürdü. Kalemtıraş öğrencilerin dikkatini bölecek bir tıkırtı çıkardı. Öğretmen dersi kesti ve Yılmaza dönerek "Çok komik, yere bir şey atmak çok eğlendirici olmalı, çok eğleniyorsan kale­mini de yere at" dedi. Sınıftaki bütün gözler Yılmaza çevrilmişti. Yılmaz önce şaşırdı, utandı. Sonra kendini topladı ve arkadaşlarına muzipçe bir göz kırptı. Kısa bir süre sonra öğrencilerin bazılarının kalemleri yere düşmeye (!) başladı. Dersin sonuna doğru pek çok öğrenci kitaplarını yere düşürmeye (!) başladılar (Lemlech, 1988; değiştirilerek alındı).
Çocuklarda yetişkinlerin onayını alma ve yetişkinlerin beklentilerine uygun davranma yönünde bir eğilim vardır. İlgi çeken, onay alan bir davranış gözlediklerinde o davranışı taklit ederler. Yukarıdaki örnekte, Yılmaz'ın olumsuz davranışı öğretmenin alaycı tutumuna rağmen sosyal onay görmüş ve pekiştirilmiştir.
Sosyal öğrenme kuramı çerçevesinde, Öğretmen öğrencilerin kendi akran grupları içindeki etkileşiminden yararlanabilir. Öğrencilerin birbirle­riyle etkileşimi öğrencilerin sosyal gelişimi ve zihinsel gelişimine katkıda bulunur. Bu yararı sağlamak için öğretmen öğrenci-öğrenci merkezli etki­leşim ortamları yaratıp öğretmen-öğrenci merkezli etkileşimi azaltmalıdır. Johnson ve Johnson (1983)'a göre akranları (yaşıtları) bir model olarak kullanma, tutumların, değerlerin, becerilerin öğrenilmesini kolaylaştırır, etki­leşim esnasında öğrenci diğerinin davranışını taklit eder. Model olarak bir ak­ranı kullanarak öğrenci doğrudan öğrenme ve pekiştireç alır. Doğrudan Öğ­renme, sosyal davranışları, tutumları ve öğrencinin bakış açısını şekillendirir.
Sosyal öğrenme kuramının öğrencinin sosyalleşme sürecine uygu­lanabilecek çok geniş bir uygulama alanı vardır. Sonuçta iki temel süreç vardır, Öğretim ve sınıf yönetimi. Bu iki süreç birbiriyle almaşık-döngüsel bir etkileşim İçindedirler. Yetersiz ve etkisiz bir öğretim süreci sınıf yöne­timini olumsuz etkiler. Etkili ve işlevsel olmayan bir sınıf yönetimi de olumlu bir Öğrenme ortamının oluşmasını engeller.
Ülkemizde öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarında öğret­men adaylarına "öğretim" becerisi kazandırmaya yönelik "Öğretimde Planlama ve Değerlendirme Özel Öğretim Yöntemleri" gibi dersler veril­mektedir. Öğretmenin etkili bir sınıf yönetimi becerisi kavrayabilmesi için Öğrenci davranışını etkileyen sosyal ve psikolojik faktörler, sınıf ortamı ve grup etkileşimi, sınıf yönetimi ve disiplinle ilgili kurallar geliştirme ve uy­gulama, sınıfta zaman yönetimi, sınıf organizasyonu, motivasyon, ileti­şim, öğrenme ortamları oluşturma, çatışma çözümleme gibi konularda beceri kazanması gerekir.
 
---> Sınıfta Kusurlu Davranışların Düzeltilmesi

2. ETKİLİ SINIF YÖNETİMİ İÇİN İLETİŞİM
Genel olarak iletişim: İki birim arasında birbirine ilişkin karşılıklı me­saj alış-verişidir. Tanımdan da anlaşılabileceği gibi iletişim için mesaj gönderen ve mesajı alan iki birim vardır. Ancak iletişim süresince mesaj gönderen birim ile alıcı birim sürekli yer değiştirir. Birimlerden birisi me­saj gönderirken "gönderen" birimidir. Karşıdaki alıcı birim mesajı alır-işler ve karşı mesajı gönderir. Bu durumda gönderici birim, "alıcı" birim ko­numunda, alıcı konumundaki birim de gönderen konumundadır. Bir ileti­şim modeli aşağıda şekilde basit olarak gösterilmiştir.






Şekil I: Basit iletişim modeli, Cüceloğlu, 1991'den kısmen değiştirilerek hazırl.
Kişilerarası iletişimde karşılıklılık ilkesinin karşılaması gerekir. Kısaca gönderilen iletiye uygun karşı bildirimin alınması zorunludur. Gönderilen ileti sözlü veya sözsüz olabileceği gibi, karşı bildirim de sözlü veya sözsüz olabilir. İletilerin "birbirine ilişkin olma" ilkesini aşağıdaki gibi örnekleyebiliriz.
A- İki gün Önce verdiğim ödevi niçin yapmadınız?
B- Matematik sınavına hazırlandığım için zamanım yoktu
veya
A- İki gün Önce verdiğim ödevi niçin yapmadınız?
B- !! (Başını önüne eğer ve sessiz kalır) Yukarıdaki ilk örnekte sözel, ikincisinde ise sözel olmayan ancak sorunun karşılığı olabilecek, açık olmayan bir karşı bildirim alınmıştır. Şa­yet birinci diyalogda B birimi; -"Sonbaharda havalar soğur, göçmen kuş­lar göçer" deseydi ya da hiçbir cevap vermeden, kendine bir soru yöne­tilmemiş gibi davranarak kitabıyla ilgilenirse iletişim tamamlanmaz. A birimi bir "ileti" de bulunmuştur ancak uygun karşı bildirimi alamamıştır.
Kişilerarası iletişimde üç türlü etkileşim vardır (Berne; 1964). Bun­lar, Bütünleyici etkileşimler, Örtülü iletişimler ve karşıt iletişimlerdir.
Bütünleyici iletişimlerde kişilerin birbirlerine gönderdikleri iletiler uy­gun karşı iletiler alırlar ve iletişim problem çözülünceye kadar devam eder. İletişim, dürüst, içten ve yakın ilişkiyi içeren bir ortamda gerçekleşir. Mesaj alışverişi soruna yönelik olarak devanı eder. Genellikle sorun çö­zülünceye kadar iletişim sürdürülür.
Örtülü iletişimlerde çift anlamlı mesajlar gönderebileceği gibi, önce­den planlanmış belli bir amaca yönelik mesajlar da gönderilir. Bu tür ile­tişimlerde kişilerden birisi kendini incitilmiş, aşağılanmış, oyuna getiril­miş, yenilmiş hisseder. Görünüşte etkileşim bir problemle ilgiliymiş gibi basjar. Ancak gerçekte kişilerden birisi veya her ikisi de alttan mesajlar göndererek diğerinin kişiliğini veya değerler sistemini hedef alır ve ileti­şim bireylerin birbirine karşı olumsuz duygular hissetmesine neden olur.
Örnek olay:
Genel olarak derslerinin çoğundan başarısız, sınıfta arkadaşlarıyla ve okul yönetimiyle zaman zaman problemleri olan öğrenci A tarih der­sinden son sınavda zayıf not almıştır. Öğretmen görünüşte öğrenci A'ya aldığı zayıf not hakkında konuşmak ve nasıl çalışması gerektiği konusun­da yardım etmek için odasına çağırır. Dönem içinde öğrenci A, tarih der­sinin veriliş şeklini eleştirmiş ve arkadaşlarından destek bulmuştur. Öğ­retmen bu olaydan dolayı öğrenci A'ya öfke duymuş fakat duygusunu saklamıştır.
Öğretmen, öğrenci A'yı odasına çağırır ve aralarında şöyle bir diya­log geçer:
Öğretmen- senin tarih dersinden zayıf almana çok üzüldüm, hatta iyi ders anlatamadığım için biraz kendimi suçlu hissettim. Sana yardım etmek İstiyorum.
Öğrenci A- Bilemiyorum, çalışsam bile ezberlediğim tarihleri, isimleri bir süre sonra unutuyorum.
Öğretmen- Çok tuhaf, ben hiçbir şeyi unutmam. Benim hafızam biraz farklı galiba! Acaba sen aklını ders dışı, işe yaramaz konularla mı meşgul ediyorsun?
Öğrenci A- Ezbere dayanan dersleri başaramıyorum. Tarih çalışır­ken istemesem de dikkatim dağılıyor.
Öğretmen- Galiba çok haklısın. Matematik, kimya ve edebiyat ders­lerinden çok başarılıymışsın (öğrenci A adı geçen derslerden de zayıftır. Bu durumu öğretmen de bilmektedir).
Öğrenci A- Biraz sessiz kaldıktan sonra - Hayır, başarılı değilim, ba­zı öğretmenlerle ve öğrencilerle sorunlarım var.
Öğretmen- Buna şaşırmadım. Körle gezen şaşı olur. Senden de farklı bir şey beklenmez. Sorunlarını kendin yaratıyorsun, hem suçlu hem güçlüsün. Artık sana yardım edebileceğimi sanmıyorum. Belki geçenlerde ayarttığın arkadaşların sana yardım edebilirler. Her biri sana 5 puan ver­se notun 150 olur.
Bu görüşmenin sonunda öğrenci A kendini tuzağa düşürülmüş ve köşeye sıkıştırılmış hisseder. Öğretmenine güvensizliği bir defa daha pekiştirilmiştir. Olumsuz duygularla odadan dışarı çıkar.
Yukarıdaki diyalogda Öğretmen samimi davranmamıştır. Öğrenciyle ilgili duygularını, öğrenci hakkındaki düşüncelerini genel saygı kuralları içinde doğrudan dürüstçe açarak soruna yönelik bir görüşme yapabilirdi. Bu tutum sorunun çözümü yolunda gerçekçi bir adım olabilirdi.
Karşıt etkileşimlerde bireyler birbirlerinin kişiliklerinin farklı bölüm­lerine iletide bulunurlar. İletişimin birbirine ilişkin olma ve karşılılık ilkesi­ne dikkat edilmez. Bireyler soruna yönelik değil de kendi ben merkezli bakış açılarıyla iletişim kurarlar. Bu tür bir etkileşimde bireyler ya birbirlerine ba­ğırmaya başlarlar ya da birbirlerine sırtını dönüp uzaklaşarak etkileşimi ko­parırlar (Dökmen, 1995; Akkoyun, 1995; James ve Jongeward, 1984).
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst