Doubleist
Kayıtlı Üye
Gözyaşımda erittiğim gecelerde boğazıma demirleyen gemilerin
Özlediği denizlerdeki gözlerin
Sen bilemedin...
Yüreğimin Med - cezir akşamlarda yazdığım martı çığlığı şiirlerim
Dönüşü olmaz bu balık sırtı yolun
Sen dinlemedin...
Geçip gitti ayları yılları yoğurup adını hasret koyan zaman
Seni affedilmez kılan tutulmuş sözler kaldı avuçlarımda...
Artık bir kılıçtır sana sevdam,
Bir kılıç ki; ustura keskini, bir kılıç...
Yürek denen örste senelerdir dövdüğüm, hıçkırık derler göğsümde
Yankılanan çekiç seslerine
Gözyaşlarımla veririm kızgın demir gecelerin suyunu iç çekişlerde
Gül dikeni değil, kalem kaşın sivrisidir sfran sarısı resimlerde gönlüme batan
Ama renk vermem bir of demem ki dağlarda yankılansın.
Severim şaraba çalan buruk tadını suskunluğun
Ve her gün batımı vadileri kıskanırım
Dağların elele tutuştuğu.
Titreyen dudaklarda birikir yıkılmışlığım.
Bir kum saatinin boğazında düğümlenir zaman
ve yelkovanlarda asılı kalır gözlerim,
Gözlerim ki aklına düşmez artık tenimin cemresi.
Gülüşü süpürülemez yüzümdeki çizgilerin.
Bir tas çorba, bir lokma ekmek, sıraat gibi ince mutululukların cambazı olmuşum.
Rüzgarı artık kokunu getirmediği uzak şehirlerde
Bir yıldız kaydı sanırsın uykusuz gecenin bir yarısı...
Yitik zamanların gözyaşlarıdır oysa gökyüzünde süzülen.
Her hatırlayış evvelinde unuıtmayı saklar bilirmisin?
Ve bilir misin ki benseni bir dem olsun hatırlamadım.
Derdim tasam ayın ondördü yüzün değildir artık öyle ayan beyan.
İnce ellerin geceyi bilirim küçüktür yıldızlar.
İstemem artık bir adım bile atma benden yana
Ben bile tanımam gayrı kendimi
Gözümde fer kalmadı yakamozlardan çaldığım
Omuzda ser ağır gelir..
ve kurşun gibi ağır gözlerin.
Ne olur dönme canına yandığım
Korkarım seni affetmekten anlamazmısın?
Tövbelerim hala seni beklediğim içindir.
Kendime isyanım!.
Yemin etmişim cehennemlik etme beni,
Ama gittin gideli masamda duran sensizlikle yıllanmış kan kırmızı şarabın,
ve dudaklarına hasret o eski kadehin sesine kulak vereceksen
Ve yüreğinde mevsim yaprak döken pişmanlıksa eğer,
Tereddüt ettiğin her an haram olsun sana.
Çünki...
Bıktım artık sigaramın dumanıyla başgöz etmekten
Kara duvaklı geceyi
Ve usandım artık..
Senin adına ve belki senin ruhun bile duymadan
Her yeni doğan güne
Vuslat tadında sancılanmaktan
Özlediği denizlerdeki gözlerin
Sen bilemedin...
Yüreğimin Med - cezir akşamlarda yazdığım martı çığlığı şiirlerim
Dönüşü olmaz bu balık sırtı yolun
Sen dinlemedin...
Geçip gitti ayları yılları yoğurup adını hasret koyan zaman
Seni affedilmez kılan tutulmuş sözler kaldı avuçlarımda...
Artık bir kılıçtır sana sevdam,
Bir kılıç ki; ustura keskini, bir kılıç...
Yürek denen örste senelerdir dövdüğüm, hıçkırık derler göğsümde
Yankılanan çekiç seslerine
Gözyaşlarımla veririm kızgın demir gecelerin suyunu iç çekişlerde
Gül dikeni değil, kalem kaşın sivrisidir sfran sarısı resimlerde gönlüme batan
Ama renk vermem bir of demem ki dağlarda yankılansın.
Severim şaraba çalan buruk tadını suskunluğun
Ve her gün batımı vadileri kıskanırım
Dağların elele tutuştuğu.
Titreyen dudaklarda birikir yıkılmışlığım.
Bir kum saatinin boğazında düğümlenir zaman
ve yelkovanlarda asılı kalır gözlerim,
Gözlerim ki aklına düşmez artık tenimin cemresi.
Gülüşü süpürülemez yüzümdeki çizgilerin.
Bir tas çorba, bir lokma ekmek, sıraat gibi ince mutululukların cambazı olmuşum.
Rüzgarı artık kokunu getirmediği uzak şehirlerde
Bir yıldız kaydı sanırsın uykusuz gecenin bir yarısı...
Yitik zamanların gözyaşlarıdır oysa gökyüzünde süzülen.
Her hatırlayış evvelinde unuıtmayı saklar bilirmisin?
Ve bilir misin ki benseni bir dem olsun hatırlamadım.
Derdim tasam ayın ondördü yüzün değildir artık öyle ayan beyan.
İnce ellerin geceyi bilirim küçüktür yıldızlar.
İstemem artık bir adım bile atma benden yana
Ben bile tanımam gayrı kendimi
Gözümde fer kalmadı yakamozlardan çaldığım
Omuzda ser ağır gelir..
ve kurşun gibi ağır gözlerin.
Ne olur dönme canına yandığım
Korkarım seni affetmekten anlamazmısın?
Tövbelerim hala seni beklediğim içindir.
Kendime isyanım!.
Yemin etmişim cehennemlik etme beni,
Ama gittin gideli masamda duran sensizlikle yıllanmış kan kırmızı şarabın,
ve dudaklarına hasret o eski kadehin sesine kulak vereceksen
Ve yüreğinde mevsim yaprak döken pişmanlıksa eğer,
Tereddüt ettiğin her an haram olsun sana.
Çünki...
Bıktım artık sigaramın dumanıyla başgöz etmekten
Kara duvaklı geceyi
Ve usandım artık..
Senin adına ve belki senin ruhun bile duymadan
Her yeni doğan güne
Vuslat tadında sancılanmaktan